|

Tiyatroda kötülük yok

Yılların usta oyuncusu Altan Erkekli, yer aldığı her projeye ayrı bir ruh katıyor. Şu sıralar TRT1'de yayınlanan Sen Olsan Ne Yapardın? isimli programın sunuculuğunu yapan Erkekli, “Nasıl ekmek için buğdaya ihtiyacımız varsa insanın yetişmesi için de tiyatroya ihtiyacımız var. Tiyatroda kötülük yok” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 28/12/2014 Pazar
Güncelleme: 18:23 - 27/12/2014 Cumartesi
Yeni Şafak

Yer aldığı her projeye farklı bir ruh, güzellik katan usta oyuncu Altan Erkekli, Sen Olsan Ne Yapardın? isimli bir programla her Pazar 18.10’da TRT1 ekranlarında izleyiciyle bir araya geliyor. En son Yalan Dünya’da Şehmuz Kocabaş karakteriyle karşımıza çıkan Erkekli, programda toplum içinde kaybolmaya yüz tutan değerlerimize ışık tutuyor. Programı anlamanın en iyi yolu başınızdan böyle bir şeyin geçmesi. Nitekim benim de öyle oldu. Erkekli ile söyleşi için gittiğim kafede çekim olduğunu bilmeden masanın birine oturdum. Hemen yan masaya biri gelip oturdu ve kafede çalışan siyahi garsona tepki gösterdi. Irkçılığın dibine vurduğu anlar. Kafede oturan birkaç kişiyle birlikte ben de bu ırkçı tavırlara tepkimi gösterdim. Tam bu sırada Altan Erkekli kapıdan çıkıp gelince durumu anladım.Çekim sonrası Erkekli ile bir köşeye geçip tiyatroyu, sinemayı ve hayatını konuştuk. “Nasıl ekmek için buğdaya ihtiyacımız varsa insanın yetişmesi için de tiyatroya ihtiyacımız var” diyen Erkekli, tiyatroda kötülüğün yeri olmadığını söylüyor.


Tiyatro temelli oyuncular sinema ve dizilerde daha başarılı oluyor. Siz de bunu gözlemliyor musunuz?

Tabii. Çünkü tiyatronun mutfağında bir duyguyu baştan alıp sonuna kadar götürme öğretiliyor. Tiyatro kökenliler duygunun üretilmesinde daha hünerli oldukları için yaptıkları işler daha farklı oluyor. Tiyatro kökenli olmayan oyuncular, duygunun devamlılığında biraz sıkıntı yaşayabiliyor. Yeşilçam geleneğinden gelen oyuncularda bu yok tabii. Onlar çok daha önde işler yapmışlar.


Ankara Sanat Tiyatrosu’nda yıllarınızı verdiniz. Burası sizin için ne ifade ediyor?

Benim her şeyim orası oldu. Hayata bakışım kendimi seyirciyi tanımam ülkeyi tanımam dünyaya bakışım. Dünya görüşümü AST belirledi. Sevgiyi, kardeşliği, barışı, hep beraber mavi gökyüzü altında omuz omuza yaşanabilme yeteneğini, emeğin en yüce değer olduğunu hep o tiyatroda öğrendim.


BKM İLE GENİŞ KİTLELER TANIDI


Peki AST’de o kadar güzel işler yapıp tanınmıyorken bir sinema filmiyle (Vizontele) geniş kitlelerin sizi tanımasına üzüldünüz mü?

Ülke için kötü bir şey. Bana hep sordular bugüne kadar neredeydiniz diye. Ben de “Varşova’da değildim, Türkiye’nin başkenti Ankara’daydım ama siz bizi görmediniz. Görmezden geldiniz” dedim. Tiyatroyla hayatın iç içe gitmesi gerektiğini insanlar fark edemedi. Yaptıkları işler dolayısıyla da olabilir. Bu kadar oynadığımız tiyatro oyunlarını izlemeyenler adına üzüldüm. Kendim için niye üzüleyim ki…


AST’den sonra BKM hayatınız başladı. Bu nasıl bir kırılmaydı kariyerinizde?

