|

Yazdığı hattı okuyamayan var

Hat sanatına ilgi oldukça fazla ancak bu ilgi bazı sorunları da beraberinde getiriyor. Sanatçı Hasan Çelebi, yazdığını okuyamayan hattatlar olduğuna dikkat çekiyor. Hüsrev Subaşı ise hat yazısının çok yanlış yerlerde 'dekor' olarak kullanılmasından şikayetçi.

Yeni Şafak ve
04:00 - 14/12/2014 Pazar
Güncelleme: 22:50 - 13/12/2014 Cumartesi
Yeni Şafak

Hat sanatında sözü geçen isimlerden Hasan Çelebi ve Hüsrev Subaşı Albaraka’nın bu yıl 4.’sünü düzenlediği yarışmanın da jüri üyeliğini yapıyorlar. Şimdiye dek ellerinden yüzlerce levha geçen ve öğrenci yetiştiren hattatlar, Hat sanatının geldiği noktayı değerlendirerek eleştirilerde bulunuyor. Yarışmaların önemini dile getirirken diğer taraftan da hilelere başvurulduğunu anlatan ustalar, hattatların kültürel zenginliğe önem vermeleri gerektiğine işaret ediyorlar. İki sanatçıyla hat sanatının geldiği noktayı konuştuk. 


Türkiye’de ayet, hadis ve hikmetli sözler levha olarak yazılıyor. İslam coğrafyasının genelinde de böyle mi? Manevi anlamda nereye oturuyor?

Hasan Çelebi: Bizde Kur’an okumak nasıl bir ibadetse Kur’an’a hizmet etmek de ibadettir. Araplarda yazıyı araç olarak gördükleri için Hat’ın sanat olma sırrını henüz kavrayamadılar. Gelenlerin bazıları hakikaten bu işin nasıl olması gerektiğini öğrenmek istiyor. Bildiklerini unutuyor, yeniden başlıyor. Bugüne kadar Türklerin bu hususta yaptıkları hizmeti de hiçbir zaman inkâr edemem. Bugüne kadar dünyanın neresinde iyi bir iş yapılıyorsa araştırın, kökü ve tohumu burasıdır. Tavır ve tarzların hepsi buraya aittir. Burası dışında kim bir tarz ortaya çıkarıyorsa mutlaka bozuktur. 


Hüsrev Subaşı: Arap dünyasında hemen her şey bu yazıyla yazıldığı için günlük adi bir olay gibidir yazı. Ancak bizim gibi günlük hayatında başka yazılar kullanıp da sadece Kur’an okurken bu yazıyla karşılaşanlar açısından hat sanatı denince kutsal bir alan algısı söz konusu olmaktadır. Bu bağlamda hattat, -iş teknik bir husus olmasına rağmen- dindar ve yazdıklarının bilincinde olmak durumundadır. 


Hat sanatının gelişmesi güzel elbette, fakat mükemmel yazı ortaya çıkması gayesiyle başka hattatların bilgisayarda yazıları kopya edilip kalıbı çıkarılıyor. Mükemmel yazının ölçütü nedir?

H. Subaşı: Hattat, insan ruhuna ve doğasına doğrudan hitap eden bir estetik düzeyi yakalamış olmalı. Bunun pek çok şartı var. İnsan eliyle yazdığında, yazı o anki ruh halini yansıtır. Bir eserde 40 tane vav harfi geçse, bunların hiçbiri diğeriyle yüzde yüz aynı olmaz. Doğallık çok önemli. Bir usta hattatın, mesela Sami Efendi’nin, Nazif Bey’in, ya da sizin en güzel harflerinizden vektörel çizimle bir imkân oluşturabilir ve bu yolla istifler yapabilirsiniz.  Nitekim yapıyorlar da. Şema olarak tamam, ancak dikkatli bir bakışla hemen belli oluyor. Haşmet, heybet, doğallık gidiyor, yerine yapay bir güzellik geliyor. Bu da sizi rahatsız ediyor. Bu değil hat.


H. Çelebi: Harfler tek başına yazıldığı zamanki pozisyonu ile bir istif içerisindeki pozisyonu aynı değildir. Harflerin istif içerisindeki duruşları farklıdır. Bugün pek çok hattat Sami Efendi’nin harflerini kullanıp yarışmalara katılıyorlar ve sıfır çekiyorlar, sonradan da hile yaptıklarını kendileri itiraf ediyorlar. IRCICA’da geçen seferki yarışmada Halepli bir hattat, yazıyı çok güzel yazı yapmış. Gözlerime inanamadım ve bu adam neden bugüne kadar duyulmadı diye düşündüm. Yazıyı ışığa doğru tuttum, baktım ki yazının kenarları tıraşlanmış. Şevki’nin harflerini bilgisayarda kalıbını almış, taşan yerleri de kazınmış. O yazı kuruldan da geçebilirdi. Fakat, o kişi başka bir yazı yazmasını istediğinizde yazamaz. 


ASIL HATTATLIK YAZDIĞINI OKUMAK


Bugün hat sanatının ülkemizde hem maddî hem de manevi açıdan doğru konumlandığına inanıyor musunuz?

H. Çelebi: Bir düzen bozulunca o düzeni kolay kolay ayarına getirmek mümkün olmaz.  Mesela kırk sene tamamen yok oldu. Oysa bugünkü idareciler hat sanatını teşvik ve himaye ediyorlar. Zamanla bu daha da düzelecek. Her hattatın gayesi farklı olabilir. Kimi para, kimi şöhret, kimi de birincilik için yarışır. Fakat bu işin bir de kültür hizmeti tarafı var. Arşiv belgelerinin hiçbiri okunamıyor. Bugünkü hattatlarımızın eksik taraflarından biri yazdıklarını okuyamamaları. Dışardan gelenlerin kabiliyetleri çok iyi. Bir yazıyı önüne koyuyorsunuz, aynısını yazıyor. Ama söylediğimi yaz dediğinizde yazamıyorlar. Asıl hattatlık budur. Ben hem yazan, hem okuyabilen hattat arıyorum.  


