|

Davutoğlu: Kılıçdaroğlu cahil ve çakma Gandhi

Başbakan Davutoğlu, genişletilmiş il başkanları toplantısında konuştu. Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'nun son açıklamalarına sert çıkarak "Cahillerle konuşmak zor oluyor, Kobani nerede dersin Suriye'de bir şehir der. Şaşırdım Alaska'da bir şehir de diyebilirdi. Bizim çakma Gandhi, Gandhi nerede deseniz onu da bilmez" dedi.

Aa
00:00 - 24/10/2014 Cuma
Güncelleme: 11:25 - 24/10/2014 Cuma
Yeni Şafak
Davutoğlu: Kılıçdaroğlu cahil ve çakma Gandhi
Davutoğlu: Kılıçdaroğlu cahil ve çakma Gandhi

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yıkanların, tahrip edenlerin, sadece şehirleri değil, kardeşi kardeşe düşman ederek milli birliği tahrip edenlerin karşısında olduk, kale gibi durduk, kale gibi durmaya devam edeceğiz" dedi.

Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen partisinin 98. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.

Başbakan Davutoğlu, üç yıl dönümünü hatırlatmak ve bu üç yıl dönümü etrafından partilerinin siyaset felsefesi üzerinde bir giriş yaparak konuşmasına başlamak istediğini söyledi.

Van depreminin 3. yıl dönümüne girildiğini belirten Davutoğlu, "Van'da deprem oldu. Aslında deprem Van'da değil bütün Türkiye'de oldu ve bütün vatandaşlarımızın kalbinde, ruhunda oldu. Öylesine milli birlik beraberlik destanı yazdık ki herkes Van'a aktı. Herkes Van'a döndü. Güneş, Doğu'dan doğar gibi milli birliğimizin de doğduğu güneş olarak Van'a doğru aktı Türkiye. Edirne'den, İzmir'den, Kayseri'den, Trabzon'dan, Rize'den o depremin gecesi hem dualarla hem de yarın ne yaparım düşüncesiyle bütün bir millet, Van''a yöneldi" şeklinde konuştu.

"Bir depremden bir büyük rahmet rüzgarı doğdu"

"Daha önce yaşanan depremlerde aciz kalan devletin, bütün birimleriyle Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı, liderliğinde tek bir vücut gibi çalışarak, Van''a döndü" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Van''a dönmek, Van'ı inşa etmek içindi. Bir depremden bir büyük rahmet rüzgarı doğdu. Öylesine başarı hikayesiydi ki bu bir taraftan ruhumuzu imar ettik Van'da, diğer taraftan şehrimizi yeniden imar ettik. 300 günde dünyada çok az devletin yapabileceği şekilde 17 bin 849 konut inşa edildi. 1 yıl geçmeden, Vanlılar yepyeni bir şehre yepyeni bir hayata doğdular, başladılar. İşte partimizin imar ve inşa felsefesi budur. Hem şehirleri yıkıldığı yerde inşa ederiz hem ruhları birbirine yakınlaştırarak milli birliği ihya ederiz. Ruhları kardeş kılarız. İşte AK Parti'nin felsefesi bu."

"CHP o yıkıma tweetlerle destek oluyor"

"Biz bunu yaparken birileri geçen ay içinde, sizinle son buluşmamızda ve Kurban Bayramı kutlamalarıyla mutluluk içinde evine döndüğü günlerde, bir başkaları da Van'ı ve Van'ın komşusu olan bütün o güzel vilayetleri yıkmak için, talan etmek için planlar yaptılar" ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"İşte iki farklı siyaset: Bir siyaset felsefesi diyor ki, bir şehir yıkıldığında -ister doğal afetle ister başka şekilde- bizim görevimiz o şehri inşa etmektir, o şehrin insanlarını diğer şehir insanlarına kardeş kılacak hamleler yapmaktır. Diğeri ise şunu diyor; depremin yıkamadığı yerler varsa gelir, biz yıkarız diyor. Aramızdaki siyaset felsefesi anlayışı bu. HDP bunu diyor, CHP o yıkıma tweetlerle destek oluyor. İşte iki siyaset felsefesi. Türkiye''de çok siyasi parti olabilir ama iki siyasi akım vardır, inşa edenler ve tahrip edenler, yapanlar ve yıkanlar. Arkadaşlar, biz hep yapanların, inşa edenlerin yanında olduk, önünde olduk bundan sonra da öyle olacağız. Yıkanların, tahrip edenlerin, sadece şehirleri değil, kardeşi kardeşe düşman ederek milli birliği tahrip edenlerin karşısında olduk, kale gibi durduk, kale gibi durmaya devam edeceğiz."

"Her Vandal'dan yıktıkları yerin tazminatını alacağız"

Davutoğlu, dün, Doğu ve Güney Doğu'dan AK Parti İl Başkanları ile bir araya geldiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sizlerin aranızda oturan, şu anda, demokrasi kahramanlarıyla. O yıkımlar sonrasında belediye başkanlarımızla bir araya geldik. Yıkımların hemen akabinde onlara şu sözü vermiştik; hükümet olarak, aynen Van depreminden sonra verdiğimiz söz gibi, yıkılan her yerde yepyeni bir şehir kuracağız. Yangın yerinde gül yetiştireceğiz, diye. O günden bugüne, şu kısa süre içinde, 41 milyon liralık yardım, hasar tahrip analizlerine göre vatandaşlarımıza yapılan yardım yerlerine ulaştı. Hepsini tek tek eskisinden daha güzel inşa edeceğiz. Ta ki Vanlılar, Diyarbakırlılar, Siirtliler, Şırnaklılar, Hakkarililer, Bingöllüler, Bitlisliler, Urfalılar, Karsllar görsünler ki yıkılan yerlerde gül yetiştiren bir iktidar, bir siyaset felsefesi var ama bunun yanında yeni bir kanuni düzenlemeyle tespit ettiğimiz her Vandal'dan yıktıkları yerin tazminatını alacağız.

İşte Van depreminin yıl dönümünde her birimiz bu iki siyaset felsefesinin farkını halkımıza anlatmak durumundayız. Her yerde de anlatmak durumundayız. Van''da da Edirne''de de her yerde anlatacağız. Yeni Türkiye inşa edenlerin ülkesi olacak. Bu yeni Türkiye''yi eski Türkiye'ye döndürmek isteyenler kesinlikle tarihin çöplüğüne atılacaklar."

