|

Okyanus kıyısında kardeşlerimiz oldu

Atlas Okyanusu'nun kenarında yaşayan bir Pigme kabilesi Türklerle karşılaştı ve hayatları değişti. Müslümanlığı seçen kabileye 'Artık Müslüman oldunuz. Size dini eğitim verelim' diyen Türkler Fransızca ve din dersi vermeye başladı.

Murat Palavar
00:00 - 19/10/2014 Pazar
Güncelleme: 19:14 - 18/10/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Okyanus kıyısında kardeşlerimiz oldu
Okyanus kıyısında kardeşlerimiz oldu

Hayatlarını yüzyıllarca avcılık ile kazanan kabile ilk kez haftada 2 gün avcılık yerine eğitim alıyor. Kamerun'un balta girmemiş ormanlarının olduğu Kribi bölgesinde yaşayan pigmeler farklı yaşamları ile dikkat çekiyor.

Makoure Köyü Atlas okyanusunun kenarındaki Kamerun'da, Kribi kentine bağlı bir Pigme köyü. Yaklaşık 100-150 kişiden oluşuyor. Boyları 160-170 santimetreyi geçmeyen, kendi geleneklerini devam ettiren kapalı bir toplum. Hala hayatlarını gündelik avla sürdürüyorlar. Ülkenin en fazla yağmur alan bölgelerinden biri burası. Her yan dev ağaçların olduğu ormanlarla kaplı. Çeşitli totem dinlerine inanmışlar. Afrika'da yaygın yerel din (Animizm) yüzyıllarca dini inanç sistemlerini oluşturmuş. Kamerun'da ilginç kültür ve folklorik özellikleriyle dikkat çekiyorlar. Pigme kabilesinin Türkler ile tanışması ise adeta bir dönüm noktası olmuş. Afrika'ya Avrupalılardan yıllar sonra adım atan Türkler ile ilk kez karşılaşan pigmeler beyaz adamın farklı bir yüzü ile tanışmış. Tanışmanın serüveni ise şöyle. Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı'nın ülke sorumlusu Mehmet Targal birgün ülkeyi tanımak için çıktığı yolculukta Kribi kentinde mola veriyor. Kentin merkez camii imamı ile tanışıyor. Türkiye'den gelen birinin camide namaz kıldığını gören imam Makoure Köyü'ndeki pigmeleri anlatıyor. İmamın gayretleri ile 2 kişinin Müslüman olduğu köye birlikte yol alıyorlar. Köyde büyük sessizlik ve şaşkınlık yaşanıyor. Vakıf tarafından hemen bir proje yapılıyor ve yardımlar iletiliyor.

AVA KISA BİR ARA

Vakfın şimdiki sorumlusu Murat Yılmaz ile Afrika'daki en kısa boylu Müslümanlar olan pigmeleri ve onlarla ilgili yapılan çalışmaları konuşuyoruz. Yılmaz 'Benim geldiğim tarihte 20 pigme genci Müslüman olmuştu' diyerek sözlerine başlıyor. Yılmaz toplumun yapısını bozmadan yardım faaliyetlerine başladıklarını ifade ederek eğitim yardımı yaptıklarını anlatıyor: 'Pigmelere 'Müslüman oldunuz en azından bir şeyler öğretelim' dedik. 'Haftanın 5 günü avınıza devam edin ama cumartesi pazar köyünüzde oturun, biz size öğretmen gönderelim. O günkü yiyeceğinizi de verelim' diye bir davette bulunduk. 20 kişi üzerinde bu çalışma başlayınca bunun etkisi büyük oldu. Köyün tamamı İslam'ı seçti'

Onların gözleri yürekleri deliyor

Yılmaz'a göre Türkiye'ye Afrika'yı unutmamalı. Çünkü ülkemizde bu kadar güzel nimetlerin içinde yaşamanın bir bedeli olması gerekir. Yılmaz pigme köyüne girdiğinde yaşadığı duyguları şu ifadeleri ile aktarıyor 'Size minnetle bakan bir çift göz sizi karşılıyor. O gözler yüreğinizi delip geçiyor'

Sosyal dokuya zarar vermeden eğitim

Merkezi İstanbul'da olan Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı tarafından bir okul ve bir öğretmen görevlendirildi. Pigme çocukları burada din eğitimleri yanı sıra ülkenin konuşulan dili olan Fransızca öğreniyor. Ayrıca ülke tarih dersleri alıyorlar. Çalışma 4 yıldır devam ediyor, her ayrıntı düşünülüyor. Pigmelerin farklı kültürleri ve yaşam tarzları var. Sosyal dokuya zarar vermeden titizlikle çalışmalar sürdürülüyor. Bu çalışmanın neticesinde köyden 3 çocuk Kribi merkezde okula gitmeye başladı. Köydeki genç yaştaki erkek ve kadınlar okuma yazma öğrendi.

Kanolarla ulaşılıyor

Makoure Köyü Kamerun'un başkenti Yaounde'den yaklaşık 180 kilometre mesafede. İlk olarak Kribi kentine ulaşılıyor. Kent merkezinden 35 kilometre araçla karayolunu bitirmek gerekiyor. Karayolunun ardından kanolarla yolculuğun olduğu zorlu bölge başlıyor. Yaklaşık 2-3 kilometrelik mesafe yaya olarak ormanın içinden gidiliyor.

Cenazeleri düğün gibi

Pigmelerde cenaze çok farklı. Dışardan bakıldığı zaman bir düğün yerini andıran merasimle ölülerini uğurluyorlar. Ölenlere saygı için yapıyorlar. Ölen kişi üzülmesin diye ve kötü ruhları kovduklarına inanarak eğlenceli bir şekilde tören yapıyorlar. Evlenme kültürleri de çok farklı. Bir liste yapılıyor, keçiler tavuklar listeye konuluyor adeta bizdeki gibi başlık parası isteniyor. Gelin evden çıkarken çeşitli özel bitkiler var bunların dalları ile sözde kutsanarak götürüyorlar. Gelini köyün genç kızları uğurluyorlar.

9 yıl önce