|

Paris bir şenliktir

Yeni Şafak
04:00 - 24/05/2015 Pazar
Güncelleme: 21:20 - 23/05/2015 Cumartesi
Yeni Şafak
RÜVEYDA GÜRCAN


Balayını romantik bir atmosferde geçirmeyi arzulayanlardan, paha biçilemez birçok sanat eserinin orijinalini yakından görmek isteyenlere kadar pek çok kişinin ilk tercihi hiç kuşkusuz Paris'tir. Ancak Paris, romantik filmlerin ya da binlerce sanat eseriyle dolu müzelerin mekânı olmanın ötesinde, zengin bir tarihe ve kadim bir edebî ve felsefi geleneğe beşiklik eden capcanlı sokak ve meydanlarıyla, her gün ziyaretçi akınına uğrayan ünlü şahsiyetlerin mezarlarıyla bile görülmesi, gezilmesi gereken bir şehir aslında. Hemingway'in de dediği gibi: “Eğer gençliğinizde Paris'te yaşama şansına erişmişseniz, Paris hayatınızın sonuna kadar sizinle kalacaktır, çünkü Paris bir şenliktir.”



PARİS DE PARİS


Her şehrin “çekirdeği” diyebileceğimiz, bir başlangıç noktası vardır. Paris için bu merkezin Champs-Élysées (Şanzelize) Bulvarı olduğu sanılsa da, şehrin en eski yerleşim merkezi olan Île de la Cité ve çevresi ilk görülmesi gereken yerlerdendir. Île de la Cité'nin tarihi, Paris'in de tarihi demektir. Seine Nehri üzerindeki bu küçük ada görkemli bir gotik mimari örneği olan ve her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği Notre-Dame Katedraline de evsahipliği yapmaktadır. Seine Nehri kenarında, yol boyunca sıralanmış sahafları gezdikten sonra, Katedralin hemen karşısındaki efsanevi kitapçı Shakespeare and Company'ye uğramayı ihmal etmeyin. Kitabevi zamanında Ernest Hemingway, Ezra Pound, F. Scott Fitzgerald ve James Joyce gibi birçok yazar tarafından sıklıkla ziyaret edilmiş bir mekân olmakla ünlüdür.



SANAT, DOĞA VE TARİH


Seine Nehri ile Jardins du Luxembourg (Lüksemburg Bahçeleri) arasında uzanan Quartier Latin bölgesi, ünlü Sorbonne Üniversitesine ve Rousseau, Hugo ve Zola gibi Fransa'nın değerli evlatlarının yattığı Panthéon kilisesine evsahipliği yapmaktadır. Place St-Michel (St-Michel Meydanı) ise, 1871 yılında Paris Komünü'nün merkeziyken, Mayıs 1968'de ünlü öğrenci hareketlerine sahne olmuştur. Paris'te hiç bir heykel tesadüfen orada değildir. Sadece gittiğiniz Quartier'de bulunan heykelleri incelemek bile o semtin karmaşık ve çalkantılı siyasi tarihi hakkında pek çok ipucu verecektir. Panthéon binasının karşısında uzanan ve Fransız Senatosu'nun da içinde bulunduğu Jardins du Luxembourg ise satın aldığınız kruvasanları atıştırabileceğiniz renkli ve dinlendirici köşelerden biridir. İşte bütün bu çekirdek alanı gezdikten sonra Champs-Élysées (Şanzelize) Bulvarı, Concorde Meydanı, 1789 Fransız devriminin simgesel mekânlarından Bastille Meydanı ve Paris'in alamet-i farikası olan Eyfel kulesi ve çevresi gezi rotanızın diğer uğrakları olabilir.



Bunu yapmadan dönmeyin


Sacré-Cœur Kilisesi'ne gidin ve kilisenin ardında bulunan ressamları ve Montmarte sokaklarını görün...



Yükseklik korkunuz yoksa Eyfel Kulesinin tepesinden tüm Paris'i seyredin.



Eski bir demiryolu istasyonunda açılmış olan Musée d'Orsay koleksiyonunda yer alan muhteşem Van Gogh tablolarını dünya gözüyle selamlayın



Seine Nehri üzerinde tekneyle bir Paris keşfi yapın ve şehrin filmlere konu olan köprülerine mutlaka dokunun



Paris Operasını ve arkasındaki Bulvar Haussmann'da bulunan ünlü alışveriş merkezi Galeries Lafayette'i gece ışıklarıyla aydınlanmış haliyle görün



Café de Flore'da kahve içmeden, Rue Mouffetard'da eviniz için peynir alışverişi yapmadan sakın dönmeyin.





