|

Erdoğan:Ev hapsi söz konusu değil

Başbakan Erdoğan Öcalan için ev hapsinin mümkün olmadığını söyledi. "Akil İnsanlar" için sürprizler olabileceğini söyleyen Erdoğan her bölge için 7'şerli grupların olacağını söyledi. Erdoğan Öcalan'a bu süreç için hiçbir taahhütte bulunmadıklarını söyledi.

YENİSAFAK.COM.TR-AA
00:00 - 29/03/2013 Cuma
Güncelleme: 19:02 - 29/03/2013 Cuma
Yeni Şafak
Erdoğan:Ev hapsi söz konusu değil
Erdoğan:Ev hapsi söz konusu değil

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecine yönelik eleştiri ve iddialar karşısında, 'Bize kalkıp da 'ne karşılığı' diyenlere ben şu cevabı veriyorum: Karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz. Nedir bu, güvendir, istikrardır, milletimin huzurudur, milletimin refahıdır. Bu hedeflere yönelik biz riski alıyoruz, bu adımı atıyoruz. Yoksa birşey karşılığı 'şunu verelim bunu alalım' asla böyle bir şey sözkonusu değil' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, canlı yayınlanan CNN Türk-Kanal D ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Terörün son bulması için yürütülen çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, 'Türkiye'de herkesin gözü, kulağı çözüm sürecinde. Süreç nasıl gidiyor' sorusu üzerine, süreci 'başarılı bir süreç' olarak değerlendirdiğini ifade etti. 

Medyanın da olumlu yaklaşımıyla sürecin isabetli gittiğini ve bundan sonra da böyle devam edeceğine inandığını söyleyen Erdoğan, 'Geçmişte yapılmış bazı yanlışlar eğer yapılmazsa inanıyorum ki bu işten başarılı bir şekilde çıkacağız' dedi. Dolaştığı illerde vatandaşlarla yaptığı görüşmelerde de çözüm sürecine desteğin yüksek olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, bu durumu 'geleceği satın almak' olarak nitelendirdi. Kamuoyu araştırmalarında da çözüm sürecine desteğin yüksek olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şehit ailelerinin kurduğu derneklerin de 'ne olur artık bu işi bitirin çünkü yüreği yanan biziz. Bitsin bu iş' dediğini vurguladı. 

'Şimdi geleceği satın almaya başladılar'

Çözüm sürecine desteğin yüzde 58 civarında olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, çözüm sürecinin halka daha doğru anlatılması durumunda bu desteğin daha da artacağına inandığını kaydetti. Yaptırdıkları kamuoyu araştırmasında çözüm sürecine desteğin Doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 77, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise yüzde 80'den fazla olduğunu ifade eden Erdoğan, 'Canı yanan bölge orası. Maddi ve manevi kayıplar var, yıllar yılı' dedi.

Son 10 yılda bölgeye eski TL hesabına göre 36-37 katrilyon civarında kamu yatırımı yapılmasına rağmen, terör sebebiyle manevi rahatsızlığı bulunduğunu; bu durumun da bölge halkının huzuru için yeterli olmadığını belirten Erdoğan, 'Ama bakın şu anda son olarak Milli Eğitim Bakanım Hakkari'ye gitti. Döndükten sonra, 'hava Hakkari'de ciddi manada değişmiş' dedi. Okullarla ilgili talebin olduğunu ve aynı tablonun Şırnak için de geçerli olduğunu söyledi' diye konuştu.

Geçtiğimiz günlerde Silopi'de termik santrali açılışına katıldığını hatırlatan Erdoğan, 'Diyarbakır'la ilgili şirket kurma noktasında bire on talep var. Demek ki şimdi geleceği satın almaya başladılar. Bire on çok enteresan rakam' değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Erdoğan, 'Bu örgüt ne istedi ve ne elde etmeyi umuyor ki bu süreçte uyum gösteriyor' sorusu üzerine şunları söyledi:

'Çok açık net herşeyi samimi değerlendirerek halkıma bu mesajı vermemiz lazım. Ben halkıma inanıyorum. Halkımın da bize şahsımda inandığına inanıyorum. Zira zaman herşeyin şahidi olacaktır ve şu 10 yılda da şahidi olmuştur. Biz göreve geldiğimizde terör örgütünün başı nerdeydi malum, bilinen bir şey. O günden bugüne gelinen süreçte ortada ama biz bazı şeyleri herşeye rağmen göğüsledik. Örneğin benim siyasette bir ilkem vardır. 'Siyaset risktir' diye bunu kullanırım. Ekonomi de hayat da risktir. Yaradan bunu bu şekilde tayin etmiş. Risklerle beraber biz hayatı yaşıyoruz. Bu süreç içinde, biz daha önceki MİT Müsteşarım Emre bey döneminde biz ada görüşmelerini başlattık. Bunları niye başlattık. Hepsi bugünlerin belki de bir ön hazırlığıydı, çalışmasıydı ve bütün bunları yaparken, asla bunları biz bir pazarlık konusu yapmadık, yapamazdık.

