|

Röportajcı, röportajcıya güvenmez mi?

Türkiye'nin önde gelen soru soran isimleri; Ahmut Tulgar, Mehmet Tez, Nuriye Akman, Sedef Kabaş ve Şirin Sever ile rolleri değiştik. Röportaj yazarlarına kendilerine sorulmasını istedikleri ve istemedikleri soruları, onlara sorulmamış soruları sorduk.

Fatma Işık
00:00 - 24/01/2010 Pazar
Güncelleme: 22:24 - 23/01/2010 Cumartesi
Yeni Şafak
Röportajcı, röportajcıya güvenmez mi?
Röportajcı, röportajcıya güvenmez mi?

Röportaj vermeyi kabul eden bazı kişiler gazetecilik kurallarını bilseler de, edindikleri kötü tecrübeden dolayı kontrolün karşı tarafta olmasını istemezler. Ya da röportajları ancak mail yoluyla yapılma şartıyla kabul ederler. Kimlerden mi bahsediyorum? Kendisine soru yönelttiğimiz, yazarlar, sanatçılar, siyasetçiler… Bir de röportaj yapan taraf var. Onlar ise röportaj verenlerden daha tedirgin. Sanem Altan'a yazılı röportaj veren Ayşe Arman bu tezi daha da güçlendirdi.

Biz de bu korkunun peşine düştük. Medyadaki soru soran kişiler, yani röportaj yazarları roller değiştiğinde nasıl refleks gösteriyorlar, soru okları kendilerine yöneltildiğinde ne kadar cesur olabiliyorlar, mesleklerinin getirdiği kurallarla ne kadar barışıklar? Bunlar gibi cevabını merak ettiğimiz soruları bu kez sorguculara sorduk. Usta röportajcılar Ahmet Tulgar, Mehmet Tez, Nuriye Akman, Sedef Kabaş ve Şirin Sever bakın bu konuda ne diyor…


Şirin Sever: Bana soru sorulmasını sevmem

Her Pazar Sabah Gazetesi'inde röportajları yayınlanıyor. Sever de röportajı birebir yapmayı tercih edenlerden. Sever; 'Mecbur kalmadıkça yazılı röportaj yapmıyorum ama şans işte; bazen iş acildir ve röportajı yapacağım kişi yurtdışındadır, uygun bir an yakalanamıyordur, telefonla ya da maille yapıyorum.' Şirin Sever röportaj vermeyi tercih etmeyenlerden. Çünkü O bu işi yaparken özne olmayı istemiyor 'Soru sorulan kişi değil, soru soran kişi olmak istiyorum; benim işim, varlık nedenim bu çünkü. Bana göre ben bir aracıyım sadece; kendi görüşlerimi, tercihlerimi ya da hayatımı sunmak için, açıklamak için bu işi yapmıyorum ki…' Sever; 'Ayşe Arman'ın insanların derinlerine inen, içine içine giren, içini dökmelerini sağlayan, insani hallerini ortaya seren röportajlarını seviyorum. Nuriye Akman'ın kontra sorularını, araştırmacı yanını, yetersiz ya da kaçamak cevapları yakalayıp üstüne üstüne gitmesini alkışlıyorum. Devrim Sevimay'ın ise sadece şöhretlerin, ünlülerin peşinden koşmayıp ciddi anlamda gazetecilik yaptığını düşünüyorum.' Soru sormayı seven Sever sıra kendine geldiğinde soru sorulmasından hoşlanmadığını söylüyor. 'Bazı konularda soru işareti uyandırmışsam, şüphe yaratmışsam, yanlış bir algı oluşmuşsa 'neden' diye sorulmasını yani cevap hakkı tanınmasını isterim. Bu hakkı da herkese veririm, hiç gocunmam.' Soru soran mı yoksa cevaplayan olmak mı daha zor? İşte Sever'in yanıtı; 'Kesinlikle cevaplayan olmak daha zor. O yüzden soru soruyorum ya! Ama düşünsenize… Röportaj vermeyi kabul etmişsin, hayatında hiç tanımadığın bir adam / kadın oturuyor karşına ve sana hayatının tüm ayrıntılarını, tüm gizlerini, sırlarını soruyor, içini dökmeni bekliyor, mesela 'neden' diye soruyor, seni kurcalıyorlar sürekli, içini dışını… Ben yapamam bunu, en azından bunu milyonlarca insanla paylaşamam. Ama bunu iyi yapabilene da 'helal' diyorum.' Sever henüz kendisine istediği kadar iyi bir soru sorulmadığını söylüyor.