Hicri yılbaşı

Diğer önemli yıl dönümünün de Hicri yılbaşı olduğunu ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi:

"Yeni Hicri yılbaşı, bütün milletimize ve İslam dünyasına hayırlı, mübarek olsun. Ama işte tam da bizim siyaset felsefemiz ve takip ettiğimiz dış siyaset, insanlık siyasetini anlamak için hicreti anlamak lazım. Hicret, bir insanlık sınavıydı. Bir grup garip, başlarında bir ulu Peygamber, yurtlarından yerlerinden sürüldüler. Geride her şeylerini bıraktılar, bir tek imanlarını yüreğinde taşıyarak bir bilinmeze doğru yürüdüler, Medine'ye doğru yürüdüler. Onurları için, özgürlükleri için ve sonradan gelecek nesillere bir vahiy emaneti bırakmak için yürüdüler. Allah rahmet eylesin onlara, selam olsun onlara. Bize onur davasını tevdi ettiler ve bir grup insan, ilahilerle büyük bir rahmet ve merhamet duasıyla yollarda gözleri onu beklediler. Hicret edenler, ulaşacakları yerlerdeki kardeşlerinden emindiler. Onları karşılayan ensar, yapacakları vazifenin bilincindeydiler ve tarihin gördüğü en kutsal buluşma gerçekleşti. Mekke ve Medine'nin buluşmasının iki şehrin buluşması değil, insanlık vicdanının buluşmasıydı. Hepimize örnek olan insanlık vicdanıydı. Onun için yılbaşı, hicri yılbaşı olarak kabul edildi. Ulu Peygamber, bir eve misafir; Ebu Eyyüb el-Ensari, İstanbul'un manevi fatihi, bütün diyarların ruhi mimarıdır."

"Şimdi biz bu topraklarda yaşayanlar, İstanbullular, ama bütün İstanbul'u kendisine tarihi bir yön olarak gören bütün vatandaşlarımız için bizim felsefemiz Ebu Eyyüb el-Ensari'nin felsefesidir" diye konuşan Davutoğlu, şöyle dedi:

"Nedir bu? Eğer bir garip bize doğru yürürse, eğer bir yetim bize doğru yürürse, eğer eşi öldürülmüş bir mazlum kadın bize doğru yürürse, bütün dünya karşımızda dursa, herkes bize düşman kesilse Allah ve millet şahit olsun, biz o kapıyı ona kapatmayız, aynen ensarın o muhacire kapıyı kapatmadığı gibi. Ama onlar bunu anlayamazlar. Yine iki insanlık felsefesi var: Hicreti anlayanlar, ensarı görenler, muhaciri bilenler, yani sizler yani bizler bizim siyasetimiz farklı olur. Bizim siyasetimizde Ahi Evran'dan gelen, 'Elini, kapını ve yüreğini herkese açık tut' ilkesiyle hareket eder ve açık tuttuk. 1.5 milyon Suriyeli kardeşimizi, bağrımıza bastık, hiçbir şey beklemeden, aynı ensarın muhacirden bir şey beklememesi gibi. Bunu bir emanet sayarak açık tutuk. Yetimlerin başlarını okşadık."

Türkiye'nin Baas partisinin CHP olduğunu söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

''Bugün haddini bilmeden dün ve bugün yaptığı açıklamalarda, 'Türkiye'de parti ile devlet içiçe geçiyor' diyor, bizim AK parti dönemini kastederek, tarih bilmediği için. Bari Türk tarihini bilmiyorsun, insanlık tarihini bilmiyorsun, Kerbela tarihini bilmiyorsun. Bari CHP tarihini bil. 1936'da İçişleri Bakanı, CHP Genel Sekreteri oldu bu memlekette. Devletle, partiyi özdeşleştiren tek parti var, o da CHP. Tek parti dönemini bari oku, Şükrü Kaya'yı oku. Hem İçişleri Bakanı 1936'da, hem de CHP Genel Sekreteri, valiler il başkanı. Kendi tarihini oku Kılıçdaroğlu. Ondan sonra çık konuş karşımızda. Cahillerle konuşmak zor oluyor arkadaşlar. Önce öğretmek gerekiyor, önce karşına alıp ders vermek gerekiyor.''

İnsanın rakibinin de denk olmasını isteyeceğini ifade eden Davutoğlu, ''Kobani nerede dersin. Suriye'de bir şehir der. Ama yine de şaşırdım, 'Alaska da Pasifikler'de bir ada' diyebilirdi'' şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun, Kobani'nin Suriye'de bir şehir olduğunu canlı yayında keşfettiğini belirten Davutoğlu, ''Peki neresinde deseniz, emin olun biraz daha düşünür. Hani Kağıttepe demesiyle Akşehir'e gelip Kırşehir demesi gibi bir yer bulurdu. Yazık'' değerlendirmesinde bulundu.

''Biz ana muhalefet partisi arıyoruz''

'Türkiye'de koltuklar boş' iddialarını hatırlatan Davutoğlu, herkesin hangi koltuğu kimin nasıl doldurduğunu bildiğini söyledi.

Türkiye'de anamuhalefet partisinin boş olduğunu savunan Davutoğlu, ''Biz anamuhalefet partisi arıyoruz, anamuhalefet partisi. Karşımıza çıkacak, tartışacak kalibrede bir lider arıyoruz. Yok. Kerbela'yı anlamak için bir emekli müftüyle bir başka Kerbela'yı bildiğini düşündüğü bir siyasetçi adamla da olmuyor, onlar da öğretemiyorlar'' ifadelerine yer verdi.

''Tarihi kardeşliğimiz hatırına kucak açtık''

''Şimdi, zalim, eğer benim ideolojik mahallemdense Baasçı ise susayım ama gün geldi siyasi rant var, 'Kobani'ye askeri gönderelim' diye tezkere talep edeyim demek, coğrafya bilgisinden, tarih bilgisinden yoksun olmak demektir'' diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

''HDP, hani iki kelimeden biri barış diyen, her türlü saldırıyı, baskıyı, zulmü yapıp HDP ve arkasındaki örgüt diyen, onlar da şunu diyor: 'Eğer zalim bana dokunmuyorsa, bin yaşasın.' Emin olun eğer İŞİD, Kobani'ye saldırmasaydı, İŞİD'le yan yana güzel güzel yaşamaya devam ederdi bunlar, Esed'den destek aldılar. Esed'le iç içe geçtiler. Hangi vicdanla Esed'le işbirliği yaptınız siz, şimdi insanlık vicdanından bahsediyorsunuz. Bizi suçluyorlar. İşte burada tekrar açıklıyorum: Ne zaman Kobani, Haseke, Afrin bizden yardım istemişse, Halep'e, Azaz'a, Bayır-Bucak'a yaptığımız gibi oraya da yardım yaptık. Ama Haseke'ye yardım talep ettiklerinde, Kamışlı kapısından gönderelim dediğimizde, 'oradan yapamayız' dediler. Çünkü Kamışlı'da Suriye rejim askeri vardı.

