|

Picasso Niğde’de yaşasaydı resim öğretmeni olurdu

Çağdaş Türk resim sanatının önde gelen isimlerinden Özdemir Altan’ın eserlerinden oluşan sergi, İş Sanat Kibele Galerisi’nde geçtiğimiz hafta görücüye çıktı. İyi bir ressam olmak için yetenek kadar ortamın da önemli olduğunu söyleyen Altan, “Picasso Niğde’de doğsaydı muhtemelen ortaokulda bir resim öğretmeni olurdu. Büyük bir sanatçı olmak için Paris’e gitti” diyor.

Yeni Şafak
04:00 - 16/11/2014 Pazar
Güncelleme: 01:48 - 16/11/2014 Pazar
Yeni Şafak
Özdemir Altan, kendine özgü kurgu dünyasıyla çağdaş resim sanatının en önemli temsilcilerinden. Yaptığı eserlerde farklı dokulara yer veren Altan, aykırı bir sanat görüşünü benimsiyor. Eserlerini 1988’den bu yana sanatsal espasın birbirinden farklı kavram, köken, yapı ve mantıkların birleşmesinden oluşturuyor ve 1968 ruhundan aldığı çoğulcu dili kullanıyor. Eserleriyle pek çok ödülün sahibi olan Özdemir Altan’la yeni sergisini konuştuk. 

Çocukluğunuzdan beri resim yaptığınızı biliyorum. Babanız diş hekimliği okumanızı istemiş. Ressam olmaya ne zaman karar verdiniz?

Babamın diş hekimi olmamı istemesi baskı halinde değildi sadece öyle bir dileği vardı. Masanın altında resim yapan bir çocuktum. Ortaokuldan sonra akademiye gittim. Bu kadar erken eğitime başlamak benim için avantaj oldu. Açık söyleyeyim, ortaokul ve lisedeyken iyi bir öğrenci değildim. Çift dikiş gidiyordum. Üniversitede durum değişti tabi. Bazen hocalar kürsüye oturturlardı ki öbür çocuklar kopya çekmesin diye. Sınıfta adım ressamdı.

PİCASSO NİĞDE’DE YAŞASAYDI...

Resime başladığınız yıllarda sanat çok da yaygın değildi. Galeriler bile tek-tükdü. Cesareti nereden buldunuz?

Bugünkü kadar fazla değildi ama yine de vardı ve saygı görüyordu. Nitekim resme ciddi anlamda Kayseri’deki halk evinde başladım. Hiçbirşey resime ilgi duymamı engellemedi. Allah vergisi bir durum. Siz o hediye ile dünyaya geliyorsunuz ve sonrasında ihtiyacınız oluyor. Çocukluğumdan beri bende bu ihtiyaç vardı. Üç beş kuruş harçlığımla kırtasiyeye gelir, sanat dergileri alır, arkadaşlarıma kitap yaptırırdım. 

Destek sanatı icra etmede ne kadar önemli?

Sanatın oluşması için ortam çok önemlidir. Birincisi yetenek ikincisi ise ortam. Picasso Niğde’de doğsaydı muhtemelen ortaokulda bir resim öğretmeni olurdu. Büyük bir sanatçı olmak için Paris’e gitti. 

Eskiyi hiç hatırlamak istemediğinizi okumuştum. Geçmişle ne alıp veremediğiniz var?

Birkaç neden var. Haksızlık etmeyeyim babam sert bir babaydı. Çok disiplinli ve otoriter biriydi. Onun hayvan sevgisi bana rahat vermemiştir. Evde hayvan beslerdi. Bu bende büyük bir baskı kurdu. O yüzden çocukluğumda babamın sert baskısı ve hayvan sevgisi bende travmadır. 

Acıdan beslendiğinizi düşünüyor musunuz?

Her angajman, her iyi niyet, her yardımseverlik insana müthiş bir angaryadır ve yüktür. Ancak siz ondan vazgeçemezsiniz o başka. Bir formülü yok. Bunu kanıtlayan faktörlerden biri ise şu; her çocuk iyi resim yapar. Çocuk resimlerinde profesyonel bir uyum vardır. Çocuk bunları nereden biliyor? Her insanoğlu dünyaya gelirken bir yetenekle geliyor. Sonra bir çaresini bulup onu elinden alıyoruz. Eğitimle ve yanlış görgüyle. 