BKM bana Ankara’daki 25 yıllık tiyatro serüvenimden sonra vagonda kompartıman değiştiriyormuşum hissi verdi. Beni geniş kitlelerle tanıştıran bir yer olduğu için de yeri bambaşka. O da benim yuvam gibi. Büyük kitlelerin sizi tanımasına fırsat veren bir işi unutmak vefasızlık olur. Oradaki arkadaşlarımın benimle birlikte aynı duyguyu paylaştıklarını görmek onur verici. 800 kişilik salon her gece tıklım tıklım dolu oluyordu. Avrupa turnesinde 3500 kişilik salon dolu oluyordu. Her yaptıkları işte ses getiren bir oluşum olduğu için unutulmaz bir yeri vardır.


TÜRKİYE TİYATRO İLE BARIŞIK DEĞİL


Genç tiyatrocuları takip ediyor musunuz?

Küçük salonlarda yürekli çocuklar var. Böyle olmalı aslında. Hepsi ödenekli tiyatroların elemanı olmamalı. Takip ediyorum, zaman zaman izliyorum elimden geldiğince. Farklılıkların oluşması için daha çok desteklenmesi gereken tiyatrolar onlar aslında.Nasıl ekmek için buğdaya ihtiyacımız varsa insanın yetişmesi için de tiyatroya ihtiyacımız var. Tiyatroda kötülük yok. En uç örneklerde bile insana dair bir şeyler anlatılıyordur. Tiyatroda kötülükler anlatılmaz. Onun için yöneticilerin bu bakış açısıyla oyunları yeniden izlemeleri gerekiyor. Birçoğu da izlememiştir eminim. Çünkü Türkiye’nin yüzde seksen altısı hiç tiyatroya gitmemiş. Halbuki tiyatro tarihinin içinde yaşıyoruz. Her yerde tiyatronun kalıntıları var ama maalesef tiyatroyla buluşamıyoruz.


Bugüne kadar ne anılar biriktirmişsinizdir…

Çok…  Tiyatromuzun kiraladığı otobüsün 44 yaşındaki şoförü, hayatında ilk kez bizimle bir tiyatro oyunu izledi. 40 gün boyunca her oyunu izledi ve bizden ağlayarak ayrıldı. İdamın insanlık suçu olduğunu anlattığımız bir oyunumuz vardı. İki hukuk fakültesi öğrencisi oyundan sonra geldiler dediler ki “Üçüncü sınıfın sonunda bizim ihtisas alanımız belli oluyor. Biz bu oyunu izleyene kadar idamdan yanaydık ama size şuanda söz veriyoruz biz idama karşıyız ve biz ceza avukatı olacağız Altan Ağabey”


Bu anılar hep tiyatroyla alakalı. Sinema tiyatro kadar etkili değil galiba?

Tiyatronun birleştirici gücü, aynı şemsiye altında insanları toplaması, bir de canlı canlı olayları anlatırken hayatın içinde yeni bir pencere açması dünyaya farklılıklar katıyor. Bu yüzden tiyatroda yaşadıklarımız çok önemli. Ama ne yazık ki zaman zaman ülkemizde yönetim kademesindeki insanlar herhangi bir şey olduğunda, mecliste de oluyor bu. “Bir dakika! Burayı tiyatro salonuna çevirdiniz. Burada tiyatro oynanmıyor efendim” diyorlar. Tiyatronun nasıl erdemli bir iş olduğunu unutuyorlar. Tiyatro hayata hayat katan bir yer.


Hayatın içinde olun


Yılların getirdiği bir pratiklik var mı oyunculuğunuzda yoksa her role heyecanınız farklı mı?