Siz, Suriye rejimi o insanları etnik ve mezhebi kimliğine bakmadan tümüyle katlederken, ona susarsanız, dönüp bize Kobani konusunda ders veremezsiniz, konuşamazsınız ama biz Bayır-Bucak'tan kaçan Türkmenleri, Yayladağı'nda karşıladığımız gibi, Tel Abyad'dan kaçanlara Akçakale'de kucak açtığımız gibi, Kobani'den kaçanlara da Suruç'ta kucak açtık, Kürt kardeşlerimize de kucak açtık. Sizin hatırınıza değil, o kardeşlerimiz de tarihi kardeşliğimizin hatırına. Onlar bize tarihin emanetidir. Kobani'deki kardeşlerimiz de tarihin emanetidir, bütün Suriyeliler gibi. İşte bizim farkımız bu.''

Kendilerinin zalim ve mazlum söz konusu olduğunda dinine, kimliğine, etnisitesine bakmadıklarını, buna herkesin şahit olduğunu; Arakan'ın, Somali'nin, Suriye'nin, Irak'ın, Libya'nın şahit olduğunu, hatta deprem sonrasında ilk uçağın Türkiye'nin gönderdiği uçak olduğu, coğrafyanın binlerce, on binlerce kilometre ötesindeki Haiti'nin, Filipinler'in şahit olduğunu kaydetti.

Kendilerinin insanlık adına yardım ettiklerini belirten Davutoğlu, ''İster mağdur olsun bir deprem sonrasında, isterse mazlum olsun bir zalim karşısında...'' dedi.

Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

''Bu tür liderler öne çıkarlar. Mandela; başka bir dine mensup olmakla birlikte Hz. Hüseyin'in felsefesiyle hareket ettiği, onlarca yıl beyaz ırkçılığına karşı... Gandhi; sömürgeciliğe karşı aynı bilinçle hareket etti. Hüseyni tavrı gerektiğinde o tavrı gösterenler de, o tavra muhatap olanlar da insanlık vicdanı ile hareket ederler. Ama bizim çakma Gandhi, Gandhi nerede deseniz, onu da bilmez, nerede yaşıyor, ne zaman deseniz bilmez. Van'da inşa edenlerle yıkanlar, hicretin mantığını, felsefesini, ahlakını benimseyenlerle bundan uzak olanlar... Kerbela'yı bilenler, yaşayanlar, her gün Ehl-i Beyt'e dua edenlerle onun en temel ahlaki felsefesini anlamamış olanlar..''

''AK Parti dünyada yepyeni siyasi bir çığır açtı''

AK Parti'nin Hicret'in ruhunu, Muharrem'in, Kerbela'nın ruhunu, Ebu Eyyub el-Ensari'nin, Hazreti Hüseyin'in ahlakını temsil eden parti olduğunu ifade eden Davutoğlu, AK Parti'nin 12 yıl içinde yaptıklarının sadece bu ülkede bütün vatandaşlar tarafından benimsenmekle kalmadığını, dünyada da yepyeni bir siyasi çığır açtığını söyledi.

''Keşke seçim dönemlerinde, seçim öncelerinde zor günlerde bize gelen mesajların tümünü sizinle paylaşabilsek, inşallah onları paylaşabiliriz'' diyen Davutoğlu, ''Arakan'dan dua mesajı gönderip, 'Allah, sizleri bulunduğunuz yerde güçlü kılsın, çünkü bizim sizin merhametinize ihtiyacımız var' diyenler, Tayland'dan, Filipinler'den, dünyanın her bir köşesinden bizim Türkiye'ye ihtiyacımız var deyip, dualarla yanımızda olanlar...'' şeklinde konuştu.

Bugün kendilerinin siyasetinin Türkiye sınırlarını aştığını belirten Davutoğlu, bunun için il başkanlarının, belediye başkanlarının temsil ettiği davanın da artık Türkiye'nin sınırlarını aşmış bir dava olduğunu söyledi.

''İnadına kardeşlik diyeceğiz''

Davutoğlu, il başkanları ve belediye başkanlarına seslenerek, şunları kaydetti:

''(Temsil edilen dava) Onunla gurur duymalısınız ve onu her yerde hangi şartta olursa olsun, savunmaya devam etmelisiniz. Şantaj da olsa, baskı da olsa, tehdit de olsa, Kerbala'yı ve Hicret'i hatırlayıp, rahmetle bereketle gelecek günlerin inancıyla direncinizi kaybetmeyeceksiniz, özgüveninizi kaybetmeyeceksiniz. Onun için size saldırmalarının sebebi bundan. Bize dönük yıllarca devam eden saldırıların sebebi bundan. Çünkü birileri 'vicdanın sesi sussun' diyorlar. Enerji hesaplarını, petrol hesaplarını daha rahat yapabilsinler diye kardeşi kardeşe daha rahat kırdırabilsinler diye 'çözüm süreci dursun' diyorlar. Bölgede etnik ve mezhebi çatışma tırmansın' diyorlar. Biz onlara karşı inadına kardeşlik diyeceğiz.''

''Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı Ankara'da yapılmayacak''

Davutoğlu, bir haberinin olduğunu ifade ederek, ''MYK'da arkadaşlarla konuştuk ve şöyle bir karar aldık: Bundan sonra Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı Ankara'da yapılmayacak. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı, her ay dönüşümlü olarak Türkiye'nin batısında, doğusunda, kuzeyinde, güneyinde, ortasında yapılacak" dedi.

Davutoğlu, ''Ve göstereceğiz ki AK Parti, Edirne'nin de partisidir, Hakkari'nin de Rize'nin de Muğla'nın da... Ve oraya gittiğimizde omuz omuza Şırnaklı'yla Aydınlı, Hakkarili'yle, Edirneli, Muğlalı'yla Bitlisli İl Başkanları kol kola girecekler, bir Edirne sokağında görülecekler, bir İzmir sokağında, bir Mardin sokağında, bir Van sokağında. Dost ve düşman görecek ki bu kardeşliği kimse bozamaz, kimse çözemez, dağıtamaz'' görüşüne yer verdi.

Siyasi partilere "her bölgede miting" çağrısı

Siyasi partilere Türkiye'nin tüm illerinde miting ve etkinlik düzenleme çağrısında bulunan Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Yürekleri yetiyorsa halk desteğine güveniyorlarsa onlar da aynısını yapsınlar, o da barışa katkıda bulunur. CHP; bayraksız gittiği Hakkari'ye bir kere de Türk bayrağı ile gitsin. MHP; Ankara'da milli birlik adına nutuklar atmak kolay, kendi ideolojik mahallelerinde çok cazibeli alkışlar eşliğinde bayrağa, vatana sadakat nutukları atmak kolay. MHP il başkanları, Doğu'da, Güneydoğu'da toplansın. Türkiye, demokratik hukuk devleti, herkes her yerde toplanabilir ama acaba teşkilatları var mı? Acaba CHP'nin teşkilatı var mı Doğu'da, Güneydoğu Anadolu'da? Toplandıklarında kaç kişi bir araya gelebilecekler? Türkiye'nin bir bölgesinin ruhundan kopanlar, bütün bölgelerinin ruhundan kopmuş olurlar. HDP; gelsin Trabzon'da, Konya'da, Edirne'de toplansın, her yerde bu toplantıları yapabilelim, biz bunu istiyoruz. Ama onlar, kendi ideolojik mahallelerine çekilip orada nutuk atmayı severler. HDP'li gelip İç Anadolu'da mesaj veremez. MHP, gidip Doğu, Güneydoğu Anadolu'da mesaj veremez. CHP, İç Anadolu'da, seçimlerde gördük, miting yapamadı. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nı Türkiye'nin her yerinde toplayarak omuz omuza olduğumuzu, Türkiye'nin bütün bölgelerinden temsili olan, her yerde bulunan, her bölgenin ruhuna nüfus edebilen tek partinin AK Parti olduğunu dünyaya, aleme göstereceğiz."

