|

Vekilliği yanlış dönemde yapmışım

23 yaşında oyunculuğa adım attı, 35 yaşında üniversiteye girdi, 40 yaşında biyolog oldu. Geride bıraktığı 69 yıla oyunculuk, siyaset ve akademisyenliği sığdıran bilim adamı Ediz Hun diyor ki; Vekilliği yanlış dönemde yapmışım

Kübra&Büşra
00:00 - 23/05/2010 Pazar
Güncelleme: 23:07 - 22/05/2010 Cumartesi
Yeni Şafak
Vekilliği  yanlış   dönemde   yapmışım
Vekilliği yanlış dönemde yapmışım

Ediz Hun Yeşilçam'ın ilginç portrelerinden biri. Tesadüflerle başlayan hayatı, onu diş hekimliği eğitiminden oyunculuğa, oyunculuktan üniversiteye, oradan bilim adamlığına, daha sonra siyasete, oradan da akademisyenliğe yönlendirmiş. Hal böyle olunca ortaya oyuncu Ediz, siyasetçi Ediz, bilim adamı Ediz ve akademisyen Ediz çıkmış. Ediz Hun, kimlikler içinde 'ciddi adam' olmayı çok önemsiyor. Biz de 'ciddi adama' başlıyoruz sormaya; Ediz Hun Ak Parti'den teklif aldı mı, Mehmet Ağar'a danışmanlık yaptı mı, siyasetten umduğunu buldu mu, neden 3000 kaktüsü var, kinci mi? cevapları aşağıda...

Kimsiniz?

Evin tek çocuğuyum. Annem felsefe öğretmeni. Babam makine mühendisi, Alman asıllı bir Çerkes.

Hayatınızın ilk sinema macerası?

Ailemle Amerikan veya Türk filmlerine gidiyorduk. Ama üzerinde çok durmazdık…

Almanya'da diş hekimliği okurken hangi arada oyuncu oldunuz?

Tesadüfler… Almanya'da diş doktorluğu alanında öğrenim görüyordum. Yaz ayında Türkiye'ye geldim. O zaman Ayhan ışık, Göksel Ersoylar vardı. Sabahattin Sürmeligil Acar Film'de müdürdü. Bana; Ayhan Işık, Belgin Doruk var ve Göksel Ersoy var, sen de bir şansını dene” dedi. Beni bir fotoğrafçıya götürdüler; çektirdik, Ses Dergisi'ne gönderdik. Yedi sekiz hanım ve erkek seçtiler. Sonra Bayramoğlu Plajı'nda finali yaptılar.


Ne düşünmüştünüz?

23 yaşındaki bir adam ne düşünür?

Yani?

Genç ve güzel kızlarla tanışmayı düşünür! Çünkü Almanya'da zaten tahsil görüyordum.

23 yaşında bir adam olarak sinemayı ne olarak görmüştünüz?

Bir macera olarak görmüştüm.

Kazanınca şaşırdınız mı?

Çok şaşırdım. Hatta inanamadım, “Yanlış mı yoksa doğru mu söyleniyor” diye baktım. Hemen ardından birer filmlik olmak üzere toplam altı filmlik anlaşma imzaladım ama bir yandan da “Tahsile gidiyorum böyle bir şey hesabımda yoktu” dedim. Onlar da; “Bir iki film çek eğer iş yapmazsa tekrar eğitimine dönersin” dediler. Birinci ve ikinci film iyi iş yaptı.

Okula ne oldu?

Arka arkaya bu başarı olunca okula dönemedim. Sonra harıl harıl film çekmeye başladık. Bir İçim Su, Öksüz Kız, Affetmeyen Kadın, Ahtapotun Kolları filmlerle devam etti…

Oyunculuğu diş hekimliğine tercih ettiniz yani?

Diş hekimliği daha istikrarlı bir meslektir. Sinema o zamanlar bir endüstriydi. Düşünün yılda 250 ile 300 arası film çekiliyordu. Ama şimdi öyle değil. Dizi çekiyorsunuz, eğer o dizi tutarsa başka bir projede oynayabilirsiniz. Çünkü yüz eskiyor. 30 - 40 hafta devam ediyor. Bu kadar uzun süre izlendikten sonra ikinci bir defa izlenme olasılığı zayıflayabilir. O zaman öyle değildi, halkın tek eğlencesi sinemaydı.

Peki kendinizi beğeniyor muydunuz?

Hayır. Çünkü ilk filmlerde kasıyorsunuz. Düşünün otuz kişilik bir ekiple çalışıyorsunuz. O zaman toplum çok daha kapalıydı. İstanbul'un nüfusu belki de iki buçuk milyondu.