Zira ne milletimin bana verdiği böyle bir yetki var. Ne de benim, arkadaşlarımın, partimizin, adalet anlayışımızın böyle bir yaklaşımı sözkonusu olabilir. Asla böyle bir şeye bizim yaklaşmamız sözkonusu değildir.'

'Karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz'

Zaman zaman, 'genel af' konusunun gündeme getirildiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, 'Biz, kendi yargılamalarımızın silsilesi içinde, bizler devlete ait haklar konusunda af yetkisi kullanabiliriz ama şehitlerimizin veya bir maktülün hakkının affını sağlayamayız. Bu benim bireysel inancımdır ama benim ülkemde inancımızdan gelen yapı da bunu gerektirir. Böyle bir af varsa, böyle bir yetki varsa o maktülün varislerinindir' diye konuştu. Geçmişte, Uşak'ta bir konuşmasında bu konuyu gündeme getirdiğinde kendisine 'Yoksa şeriatı mı getireceksin' denildiğini hatırlatan Erdoğan, 'Böyle bir yetkim olamaz. Şimdi bize kalkıp da 'ne karşılığı' diyenlere ben şu cevabı veriyorum : Karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz. Nedir bu, güvendir, istikrardır, milletimin huzurudur, milletimin refahıdır. Bu hedeflere yönelik biz riski alıyoruz, bu adımı atıyoruz. Yoksa birşey karşılığı 'şunu verelim bunu alalım' asla böyle bir şey sözkonusu değil' diye konuştu.

'Bunu söyleyen bizi iyi anlamamış'

Başbakan Erdoğan, muhalefet tarafından gündeme getirilen, 'al başkanlığı ver özerkliği veya Öcalan'a af değil ama ev hapsi' iddialarının hatırlatılması üzerine şunları söyledi :

'Bunu geçmişte de söyledim. Ev hapsi falan böyle bir şey asla sözkonusu değildir. Onu da geçelim biz İmralı'da niye bu kadar bedel ödüyoruz. Çünkü normal bir f tipi cezaevine alsak her gün orada toplu mitingler mi izleyeceğiz veya bu toplu mitinglerle mi uğraşacağız ve bu huzursuzluğumuzu daha da artıracağı için biz bu bedeli millet olarak karşılıyoruz. Bu bedeli ödemenin ne kadar ağır olduğunu bile bile buna katlanıyoruz. Burada da risk alıyoruz. 'Al başkanlığı ver şunu...' haşa. Bunu söyleyen bir defa bizi iyi anlamamış. 

Eğer bizim böyle bir derdimiz olsa biz kalkıp da tüzüğüne '3 dönem arka arkaya milletvekilliği yapan dördüncü dönem ayrılmak durumundadır' ilkesini getirmez. Biz bu ilkeyi getirmişiz. Bu ilkeyi getirmek ne demek. Bir diğeri de bu ülkede biz, cumhurbaşkanını millet seçsin diye milletin talebine cevap veren partiyiz.' 

Başkanlık sisteminin, Süleyman Demirel ve Turgut Özal ve Alparslan Türkeş tarafından da gündeme getirildiği hatırlatan Erdoğan, merhum Türkeş'in kitabında, 'Osmanlı'nın varisleri olarak bizlere yakışan budur' ifadeleriyle Başkanlık Sistemi'ni desteklediğine dikkati çekti.