Genişletilmiş il Başkanları toplantısının değişik illerde yapılmasıyla Tekirdağ, Edirne il başkanlarının, Şırnak ve Mardin il başkanlarının vandalların baskıları altında çektiğini daha yakından anlayacağını anlatan Davutoğlu, böylece aynı ruhla hareket edileceğini ifade etti.

Türkiye'nin her yerinin aynı ruhu, bilinci barındırdığını dile getiren Davutoğlu, "Birileri parçalamaya, bölmeye, zihinlerinde bölmeye başlamışlarsa hani birisi bölücülük yapıyor, doğru, diğerleri de zihinlerinde bölüyorlar. 'Şu bölgede siyaset yapılamaz' gibi bir kanaati yaygınlaştırıyorlar" dedi.

"Bütün dünya karşımızda olsa eğer bir zalim varsa zalime 'zalim' demeye devam edeceğiz"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Hani bizi yalnızlıkla suçlayanlara buradan sesleniyorum. Biz Hazreti Hüseyin'in yolcusu olmaya devam edeceğiz. Bütün dünya karşımızda olsa eğer bir zalim varsa zalime 'zalim', mazluma 'mazlum' demeye devam edeceğiz ve zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya bütün dünya karşımızda olsa devam edeceğiz" dedi.

AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen partisinin 98. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada Suriyeli mülteciler konusuna değinen Davutoğlu, "Gazianteplileri, Kilislileri, Hataylıları, Urfalıları, Mardinlileri, Adanalıları, Osmaniyelileri, Mersinlileri, Kahramanmaraşlıları, bağrında bu kardeşlerimizin kamplarının barındıran, yüreklerinde bu kardeşlerimize muhabbet besleyen ülkemin bütün vatandaşlarını Ebu Eyyüb el-Ensari adına selamlıyorum. Allah sizden razı olsun" ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu''nun "1,5 milyon Suriyeli'ye sınırlarımızı açmak, Türkiye'ye ihanettir" dediğini ifade eden Davutoğlu, "Şimdi soruyorum. Sizin şahsınızda bütün Türkiye'ye soruyorum. Ensar bilincine sahip olanlara soruyorum. Bu kardeşlerimize kapımızı açmak ensarın emanetine sahip çıkmak mı, Türkiye'ye ihanet etmek mi?'' ifadesini kullandı.

"Kağıthane'ye gidip 'Kağıttepe' diyen Kılıçdaroğlu, Eyüp semtini bilmez"

Davutoğlu, "Kapımızı kapatmış olsaydık, ey Kılıçdaroğlu, Ebu Eyyüb el-Ensari'nin huzuruna varamazdık. İnsanlığa ihanet etmiş olurduk, insanlığa. Onlar anlamazlar, onlar bilmezler. Çünkü Kağıthane'ye gidip 'Kağıttepe' diyen Kılıçdaroğlu, Eyüp semtini bilmez. Eyüp semtinin ruhuna sinmiş olan yetimlere, mazlumlara sahip çıkma bilincini bilmez, anlamaz. Kalbi de mühürlenmiştir, merhameti de mühürlenmiştir. Ama biz biliriz" diye konuştu.

"Yine bu sefer bir başka parti, HDP" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Biz Esed'in zulmünden kaçan Araplara, Türkmenlere, Kürtlere, IŞİD'in zulmünden kaçan Araplara, Kürtlere, Türkmenlere hiçbir ayrım yapmadan kapımızı açarken 3 yıldır bizi eleştiren HDP'liler, hani hep barış ve demokrasiden bahseden, insanlıktan bahseden ama bunlardan nasibi olmamış olanlar, onlar da şunu diyorlar: 'Kapımızı açalım ama sadece bizimkilere açalım. Diğerlerine kapatalım. Bırakalım diğerleri ölsün'. Üç yıldır ölüyordu insanlar. Size tabi olmayan Kürtler ölüyordu, Araplar ölüyordu, Türkmenler ölüyordu. Neredeydiniz, neredeydiniz? Onlar şunu diyorlar: 'Eğer bizim klanımız gelecekse, bize tabi olanlar'... Sakın ha bunu Kürtler olarak anlamasın kimse. Çünkü bize gelen ilk Kürt mülteci grubu Suriye'den, geçen sene geldi ve PYD'nin zulmünden kaçarak geldi Haseke'den. PYD'nin zulmünden kaçarak geldi. Bir kısmı bize, bir kısmı Kuzey Irak'a sığındılar. Onların da dediği şu; (Benim partimdense, benim ideolojimdense yardım edelim, kapıları açalım. Yok ama benim ideolojimden değilse, benim örgütümden değilse ne olursa olsun.)"

Davutoğlu, "İşte aramızdaki fark bu. Hicret'i bilenlerle bilmeyenler arasındaki fark bu. Tarih bilincine sahip olanlarla olmayanlar arasındaki fark bu. AK Parti ile diğerleri arasındaki fark bu. Bunu anlatacağız Türkiye'nin her yerinde, dünyanın her yerinde" değerlendirmesinde bulundu.

"Türkiye, küresel bir güç olmaya yürüyecekse bu merhamet ve vicdanla yürüyecek"

Bazılarının da "Niye 4,5 milyar lira bunlara harcadık, niye bunları yapıyoruz?" şeklinde görüşleri dile getirdiğini anımsatan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Muhacir, Medine'ye yürüdüğünde Medine, Yesrib'ti, küçük bir şehirdi. Ama sonra bütün İslam şehirlerine adını veren ve Medinetü'l Münevvere olma şerefine nail olan bir şehir oldu. Hala milyonlarca insan Medine'nin kokusunu alabilmek için oraya yürüyor. Eğer Yesrib, Peygamber'e ve muhacirlere kapısını açmasaydı Medine olamazdı, milyonlarca insan oraya yürüyemezdi. Küçük hesaplar yapsalardı ve deselerdi ki 'Benim aşım zaten sadece bana yeter, muhacirle paylaşamam. Benim odam sadece bana yeter, odamı paylaşamamam' deselerdi, Yesrib, Yesrib kalırdı. Medine olduysa merhameti sebebiyle oldu. O merhametin getirdiği bereket sebebiyle oldu. Emin olunuz, Türkiye eğer bölgesel bir güç olmaktan küresel bir güç olmaya yürüyecekse bu merhamet ve vicdanla yürüyecek. Yoksa ekonomik kalkınmayla sadece değil. O merhamet ve vicdan olmadan ekonomik güç olursa o ekonomik güç Karunlaşır, zalimleşir. Ama biz vicdanla eğer insanlara yüreğimizi açarsak, aşımızı paylaşırsak Rabbimiz de o sofrayı bereketlendirir, ülkemiz de bütün dünya ülkelerinden farklı bir konuma gelir. Biz hep merhametin yolcuları olacağız."