Heyecan hep var zaten, heyecan biterse bizim iş biter. Hiçbir şeyim olmasa bile sabah evden çıkarken o heyecanın içindeyim. Yeni biriyle tanışacak mıyım? Çünkü belki iki ay sonra ben o tanıştığım insanı oynayacağım. Onun için çok önemli. Yeni birinden bir cümle duyabilecek miyim? Bildiğimi iddia ettiğim bir lehçenin farklı bir kıvrımını duyabilecek miyim? Bunlar benim için çok heyecanlı oluyor.


Herkes oyuncu olmak istiyor. Çok para kazanmak istiyor. Özellikle gençler…

Para kazanmak değil insan kazanmak önemli.  “Sizi beğenerek izliyorum” cümlesi alacağınız kat, yat kadar değerli. Gençlere afaki bir cümle gibi gelebilir. Şuanda Türkiye’de aç mezarı yok. İşsizlik var, evet ama açlıktan ölen yok. Hiçbir zaman parasız kalıp da ölürüm ben demeden yüreklerini açarak bu ülkenin öykülerine can katarak tiyatroda, sinemada, ekranda göstermek için çaba sarf etsinler. Hayatın içinde olmaya çabalasınlar. Aykırı yerlerden, fildişi kulelerden, fanusun içinden değil bizatihi hayatın içinden; çarşıda, pazarda, otobüste, vapurda... Günün birinde hayatın içinde birini oynamam gerektiğinde gidip incelerim demekle olmaz. 


Ben kitap yazamam


Günün birinde oyunculuk anılarınızdan bir kitap yazmayı düşünür müsünüz?

Ben yazamam herhalde. Gene teybe röportaj yapar gibi anlatırım oradan birileri alır yazar. Çünkü onları kurgulamak da çok önemli. Biz hiç bugünleri düşünemedik bu işe girerken. Hep sahnede en iyisi olsun dedik bir anı bile biriktirmedik. 86 oyunda başrol oynamışım, büyük bir çoğunluğunun bende ne bir fotoğrafı var, ne metni var, ne de program var. Çok acı bunlar. Biz bir arşiv yapmamışız. Ankara Sanat Tiyatrosu da böyle bir şey düşünmemiş.


ATV’de başlayacak Kara Ekmek isimli yeni dizinizin konusu ne olacak?

Çaresizlikler içinde hayatın her kademesinde var olmaya çalışan insanların başına gelen türlü olayları anlatıyor. Bunun içinde entrikalar var, onurlu durmak için yüreğini ortaya koyan insanlar var, aşkı için peşinden koşan gençler var, aşık olduğu insana güvenmek isteyen kızlarımız var, sınıf atlama çabası içinde olmaya çalışanlar var, yükselen sınıfın içinde geçmişiyle hesaplaşmak isteyen var. Yani insana dair her şeyin var olduğu bir sarmal.


Birsel'in kalemine yazık


Yalan Dünya?

Yalan Dünya çekimleriyle bizim için kraliyet gibi bir şeydi. Belli bir mekanımız vardı. Dinlenebileceğiniz, tuvalete gideceğiniz, yemek yiyeceğiniz yer ofis gibi belliydi. Belli bir adrese gidip geliyorduk. Bir de çok farklı bir kalem, çok enteresan bir bakışı olan, bence tiyatro metni yazması gereken bir Gülse Birsel’le çalışmak  güzeldi. Çok değerli arkadaşlarım, ekrandan güzel yansıyan bir ekiple olmak iyiydi ama bu kadardı.


Gülse Birsel’i tiyatro metni yazması konusunda yüreklendirdiniz mi?

Çok söyledim. Gülse’nin her yazdığı senaryo teatral bir eser gibi ama izleyenler hemen unutuyor. Seyirci “Haftaya ne olacak?” diyor. Bu kadar emeğe yazık. İnşallah yazacak ama.

#tiyatro
#altan ekrekli
#sinema
9 yıl önce