|

Tiyatroyu politikadan soyutlamam

Zihni Göktay sanatta 50. yılını Cibali Karakolu oyunuyla kutluyor. Oyunlarında politik göndermeleri ihmal etmeyen Göktay 'Tiyatroyu politikadan soyutlayamayız. Ama bizde hakaret yoktur. Biz bazı şeylerin altını kalın kalemle çizeriz. Zülfüyare dokunacak, fincancı katırlarını ürkütecek hamlelerde bulunmayız' şeklinde konuşuyor.

Aysel Yaşa
00:00 - 19/10/2014 Pazar
Güncelleme: 21:47 - 18/10/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Tiyatroyu politikadan soyutlamam
Tiyatroyu politikadan soyutlamam

İlk sahneye çıktığı günkü gibi heyecanlı. 28 yılda el bebek gül bebek büyüttüğü Lüküs Hayat'tan sonra şimdi de Cibali Karakolu'nda Cafer Sabbah karakteriyle sahnede Zihni Göktay! Şehir Tiyatroları'nda bu sezon oynanacak oyunun biletleri satışa çıktığı an tükeniyor. Biz de yorulmak nedir bilmez Göktay'la biraraya gelip, ondan sanatta geçen elli yılı ve yeni oyununu dinledik.

28 yıllık Lüküs Hayat'tan sonra Cibali Karakolu'yla yine tiyatro sahnesindesiniz. Oyunun yeniden sahnelenmesi uzun yılların hayaliydi. Bu sizin de ortak hayaliniz miydi?

Evet, hep oynamayı istediğim bir roldü Cafer Sabbah. Lüküs Hayat da öyleydi benim için. Muammer Karaca'yı bu vesileyle anmak boynumuzun borcuydu. Unutan bir nesil vardı onu hatırlatmak gerekiyordu. Sürekli gündeme geliyordu. Kenan Işık, genel sanat yönetmeni olduğunda da gündemdeydi. Sonra olmadı. Yeni oyunlar geldi. Hep ileriye attı. Sonra Erhan Yazıcıoğlu, genel sanat yönetmeni olunca beni aradı, 'seni ihtiyat askerliğine çağırıyorum' dedi. Bu rüyamı biliyordu zaten. Bir hafta içerisinde her şey tamamlandı. Biz bu müzikali 40 günde çıkardık, bu bir mucizedir. Macerası da budur.

İlk olarak Muammer Karaca tarafından sahnelendiğinde, oyunu izlemiş miydiniz?

Ben değil de annem ve babam 1951 yılında seyretmişlerdi. O sene 6 yaşını yeni bitirmiştim, 12 yaşından küçük çocukları almıyorlardı. Nihayet Cibali Karakolu uzun yıllar oynayınca, 10 yaşında izleme şansı buldum. Babamın ahbapları vardı. Onların yardımıyla seyrettim. 20 yaşıma kadar da 9-10 kez izledim. Muammer Ağabey iki üç sene arayla tekrar tekrar oynuyordu. O sıralar işte ben de delikanlı olmuştum. Zaten onlarla büyüdüm.

ZÜLFİYARE DOKUNMAYIZ
On yaşında, Cibali Karakolu'nu ilk izlediğinizde ne düşünmüştünüz?

Tabi küçüğüm, politikaya ilgim yok. Fakat yapılan esprilerin daha çok politik espriler olduğuna aklım eriyordu. Taşlamanın, hicvin nereye gittiğini kavrayamıyordum sadece. Sonra sonra idrak ettim. Üstad Muammer Karaca'nın politik esprileri çok fazlaydı. O espriler kimseye de batmıyordu. Hükümetle arası çok iyiydi. Hem arası iyiydi, hem taşlamalarını yapardı. Bu yüzden aynı hicvi Aziz Nesin, Çetin Altan yaptığı zaman başı belaya giriyordu ama Muammer Karaca yaptığı zaman başı belaya girmiyordu. Öyle tatlı bir adamdı. Ondan feyz almışım ki, benim de yaptığım göndermeler de ne Lüküs Hayat'ta, ne Kanlı Nigar'da başıma dert olmadı.