'Türkiye'nin bölgede huzurlu ve güçlü olmasını kimse istemiyor'

Başbakan Erdoğan, 'Geçmişteki yanlışlar yapılmazsa sürecin iyi gideceğini söylediniz. Geçmişteki yanlışlar derken, çekilirken çekilenlerin vurulması mı? Bunu önlemek için ne yapacaksınız?' sorusu üzerine ise şunları kaydetti:

Burada iki başlık çok önemli. Bir, bu işi provoke etmek isteyen içerde bazı mahfiller olabilir. İki, dışardan bazı mahfiller olabilir çünkü Türkiye'nin bölgede huzurlu ve güçlü olmasını açık söylüyorum kimse istemiyor. Güçlü bir Türkiye'nin, nelere muktedir olabileceğini görüyorlar. Türkiye'nin kişi başı milli gelirde 11 bin dolar seviyesine ulaşması bile bazı mahfilleri rahatsız ediyor. Çünkü güçlü bir Türkiye, kenar köşe, garip gureba, milli geliri çok düşük olan yerlere eli uzanacaktır. Geçmişte biz alan eldik ama şimdi veren el olduk. Güçlendikçe daha fazla vereceğiz. Burada bunların bütün sıkıntısı, içerden bizi nasıl provoke ederler. Benim endişem orada. Biz bütün askerimizle, polisimizle, istihbarat teşkilatlarımızla buna karşı bütün tedbirlerimizi alacağız. Dikkat ederseniz ben sık sık, 'silahların bırakılması' diyorum çünkü bırakılmaması, sıkıntı doğurabilir çünkü silahlı olan birisinin geçtiğini olur ya görmeleri halinde, 'ha bu silahlı olduğuna göre acaba.'

'Bırak, silahsız olarak geçişini yap'

Erdoğan, silahıyla birlikte çekilme sırasında hukuki meselelerin de çıkabileceği yönündeki bir hatırlatma üzerine ise 'O da çıkabilir. 'Sen buna nasıl bir müsaade edebilirsin' dedi.

Başbakan Erdoğan, askerlere bu yönde bir talimat verilip verilmediğinin sorulması üzerine ise şöyle devam etti:

'Bunlar kalkıp, hukuk devletinin içindeyiz her şeyden önce. Hukuk devletinin içinde hukuk devletinde yol geçen hanına çevirmek diye bir şey tabi ki olmaz. Bunlar, o geliş gidiş yollarını gayet iyi bilirler.

Suriye'yle 910, Irak'la 380-400 kilometre hududumuz var. İran hududu var. Buralar devasa bir sınır. 

Biz hep şunu söyledik halen de onu söylüyoruz. Silah değil, siyaset buna doğru bir yaklaşımın kesinlikle telkinini biz de yapıyoruz ve bunu da özellikle bekliyoruz. Dolayısıyla niye silah. Bırak, silahsız olarak geçişini yap.'


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Şunu bir defa bileceğiz, biz terörle mücadelede asla biran olsun rehavete kapılamayız. Tedbirlerimiz aynen devam edecektir. Şunu bir defa terör örgütleri çok iyi bilmesi lazım, terör, kazanamaz ve kazandıramaz'' dedi.

''Selahattin Demirtaş'ın bir açıklaması var, 'Henüz Öcalan, silah bırakma çağrısı yapmadı' ifadesini kullandı. Diğer taraftan örgüt liderlerinin yaptığı açıklamalarda duyuyoruz ki orta kademede sorun var, ikna edilmesi için Öcalan'la doğrudan bir temas gerekiyor'' denmesi üzerine ''Doğrudan teması kim kuracak?'' sorusunu soran Erdoğan, ''BDP'liler kurmadı mı? Kurdurmadık mı? 3 kez grup halinde gittiler, onlara da söylendi bunlar. Bunlar söylendi. Söylendiği halde hala ipe un sermek olarak alırım ben bunu'' ifadelerini kullandı.

''Takvim planlamanız var mı? Çünkü kabine üyelerinizden farklı açıklamalar geldi? Hazirana kadar tamamlanmalı gibi'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Kabine üyesi arkadaşlarım böyle bir açıklama yapmışsa hata etmişler. Çünkü bu işin takvimi olmaz. Bu süreci biz idare etmiyoruz ki biz yönetmiyoruz ki. Nasıl kalkarız da biz buna takvim koyabiliriz. Bakın ben ne diyorum: Temennim odur ki 2013 içerisinde biz bu işi bitirelim. Arzum budur'' diye konuştu. 

''Sizin yürüttüğünüz bu süreçte yurt dışındakileri silahsızlandırmak diye bir program yok mu?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, ''Var'' yanıtını verdi. 

