|

Türk halk müziği hayatının fırsatı oldu

Dünyaca ünlü besteci ve kemençe virtüözü Kayhan Kalhor, Silk Road Ensemble ile sahne almak üzere İstanbul''a geliyor. 18 yaşında İstanbul''da kaldığı bir otelde TV''de Arif Sağ''ı dinleyerek Türk halk müziğiyle tanışan Kalhor, bu karşılaşmayı müzikal kariyeri açısından bir fırsat olarak görüyor.

Harun Karaburç
00:00 - 31/08/2014 Pazar
Güncelleme: 19:16 - 30/08/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Türk halk müziği hayatının fırsatı oldu
Türk halk müziği hayatının fırsatı oldu

The Seattle Times''ın ''Hayal gücünün ötesinde enstrümantal ve vokal sanatçılarla bir müzik çağlayanı...'' olarak tanımladığı Silk Road Ensemble, Eylül ayında iki muhteşem performans sahnelemek için şehrimize geliyor. 2000 yılında çellist Yo-Yo Ma''nın kurduğu Silk Road''ın dünyaca ünlü kemençe üstadı Kayhan Kalhor, ''Layers of Loneliness''ın dünya prömiyerini bu konserde gerçekleştiriyor. Zorlu Center PSM''de gerçekleşecek bu özel geceye Kürt halk müziğinin en önemli isimlerinden Aynur da sesiyle eşlik ediyor. Yo-Yo Ma ile 15 yıldan uzun süredir aynı sahneyi paylaşan Kalhor, 18 yaşında geldiği İstanbul''da Türk halk müziği ile tanışıyor ve o günden beri müziğimiz ona ilham veriyor. Kaldığı otelde TV''de Arif Sağ''ı izleyen ve müziğine hayran kalan Kalhor, ertesi gün bütün kasetlerini alıyor. Alevi müziğine Erdal Erzincan''la tanıştıktan sonra daha da bağlanan Kalhor, ''Bu mükemmel müzik türüyle uğraşan birine dönüşme fırsatını kaçırmak istemedim'' diyerek Erzincan''la çalışmaya başlıyor.

Yo-Yo Ma ile daha önce defalarca sahne aldınız. Şimdi de Türkiye''de bir konser vereceksiniz. Onunla birlikte sahnede yer almayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, 15 yıldan beri onunla sahneyi paylaşmak benim için büyük bir zevk. Onun bir müzisyen olarak sahnedeki duruşu ile insanlara nasıl bir enerji yaydığını anlatmak benim için çok zor. Muhteşem bir müzisyenlik ve muazzam bir teknik yeteneği var. Ancak bundan çok daha fazlasından bahsetmemiz mümkün; ekip arkadaşlarına, arkadaşlarına ve tüm çevresine verdiği güven duygusu bunlardan birisi. Bir kişinin, tüm yönleri üzerine çalışmadan sahnedeki duruşu ile ilgili değerlendirmelerde bulunmak çok zor. O, çok yönlü bir karaktere sahip olduğu için sadece sahnedeki aurasından bahsetmek bile oldukça zor. Bu soru, belki de verdiğim röportajlarda duyduğum en zor sorulardan birisi, çünkü bazı şeyleri anlatmanız imkansızdır. Bunları anlamak için, görmek, hissetmek ve deneyimin bir parçası olmak gerekir.

Yalnızlığın da katmanları var
''Layers of Loneliness'' eserinizin dünya prömiyerini de o akşam yapacaksınız. Bize o parçaları hangi duygularla çalıştığınızı anlatabilir misiniz?

Ben ''Layers of Loneliness'' ile ilgili çalışmaya başladığımda, Aynur''un müziğinin muhteşem parçalarını dinlemek zorundaydım, ben de öyle yaptım. İçlerinden bir tanesi beni çok etkiledi, derin bir özlem ve duygusallık vardı. Ne yazık ki, ben bu parça üzerinde çalışırken, Irak''ın Şengal ve Koobani başta olmak üzere, Kürt şehirlerinde büyük bir insani felaket yaşandı. Binlerce insan, evlerinden ayrılarak, ne bir lokma yiyecek ne de bir yudum su olmadan dağlara kaçmak zorunda kaldılar. Oradaki insanların yalnız ve çaresiz olduklarını düşünüyorum. Orada hakim olan duygunun ''yalnızlık'' olduğunu anladım. Bir insan olarak ve yaşadığım tecrübelere dayanarak hayatta hiçbir şeyin çok açık ve net olmadığını düşünüyorum, özellikle de insanın duygu ve hislerinin. İnsanın bir anki hissi, bir diğer zaman olduğundan daha farklı olabiliyor. Yalnızlık da bu şekilde her seferinde başka boyutlarda olabiliyor. O yüzden albümün ismini ''Yalnızlığın Katmanları'' şeklinde koymaya karar verdim.