Politik tiyatrodan anlamadığınız yaşlardan bugüne epey zaman geçti. Bugün Cibali Karakolu'nda yine o günlerdeki gibi politik göndermeler var mı?

Tiyatroyu politikadan soyutlayamayız. Fakat bizde hakaret yoktur. Biz bazı şeylerin altını kalın kalemle çizeriz. Zülfiyare dokunacak, fincancı katırlarını ürkütecek hamlelerde bulunmayız. Tiyatro, politikayla iç içe gelişmiştir. Politikacıların da hazımlı olması lazım. Eleştiriye açık olmakta fayda var. Bakın eleştiri diyorum, hakaret değil!

KARTOPU GİBİ BÜYÜDÜ
Cibali Karakolu'nda Cafer Sabbah'a dönelim. Zihni Göktay'ın Cafer Sabbah'ı nasıl bir adam oldu?

Cafer Sabbah, çok enteresan bir adam. Tek ayak üstünde kırk yalan söyleyebilen şirin biri. Bazı cümlelerine eklemeler yapıyorum ben de. Gündeme ilişkin oluyor bunlar genelde. Mesela bir polis olduğu için ona şöyle bir söz ekledim: 'Siz biliyor musunuz beyefendi biz akşam evden çıkarken karımızla çocuğumuzla vedalaşıp çıkarız, çünkü bizim dönüp dönmeyeceğimiz belli değildir.' İşte o bugün. Bu oyunun oynandığı zaman hiçbir polis öldürülmüyordu.

Başka ekleme çıkarmalarınız oldu mu oyunda?

Bir sahnede asabımı bozuyor damat rolünü oynayan çapkın. 'Benim asabımı bozma, seni buradan kovalarım ta Boğa'ya kadar. Orada biber gazı yersin' diyorum. O günlerde de burada çok hadise vardı. Buna benzer ilavelerim var. Gündeme gönderme yapmak da gerek. Sahnelerin bazılarını günümüzde fazla olduğu için çıkardık. Ben Lüküs Hayat'ı 3 saat 45 dakika oynadım. Bu da benden kaynaklanan bir şeydi. 28 senede bir kartopu gibi büyüdükçe oyun süresi de uzadı. Haldun Dormen her ne kadar bana 'Fazla doğaçlama yapıyorsun' diye kızsa da kendisi harf değiştirmeden tiyatro yaptı. Ağabeyimiz, hocamızdır ama benim esprilerim halk tarafından makbul görüldü. Dormen'le bu konuda epey tatlı tartışmalarımız oldu. O da, neticesinde 'Delidir, ne yapsa yeridir' dedi kabul etti. Bakın şimdi, Cibali Karakolu'nun yirminci temsilinde ne olacağını ben de bilmiyorum. Tiyatro arzın merkezinde seyahat gibidir. Hangi katmanda neyle karşılaşacağını bilemez insan. Magmaya doğru ilerliyoruz.

Kırgınlığım geçti
Lüküs Hayat'ın bitmesi üzmüştü sizi. 28 yılın sonunda kırgınlık oldu mu sizde?

Evet, Guinnes Rekorlar Kitabı'na aday oldum. Dünyada bir oyunu bu kadar süre aralıksız oynayan başka biri yok. Üzülmem şundan dolayıydı. Bazı ekonomik yaptırımlar oldu. Sistemde zayıflık vardı, misafir sanatçılara ücret veriliyordu. O dönem yönetmenlikte olanlar kendi koltuklarını sağlamlaştırmak için bana çok düşük bir ücret verdiler. Fazla tevazu aptallıktır. Lüküs Hayat'ı dolduran bendim. Narsist de değilim, megaloman da değilim ama kendimin farkındayım. Bana bu muameleyi reva görmeleri ağırıma gitti. Devamında kalp ameliyatı geçirdim, sonra da bu süreçte işlerin hepsi temizlendi. Güzelliklere avdedildi. Benim 50. Şehir Tiyatroları'nın 100. yılı. Bu süre zarfında kuliste birbirimize bardakla su attık, sülale boyu küfrettik, ne de tavanlara çiğköfte yapıştırdık. Biz birbirimizle münakaşa ettik, münazara yaptık, fakat hiçbir zaman sinkaflı kelimeler kullanıp hakaret etmedik. O yüzden yine tiyatromdayım işte!