Oralardaki yönetimlerle zaten görüşme içinde olduklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Biz şimdi sadece Irak değil. Şimdi biz Yunanistan'la görüşüyoruz. Diyoruz, 'bak sizde kamplar var. Bu kampları komşumuz olarak, bak 11 bakanla geldik. Burada sizinle yüksek düzeyli istişare toplantısı yapıyoruz. Bunu biz her ülkeyle yapmıyoruz, sizle yapıyoruz. Biz komşuyuz. Bu kadar önemli bir diplomatik ilişki içerisinde eğer hala siz de benim ülkemi vuran veya vuracak teröristler yaşıyorsa, bunlar sizdeki kamplarda eğitiliyorsa, bizim o zaman yaptığımız bu anlaşmanın hiç bir önemi yok' Dediler ki 'biz bunu dağıtacağız.' Hakikaten daha sonra aldığımız istihbarat bilgilerinde kampı dağıttıklarını öğrendik. Ardından da 14 tane teröristi gözaltına aldılar. Gözaltına aldılar ama çok enteresan bu sefer de yargı bu 14 kişiyi serbest bıraktı. Biz tabii sıkıştırmaya başladık, 'hani öyle dediniz, böyle oldu.' 'Takipçisiyiz hiç endişe etmeyin' dediler. Şimdi bekliyoruz.''

''Öcalan yurt dışındakilere silahınızı bırakın diye bir açıklama yaptı mı?'' sorusu üzerine Erdoğan, ''İmralı'nın dışındakilerinin hepsine yaptı'' yanıtını verdi. 

''PKK örgütü içindeki bazı silahlı unsurların geri çekilme konusunda isteksiz oldukları ve 'biz en güçlü olduğumuz bir dönemde niye bırakalım, bunu yaparsak kazandığımız mevzileri tekrar elde edemeyiz' gibi bir şeyden söz ediliyor. Bu noktada hükümetin, devletin yasal düzenleme yapmasını isteyen örgüt, bu da olmayacağına göre, siz bunu ifade ettiniz. Sürecin en başında bir başarısızlığa uğraması ve tekrar çatışma ortamı meydana gelme riski var mı?'' sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

''Burada çok açık net sadece şunu söyleyebilirim, biz şu anda zaten bütün askerimiz, polisimiz, istihbaratımız her türlü güvenlik güçlerimizle biz bir rehavetin içinde değiliz. Şu anda eğer Güneydoğuya, bu yaz süreci içerisinde diyelim bu ay sonu itibariyle 4 tane tabur gidecekse, 4 tane tabur gider. İçerde polisimiz, daha da güçlü hale gelecekse, daha da güçlenmeye devam eder. Şunu bir defa bileceğiz, biz terörle mücadelede asla biran olsun rehavete kapılamayız. Tedbirlerimiz aynen devam edecektir. Şunu bir defa terör örgütleri çok iyi bilmesi lazım, terör, kazanamaz ve kazandıramaz. Bunu çok iyi bilmeleri lazım. Biz şehit veriyoruz eyvallah, biz bu makama koşuyoruz. Ama onlar da pisi pisine gidiyor ve ülke kan kaybederken, şu 10 sene içerisinde bakın bütün bu olumsuzluklara rağmen, biz bire üç katladık. Ama bu olmasaydı, belki biz bire beş katlayacaktık. Çok daha farklı bir yerde olacaktık. Bu olurken benim Kürt kardeşim, o da kazanacaktı. Çok daha farklı kazanacaktı. Eğer bugün benim Kürt kardeşlerimin içinde kaybedenler olmuşsa hep bunların yüzünden olmuştur. Bütün bunlara rağmen yine de Kürt kardeşlerimin eğer AK Parti'ye gönül vermesi söz konusuysa bu da bir yerde onlara bizim verdiğimiz hizmetler sebebiyle. Biz onlara hiçbir zaman bir ayrımcılık yapmadık, yapmayız, yapmayacağız da. Bölücü terör örgütüne rağmen yapmayacağız. Niye? Çünkü biz yaradılanı Yaradandan ötürü sevdik. 30 yıldır devam eden bu kan kaybı, dursun diye bu mücadeleyi veriyoruz ve vermeye de devam edeceğiz.''

''Silah bırakmadan bu iş olmaz''

''Ne zaman bitti diyebiliriz biz bu sürece, nedir bunun işareti?'' sorusu üzerine Erdoğan, silah bırakma konusunda yaptığı açıklamayı hatırlattı. 

Erdoğan, ''Silah bırakmadan bu iş olmaz. Buna böyle, bütün imkanlarımız güçlerimiz tamam dendiği anda zaten sulh sükun her yerde görülecek'' dedi. 

