|

Sultan son pozu katilleriyle verdi

İstanbul'da tarih boyunca birçok kanlı hadiseye şahit olmuş iki büyük meydandır Sultanahmet ve Beyazıt Meydanları. Ve bu iki meydanda iki fecî vak'aya sahne olan iki kanlı ağaç vardı bir zamanlar. Birisi Sultanahmet Meydanı'nda, 4. Mehmet zamanındaki Vak'ay-ı Vakvakiye'ye şahit olan “Kanlı Çınar”, diğeri ise şimdi anlatacağım Beyazıt Meydanı'ndaki, Çerkez Hasan'ın asıldığı “Dut Ağacı”.

Mahmut Sami Şimşek
00:00 - 24/07/2011 Pazar
Güncelleme: 21:58 - 23/07/2011 Cumartesi
Yeni Şafak
Sultan son pozu katilleriyle verdi
Sultan son pozu katilleriyle verdi

Bilindiği gibi 32. Osmanlı hâkânı Sultan Abdülaziz Han, askerî darbe ile tahtından indirilmiş ve akabinde bir suikastla Fer'iye Sarayları'ndan birinde (Şimdiki Kabataş Lisesi) kolları kesilerek şehit edilmişti. İhtilal yaklaşık 60 kişilik bir ekibin yönetiminde gerçekleşmişse de elebaşıları “Hâl Erkanı” ya da “Erkân-ı Erbaa” denilen şu dört kişiydi: Serasker Hüseyin Avni Paşa, Şûrây-ı Devlet Reisi Mithat Paşa, Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa, Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi. Bu dört kâtilden özellikle Serasker Hüseyin Avni Paşa, saray kadınlarına karşı ahlaksız davranışı sebebiyle, Sultan Abdülaziz tarafından sürgüne gönderildiği için, padişaha ölümüne kin duyan ve “kinim dinimdir. Abdülaziz'den intikam almadıkça Allah canımı almasın” diyen bir zorbaydı. Mithat Paşa, Yahudi dönmesi, frengi hastası bir adam, Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa, korkak ve hâin bir vezir, Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi ise 1. Şeyhülislamlığından 42 gün sonra azledilmiş olmasıyla yine padişaha kin besleyen bir müfsiddi. İhtilâlin bir sebebi de pâdişâhın meşrûtiyeti istememesiydi.

SULTAN ABDÜLAZİZİN SON FOTOĞRAFI

İhtilal günü binbir türlü hakâret ve eziyetler edilen pâdişah ve âilesi, şiddetli yağmur altında bir kayıkla evvelâ Topkapı Sarayı'na, üç gün sonra da Fer'iye Sarayı'na götürüldü. Burada hakaretamiz fotoğrafı çekildi. Üç gün de burada aç ve susuz bekletilen pâdişah, ağır hakâretlere uğrayarak şehit edilmiş, bu esnâda saray yağmalanmış, padişahın annesi Pertevniyal Vâlide Sultan'ın küpeleri dahi, hem de kulakları yırtılarak alınmıştı.

SULTAN ABDÜLAZİZ HAN

Oldukça dindar olan Sultan Abdülaziz, şehit edildiği zaman Kuran'dan Yusuf Sûresi'ni okumaktaydı. Kan lekeleriyle dolu bu Kur'an hâlen Topkapı Sarayı'ndadır.

Sultan Abdülaziz'in cenâzesi Topkapı Sarayı'na nakledilmiş, Sultanahmet Camii'nde cenaze namazı kılınmış, sonra da Divanyolu'ndaki babası Sultan Mahmut'un türbesine defnedilmişti. İhtilalcilerden korktukları için cenaze alayına kimse katılmadı. Mahzun ve yapayalnız defnedildi Sultan Aziz.

Padişahın vefâtından 10 gün sonra vükelâ heyeti, Mithat Paşa'nın konağında toplanmıştı. Pâdişâhı katleden ekibin neredeyse tamâmı buradaydı. Aynı gün Sultan Abdülaziz'in 2. kadınefendisi Edâdil Kadınefendi'nin kardeşi olan Binbaşı Çerkes Hasan, padişaha yapılan hakâretlerin ve nihâyetinde şehit edilmesinin intikamını almak üzere planlar yapmaktaydı. Zaten birkaç gün öncesinde Çerkes Hasan'ın, padişahın tehlikeli bir sempatizanı olduğunu bilen ihtilâlciler, ondan kurtulmak maksadıyla Bağdat'a tâyin etmişlerdi. Gitmemekte direnince de tutuklanarak hapsedilmiş, ancak İstanbul'dan ayrılacağına dâir teminat verince serbest bırakılmıştı.

