Rabia Mısır Dayanışma Derneği, geçtiğimiz hafta 16 sanatçının katılımıyla 'Uluslararası Rabia Gecesi' düzenlendi. 'Mısır İçin Söyle, Bir R4bia Var Buluşması' adlı etkinlik Suriye, Mısır, Afrika, Türkiye, Endonezya ve Malezya'dan pek çok sanatçının katılımıyla konser sırasında darbe karşıtı ve özgürlük mesajlarını içeren 'Bir Rabia Var' şarkısını hep birlikte söylediler. Bizde konser öncesinde Rabia şarkısını besteleyen Suriyeli müzisyen Yahya Havva ile konuştuk.
Bu tarz organizasyonlara katılan sanatçıların birçoğu birbirini tanıyor zaten. Bu tip insanları heyecanlandıran, şevklendiren programlara öncülük eden de genelde, Mısır ve Suriye'de olduğu gibi dünyadaki bütün Müslüman davalarına sahip çıkan Türkiye oluyor. Dolayısıyla kardeşlik ruhu bizi bir araya getiriyor.
Ben zaten ilahi, ezgi söyleyerek başladım bu işe ve çocuklara yönelik çalışmalar da yaptım. Suriye devrimiyle müziğimiz başka bir boyuta taşındı. Halkı cesaretlendirmek adına cihad marşları söylemeye başladık.
Ürdün'de yaşıyorum Suriye'ye girmem yasaklandı. Ancak Suriyeliyim.
Türkiye'de yapmamın sebebi, bu ülkenin 'Mısır davası'na sahip çıkarak desteklemesidir. Türkiye bu davaya samimiyetle destek verdi. Türk sazlarıyla söylememin sebebi ise, Türk sazlarında özel bir 'duygusallık' olduğunu düşünmem. Vermek istediğin mesajı ve hissettirmek istediğin duyguları karşı tarafa çok iyi aktarıyor. Şunu da söylemekte fayda var; Arap halkı Türk müziğini çok seviyor.
Tabii biz sürekli yeni projeler için çalışıyoruz, değerlendirmeler yapıyoruz, eğer yeni bir şey yoksa biz üretmeye çalışıyoruz ki bu halk kendisini yalnız hissetmesin.
Türkçe, İngilizce, Arapça ve İspanyolca bir şarkı yaptım, video klibi çekiliyor şu an. Bu şarkıda bir Türk müzisyenle çalıştım. O da yakında çıkacak inşallah.
Tabii ki isterim, ancak iletişime geçemedim bu zamana kadar. Tatlıses Arap dünyasında çok meşhur… Onunla çalışmayı çok isterim. Leylim Ley türküsünü çok seviyorum.
Evet doğru… Ancak ben korkarsam, sen korkarsan, o korkarsa bu davaya kimsenin bir faydası katkısı olmaz. Biz ölümden korkmuyoruz, önemli olan davamız uğruna canımızı feda edebilmek. Eğer Suriye'de yaralanır ya da öldürülürsem benden kıymetli kimse yok(bu benim için şereftir). Herkesin vatanı uğruna, özgürlüğü uğruna küçük ya da büyük bazı şeylerden feragat etmesi gerek.
Bakın bizim yaşayacağımız her şey Rabbimizin takdiridir. Ben beş yaşımdayken babam şehit oldu. O zamanlar benden büyük abilerim ve ablam bile on yaşına basmamışlardı. Ancak biz Allah'ın lütfuyla bu acıya katlandık ve yaşadık. Bir abim avukat oldu, birisi doktor oldu, ablam da iyi bir eğitim aldı ve şair oldu. Yani hayata dört elle sarıldık, bırakmadık. Vurgulamak istiyorum, bize ne olacağına karar veren nihai kudret Allah'tır ve biz onun bize yazdığı her şeye 'amenna' diyoruz.
En çok gözümün önünde şehit olan babamın evini özlüyorum. Babam seksen olaylarında şehit edildi ve ben beş yaşındaydım. Şu yaşımda hala o evi, o günleri özlüyorum.
Bazı akrabalarım orada. Eşim ve çocuklarım ise Ürdün'de.
İsmim isyancılar listesinde ilan edildi.
Evet, Suriyeliler beni destekliyorlar. Benim yokluğumda akrabalar ailemle ilgileniyorlar ama maddi olarak bir yardıma ihtiyacımız yok Allah'a şükür.
Ailem akrabalarım ve genel olarak çevrem bu tavrımın arkasında duruyor. Bence her insan işi neyse yaptığı işte hakkı desteklemeli, savunmalı. Bir yazar yazılarıyla, gazeteci yaptığı haberlerle, ressam yaptığı resimle, siyasetçi siyasetiyle, asker askerliğiyle, yetkileriyle her daim Hakk'ın yanında olmalı.
Suriye tarihi boyunca en zor günlerini geçiriyor. Suriye hiçbir döneminde böyle bir kriz yaşamamıştı, ancak biz her ne olursa olsun, Suriye er ya da geç huzura ve sükûnete kavuşup, Türkiye gibi bir ülke olmayı başaracak Allah'ın izniyle.
Öncelikle şunu belirteyim, şu an Türkiye'deyim diye söylemiyorum kesinlikle, bu herkesin gördüğü gibi benim de gördüğüm bir gerçek. Türkiye halkıyla, hükümetiyle bu konuda son derece önemli bir tavır sergiledi, sergiliyor. Mültecileri mülteci olarak değil, misafir olarak karşılayıp onlara cömert bir şekilde ev sahipliği yapıyor. Erdoğan ve Davutoğlu tekrar tekrar onlar bizim misafirimizdir diyor, mülteci değil. Diğer dünya devletlerinden mülteciler için maddi destek talep etmeden bu işi kendisi seve seve yapıyor. Tıp alanında, maddi anlamda ve hatta gıda alanında büyük yardımlar sunuyor. Şüphesiz, bu tutum çok çok gelişmiş bir ülkenin tutumudur. Suriye halkı, Türk halkının ve hükümetinin yaptığı bu iyiliği asla unutmayacak… Şunu samimiyetimle söylüyorum, önce Allah'ın yardımıyla sonra da Türk hükümetinin verdiği destekle bu devrim güzel bir netice ile sonuçlanacaktır.
Ben demokrasiye ve barış içinde yapılan müzakerelerden umutluyum. Özellikle böyle bir konferansta Türkiye gibi bizim görüşlerimiz temsil eden bir devletin olması bizim umudumuzu artırıyor. İnşallah en kısa zamanda çözüme kavuşur.