Öncelikli olarak birinci etabın ülke içi olduğunu işaret eden Başbakan Erdoğan, ''ülke dışıyla da bu süreçte şeylerimiz devam edecek. Kaldıki çok açık net şu ortada, inanın, ülkemde şu silah bırakma işlemi gerçekleşmiş olduğu anda bir defa Türkiye sıçrayacaktır. Türkiye'nin bu noktadaki sıçraması bir defa bütün o bölgelerde çok farklı bir geometrik karşılığı olan bir süreci başlatacaktır'' diye konuştu.  

Akil insanlar

''Akil insanlar'' konusundaki sürecin sorulması üzerine Erdoğan, sürecin devam ettiğini söyledi. 

''Bir iki gün içerisinde bir yere varacağız'' diyen Erdoğan, ''Sürpriz isimler olacak mı?'' sorusu üzerine ise ''Olabilir, içinizden de insanlar olabilir'' yanıtını verdi. 

Erdoğan, şunları söyledi:

''Biz görüşeceğiz, kabul ederlerse 'ben de varım' diyorlarsa, biz de 'eyvallah' diyeceğiz ve böylece hedefimiz şu, 7 siyasi bölgemiz var malum ve bu 7 bölgede 7'şer kişiden oluşan bir akil insanlar kadromuz olacak. Ama bunlar belirleyici olmayacak, bunların bütün gayreti özellikle, yani toplumsal algıyı oluşturmak, onu geliştirmek. Çünkü, eğer biz bu toplumsal algıyı olumlu istikamette geliştiremezsek, etkileyemezsek, o beklenen neticeyi alamayız. Çünkü birileri bakıyorsunuz çomak sokuyor, işte 'vur de vuralım, öl de ölelim', 'Vakti gelince, biz size gerekeni söyleyeceğiz' filan dendiği zaman bunları bizim düzeltmemiz lazım. Hakikaten siyasetçiye bunlar yakışmıyor, uygun düşmüyor. Çünkü biz bir tarafta o vuran öldürenleri 'silahı bırak, ülkeyi terk et' bu noktaya sevk ederken, öbür tarafta ülkemin içinde 'vakti gelince bunları yapacaksınız, gereği yapılır' demek ha demek ki bu 'senin teröristin kötü, benim ki iyi' gibi bir anlamı çıkarır ki bu çok yanlış bir şey. Bizim bunlardan sıyrılmamız, kurtulmamız lazım. Şu anda da bizim hakikaten toplumda karşılığı olan, kişilerden oluşan bir akil insanlar oluşturalım diyoruz. Burada akademi camiası var. Medya camiası var. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri var. Bütün bunlardan oluşan, bayanlar erkekler...Bu 7 kişinin içinde bir kişi başkan, bir kişi başkanvekili, bir kişi işin sekretaryasını o grubun içinde yürütecek. 4 kişi de o 7 kişilik heyetin üyesi olacak.''

Başkanlarla bire bir muhatap olacağını bildiren Erdoğan, ''Hedefte, şu anda ilk yaptığımız çalışmalarla bir ayda bu işte neticeye varmak. Akil insanlar çalışmalarını bir ay içerisinde yürütecekler, bitirecekler'' dedi. 

'Nihai raporu hazırlayıp topluma deklare edeceğiz''

Bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, heyetlerin yasal olmadığını, bir toplumsal destek olduğunu vurgulayarak, ''Kendileriyle, yaptığımız bir hazırlık var. Bu hazırlamayı bir araya gelerek paylaşacağım. Kendilerine bunu anlatacağız ve biz bu çerçeveyi, kendilerine de bu süreçle alakalı takdim edeceğiz ve bütün bunların masraflarını her şeylerini de biz karşılamak suretiyle, bu çalışmayı yürüteceğiz. Biraz süratli burada bir çalışma olsun istiyoruz'' değerlendirmesinde bulundu. 

Heyetlerin çalışmaları ile ilgili bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, ''O bölgelerdeki STK'ları ziyaret, onların kanaatlerini almak, oralarda sempozyumlar, paneller, vesaire düzenlemek suretiyle, konferanslar olabilir, bunları düzenlemek suretiyle, böyle bir çalışmayı yürütmek ve bizim malum, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı bu işin onlar da sekretaryasını yürütecek. Sonunda da onların nihai bize getirdiği raporlardan, nihai raporu hazırlayıp topluma deklare edeceğiz. 'Sınırı terk edenleri izleyecekler, takip edecekler' gibi böyle bir görev falan söz konusu değil'' diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu'nun ziyareti

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bu sorunları konuşmak için bir araya geldiklerinde çok iyimser bir hava oluştuğunun anımsatılarak, ''Yeniden böyle bir diyalog arayışı, yeniden bir süreç başlatılabilir mi?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, bu süreçleri anamuhalefet partisi ile çok değerlendirme gayreti içine girdiklerini anlattı. 

