|

Türk müziğinde şiir önde gelir

İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi neyzen Erhan Özden yakın bir zamanda hiçbir ticari kaygı gütmeksizin Neyzen isminde bir albüm çıkardı. Albümde klasik Türk müziğinin kadim eserlerine yer veren Özden, “Klasik Türk müziğinde şiir ön planda gelir” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 5/07/2015 Pazar
Güncelleme: 20:14 - 4/07/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

skiler ney ve neyzeni toprakla bitkiye benzetir. Kamışın savtı, neyzenin aşkı ve dervişin sabrı toprakta gizlidir. Toprak candır, can verir. Ruha mesken teşkil eder. Nefes ise ruhun sembolüdür. Kamış ruhunu nefesten, nefes topraktan alır. Neyzenin nefesi, toprağın bereketiyle buluşunca o manevi ahenk ortaya çıkar. Bir ahenk ki manada güzel, ruhta güzel, bir ahenk ki gecesi sıcak, gündüzü serin… Bunları söyleyen bir neyzen hiç kötü ney üfler mi? Haşa. Bu sözlerin sahibi İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi neyzen Erhan Özden. Yakın bir zamanda hiçbir ticari kaygı gütmeksizin Neyzen isminde bir albüm çıkaran Özden, klasik Türk müziğinde şiirin ön planda olduğunu söylüyor.



USTALIK İSTEYEN GEÇİŞLER


Fatih'te bir iftar sofrasında buluşuyoruz Özden'le. Masada birkaç arkadaş daha... Mevzumuz elbette Türk musikisi, çayımız demli. Başlıyoruz koyu bir muhabbete. Erzurum doğumlu Özden, ilkokul sıralardayken kendine müzik aletleri yaparak müziğe başlıyor. 18 senedir de ney üflüyor. Albüm, gönülden dökülen sözler gibi Özden'in nefesinden dökülmüş. Klasik Türk müziğinin kadim makamlarını çalmış. Aralarda da geçiş taksimleri var. Makamlar birbirine çok uyum sağlayamayan makamlar. Zavilden Evcaraya, Evcaradan Hüzzama, Şehnazdan Şevkefzaya, Şevkefzadan Bestenigara büyük ustalıkla geçişler yapıyor Özden. En sonda da her eserden bağımsız bir parça birleştirilerek oluşturulan Fihrist Taksim yer alıyor.



MUSİKİMİZ SIĞ DEĞİL


Günümüzde neyle ilgili yapılan tüm albümler belki dikkatinizi çekmiştir ya bir piyano eşliğinde ya da gitar eşliğinde. Bazı neyzenler aslına uygun olan o duyum zenginliğini bir kenara bırakarak yeni bir şey oluşturma çabası içindeler ama Özden bu durumun bir tembelliği de beraberinde getirdiğine işaret ediyor. “Sadece 4-5 makamla sınırlı kalınıyor. Bizim musikimiz bu kadar dar mı? İcrası kolay olduğu için bunu tercih ediyorlar. Çok güzel Kürdi çalıyorlar ama Kürdilihicazkâr çalamıyorlar. Batıya da gittiğinizde sizden Kürdi veya Nihavent istemiyorlar. Sizden farklı, kendilerinden olmayan şeyler istiyorlar” diyor.







TANZİMAT SONRASI BATI HAYRANLIĞI


Darülelhan, Osmanlı'nın ilk musiki konservatuarı. 1. Dünya Savaşı kaybedilirken kuruluyor. Darülelhan'ın kurulması Türk müziğinin Almanya'da ilgi görmesiyle oluyor. Mızıka-yı Hümayun Almanya'ya konsere gidiyor. Almanlar hoşnut kalmıyorlar çünkü adamlara Bach çalıyorlar. Almanlar 'bize kendinizden bir şeyler çalsanıza' diyorlar. İcra heyeti tamamen batı müziğinde uzman oldukları için Türk musikisi repertuarlarında çok yok. 3-5 bir şey var. Onları çalıyorlar. Dersaadet'te bu hadise duyulunca Maarif nezaretine dilekçeler yazılıyor ve konservatuar kuruluyor.



TÜRK MUSİKİSİ ISLAH EDİLDİ


“Dünyada iki büyük musiki var. Batı müziği ve Türk musikisi” diyor Özden. Türk musikisinin içine Arap, İran, kısmen Hindistan, Türkistan, Ortadoğu'yu da dahil ediyor. Birbirimize çok benzesek de bizim müstakil bir eğitim sistemi ortaya koyduğumuzun altını çiziyor. Ve bizim musikimizin batı musikisinden farkları var. Batı musikiyi notayla öğretiyor bizde eskiden nota yok. İnsanlar duyarak çalıyorlar. Öğrenciler hocalarıyla senelerce meşk ederek musiki öğreniyor. Bizim musikimizin temelinde meşk yatıyor. Özden, Tanzimat'tan sonra Türk musikisinin ıslah edilmeye çalışıldığını söylüyor.



Biz Rönesans yaşayamadık


Batı ilimlerin tasnifini erken zamanda yaptı. Bunu yaparken de Endülüs'teki İslam kültürünü kendilerine alıp 1500lü yıllardan itibaren binlerce ciltlik eserlerden faydalandıklarını söyleyen Özden, bizde ise durumun tersine gittiğini vurguluyor. Bu geri sayım elbette musikiye de yansıyor. Özellikle musikinin ortaya çıktığı tekke ve zaviyelere vatandaşların menfi tavırları ortaya çıkınca artık 19. asrın sonlarında Mevlevihaneler de çok beslenmemeye başlıyor. Özden, “Batının yaşadığı Rönesans'ı veya Barok dönemini yaşayamadık. Hemen bir uzun atlamayla notaya geçip batı müziği öğrendik. Fakat insanlara kendilerinden olmayan bir musikiyi beğendirme kaygıları başladı. Hala devam ediyor. Halk Rönesans'ı yaşayamadığı için batı geleneğiyle anlatılan Türk müziğini de anlayamadı” diyor.


#Erhan Özden
#Rönesans
#Klasik Türk müziği
#ney
9 yıl önce