Bir kütüphanem bir de çekyatım
Sahnede 50. yılınız. Bu yıllara dönüp baktığınızda neler birikmiş?

Para birikmedi. (Gülüyor) Ne Akdeniz'de gemim, ne Ege'de yatım, bir kütüphanem, bir de çekyatım. Allah'a şükür başımızda bir evimiz, 2 çocuğumuz var. Oğlum tiyatroda orkestra şefi, kızım damadımla birlikte tiyatrocu. Evim, yazlığım bir de benim kullanmadığım bir otomobilim var. Ehliyetim yok çünkü. Hanım ilgilenir onla. Ama insan biriktirdim ben, çok dostum var. Otobüsteyim, trendeyim, Marmaray'dayım, çift katlıdayım, metrobüsteyim, şehir hatları vapurundayım. Halkın içindeyim. Sohbet ederim, seyircimden hiç kaçmam. Sorularına cevaplar veririm.

Biriken insanlar size çok şey katmıştır ama…

Evet, hep sosyal görüşüme aykırı ve yapıma ters roller oynamışımdır. Cafer Sabbah gibi bir adam olamam hayatta. Lüküs Hayat'taki gibi bir külhanbeyi de olamadım hiç. Zor rollerdi benim için. En uygun rolümse Kanlı Nigar'daki Abdi'ydi. Saf, temiz bir ibişti. Onu kendimle çok özdeşleştirip oynadım. Ben çabuk inanırım insanlara. Bir Müslüman'a da karşısındakine inanmak yakışır. Şüpheci değilimdir ama öyle yaşamak da çok zor Türkiye'de. Yoklama macunu çekerek yaşamak lazım ama o da çok septik bir yaşam tarzı. İnsana yakışmıyor yani.

BİR MEKTEB-İ EDEP
Cibali Karakolu, Nejat Uygur'un performansıyla da biliniyor. Fakat akla gelen ilk şey, çok küfürlü olduğuydu…

Muhsin Ertuğrul ve Vasfi Rıza Zobu bize şiarımız olarak şunu dikte ettirdiler: 'Tiyatro bir mekteb-i edeptir.' Edepsiz şeyler söylenmeyecek! Öte yandan bazı esprileri bazı yerlerde de yapmayız. Sosyolojim iyidir. Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa, Zeytinburnu'nda, Ümraniye sahnesinde sosyolojik yapıyı daha iyi bildiğim için orada bazı esprileri yapmam. Seyirciyi anlamak lazım, onları göz ardı edemeyiz. Bu da benim tasarrufum. Tiyatrom tarafından da özgür bırakıldım.

Seyirciyle ilişkiniz nasıl?

Seyircimiz işine gelen tarafı ayıklar. Seyirciyle ilgili laflar da söylüyorum oyunda. Batıda seyirci oyunu beğenmezse laf atar, domates atar, çürük yumurta atar. Bizim seyircimiz çok mütevekkildir. Hep içine atar, hep içine atar, hep içine atar. Beğenmediği bir şey bile olsa nezaketen ayakta alkışlar, gider. Hem parasını verir hem beynini kiraya verir. Uzak yollardan gelir, kar kış dinlemez gelir. Ama bizim seyircimiz sanatçısına çok iltifat eder. Biraz da bu söylediklerim hükümetin kulağına küpe olsun isterim. Sanatı desteklemeleri için.

10 yıl önce