Aynur konuk sanatçı olarak sizlerle beraber sahnede olacak. Aynur''un sesini ve müziğini nasıl buluyorsunuz?

Aynur''la iki yıl önce Osnabruck, Almanya''da Morgenland Festivali''nde tanıştım. Doğal olarak sesinden ve sesindeki tutku ve ifadeden çok etkilenmiştim. Böyle şarkı söyleyen bir Kürt kadın şarkıcı daha önce hiç görmemiştim. Tek bir şarkıcıda bu kadar mükemmel müzikal unsurun bir arada olduğunu görünce doğal olarak bir sonraki etap işbirliği içerisine girmek oldu. Silk Road Ensemble''da kendimizi müzikal bir ailenin bireyi gibi hissediyoruz. Bu yüzden Aynur''u da topluluğumuzun içeriğine ve gidişatına müzikal ve duygusal anlamda katkı sağlayacağını düşündüğümüz sanatçıları aramıza sıkça aldığımız bu aileye katmak çok doğal oldu.

Birbirimize bağlıyız
Genç yaşlarınızda İstanbul''da aldığınız bağlama ve halk müziği albümleri müzikal eğilimlerinizi ne yönde etkiledi?

Bir müzisyen pek çok kültürel, toplumsal unsurun ve ailenizle, ilk öğretmeninizle başlayan ve hayatınız boyunca biriken bilgi dağarcığının bir kombinasyonu veya ürünüdür. Türkiye''ye ilk defa geldiğimde 18 yaşındaydım. Bir gece otel odamdaki televizyondan efsanevi Arif Sağ''ı izledim. Müzisyenliğinden çok etkilendim. Markete gidip bulabildiğim tüm kasetlerini aldım ve Alevi Bağlama müziğini dinlemeye başladım. Hayatımda değişiklikler oldu. Yavaş yavaş müzik hayatımın merkezine oturdu ve bir müzisyen olarak kariyerim daha da oturdu. Türk Alevi müziğine olan sevgim muhteşem bağlama sanatçısı Erdal Erzincan''la 12 yıl önce tanışana kadar devam etti. Bu sefer bu mükemmel müzik türüyle uğraşan birine dönüşme fırsatını kaçırmak istemedim. İkili olarak çalışmaya başladık ve beraber turneye çıkarak, albüm hazırlayarak daha da derin bir müzikal ilişki yaşadık. Bu müziğin duyguları ve dilleri bağlayan sihri. Şu an Erdal ile İzmir''de bir konser vermek ve Aynur''la yeni parçamız üzerine çalışmak için Türkiye''deyim.

Dünya müziğinde batı ve doğu sentezinin mühim bir nokta olduğunu biliyoruz. Neden bunun bu kadar önemli olduğunu düşünüyorsunuz?

Ben bunun bugüne kadar hep çok önemli ve etken olduğunu düşünüyorum. Modern teknoloji ve daha hızlı iletişim yolları ile dünyanın artık daha küçük bir yer olması yüzünden bu fikir daha çok ilgimizi çeker oldu. İnsanlar ve toplumlar olarak hep iletişim içindeydik ve birbirimizden bir şeyler öğrendik. Bu yüzden öyle ya da böyle kültürel, sosyal, dilsel, ekonomik ve hatta genetik açıdan birbirimize bağlıyız. Bugün öğrenmek, büyümek ve hatta insan hayatını zora veya tehlikeye sokan pek çok olumsuz ögeyi yenmek için birbirimizle ilgili daha çok şey bilmemiz gerekiyor. Bu yüzyıllardır süren ve yaşamaya devam ettiğimiz sürece devam edecek olan sosyo-kültürel etkileşimin sadece çağdaş bir parçası. Doğal olarak müzik sosyal bilgi ve sanatsal varlığı açısından bunun çok önemli bir parçası.

Doğaçlama yapıyorum
Sahnede ezgi doğaçlamak nasıl hissettiriyor? PSM''deki konserinizde bunları görecek miyiz?

Evet. Doğaçlama, müzik yaratmanın bir başka türü. Genellikle bütün parçalarımda parçayı yazdığım esnada bütün müzisyenleri bu sürece dahil etmek ve sadece böyle çalabilsinler diye parçayı benzersiz yapma gibi bir eğilimim var. Bu benim ve topluluktaki herkes için çok ilgi çekici.

10 yıl önce