H. Subaşı: Bir hattat, bir başka hattat tarafından yazılmış girift bir istifi çözemezse bu iyi bir durum değildir. Âyet ve hadis kültürünüzün olması lazım. Sadece iyi bir göz ve iyi bir el yetmiyor. Kültürel derinlik de gerekiyor. Antalya’da bir AVM Mescidinde hattın hiç olmaması gereken biçimde kullanıldığını, “Hû” yazısından minber yapılarak yazının üstüne çıkıp hutbe verildiğini gördüm. Şaşırdım kaldım. Yapana mı, izin verene mi, onu bir şey sanana mı, görüp tepki göstermeyene mi, hangisine ne diyeceğiz? Bilemiyorum. Görünen o ki, hattatta ve hatla ilgili iş yapanlarda geleneksel âdaptan beslenen, popüler akıntıya kurban gitmemiş bir çerçeveye de ciddî anlamda ihtiyaç var. 


Ömer Lekesiz hat sanatı üzerine yaptığı eleştirilerle tepki çekiyor. Hattatlar arasında sanatları eleştirecek kimseye pek rastlamıyoruz. Tenkid meselesi üzerine ne düşünüyorsunuz?

H. Çelebi: Hat sanatını teknik olarak değil, ancak durduğu yer bakımından güzel tenkid ediyor. Yazıların içine girmiyor, etrafında dolaşıyor. Ancak bu eleştirileri yapan içeriden gelen birilerine de ihtiyacımız var. Bir levhaya bakıldığında neresinde hata var, ya da yok gibi bir eleştiri gerekiyor.  


H. Subaşı: Eskiden üç beş kişi vardı bu sanatı icra eden. Artık şimdi hayli fazla. Çoğalmanın getirdiği bir takım bozulma emmâreleri söz konusu. Hat ve tezhip çalışmalarına eleştiri getirebilecek bakışlara, kalemlere ihtiyaç var. Sayın Lekesiz ve benzeri eleştirilerin bazan rahatsız ettiğini gözlemliyorum. Halbuki bu alanda eleştiri hemen hemen hiç yok, ya da çok nâdir. Hem teknik, hem içerik, hem de işin âdabı bakımından eleştiriler olmalıdır. Sayın Lekesiz’i anlamaya çalışmak faydalıdır. 


Picasso, Hamit Aytaç’tan daha büyük sanatçı değil


Hattatlar yazdıkları bir levhaya eğer isim de yapmışsa çok yüksek fiyatlar konulabiliyor. Para hat için bir değer ölçüsü mü, yoksa bu sanatın adabına aykırı mıdır?

Hasan Çelebi: Bence haklılar. Hat sanatının takdir edilmesi lazım. Ben bugüne kadar pahalı levha satmadım. En ucuz levha yazan hattatlardan biriyim. Mesela bir Picasso’nun tablosu 250 milyon dolar oluyor. Diğer taraftan iyi bir Sami Efendi kadar güzel yazan birisinin levhası neden 250 bin lira etmesin? Hamit Bey öldü, Allah rahmet etsin. Yaşarken; “Ben de bu yazının Picasso’suyum” derdi. Ama ihtiyaç içinde öldü gitti. Hattın sanat yönünü hazmetmeye ve anlamaya çalışmalıyız. Halk henüz bunun farkında değil. Biz belli bir noktaya kadar getirdik. Boynuz kulağı geçer hesabı, iyi yazan genç hattatlar daha çok para istiyorlar.   


H. Subaşı: Bunca emek verilmiş bir sanat eserinin pahalı olması doğal. Hasan Hoca hat sanatında 50 yıl demektir. Şöhret bazen uzun yılların doğal sonucudur. Bazan da kısa sürede kişi meşhur olabilir. Birinin 100 bin verdiği bir esere başka biri 200 bin veriyorsa, fiyatlar kendiliğinden yükselir. Öyle hattatlar var ki, bir yazı istediğinizde diğer yıla tarih veriyor. Takvimleri çok yoğun. Talep arttıkça rakamlar da artıyor. Bunu engelleyemezsiniz. Fakat bir hattatın paraya tamah etmemesi gerekir. Ayet ve hadisleri levhalaştıranlar vaizler gibidirler. O sebeple hat sanatı dünyeviliğin dışında kalmak zorundadır. Hat sanatı insanlara hitap etmenin, güzellik kavramı üzerinden onları eğitmenin bir yoludur ve bu yol kutsaldır. 


Yarışmalar bu sanatın tanınmasına vesile oldu


Hat yarışmalarının hat sanatına bir faydası oluyor mu?

H. Subaşı: Yarışmaların pozitif değer ürettiğini düşünüyorum. Hat sanatı unutulmuş, ötelenmiş, itelenmiş bir kenara atılmıştı. Bu sanatlarla uğraşanlara kimse değer vermiyordu. İslam dünyasında hat sanatının İstanbul tavrında ulaştığı güzelliğin korunması gerekirdi. IRCICA ile başlayan yarışmalar, Osmanlı ve Türk tavrının korunmasını ve yaygınlaşmasını sağladı.  


H. Çelebi: Yarışmalar, şüphe yok ki bu hususta fayda temin etmiştir. Hat sanatının dünya üzerinde tanınması ve gelişmesini sağladı. Bugün her memlekette çok sayıda hattatın yetişmesine vesile oldu. 

#hasan çelebi
#hüsrev subaşı
#hattat
#hat sanatı
9 yıl önce