Davutoğlu, "Hicret nasıl bir ruh hali gerektiriyorsa, Hicret nasıl bir ahlak gerektiriyorsa ne pahasına olursa olsun bu ahlakı ve bu ruhu koruyacağız. Medine'nin ruhunu ebediyete kadar koruyacağız" dedi.

"Hazreti Hüseyin'in yolcusu olmaya devam edeceğiz"

Kerbela olayına da değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Yine insanlık onuru için bu kez Medine'den Kerbela'ya doğru yürüyen bir ulu yiğit, bir ulu önder, Hazreti Hüseyin. O gün birileri Hazreti Hüseyin'e baksaydı, şunu derdi. Hani bugün 'Realist olalım, şunu yapalım, eğer bir güç varsa hakka, adalete değil de güçlü olana bakalım' diyenler, Hazreti Hüseyin'e herhalde şöyle bakarlardı, uzaktan, uzaktan. 'Ya ne kadar realist olmayan bir iş yapıyor. Küçük bir insan topluluğuyla çok büyük bir orduya karşı yürüyor. Hiç mi aklı yok? Hiç mi hesap etmiyor?' Hani şimdi birileri bize diyor ya. 'Hak ve adalet söz konusu olduğunda susun ve güçlülerin yanında olun' diyenler var ya. Onlar eğer Hazreti Hüseyin'i görselerdi Kerbela'da, 'Hiç mi aklı yok?' derlerdi. Hazreti Hüseyin'in dahi aklını ölçmeye kalkarlardı. Ama Hazreti Hüseyin, vicdanıyla, merhametiyle, onuruyla yürüdü, küçük hesaplarla yürümedi. Aynen bizim şimdi vicdanımızla, onurumuzla dünyanın her yerinde mazlumlara sahip çıkmamız gibi. Hazreti Hüseyin, hem Hazreti Peygamber'in torunuydu, hem de insanlık vicdanının sembolüydü, ebediyete kadar sembolü olacak. Çünkü o hesap yapmadan yürüdü zalime karşı. Çünkü o sonunda şehadet olduğunu bile bile yürüdü Hakk adına, adalet adına, kardeşlik ve insanlığa verilecek mesaj adına."

Davutoğlu, "Hani bizi yalnızlıkla suçlayanlara buradan sesleniyorum. Biz Hazreti Hüseyin'in yolcusu olmaya devam edeceğiz. Bütün dünya karşımızda olsa eğer bir zalim varsa zalime 'zalim', mazluma 'mazlum' demeye devam edeceğiz ve zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya bütün dünya karşımızda olsa devam edeceğiz" ifadesini kullandı.

Başbakan Davutoğlu, "Burada da iki tavır var: Bir bizim tavrımız, Hüseyni tavır; bir de diğerlerinin tavrı, hesapçı tavır. Zalimle mazlum söz konusu olduğunda zalimin zulmüne, mazlumun çektiği ızdıraba bakmadan 'Acaba zalim bizim yanımızda mı, bizim akrabamız mı, bizden mi' diye bakıp ona göre zalime 'zalim' diyenler, ya da demeyenler" değerlendirmesinde bulundu.

"Aynı Kerbela gibi"

CHP'nin, 3,5 yıldır Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in yanında yer aldığını dile getiren Davutoğlu, "O Esed, o Baas rejimi ki aynen Kerbela'da olduğu gibi insanları aç ve susuz bırakarak hapishanelerde bir deri bir kemik ölüme terk ettiler" dedi.

Anadolu Ajansı tarafından uluslararası kamuoyuna duyurulan Suriye'deki Esed rejiminin savaş suçlarını belgeleyen fotoğraflara işaret eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O resimleri gördünüz. Elli bin fotoğraf. Bizzat o resmi çeken fotoğrafçı kaçtı hapishaneden ve dünya basınında yer aldı. Gördünüz. Bir deri bir kemik kalmış, aç ve susuz bırakılarak öldürülmüşler. Aynı Kerbela gibi, aynı Kerbela gibi. Ama CHP lideri sessiz kaldı o resimlere, HDP sessiz kaldı. Hatta bugün Suriye'ye karşı harekete geçmek için dünyayı çağıranlar o resimler karşısında sessiz kaldılar. Televizyonlara neredeyse talimat verdiler 'Bunları göstermeyin'. Çünkü dünya kamuoyu 'Bize karşı niye harekete geçmiyorsunuz' diye seslenir diye şey yapıyor. O resimlerin ilk gösterildiği Dışişleri Bakanları toplantısında ben vardım. Dünyanın en önemli dışişleri bakanı, 11-12 dışişleri bakanı birlikte o resimleri bize gösterildi, daha ilk çıkmadan önce. Herkes 'Bunlar kabul edilemez, bunlara karşı tavır almak lazım' dedi. 'Holokost görüntüleri' dedi. Ama başkentlerine gittiklerinde sustular. Biz hariç."

Davutoğlu, "O zalim Esed, aynen Kerbela'da olduğu gibi insanların üzerine kimyasal silahlarla saldırıp binlerce insanı gazla öldürdü. 300 bin kişi öldü. Ki o Esed, halkına zulmetmediği dönemlerde iyi ilişkilerimiz olan biriydi" ifadesini kullandı.

Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İşte kriter burada. Şimdi soruyorlar. 'Eskiden görüşüyordunuz, sonra nasıl düşman oldunuz?' Çünkü bilmiyorlar. Zalimin farkını bilmiyorlar. O halkına zulmetmezken komşumuzdu, iyi ilişkiler kuruyorduk. Ama bir kez halkına zulmetmeye başlamışsa, bir kez Yezitleşmişse biz Hazreti Hüseyin adına en yakın dostumuzun bile karşısında dururuz. Gür bir sesle dururuz. Sessiz kalmayız. Ama CHP ne yaptı? Bu zalim karşısında, Esed'in karşısında sustu. Niye sustu biliyor musunuz? Çünkü ideolojik mahallesinin bir parçası."