“Bu iş burjuva işi köylü işi değil, dünyanın her yerinde sanat, gelişmiş bir burjuvazinin ürettiği sanattır” diyorsunuz. Köyünden çıkıp yurt dışında başarı sağlayan ressamlarımız var...

Yüzde yüz. Sanatın tarihi gelişmiş insanların tarihidir.  Bakınız Mısır, Yunanistan, Roma, Bizans hep burjuvadır. Resim sanatının geliştiği Dukalıklar dönemi 1400’lerde Rönesans gelişmiş insanların yaptığı çalışmalardan oluşur. Kökeni kır kökenli olabilir. Ama o insan gelmiş gelişmiştir. İlla ki köyde doğdun bu işi yapamazsın diye bir şey yok. O evreyi geçirmiş olmanız lazım. 

Bu bağlamda sanat, toplumdan gelir, topluma döner düşüncesine katılıyor musunuz?

Mesele o arınmışlığa erişmiş olmak. Bu da burjuvalaşmış kültürle mümkün. Türk resminde denendi. Mesela Bedri Rahmi Eyüboğlu çok içli bir saz şairidir. Ama o Anadolu ve köy sevgisi ona resim yaptıramadı. Şiirde çok iyi fakat resim başka bir şey. 

TÜRKİYE’DE SANAT DEĞİL İMGE YAPILIYOR

Türkiye’de resim yapılmıyorsa ne yapılıyor?

Sanatın gelişmesi ve oluşması için gerekçe yok Türkiye’de. Bir geçmişimiz yok. Batı’da Gotik dönem 1200-1300’lü yıllarda. Ondan sonra Rönesans başlıyor. Binlerce yıldır geri kalmışız. Hiçbirini yaşamadık. Bunun üzerine birden resim yapmaya başladık. Resmi fotoğraf zannettik. Bugün de sanatçılarımızın en büyük zaafı bir üslup geliştiriyorlar. O üslubun ilüstrasyonunu yapıyor fakat sanat yapmıyorlar. O sanat olmuyor tarzın imgesi oluyor sadece. 

Günümüz ressamlarından kimleri başarılı buluyorsunuz?

Yenilerden yok. Sürece bakmak lazım. Zaman zaman tek tük çıkıyor ancak çok zor oluyor. İnşallah arkası iyi gelir. Türkiye’de olması çok zor yalnız. Gelenek olmadığı için. 

Kuralların hepsini kaldırdım

Çağdaş, avangard düşünce ve Pop- Art’ı Türkiye’ye ilk getiren sanatçısınız. Gelinen nokta umutverici mi?

İletişim araçlarının çoğalmasıyla dünyadan haberdar olmak çok şeyi değiştirdi tabi. Fakat ana malzememiz olmadığı için, ne yaparsanız yapın yarı yamalak oluyor. Her daldan mutlaka bir usül var. Mesela, kavramsal sanat deniyor. Oysa resim müzesi olmadan, Rembrand, Da Vinci görülmeden kavramsal sanat olmaz.

1970’lerden itibaren espas düşüncesine üzerinde duruyorsurunuz. Neden bu kadar önemli?

Çünkü biz tualin boşluğuna resim yaparız, yüzeyine değil. Espas, demek derinlik demektir. 

1980’lerin sonlarında bir adım daha ileriye götürüyorsunuz ve ‘Rastlantısal buluşma’ fikrini ortaya atıyorsunuz...

Sanat eserine sanatçı karar verir. Bunu ortadan kaldırdım. Aralarında kavram, köken ve mantık farkları olan öğelerin hep birlikte sanatı oluşturduğu düşüncesinden yola çıkarak, çok sayıda sanatçının birbirinden bağımsız olarak yaptığı çalışmaları rastlantısal olarak birleştirecek panolar tasarlıyorum. Tüm sanat anlayışımı özetleyen “Soyağaçları”nda, plastik sanatları, formlarla, renklerle boşlukta oluşan bir sanat dalı. Resimsel mekâna, espasa yönelik arayışım bir anlamda resmin özüne dönme arayışı olarak da nitelendirilebilir.