Genç yaşınızda ünlü olmak sizi şımarttı mı?

Hiç bir zaman şımarmadım.

Siz hep efendiliğinizle bilindiniz. Bunun için özel bir çabanız oldu mu?

Tabi.Hayatımda bekarlığımı da çok gizli kapaklı yaşadım. Arkadaşlık ettiğim kızları hiçbir zaman afişe etmedim. Onları daima savundum ve korudum. O zamanki dostluklar şimdiki gibi değildi.

Peki ya işinizde…

Elbette. Ben çok ciddi bir adamım. İşimi çok iyi yaparım. Çünkü yapmazsam karşı tarafa mahcup olacağım endişesi yaşarım. Hala on beş günlük programlar halinde yaşıyorum.

Döneminizin oyuncularından Tarık Akan ve Kadir İnanır sinemaya devam etti. Siz neden çekildiniz?

Sinema 1970'li yıllarda televizyonun da devreye girmesiyle farklı ellerde kaldı. Müstehcen filmler çekilmeye başlandı. Bu iş sürümcemede kalınca, kadın seyirci uzaklaştı. Sadece bir başka grup için yapılan filmler söz konusu oldu. Ben ciddi bir adamım. Bu iş dejenere oldu dedim ve sinemayı bıraktım.

O arada ne yaptınız?

7 yıl yurt dışında yaşadım. Üniversite okumaya gittim ve biyoloji okudum. Sağlığım el verirse seksen yaşında da giderim üniversiteye. O kadar sevdim ki Norveç'te üniversitede ikinci oldum.

Döndüğünüzde?

Döndüğüm zaman üniversiteye girip hocalık yapmaya başladım. Hala da devam ediyorum.

O arada sinemaya ne oldu?

Arada film projelerim oluyor. Bu işe başrol oynayarak başladım. Daima başrol oynarım. Hangi yaşımda olursa olsun bu böyledir.

Peki neler yapıyorsunuz?

Çığlık Çığlığa Bir Sevda adında bir film çektim. 24 Eylül'de vizyona girecek. Ezel Akay ile çalışacağım.

Fiziksel yapınız Zeki Müren'e hiç uymuyor. Neden böyle bir rolü kabul ettiniz?

Doğru. Filmde Ruhi Sözen adlı bestekarın hayatı anlatılıyor. Filmde tam olarak Zeki Müren'i canlandırmıyorum. Sadece Zeki Müren değil, daha bir çok bestekarın hayatlarından kesitler olacak. Son on beş günde Zeki Müren alıntılarıyla çekildi.

Siz komediyi de çok iyi oynuyordunuz...

Evet. Komediye yatkın bir adamım. Normal hayatımda da çok espriliyim. Ailemle bir araya geldiğimizde çok güleriz.

Diş hekimliği, bitirmeden oyunculuk, sonra biyoloji... Bunlar birbirinden çok alakasız şeyler değil mi?

Tesadüfler… Babam Almanya'da okumuştu. Onun vasıtasıyla üniversiteye kaydımı yaptırdım. Bana diş doktorluğunu tavsiye etti. Gerçekten güzel bir meslek. Benden sonra seçilen Tunç Okan 1964 Ses Dergisi'nin birincisiydi. Şu anda İsviçre'de. Zürih'te güzel bir kliniği var. O da diş doktoruydu. Yeniden doğacak olsam, diş doktoru olurdum.

Peki ya oyunculuk?

Düşünürüm ama Türkiye'de değil. Çünkü burada istikrarlı yapılmıyor. Benim jenerasyonumdan hayatta kalmış olanlara bakın, hangisi çalışıyor? Hayat sadece gençlerin hayatı mı? Ben bu yaşta da aşık olamaz mıyım? Her yaşın kendine göre bir yaşam biçimi vardır. Kendi yaşıma uygun bir hanımla hayatımı birleştirebilirim. Clint Eastwood benden 12 yaş büyük. Robert Redford benden altı yaş büyük. Ama onlar hala film çekiyorlar.

Ne yaparsınız peki?

“Koş” desen koşarım, “Motorsiklet kullan” desen kullanırım, “Yüz” desen yüzerim. Sunum çok önemli. İyi birşey olursa yaparım tabii…

Bunca yıl sonra unutulmak…

Öldükten beş on sene sonra anılırım sonra tamamen unutulurum. Çünkü hafızalar çok zayıf. Ediz gider yirmi sene sonra kimse hatırlamaz. Vefalı değiliz.