Erdoğan, şöyle konuştu:

''Ben size son iki üç tane yaşadığımızı söyleyeyim, bunlardan bir tanesi işte bundan 6-7 ay kadar önce, sayın Kılıçdaroğlu partiye ziyaretimize geldi. MHP'den randevu istedi vermedi. Bize geldi oturduk, konuştuk. Dedi ki 'MHP kabul etmiyor.' Tabii BDP ile görüşme de herhalde o ara onlar için uygun değildi. Dedim ki 'vermiyorlarsa randevu vermesinler, gel bunu beraber yapalım. Siz anamuhalefetsiniz, biz de iktidarız. Anayasaysa anayasa yaparız, yasaysa yasa yaparız. Bak, 3 tane arkadaşımızla geldiniz, 3 tane de benim arkadaşım yanımda. Hemen talimatı verelim. Arkadaşlarımız çalışmaya başlasınlar. Çalışmayı bitirdikten sonra, beraber liderlerde bir arada olalım, çalışmanın üzerinde duralım. Neleri yapacağız, yol haritasını belirleyelim, yasaysa yasa, etkinlikse etkinlik. Bunların hepsini yapalım ve adımı atalım.' Akif Hamzaçebi aynen şunu söyledi: 'Bu bir anda olmaz, bir iki ay falan bize müsaade edin, ondan sonra bu adımı atalım.' Ondan sonra 6-7 ay geçti. Hiçbir netice olmadı. Cemil Bey bana kısa bir süre önce dedi ki 'Uçakla geliyorduk, sayın Kılıçdaroğlu ile beraberdik, bu konuyu aramızda konuştuk, kendisine dedim ki (bir kişi sen ver, bir kişi de Başbakan versin ve iki kişi bu işte şöyle bir çalışma başlatsınlar. Ondan sonra ben de üzerime düşen bir şey varsa ben de yapayım)' Cemil Bey bana bu konuyu açtı. 'Tamam dedim ben vereyim.' Ben Beşir Beyi görevlendirdim. O da sayın Loğoğlu'nu görevlendirmiş. Beşir Bey, Loğoğlu'nu aradı, ondan sonra Loğoğlu kendisine dönmedi. Daha sonra 'bana bir öneriyle gelmediler ki' gibi laflar söylenmeye başladı. Öneriyle gelinmez ki. Önce siz bir araya geleceksiniz, oturacaksınız, konuşacaksınız. Öneri vesaire bir şey varsa orada da zaten Terörle Mücadele Yüksek Kurulunda başkanvekili olan Beşir Bey, zaten gerekli olan şey neyse zaten sana aktaracaktır. Daha sonra biz bunu üçlüleri yine bir araya getirelim daha geniş kapsamda, bu işi oturalım, konuşalım ve adımlarımızı atalım. Maalesef tabii bu süreç o anlamda da gerçekleşmedi.''

''Olsa olsa referanduma gitme yolunu açabiliriz...''

Yeni anayasayla ilgili konuda da durumun aynı olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Yeni anayasada da biz CHP'yi, MHP'yi falan hepsini de hazırlıksız gördük. Bizim zaten daha önce yaptığımız taslak çalışmalarımız vardı. Hazırlığımız var, şu anda da mart ayı sonuna geldik. İş bitiyor. Şimdi bundan sonraki süreçte artık bizim yapmamız gereken de başımızın çaresine bakacağız, B planımızı, C planımızı uygulamaya koyacağız. Yeni anayasayla ilgili artık tek çare kalıyor, eğer anamuhalefet 'evet' derse onlarla oturur yürürüz. MHP zaten peşinen reddediyor, ikisi de olmuyorsa o zaman C planı devreye girer, C planında da BDP ile bizim anayasa değişikliği yapmamız mümkün değil, ancak ne yapabiliriz, olsa olsa referanduma gitme yolunu açabiliriz. Onlarla oturur konuşuruz, referandum için 330'u parlamentodan sağlayıp, çıkarmaya ve o yeni anayasa metniyle halkımızın huzuruna gitmeye çalışırız. Ben inanıyorum ki halkımız bu yeni anayasaya sözünü biz kendilerine verdiğimiz için ona gerekli olan desteği de verecektir ve bununla çok daha farklı bir Türkiye'yi demokratik anlamda, laik Türkiye cumhuriyetini güçlü bir şekilde oluştururuz.''



11 yıl önce