|

Öfke ve mutluluk yemeğe farklı tat katar

Geçtiğimiz hafta Hatay'da düzenlenen 1. Akdeniz Ülkeleri Mutfak Günleri'ne 17 ülkeden onlarca şef katıldı. Cezayir mutfak şefi Farid Zadi onlardan biriydi. 'Futbol oynamak gibi, mutfaktayken her şeyi unutuyorum' diye konuşan Zadi, 'Kalbimle sevgimi katarak yaptığımda yemek çok güzel oluyor eğer kızgınken yaparsam bu yaptığım yemeğe de yansıyor' diyor.

Büşra Sönmezışık
00:00 - 14/09/2014 Pazar
Güncelleme: 18:19 - 14/09/2014 Pazar
Yeni Şafak
Öfke ve mutluluk yemeğe farklı tat katar
Öfke ve mutluluk yemeğe farklı tat katar

İlk işine Lyon'daki bir kalenin mutfağında başlayan Farid Zadi, daha sonra Fransa başta olmak üzere dünyanın dört bir köşesinde çalışıyor. Şef Zadi, şu an Güney Kore'nin Başkenti Seul'deki Churchill Restoran'ın baş aşçısı ve genel Müdürü olarak görev yapıyor. Buradan önce Lyon, Paris, Londra ve İskoçya'da farklı mutfaklarda baş aşçı olarak görev alan Zadi, aynı zamanda Le Cordon Blue isimli program kapsamında California Aşçılık Sanatı Okulu ile Los Angeles'taki özel bir kurumda Yaratıcı Aşçılık Eğitimi dersleri veriyor. Hatay'da düzenlenen Akdeniz Ülkeleri Mutfak Günleri'de Cezayir mutfağını temsil eden Şef Farid Zadi, yaptığı yemeklerle Akdeniz mutfağından seçkiler sundu. Türkiye'ye sos şefi de dahil olmak üzere toplam 6 kişilik bir ekiple geldi. Sempatik tavırlarıyla dikkat çeken mutfak ekibiyle fotoğraf çektirip imza dağıtan Zadi ile aşçılığı ve tavsiyelerini konuştuk…

Yemek sevgisini size kim aşıladı?

Ailemin yaşadığı yer Cezayir'in doğusunda kalıyordu. Yemek yapmayı annemden öğrendim. İlk ilham kaynağım annemdi. Ziraat ve tarıma dayalı bir bölgede yaşıyorduk. Şehire yakın bir alan olmadığından dolayı ailem markete gidip başkalarının yaptığı gibi donmuş balık almıyordu. Çünkü market yoktu. O yüzden her şeyi kendileri yapmak zorundalardı. Hayatta da yemekte de en basit şeyin bazen en mükemmel şey olduğunu ondan öğrendim. 14 yaşımdayken aşçı olmaya karar verdim. Hem yemeği seviyordum hem de seyahat etmek istiyordum. Eğer aşçılığı öğrenirsem dünyayı gezebilecek imkân ve fırsatım olabileceğini düşündüm. İlk işim bulaşıkçılık ve tabakları parlatmaktı. Sonra mutfakta ilerleyerek baş aşçı oldum. Daha sonra da Fransa, İngiltere, İskoçya, Güney Kore ve son olarak Los Angeles'ta  birçok yerde çalıştım. Çocukluk rüyam gerçekleşmiş oldu.

Fransa'da doğdunuz ve Fransa'da aşçılık okulunu bitirdiniz. Sizi tekrar Cezayir'e döndüren sebep neydi?

Cezayir'e gelme sebebim mutfağını çok seviyor olmam. Ben kendimi kuzey Afrikalı olarak hissediyorum. Tunus, Cezayir, Fas birbirimize benziyoruz yemekleri de birbirine benziyor. Yemeklerinden etkilenmemin sebebi annemin oralı olmasından kaynaklanıyor. Cezayir'e gittiğimde yemek ürünlerini kendilerinin yetiştirmeleri ve çok basit bir şekilde hazırlamalarından çok etkilendim. Ailemin yaşadığı bölgede özellikle kendimizin ürettiği çok basit fakat çok lezzetli yemekler vardı. Yemekler baharatlı yapılıyordu. Ailemin yaşadığı bölgede daha çok ülkenin tarımsal faaliyetlerinin yoğun olduğu bir bölge. Bir ekmeği yediğimde bile onun sevgiyle yapılmış olduğunu anlıyorsun. Yemek yapmanın da bütün olayı aslında içinde sevgi olması.

MUTFAKTA ÇOK MUTLUYUM
Cezayir mutfağı ve Türk mutfağı arasında bir benzerlik olduğunu düşünüyor musunuz?

İkisi de tabiki de çok benziyor. Kızarmış etler ve salatalar var. Türk mutfağı Akdeniz mutfağına çok yatkın.