Neye tahammül edemezsiniz?

Saygısızlığa tahammülüm yoktur. Ne olursa olsun sonunu düşünmüyorum.

Kinci misiniz?

Evet. İyilik yapanı unutmam, kötülük yapan uyutmaz beni…

Zararlı...

Öyle. Sabaha kadar düşündüğüm olmuştur. Çok terbiyesiz insanlar var. Bazen alttan aldığım zamanlar oluyor. Sonra pişman olurum niye bu kadar alttan aldım diye…

İntikamcısınız yani...

Evet. Adamın biri bana gelip yumruk ya da domates atıyor. Ne yapacağım? “Niye attınız beyefendi” deyip yüzümü mü sileceğim. Ben o insanı kovalarım. Hiç affetmem. (gülüşmeler)

Asabisiniz...

Evet. Ama hoşgörü de var.

Tahammül…

Üç şeye tahammülüm yoktur. Vefasızlık, nankörlük ve saygısızlık. Bunlara büyük reaksiyon gösteririm. Sonunu da hiç hesaba katmam. Ağzımı burnu mu da kırsalar umurumda olmaz.

Affeder misiniz?

Tabi ki, insanız herşeyden önce. Annem felsefeciydi. Ben isyan ederdim, o da bana; “Kızma, sev ve affet” derdi. Benim kimseye karşı bir kabalığım olmaz. Maço erkek değilim, kibar adamım.

Size ne zarar veriyor?

İnsanlara inanmak. İnsanlara inanıyorum, sonradan hüsrana uğruyorum. Bu beni çok üzüyor. “Yine Ediz aldatıldın” diyorum. Fazla güveniyorum. Güvenmemek lazım.

İyi ki yapmışım...

Bütün hayatım öyledir. Hatalı bir şey yapmamaya çalıştım. Bilimde otuz senedir çalışıyorum. Arabaya bindiğimde hatırımı soruyorlar. Hayatımdan çok memnunum. Hiç yılmadım, yılmam. Çok çalışırım.

Tanınmamak ağırınıza gider mi?

Hiç önemli değil. Tanıyan var, tanımayan var ve kötü bakan var. Otobüse binerim, yolda yürürüm. Bana selam verene ben de selam veririm.


69 YAŞINDA ADAMIM, ARTIK VEKİL OLMAM

Siz bir dönem eğitmenliği bırakıp siyasete geçtiniz…

Milletvekili olduğum zaman bırakmıştım. Ankara'da komisyon başkanlığı yaptım.

Siyasetten umduğunuzu buldunuz mu?

Soruyu ne şekil sorduğunuza bağlı. Dostluklar açısından evet. AK Parti dahil başka partilerden dostlarım var.

Peki siyasi başarı?

Koalisyon istediğimiz grafiği çizemedi. Bülent Ecevit'in sağlık sorunları vardı. Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz farklı düşüncelere sahiptiler. Dolayısıyla hiç bir zaman istikrar sağlanamadı. Seçim kararı alınıp, seçime gidildi. Seçimde Kadıköy ilçesinde birinci sıradan aday gösterildim. Ama Anavatan Partisi bitti. Düzgün bir iletişim kuramadık.

CHP'den adaylığınız konuşulmuştu? Ne oldu?

Her dönem böyle söylentiler çıkıyor.

Siz nasıl yaklaşırsınız böyle bir teklife?

Teklife göre yaklaşımlarınız değişiyor. Bu zamana kadar hep spekülasyonlar yapıldı.

Peki size böyle bir teklif geldi mi?

Hayır.

Bugün gelse ne olur?

1996'dan 2003 sonuna kadar olan süreçte siyasette hep belirli kademelerden geçtim. Bundan sonra bir teklif vaki olursa bunun değerlendirilmesi gerekir. Benden ne istiyorlar?

Nasıl bir görev istiyorsunuz?

Yine milletvekili olmak istemem. Çünkü ben 69 yaşında bir adamım.

AK Parti'den teklif geldi mi?

Ak Parti'de çok tanıdığım var. Hüseyin Çelik ile dostluğumuz da vardı. Mehmet Ali Şahin çok sevdiğim bir insandır. Beni de severler.


Bununla övünüyorsunuz...

Elbette. Ben herkesle iyi geçinirim. Önyargılı bir adam değilim. Tutkularımın esiri olmadım hiç… Her zaman doğru davranan insanların yanında oldum.

Soruyu tekrar soralım. Teklif geldi mi?