SUİKASTÇI HÜSEYİN AVNİ PAŞA

Çerkes Hasan, heyet-i vükelânın Mithat Paşa Konağı'nda toplandığı 16 Haziran 1876 günü, 3 silah ve 2 kama alarak Serasker Hüseyin Avni Paşa'yı öldürmek üzere bir kayığa atlayıp, paşanın Kuzguncuk'taki konağına gitti. Lâkin Avni Paşa, Mithat Paşa'nın konağındaydı. Bunu öğrenir öğrenmez tekrar kayıkla Sirkeci'ye dönen Çerkes Hasan'ın yolu, doğruca Beyazıt'taki konak oldu. Konaktaki muhâfızlar tarafından tanındığı için hiçbir zorlukla karşılaşmadan üst kata çıkan ve toplantının yapıldığı salonu basan Çerkes Hasan, bir hışımla içeri girdi. “Davranmayın yakarım” diye bağırarak evvelâ Hüseyin Avni Paşa'ya kurşun yağdırmaya başladı. Ardından, boş bir çuval gibi yere yığılan Avni Paşa'nın göğsüne oturup, kamayla göğsünü parçaladı. Daha sonra da Râşid Paşa'yı, Ahmed Ağa'yı ve Şükrü Bey'i öldürdü. Az sonra konağın karşısındaki serasker binâsından birkaç bölük zâbit geldi ve binbir güçlükle Çerkes Hasan'ı tutukladılar. Bu esnâda çıkan arbedede bir zâbit daha öldü. Toplam 5 kişinin ölüp 3 kişinin de yaralandığı hâdise sonrasında, tutuklanan ve Bâb-ı Seraskerî Hapishanesi'ne gönderilen Çerkes Hasan hakkında verilen karar, idamdı. Ve bir gün sonra 17 Haziran 1876 Cumartesi sabahı, Beyazıt Meydanı'ndaki Seraskerlik kapısının (Şimdiki İstanbul Üniversitesi kapısı) yanında bulunan dut ağacına asılarak infaz edildi.

ÇERKES HASAN

Çerkes Hasan'ın son sözleri “Padişah Abdülaziz'in katili Hüseyin Avni Paşa'dır” olmuştu. Naaşı Edirnekapı Mezarlığı'na defnedilen Çerkes Hasan'a, bilâhare Pertevniyal Vâlide Sultan bir mezar yaptırmış ve mezar taşının üstüne de şu âyeti kerimeyi yazdırmıştı: Ve kefâ billahi şehiden Muhammedur Rasûlüllah. Akabinde de: Meşâhir-i umera ve guzzat-ı çerâkiseden Dişberâkizâde Gazi İsmail Bey'in mahdûmu olup, Mektebi Fünûn-u Harbiyye'deki ikmâli tahsîl eyleyerek, kolağalık rütbesini ihrâz eylemiş iken, genç yaşında veliyy-i nîmeti uğrunda (yani Sultan Abdülaziz Han uğruna) fedây-ı cân eden merhum ve mağfûrun leh Çerkes Hasan Bey'in rûhu için el-fâtiha. Sene 1293. Sultan Abdülaziz'in intihar etmeyip, mezkûr 4 kişi ve âvânesi tarafından şehit edildiğine inanan herkes, pâdişah hakkında sayısız mersiyeler ve methiyeler yazmışlardı. Hacı Fâik Bey'in bestelediği rast makâmındaki şu şarkı da, Sultan Aziz için söylenmişti yıllarca:

Nihansın dîdeden ey mest-ü nâzım

Bana sensiz cihanda can ne lâzım

Benim sensiz felekte çâresâzım

Bana sensiz cihanda can ne lâzım.


Müderris Mehmet Hilmi Efendi'nin mevzûya müteallik kıtası da şöyledir:

Filhakika sâdık-ı devlet imiş Çerkes Hasan

Ol vakit ki, şimdi fiilini herkes görür hasen

Bunda zîmedhal olan kalsın mı ya sağ u esen

Var mıdır dünyada hiç mikraz (makas) ile kolun kesen

Kardeşi Âdile Sultan'ın mersiyesi ise hepsinden etkilidir:

Nasıl yanmam ki ben oldu olanlar Şâh-ı devrâna,

Bilinmez oldu hâli, kıydılar ol Zıll-ı Yezdan'a.

Cihan mâtem tutup kan ağlasın Abdülaziz Han'a,

Meded Yâ Râb mübârek cismi boyandı kızıl kana.

Nasıl hemşiresi bu Âdile yanmaz o Hakan'a,

Ki kıydı bunca zâlimler karındaş-ı cihanbâna

Rıza virmezdü adl-ü şefkati zulm-i müşîrâna

Bütün nâr-ı firakı saldı kalb-i ehl-i imana.

Sultan 5. Murat'ın 3 aylık kısa saltanatı sonrası tahta çıkan 2. Abdülhamit Han, amcası Abdülaziz Han'ın kâtilleri için 27 Haziran 1881 de Yıldız Sarayı Bahçesi'ndeki (şimdiki Yıldız Korusu'nda) Çadır Köşkü'nde bir mahkeme kurdurmuş, 3 gün süren bu mahkeme sonucu suçlu bulunanlar sürgüne gönderilmişti. Sultan 2. Abdülhamit Çerkes Hasan'ın ölümüne öyle üzülmüştü ki, asılarak idam edildiği Beyazıt'taki dut ağacını kökünden söktürdü. Bir zamanlar ne hâdiseler yaşandı bu meydanda…



13 yıl önce