1994 yılında sanıtınızda yeni bir döneme girdiğinizi ifade ediyorsunuz. Bu eşikler nasıl ortaya çıktı?

Bunu en bilemeyen kimse sanatçının kendisidir. Tamamen içgüdüsel bir duygudur. Mesela ben dönemden döneme geçerken acaba ‘bundan sonra ne yapayım’ diye asla düşünmem. Picasso “ben aramam bulurum” diyor. Bu hepimizin için geçerli. Kendiliğinden gelir. Beyin öyle bir fenomen ki tılsımı çözülmemiş. O bir şeyler tasarlıyor ve oluyor. Öncelikle yapı, sonra sevgiler, alışkanlıklar, geçmiş ve ortam onların birleşmesinden oluşuyor. Çoğunun altında İtalyan ve Alman Rönesans’ı vardır. 

Siz arıyor musunuz?

Hiç aramıyorum. Araştırma veya antrenman yok. Doğaçlama olur, fakat yetenekliyseniz. Çalışmak, ortam, görgü lazım biraz da deha lazım. En iyisini yapmaya uğraştığım muhakkak. Neye göre iyi onu sanatçının kendisi bilemiyor. 

Resim raslantısal oluşur

Resim sanatıyla ilgili fikirlerinizi ifade ettiğinizde çevrenizde nasıl karşılık buluyor?

Öğrenci çevresinde çok olumlu etkileri oluyor. Binlere varan öğrencim var. Onlar beni çok iyi anlıyor. Bazıları ise olmuyor. 

Neden?

Tamamen göz görgüsüyle alakalı. Sadece sanat değil teknoloji ve bilim çok iyi bir ortamda olduğu takdirde oluyor. Türkiye’nin her yerinde üniversiteler açılıyor. Kütüphane olmayınca olmuyor. Sanatta öyle müzesi yok ama sanat var. Sanat müzelerde öğrenilir.

Resim sanatının ihtiyaçtan doğduğunu biliyoruz. Bugün ‘ihtiyaç’ nereye oturuyor?

Çocukların neden güzel yaptığını araştırırsak bu oluşumun kendiliğinden olduğu görebiliriz. Resimlerimde hocam Zeki Faik’in atölyesinde gördüğüm Alman ressamlarının tesiri vardır. Bir depoyu dolduruyorsunuz, israf etmeden harcamasını biliyorsanız onu gerçekleştiriyorsunuz. Bu iş kontrol edilip denetim altında tutulamaz. Mesela resim yaparken çok alakasız hatta bazen saçma şeyler de düşündüğüm oluyor. Bu işin içinde her şey vardır çünkü. Matematiksel, rastlantısal, hesapsız ve bazen de çok hesaplıdır. 

Sanat yaşamınızda hangi döneminizin daha verimli olduğunu düşünüyorsunuz? En iyi eserler erken mi yoksa geç yaşta mı ortaya çıkıyor?

Dört ay resim yapmadığımda bocalıyorum. Resim yapmak zamanla öğreniliyor. Bu sizi geliştiriyor. Elbette genç insanın kapasitesiyle ilerleyen yaşa sahip birinin kapasitesi farklı. Bir açıdan iyi bir açıdan kötüyüm. Mesela, gençliğimde yaptığım gerçekçi resimleri şimdi yapamam. O tarz resimler yapmak için dikkat, el hakimiyeti, sabır gibi faktörler çok önemli. O yıllardaki sabır şimdi yok mesela. 

Fikriyat olarak bir değişim yaşadınız mı?

Öğrendim. Her yaşa göre yeni bir teknik geliştiriyorsunuz. Yapabildiğinizi yapıyorsunuz. Fakat hangisini daha iyi olduğu hiç belli olmaz. 
#Özdemir Altan
#picasso
#çağdaş resim sanatı
#İş Sanat Kibele Galerisi
9 yıl önce