"Türkiye, istikrarın, demokrasinin, özgürlüklerin adası olarak, tek ümit ışığı olarak duruyor"

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Türkiye, istikrarın, demokrasinin, özgürlüklerin adası olarak, tek ümit ışığı olarak duruyor. Bu ümit ışığını yok etmeye çalışanlara karşı omuz omuza vereceğiz. Omuz omuza vermemiz esnasında da kamu düzenini inşa etmede kararlıyız" dedi.

Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Kobani bahane edilerek yapılan saldırılarda devletin kamu düzeninin hedef alındığını söyledi.

İş yerlerine saldıranların, bölge insanının çözüm süreciyle gelen ekonomik kalkınmadan ümitlerini kesmelerini amaçladığına işaret eden Davutoğlu, olaylarda AK Parti'nin ve bazı siyasi partilerin binalarına saldırıldığını belirtti. Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Demeye çalıştıkları şey şu, bize mesaj: 'Devlete meydan okuruz, kamu düzenini yok ederiz.' Yok, edemeyeceksiniz. 'Devlet nerede' diye bir soru yöneldiğinde, devletin Türkiye'nin her yerinde olduğunu göstereceğiz. İş yerlerine yönelik mesajlar itibarıyla da o vandallar, o teröristler, kendilerine yakın olmayan iş yerlerini bombalayarak, 'Burada sadece bize haraç verenler yaşıyor' demek istediler. Hayır, en iyi bölgedeki kardeşlerimiz bilirler ve takdir ederler ki, çözüm sürecinin getirdiği huzur ortamındaki ekonomik kalkınma devam edecek. Öyle, böyle devam edecek. Onlar inadına yıkarken biz, inadına inşa edeceğiz. Onlar inadına talan ederken biz, inadına bölgenin her yerinde, Mezopotamya'nın, Doğu Anadolu'nun o köklü tarihini, köklü şehirlerini kurmaya çalışacağız."

AK Partili il başkanlarıyla belediye başkanlarının, "Biz, bu toprakların çocuklarıyız, bu toprakların çocukları olarak da dışarıdan birtakım hesaplarla bu ülkeyi bölmek isteyenlere karşı önce biz başı dik şekilde duracağız" mesajını verdiğini anlatan Davutoğlu, "Onlara en güzel cevabı aslında Diyarbakır'ın güzel ismi ile anılan Diyarbakır anneleri verdi. Hepsini saygıyla muhabbetle buradan bir kere daha selamlıyorum. Çocuklarını savunan, evlatlarını savunan o yiğit anneleri selamlıyorum" diye konuştu.

"Bizim vicdanımıza bakın, onların ithamlarına bakın"

"Kobani'den 200 bin kardeşimizi biz aldık ve öylesine bir merhamet yaklaşımıyla aldık" diyen Davutoğlu, gelenlerin araçları ve hayvanları ile sınırdan geçmesine izin verildiğini, hayvanların raiç bedelleri ödenerek satın alındığını anlattı. Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Bizim vicdanımıza bakın, onların ithamlarına bakın ama bilirler, hepsi biliyorlar. Bizim Kobani'ye yaptığımızı, kamuoyuna söylediğimiz ve söylemediğimiz ne yardımlar yaptığımızı o twet atan HDP'liler, halkı sokağa çıkaran HDP'liler çok iyi biliyorlar. Biz, bu yardımları yapmaya devam edeceğiz çünkü biz, merhametli bir milletiz, bütün etnik, mezhebi kesimleriyle merhametli bir millet. Çünkü biz Hicret'ten ve Muharrem'den almışız dersimizi, bunlardan alacak değiliz. Onun için şimdi tam da bu olaylar sonrasında birçok faaliyete hız verdik. Türkiye, iki şeyi aynı anda yürütmeye kararlıdır. Hükümet olarak, parti olarak, teşkilatlarımız olarak hem çözüm sürecini devam ettireceğiz hem de kamu düzenini bu topraklarda egemen kılacağız."

"Malazgirt'te başlayan kardeşliği 21. yüzyıla taşıyacak"

Çözüm sürecini Türkiye'nin her yerinde anlatmak zorunda olduklarını belirten Davutoğlu, "Çözüm süreci millidir çünkü bütün Türkiye'nin kardeşliğini hedeflemektedir. Çözüm süreci yereldir çünkü bizim tarafımızdan yürütülüyor, Türkiye'deki aktörler, Türkiye'deki muhataplar tarafından. Çözüm süreci özgündür, başkaları ile karşılaştırılmaz çünkü biz çözüm süreci ile birlikte kendi enerjimizi, dinamizmimizi tarih sahnesine çıkarmak istiyoruz" diye konuştu.

Çözüm sürecinin Malazgirt'te başlayan kardeşliği 21. yüzyıla taşımayı amaçladığını vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Birileri çözüm sürecini İç Anadolu'da, Karadeniz'de, Marmara'da, Batı'da tahkir etmeye, eleştirmeye çalışabilir. Onlar, o eleştirileri yapacaklarına ne çözüm üretiyorlar onu söylesinler. Niye teklif ediyorlar ve bunları sadece Ankara'da değil, diğer şehirlerde değil, Diyarbakır'da söylesinler, Mardin'de söylesinler. Ondan sonra onların söylediklerine önem veririz. Ama konforlu odalarda ahkam kesenler, milli birliği temin edecek zihniyeti de politikaları da geliştiremezler, bu topraklara ait olma anlamında da vatanperverliği, milliyetçiliği temsil edemezler."

"Çözüm süreci, Ortadoğu coğrafyasındaki tek güzel haberdir"

Çözüm sürecinin, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra parçalanan Ortadoğu coğrafyasındaki tek güzel haber olduğuna işaret eden Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Ortadoğu coğrafyasında açılan yaraları, kapatma çabasıdır. Misak-ı Milli'dir. Bir tren yolu geçti diye parçalanan şehirleri tekrar birleştirme projesidir. Parçalanan köyleri, parçalanan aşiretleri, parçalanan aileleri birleştirme projesidir. Önce biz, Türkiye'de birleştireceğiz gönülleri sonra Suriye'deki Araplar da Kürtler de Türkmenler de birbirlerine daha yakın kardeş olacaklar. Türkiye'ye bakacaklar ve görecekler ki Hatay'da Arap, Kürt, Türkmen ya da Urfa'da ya da Mardin'de kardeş olduğunu görecekler ki Suriyeliler ve Iraklılar da bunun parçası olsunlar. Önce biz, bunu gerçekleştireceğiz. Kesinlikle Irak'ta veya Suriye'de olduğu gibi ülkemizin şehirlerinin, 'Şu şehir bu etnik kimliğe, şu şehir bu mezhebi kimliğe aittir' diye bölünmesine izin vermeyeceğiz.