Geldi. Ama zaman vesile olmadı. İleride iyi bir teklif olursa değerlendirilebilir. Şöhret sahibi bir insanım, ekonomik sorunum yok, düzenimi kurdum, çalışıyorum her günüm dolu. Bundan sonra benim yapacağım tek bir şey olabilir o da; insanlara kendi bilgim çerçevesinde hizmet etmek. Benim şurada on beş yıl ömrüm kalmış. Aktif olacağım son altı senem var. Uygun bir teklifle karşılaşırsam olur yoksa girmeyi düşünmem.

DYP yani DP ile bağlarınız devam ediyor mu? Mehmet Ağar'ın sanat danışmanlığını yapmışsınız...

Hiç bir danışmanlık yapmadım. Mehmet Ağar beni davet etti. Birkaç toplantıda beraber oldum. Hiç bir partiyle ilişkim yok. En son açılım toplantısına katıldım.

Çevre Koruma Yasası ile ilgili çok çalışmışsınız. Olmadı, neden?

Koalisyonun olumsuz diyaloğu yüzünden.

Bugün olsa çıkar mı bu yasa?

Çıkar. Çünkü çok daha düzgün bir iktidar görüyorum.

Peki meclisteki duruşunuz nasıl?

Mecliste hiçbir sorunum yok, herkes beni sever. Konuştuğumda insanlar beni can kulağı ile dinlerdi. Metin kullanmadan konuşurum. Bana verilen dakikaları çok iyi değerlendiririm. İnsanların gözlerinin içine bakarak konuşurum. O dönemlerde geceleri saat dörtlere kadar çalışırdım.

Politikacı Ediz, bilim adamı Ediz, sanatçı Ediz, matbaacı Ediz, bu kimliklerden hangisi daha vefalı?

Her tarafta çekişme var. Sinemada vefasızlık çok… Ama bu akademisyenler arasında da var. İnsan ve ego olduğu müddetçe her yerde var… Ben herkesten sevgi ve saygı gördüm.

Sanat mı, siyaset mi?

İkisi de aynı işlevi yürütüyor. Sanat, topluma hizmettir ve mutluluğu için çalışmaktır. Siyasette toplumun huzuru ve refahı için çalışmaktır. Ben paralellik görüyorum.

Siz bir sanatçı olarak siyaset yaparken ön yargılarla karşılaştınız mı?

Bana kimse bir şey söylemedi. Herkes başarılı buldu. Ama birçoğu “Sanatçı sanatını yapmalıdır” dediler. Norveç'te 35 yaşımda üniversiteye başladım 40 yaşımda mezun oldum. “Bana bu yaştan sonra üniversite okuyacaksınız da ne olacak?” diye soruyorlar. Böyle insanlar var. Türkiye'den iki aylık kurs için gelirler. Ukalalık ederler. Gazetede Yeşil Sayfa, üniversitede hocalık yapıyorum. Fena mı?

Nasıl bir eğitmensiniz?

Öğrencilerimle abi- kardeş gibiyiz. Mesela vize imtihanlarında başarılı olamayanları tekrar imtihana alıyorum.


KOLEKSİYONUMDA 3000 TANE KAKTÜS VAR

Neden biyoloji?

Çok meraklıyım. Kaktüs koleksiyonum var 3000 tane.

Neden kaktüs?

Şekillerini çok beğeniyorum.

Dikenli bir bitki, estetik değil ki…

Zaten ellerim diken dolu. Sebebini bilmiyorum. Koleksiyonerim. Binlerce çeşit kaktüs var. Üretiyorum, tohum getirtiyorum. Apartman çocuğu değil, tabiat adamıyım. İlaç kullanmam, spor yaparım, garip bir adamım. (gülüşmeler)

Biyolog olmak hayatınızda neleri değiştirdi?

Çeşitli hayvan türleri, göl, ağaç, orman elimde değil beni cezbediyor. Daha önceki zamanlarda yaşasaydım çok ünlü bir bilim adamı olabilirdim. Beni bir dağın tepesine bırakın, üç ay boyunca o dağın biyolojik yapısını çıkarırım. O yüzden de üniversiteyi ikincilikle bitirdim.

Böceklerle aranız nasıl?

Bütün canlılarla aram iyidir. Örümceği, yılanı tutabilirim. Hiç bir hayvandan bana zarar gelmedi. Ne köpek ısırdı, ne kedi tırmaladı. Ama insanlar daha tehlikeli.

Evde ne besliyorsunuz?

Köpeğim kolumda öldü. Çok üzüldüm bir daha almıyorum. O yüzden kedi besliyorum. Canlıları mutlu ederim, benim görevim budur.



14 yıl önce