Nuriye Akman: Cinsel içerikli sorulara sinir oluyorum

Yazılarını yedi yıldır Zaman Gazetesi'nde sürdürüyor. Akman yazılı röportaj verme gerekçesini şöyle anlatıyor; 'Kimseyle yazılı röportaj yapmak istemediğime göre benim de yazılı röportaj vermemem lazım diye düşünüyorum. Ancak kimse kendilerine emanet edilen sözel malzemeyi benim konuklarıma gösterdiğim kadar titizlikle redakte etmiyor. Konuşma dilini yazı diline çevirmek ciddi bir beceri istiyor. Benim cevaplarım çoğu kez dengeli, düzgün bir Türkçe'yle yansıtılamadı. O yüzden artık karar verdim, yazılı cevap vereceğim.'

SORULARDAN KORKMUYORUM

Akman'ın kendisiyle yapılan en iyi röportaj Star Gazetesi yazarlarından Fadime Özkan' a ait. Akman beğendiği röportaj yazarlarına ilişkin isim belirtmeden şu cevabı veriyor; 'Herkesten yararlanmaya çalışıyorum. Meslektaşlarımın güçlü ve zayıf oldukları yanlar var röportajlarında. Konuk seçiminde ve onu röportaja ikna etmede gazete avantajını kullanabilenler var, kullanamayanlar var. Zeka ürünü sorular var, aptalca sorular var.' Hangi soruların kendisini kızdırdığı yönündeki soruya ise Akman'ın yanıtı şöyle; 'Daha önce bin kez sorulmuş, özensiz, klişe sorular, bir de cinsel içerikli sorular. Benimle yapılan söyleşilerde ise hiç sesimi çıkartmam, soruları geri çevirmem.' 'Benim açımdan, yukarıda belirttiğim durumları gözönüne alırsak cevap vermek zor. Nasıl özetleneceğinden, nasıl algılanacağından emin olamadığım için kendimi güvende hissedemiyorum. Yoksa sorular korkutmaz beni.' diyor.


Mehmet Tez: Röportaj neden zor olsun? Polis sorgusu değil ki

Radikal Gazetesi'nde müzik yazıları yazıyor ve aynı zamanda Milliyet Gazetesi'nde röportajları yayınlanıyor. Tez, röportajı yüzyüze yapmayı tercih edenlerden. 'Yazıyı görmek isteyen, başlığı soran falan olur. Hiçbir şekilde söylemem.' Bunu yapmasındaki gerekçeyi ise şöyle anlatıyor; 'Eğer biraraya gelemeyeceğimiz biriyse ya da bir şekilde yazılı yapmak icap ediyorsa bunu sohbet formatında aktarmıyorum. Yanıtlardan derlediğim bilgilerle konuyu o kişinin ağzından bölümlerle bir haber ya da yazı gibi vermeyi tercih ediyorum.' diyor. Mehmet Tez ile kendisine ilişkin hiç röportaj yapılmamış.


AYŞE ARMAN'IN TARZI SADECE KENDİSİNE YAKIŞIYOR

O, en beğendiği röportaj yazarı için şu cevabı veriyor; 'Ayşe Arman'ın her zaman en iyisi olduğunu düşündüm. Ama onun tarzı da sadece ona yakışıyor.' Mehmet Tez içinde izlenimlerin yer aldığı röportajları daha çok beğendiğini söylüyor. 'Soru-cevap bazen hem okuması hem yazması en kolay olanı, ama en iyisi değil.' Tez'in en sinir olduğu soru ise; 'biraz kendinizden bahseder misiniz'. O, soru sormanın cevaplamaktan zor olmadığını söylüyor; 'Sormak bana zor gelmiyor. Hatta seviyorum. Ama röportaj yapılan kişi için de zor olmamalı. Neticede röportaj dediğiniz karşıdaki kişinin de rızasıyla yapılan bir eylem. Zorsa yapmazsın. Polis sorgusu değil ki.'


Sedef Kabaş: Soru soranlar işini ne kadar düzgün yapıyor ki?