Ateş çemberinin ortasındayız ama ateş çemberinin ortasında bir umut ışığı olmaya devam edeceğiz. Etrafımızdaki ülkeler büyük problemlerle karşı karşıya, parçalanmalarla çatışmalarla yüzyüzeler. Türkiye, istikrarın, demokrasinin, özgürlüklerin adası olarak, tek ümit ışığı olarak duruyor. Bu ümit ışığını yok etmeye çalışanlara karşı omuz omuza vereceğiz. Omuz omuza vermemiz esnasında da kamu düzenini inşa etmede kararlıyız. Herkes bunu bilmelidir."

"Türkiye'yi şikayet edeceklerdi"

Özgürlüklerin Korunması ve İç Güvenlik Reformu'nu açıkladıklarını hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Şunu bekliyorlardı ve kendilerini ona hazırlamışlardı. Bir hafta, iki hafta, Türkiye polis devleti olmaya gidiyor, Türkiye otoriterleşiyor. Hatta dışarıda bazı basın yayın organları, bu yönde makaleleri bile hazırlamışlardı bizim konuşmamızdan önce. Türkiye'yi şikayet edeceklerdi, 'Bakın, gözaltı süresi 24 saate çıkıyor, Türkiye otoriterleşiyor. Bakın molotofkokteyllerine ceza verilecek. Türkiye otoriterleşiyor.' Hayır, Türkiye, özgürlükleri korumaya kararlıdır ve özgürlükleri genişletmeye de kararlıdır, sadece korumaya değil ama özgürlükler ancak güvenin ve huzurun olduğu yerde olur."

"Yok öyle yağma"

Farklı düşüncede olanların, kamu düzeni ve güvenlik varsa seslerini duyurma imkanına sahip olacağını vurgulayan Davutoğlu, "Bir sokakta onlar konuşur, bir başka sokakta da başka türlü düşünenler konuşur. Ama onların niyeti o değil. Onlar, her yerde biz konuşalım diyorlar. Yok öyle yağma. Bu topraklar size ait değil, bu topraklar 77 milyon vatandaşımızın her birine ait ve her vatandaşımız her yerde konuşur, her yerde hukuk düzeni içinde görüşünü ifade eder. Şimdi, biz bunu teminat altına alıyoruz" dedi.

"Karşıysan, çık söyle"

İç Güvenlik Reformu'na ilişkin açıklamaların ardından muhalefetin şaşırdığını, ne diyeceğini bilemediğini belirten Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Bu sefer Kılıçdaroğlu çıktı, 'Biz de molotofkokteyline, şiddete karşıyız' dedi. Peki bunu Kobani olayları olurken niye söylemedin Kılıçdaroğlu? Niye söylemedin? Senin Genel Başkan Yardımcın, 'sokaklara çıkın' diye çağrı yaptığında, Türkiye'yi karıştırmak için mesajlar yolladığında neredeydin? Her zaman olduğu gibi kış uykusundaydı herhalde. Haberi yok. Şimdi baktı ki millette bir tepki var, o tepkiyi kaçırmamak için 'Biz de şiddet eylemlerine karşıyız' diyor. Karşıysan, çık söyle."

"Ölüm için bile bürokrasi yaratılmış"

Bundan sonra ehliyet alanların da pasaport alanların da Nüfus İşlerine gideceğini belirten Davutoğlu, pasaportun bir kimlik olduğunu, suçla da ilgisinin bulunmadığını vurguladı.

Emniyetin ayrıca suçlu varsa takip edeceğini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Şimdi bu otoriterleşme mi polisiye tedbir mi? Olması gerekeni yapıyoruz. Doğum, ölüm hallerinde, boşanma hallerinde, doğum, ölümde özellikle gidip de bildirimde bulunmak gibi bir telaşa girmeyecek artık. Herkes yas içinde, ölümden sonra bir araya gelir, aileler kendi aralarında bölüşür, 'Sen Nüfus'a git, bildirim yap', 'Sen bunu yap.' Ölüm için bile bürokrasi yaratılmış. Herkes acı içindeyken, yakın akrabaları bir de kapı kapı beklenirler, 'Benim yakınım öldü, hastane raporu da var.' e-Devlet ile bildirimini yapacak ama kendi taziyesini yaşayacak bir de devlet kapısında bekletmeyecek.

Eski Türkiye buydu. Devlet mutlaka kendini gösterirdi, 'Ben buradayım' diye. 'Bir huzuruma gelsin şu vatandaş, bir hesap sorayım, bakayım gerçekten doğdu mu öldü mü boşandı mı ne yapıyor? Yeni devlet halkının hizmetinde ve emrindeki devlettir, vatandaşın devletidir. Yeni Türkiye bu."

Artık devletin amir, vatandaşın memur olmadığını vurgulayan Davutoğlu, vatandaşın amir, devletin o amire tabi memur durumunda bulunduğunu söyledi.

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' felsefesinin de esasının bu olduğunu bildiren Davutoğlu, "Bu felsefeyi hakim kılma projesidir bu" dedi.

"Yine jandarmamızı ki her birine tekrar teşekkürlerimi ifade ediyorum, yanlış da anlaşılmasını istemem. Kesinlikle Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde jandarmamız büyük hizmetler vermiştir" ifadelerini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ama epeydir çalıştığımız bir reform olarak jandarmamız, İçişleri Bakanlığına askeri hizmetler bağlamında ve askeri hiyerarşi gerektiren rütbe, eğitim ve diğer bağlamlarda, Silahlı Kuvvetlerin parçasıdır ama performans, görev dağıtımı, sicil ve diğer konularda da İçişleri Bakanlığına zaten bağlıydı, bütün işlemleri İçişleri Bakanlığında yapılacak. Bu da bir demokratikleşme, bir sivilleşme paketidir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları da ki bu dönemde sanayi savunma üzerinden ne kadar büyük hamleler yaptığımızı herkes biliyor. Türk Silahlı Kuvvetlerimizi de en güçlü şekilde tahkim ve teçhiz etmeye devam edeceğiz. Jandarmamız kendi kıyafetiyle, halkımızla daha yakın, daha iç içe çalışma ve görevini yapma kararlılığını sürdürecek."

"Bizde tecessüs dahi haramdır"

"İş güvenliği yasası çıkarıyoruz" diyen Davutoğlu, bunun yine bir güvenlik meselesi, reform olduğunu bildirdi.

Kişisel verilerin korunması kanunu çıkaracaklarını belirten Davutoğlu, "Herkes bundan sonra sizinle ilgili bir veriyi, kimse öyle depolayıp, işleyip, bu paralel yapının geçmişte yaptığı gibi, hala önümüze utanç verici dinleme şeyleri geliyor. Kimler, nasıl dinlenmiş, dün İçişleri Bakanımız bir şey daha getirdi önüme" diye konuştu.