Mutfakta çalışırken mutlu musunuz yoksa gergin mi?

Çok mutluyum. Futbol oynamak gibi mutfaktayken her şeyi unutuyorum. Kalbimle sevgimi katarak yaptığımda yemek çok güzel oluyor eğer kızgınken yaparsam bu yaptığım yemeğe de yansıyor.

İyi yemeğin sırrı mutlu olmakta mı?

Evet. Ne yaptığını bilmen ve sevdiğin şeyi yapmak yemeği güzel kılar.

Aynı zamanda öğrenci yetiştiriyorsunuz. Bir öğrenciden ne beklersiniz?

Ben yapacakları iş için enerjik olmalarına, heyecan duymalarına ve öğrenmeye açık olmalarına bakarım. Talimatları yerine getirebilmeleri ve ayrıca çalışma arkadaşlarıyla uyum içinde bulunmaları da çok önemli.

ÇOK ZORLUK ÇEKTİM
Hem şefsiniz hem de restoran yönetiyorsunuz. Bunun avantajını gördünüz mü?

İdareci olmak bana müşterilerin yemeğe ilk reaksiyonunu görme ve bunu test etme imkânı da sunuyor. Hem aşçı hem de yönetici olmak idarecilikte kolaylık sağlıyor. Çünkü ister mutfakta ister mutfak dışında olsun mutlaka sorumluluk hissediyorum. Özel bir menü hazırlarken mutfakta kaç kişinin çalıştığını bilmem salonda çalışan müşterilerin taleplerine nasıl yanıt verilmesi gerektiğini anlatmak avantaj.  

Aşçılar için öğüdünüz ne olur?

Sabırlı ol, vazgeçme, hayallerini takip et. Bunları ben yaptım. Paris'teyken sabah altıdan akşam ona kadar okula gidiyordum. Cebimde de bir hafta için sadece bir dolarım vardı. Hiç kimse de beni desteklemedi çok zor durumda kaldım. Emin olun hiçbir şey kolay değil.

Yerel mutfakları takdir etmeyi öğrendim
Dört farklı kıtada sekiz farklı ülkeye gidip yemek yaptınız. Nasıl bir tecrübeydi?

İlk yıllarda seyahat etmek istediğim yerlerdeki işleri kabul ettim. Fazla bilinmeyen farklı mutfaklarda daha esnek olmayı, uyum içinde çalışmayı öğrendim. Bu bana, değişkenliği oldukça fazla olan aşçılık alanında ağır iş yükünü yönetebilme avantajını sağladı. Bu iş ortamları ve tecrübesi doğal olarak kültürel açıdan hem anlayışımı hem de damak tadımı zenginleştirdi. Yerel mutfakları takdir etmeyi öğrendim. Bu mutfaklarda Fransız'ı damak tadının nerede yeri olduğunu nerede ise olmadığını gördüm. Fransız damak tadının dünyanın farklı mutfaklarıyla uyum gösterdiği ve göstermediği alanları öğrendim.

Hangi ülkenin mutfağına kendinizi daha yakın hissettiniz?

Seçmek pek mümkün değil ama sanırım İtalyan mutfağı. Akdeniz kültürü hâkimdir, yağlı ve kremalı yemekler yoktur daha hafif ve sağlıklıdır. İtalya, İspanya ve Yunanistan mutfağını seçebilirim. Özellikle İspanya'nın Endülüs bölgesinde benim halkımdan daha yakın insanlar. Yemeklerinde tarihi bir doku hâkim. Bu da beni çok etkiliyor.

Yemekte malzeme çok önemli
Dünyadaki toplumların yemekle olan ilişkisini nasıl buluyorsunuz?

İnsanlar doğdukları yere, tarımına ve bölgede yetişen sebzelere göre yemek yapıyorlar. O yüzden kimsenin yemek kültürünü eleştirmiyorum. Sonuçta elinizdeki malzemeye göre yemek yapıyorsunuz. Güzel yemeğin sırrı sadece teknikle bitmiyor aynı zamanda hangi malzemeyle yaptığınız da önemli. Bir şey iyiyse iyi kötüyse kötü derim zaten.

Kendinizi kuzey Afrikalı gibi hissettiğinizi söylemiştiniz. Bazı ülkelerde israf var bazı ülkeler ise aç dolaşıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Yemekle iç içe biri olarak kendimi bu noktada kötü hissediyorum. Bunların olduğunu bildiğim için her zaman yediğim tabağı bitiririm, yemeğimi asla tabakta bırakmam. Özellikle çocuğum yemek yediği zaman her şeyi bitirmesi gerektiğini söylerim. Çünkü bazı insanların bunu yapamadığını ve aç kaldıklarını biliyorum.

10 yıl önce