LEZZET DURAĞI


Paris'te yemek konusunda o kadar çok seçenek vardır ki tüm dünya mutfaklarını bir şekilde tadabilirsiniz. Ama benim tavsiyelerimden biri Montmarte'da, ressamlar meydanında, şirin bir restorantta piyano dinlerken önce soğan çorbası içip ardından güzel bir krep yemenizdir. Ya da Pyramides metro durağının yakınında ancak Parislilerin bildiği bir sokakta Türkiye'de çok pahalıya yiyebileceğiniz Uzakdoğu mutfağının hiç tatmadığınız lezzetleri uygun fiyatlarla sizi beklemektedir. Belki bir diğer seçenek de Türkiye'de bir benzerine gitme imkânı bulamayacağınız midye restoranlarını denemek olabilir. Şehrin en şirin sokaklarından biri olan Rue Mouffetard'da da klasik Fransız yemekleri sunan iyi restoranlar bulunmaktadır. Ayrıca, makaron, bonbon, çikolata ve kruvasan gördüğünüz özel dükkanlardan da gün boyunca seyahatinizi lezzetlendirecek küçük atıştırmalıklar alabilirsiniz.



BİR YORGUNLUK KAHVESİ İÇİN


“Fransa'da kafeler birbirine benziyor ama hepsinin ayrı bir ruhu var; Türkiye'de ise kafeler farklı olmaya çalışıyor ama ruhları aynı” diye düşünmüştük bir arkadaşımla. Bu ruhu hissedebilmek için St-Germain-des-Prés bölgesinde bulunan Café de Flore ya da rakibi olan Les Deux Magots kafesinde 'espresso'nuzu yudumlarken akıp giden bulvarı seyre dalabilirsiniz. Jean Paul Sartre gibi Fransız entelektüelleri 2. Dünya Savaşı'nın ardından Art Deco üslubunu yansıtan bu mekânlarda hararetle yeni felsefi düşünceleri tartışıyorlardı.



KAYIP ZAMAN İZİNDE


Pek bilinmez ama, Paris'te sadece mezarlıkları gezmek bile şehrin edebî, felsefi ve siyasi tarihi hakkında bir çok bilgi edinmemizi sağlar. Paris'in en prestijli mezarlığı olan Cimetière du Père-Lachaise'den başlarsak, burada Türkiye'den Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya bulunmaktadır. Mezarlığın girişindeki büfeden bir harita almak ziyaretinizi kolaylaştıracaktır. Zira Marcel Proust, Edith Piaf, Oscar Wilde, Frédéric Chopin, Honoré de Balzac ve Molière gibi burada hepsinin adını sayamayacağımız pek çok ünlünün mezarı bu devasa mezarlıktadır. 1871 yılında son Komüncü isyancıların devlet güçlerince vurulduğu duvar olan 'Mur de


Fédérés' de, 1830 ve 1840 devrimlerinde yer alan partizanların mezarları da görülmeye değerdir.



Montparnasse mezarlığı ise özellikle nehrin Sol Yaka'sından pek çok ismi barındırmaktadır. Sartre ve Simone de Beauvoir, Charles Baudelaire ve kitapçıların raflarını süsleyen pek çok felsefi eserin sahibi burada yatmaktadır. Ayrıca Panthéon kilisesinin içinde bulunan anıt mezarlar da görülmesi gereken yerler arasındadır.



Müze ziyareti olmazsa olmaz


Louvre, Orsay ve Centre Pompidou Paris'te turistler tarafından en çok ziyaret edilen müzelerdir. Louvre Müzesi, antikiteden 1848 yılına kadar uzanan ve Mona Lisa, Medusa'nın Salı gibi sanat hazineleriyle dolu kapsamlı bir koleksiyona sahiptir. Orsay Müzesi ise 1848-1914 yılları arasını kapsar ve Empresyonist ve Post-Empresyonist eserleriyle göz kamaştırır. Centre Pompidou ise tasarımı rengarenk müze binasıyla iddialı bir modern sanatlar müzesidir. Zarif bir 17. yy. malikanesinde sergilenen Picasso'nun eserleri ya da Rodin Müzesi de mutlaka ziyaret edilmelidir. Picasso'nun Paris'te sergilenen tabloları cenaze masraflarına karşılık olarak Fransa'ya bırakılmıştır. Rodin'in yaşadığı malikânenin bahçesinde ise sanatçının Düşünen Adam, Cehennem Kapıları gibi ünlü eserleri bulunmaktadır. Marais bölgesinde bulunan “La Maison de Victor Hugo”, yani Hugo'nun bugün müzeye dönüştürülen evi de yazarın romanlarından bazılarını kaleme aldığı masayı ve öldüğü yatağı sergilemektedir.


Müzeleri gezerken, bir müze planı alıp ona göre dolaşırsanız vakitten tasarruf edersiniz.






#paris
#Seine Nehri
#Jardins du Luxembourg
#Quartier Latin bölgesi
#Fransa
#Louvre
#Orsay
9 yıl önce