Hiç kimsenin, herhangi bir vatandaşın kişisel bilgilerini işleyip depolama hakkına sahip olmadığını vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bizde tecessüs dahi haramdır, yani merak. 'Acaba şunun aile hayatı nasıl?' Ailelerimiz, babalarımız anlatırdı bize, dedelerimiz anlatırdı. 'Aman hiçbir evin içine merakla bakmayın.' Bu ahlaken de inancımızca da yanlış bir davranıştır. Suç işliyorsunuz takip ayrı bir şey. Bundan sonra kimse başkasının özel hayatıyla ilgili herhangi bir kişisel veriyi barındıramayacak, işleyemeyecek, depolayamayacak. Bunları biz bir özgürlük, vatandaşımıza, insanımıza saygının gereği olarak yapıyoruz."

Bu çerçevede, son tecrübeler ışığında güvenlik tedbirlerini de artıracaklarını dile getiren Davutoğlu, "Suç işlemeye niyeti olmayanların telaş etmesine de mahal yoktur ama niyetli olanlar bilsinler ki bundan sonra molotofkokteyli ile bir yere yaklaşan ateşli silahla yaklaşmış muamelesi görecek. Şimdiden uyarıyorum. Toplantı, gösteri yürüyüşü diye izin alıp, bir takım teröristlerle eğer ellerinde molotofkokteyli ile ambulansa, iş yerlerine yaklaşırlarsa, içinde insan olan, genç bir kızımızı kaybettiğimiz belediye otobüslerine yaklaşırlarsa terörist muamelesi görecekler ve durdurulacaklar, kimse şikayet etmesin sonra" değerlendirmesinde bulundu.

"O saldırganın canı ne kadar kıymetliyse o mağdur genç kızımızın canı da öylesine kıymetli. O ambulansta giden yaralının da yüzü yanan polisin de canı kıymetli" diyen Davutoğlu, hırsızın elinin serbest kaldığı, vatandaşın elinin bağlı olduğu bir dönemin bulunmadığına işaret etti.

Bunun özgürlük de olmadığını dile getiren Davutoğlu, Amerika'da, Avrupa'da molotofkokteylinin, müebbet hapse kadar cezaları olduğunu bildirdi.

Davutoğlu, "Çünkü nihayet basit gibi görünse de yapımı, kolay elde edilebilir olması onun öldürücü niteliğini yok etmiyor. Bir anda öyle bir panik oluşturuyor ki 5 tane molotofkokteyli, dumanlar yükseliyor, yangın yeri gibi" değerlendirmesinde bulundu.

Kendilerinin önce bu paniği engelleyeceklerini anlatan Davutoğlu, "Onlar panik çıkarmak istiyorlar millet arasında. Biz de buradan söylüyoruz, paniğe izin vermeyeceğiz. Bu toplumda panik havası yaratmanıza, terör havası yaratmanıza izin vermeyeceğiz. Türkiye'nin her köşesinde, kimse molotofkokteylini eline almaya cesaret etmesin. Uyarıyorum ve sonra 'şu yaştaydı', 'şu gençteydi' değil. O zaman bizi dönüp suçlamasın kimse" diye konuştu.

"Bizi istedikleri gibi eleştirebilirler, hiçbir sınır yok ama..."

"Yine aynı şekilde, maske takıyor, öyle resimler var ki elimizde, bütünüyle yüzünü, her yerini kapatmış. Şimdi maske taşıyarak toplantı, gösteri yürüyüşü yapılır mı?" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Amasya'da konuşma yaptığımda, oradaki değerli kardeşlerime hitap ederken söyledim, 'Hiçbirinizin yüzünde bir şey görmüyorum. Çünkü siz toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmak için buradasınız. İdeolojik olarak bize ne kadar karşı olursa olsun, en uç ve ekstrem noktadaki vatandaşın, siyasi görüş farkı olan vatandaşın özgürlükleri de bizim özgürlüğümüz kadar kıymetlidir. Özgürlüklerini istedikleri kadar kullanabilirler, bizi istedikleri gibi eleştirebilirler hiçbir sınır yok, bunu da ilan ediyorum, hiçbir sınır yok ama şiddet yapamazlar, terör yapamazlar, toplantı ve gösteri yapıyorum görüntüsü altında halkı paniğe sevk edecek eylemlerde bulunamazlar. Onun için de maskeyle birisi herhangi bir yere doğru yürüyorsa toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmıyordur. Bir suç işlemeye hazırım diyor o görüntüsüyle. O suç işlemeye hazırsa biz de suçu engellemeye hazırız. Hiçbir şekilde bunlara taviz vermeyeceğiz."

Gözaltı sürelerine değinen Davutoğlu, "Gittiğim her vilayette şunu söylüyorlar, bu olaylarda da. Polis görüyor. Bunlar bilinsin, iyice anlatın değerli il başkanlarım. Her yerde anlatın ki milletimiz bunu doğru anlasın. Polis görüyor, molotofkokteyli atan birisi, alıyor, topluyor, götürüyor. Savcıya sevk edecek ama gözaltına alma hakkı yok. Hasbelkader o anda savcı orada değilse ya da ola ki savcı şu ya da bu kanaatte, şu veya bu ön yargıyla ki savcılarımıza, hakimlerimize de saygımız var ama 'Elimizde delil yok, bir şey yok' deyip bıraktığı anda, işte tam bu Vandallara en büyük hizmeti yapmış oluyorlar" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, "Çünkü bir kapıdan giriyor, diğer kapıdan çıkıyor, tekrar molotofkokteyliyle saldırıyor. Etrafındakilere de şunu diyor, 'Bakın ben bu suçu işledim, hala aranızdayım. Dolayısıyla suç işlemekten korkmuyor" diye konuştu.

Bundan sonra böyle olmayacağını kaydeden Davutoğlu, "Bu tür problem çıkaranlar 24 saat gözaltında tutulup, daha sonra savcılığa teslim edilecek, 4 gün içinde de hakim karşısına çıkartılacak. Hiçbir şekilde insan haklarına aykırı bir durum yok" dedi.

Avrupa'da en az gözaltının 24 saat olduğunu ve polis tarafından yapıldığını dile getiren Davutoğlu, "Savcı tarafından gözaltı olan tek yer biziz. Polisin bizde gözaltına alma hakkı yok. Biz bunu tabii çok önemli bir, Avrupa'yı da aşan demokratik değişiklik olarak yapmıştık yıllar önce. Ama şartlar ve çevremizdeki konjonktür öyle değişti ki bizim bu tedbirleri almamız ihtiza ediyor. Bunlar istismar edilmeseydi yine olmazdı" şeklinde konuştu.

Sıradan vatandaşın hayatını olumsuz etkileyecek, özgürlükleri kısıtlayacak tek bir maddenin dahi bu pakette bulunmadığına işaret eden Davutoğlu, "Ama suçluların özgürlüklerini, suç özgürlüğünü kısıtlamak devletin asli görevidir. O da özgürlük değildir zaten" diye konuştu.


9 yıl önce