Birçok televizyon programına imza atan Kabaş, diğer meslektaşlarından farklı olarak sorularını canlı yayında soruyor. 'Soru Sorma Sanatı' adında bir kitabı da bulanan Kabaş, ilk soruma şöyle bir yanıt veriyor; 'Ben nasıl canlı yayında insanların sorularıma yanıt vermesini istiyorsam, kendim de tabiki yüz yüze görüşmeyi tercih ederim.' Kabaş, kısıtlı zamanlar haricinde yazılı röportaj vermiyor. Çünkü ona göre söyleşi de sadece sorulara verilen cevap değil, gözlem de çok önemli. Sedef Kabaş, yazılı röportaj vermeyi tercih eden meslektaşlarını özeleştiriye davet ediyor ve şöyle diyor; 'Meslektaşlarım kalite iş yapmadıkları sürece onlarla yapılan söyleşilerde de kalite aramamalılar bence. Ben meslektaşlarımın da bu işi üst kalitede yaptığını düşünmüyorum. Daha önce gazeteciler olarak bu işin belli bir standartını koruma refleksimizi güçlü tuttuk mu bugüne kadar? Yoksa tavizler verip işi şova, mühtehcenliğe mi döktük. Kaçımız ev ödevini yaparak kapsamlı bir şekilde bu işi yapıyor?'


CEHALET SORU SORAMAZ

Kabaş'ın en hoşlanmadığı sorulara yanıtı ise şöyle; 'Bilmeden sorulan sorular. Çünkü beni sıkıştırmaları hoşuma gider. Benim ne yaptığımı bilmeyip, 'Bize kendinizi biraz tanıtır mısınız' gibi sorulardan hoşlanmıyorum. Cehalet soru soramaz.' Kabaş'ın beğendiği isimlere yanıtı yazılı basından oluyor; 'Neşe Düzel, Ahmet Tulgar, Devrim Sevimay'ı beğeniyorum. İnsanları çözmek irdelemek konusunda Nuriye Akman'ı başarılı buluyorum.' Kabaş, televizyon dünyasında kapsamlı ve kaliteli söyleşi yapanın olmadığının da altını çiziyor. Peki, cevap vermek mi, yoksa soru sormak mı daha zor? İşte yanıtı; 'Her ikisinin de kendine göre sorumlulukları var. Zor olduğunu düşünmüyorum. Soru sormayı zor olarak adlandırmak doğru değil. Ben sorunun soran ve cevaplayan için fırsat tanıdığını düşünüyorum.'


Ahmet Tulgar: Röportajı yapan iktidardır

Çeşitli gazete ve dergi gruplarında röportaj yazarlığı yapan yılların gazetecisi Ahmet Tulgar'ın bir çok deneme ve hikaye kitabı var. Ahmet Bey'e ilk sorduğum soru 'röportajı verirken birebir mi yoksa yazılı olmasını mı tercih edersiniz?' di. Tulgar yazımın başında bahsettiğim nedenlere benzeyen bir cevap veriyor, diyor ki; 'Röportaj verirken yazılı olmasını tercih ederim. Çünkü kendimi böyle daha iyi ifade edebileceğimi, redaksiyonla söylemediğim şeylerin söylemişim gibi aktarılmasını engelleyebileceğimi düşünürüm. Ama röportaj yapan eğer ben isem, yüzyüze olmasını tercih ederim' diyor.


MUTSUZLUĞUMUN VE UMUDUMUN NEDENLERİ HİÇ SORULMADI

Ahmet Tulgar'la yapılmış birçok röportaj var. Kendisi ile ilgili yapılan en doğru röportaj Roll dergisi için Derya Bengi'nin yaptığı röportaj olduğunu, Pınar Öğünç ve Sedef Kabaş'ın yaptığı röportajları beğendiğini söylüyor. Tulgar beğendiği röportaj yazarlarını ise şöyle sıralıyor; Pınar Öğünç, Devrim Sevimay, Gürkan Hacır, Mehmet Gündem, Sedef Kabaş, Sanem Altan, Ayşe Arman, Elif Ergu, Balçiçek Pamir, Nuriye Akman, Neşe Düzel. Gelelim işin soru kısmına. Tulgar'ın en sinir olduğu soru özel hayatla ilgili olanlar. Ahmet Tulgar'ın kendisine sorulmasını istediği soru ona hiç sorulmamış. 'Mutsuzluğumun ve umudumun nedenlerinin sorulmasını isterdim' diyor. O, 'Soran mı yoksa cevaplayan olmak mı daha zor?' sorusuna ise şöyle yanıt veriyor; 'Cevaplayan elbette. Çünkü her zaman röportajı yapan iktidardır.



14 yıl önce