|

Jandarma TSK'dan ayrılıyor

Başbakan Davutoğlu, bugün AK Parti grup toplantısında yeni güvenlik paketinin detaylarını açıkladı. Davutoğlu, "Jandarma ve Sahil Güvenlik'in İçişleri Bakanlığı'na bağlanacak ve kıyafetleri değişecek" dedi.

Aa
00:00 - 21/10/2014 Salı
Güncelleme: 14:01 - 21/10/2014 Salı
Yeni Şafak
Jandarma TSK'dan ayrılıyor
Jandarma TSK'dan ayrılıyor

Davutoğlu, devrim niteliğinde bir adım attıklarını, bunun da Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarının atama ve sicil yetkilerinin doğrudan İçişleri Bakanlığı'na bağlanması olduğunu söyledi.

Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarının İçişleri Bakanlığı'na bağlı olmakla birlikte, bunların düzenlemelerinin Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yapıldığını belirten Davutoğlu, "Jandarmada askeri konular hariç bütün diğer konulardaki yetkiler İçişleri Bakanlığı'na verilmişti. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülke güvenliği açısından gözbebeğimiz gibi korumamız gereken çok önemli temel kurumumuzdur. Önümüzdeki hafta inşallah Genelkurmay Başkanlığımızı da ziyaret ederek, doğrudan brifing alacağım. Türkiye'de sivil asker ilişkilerinin sağlam bir zeminde inşa edilmesi milli ve ulusal güvenliğimiz ve demokrasimizin geleceği açısından en temel konulardan biridir" dedi.

Başbakan Davutoğlu, bugüne kadar pek çok reform yaptıklarını ve bundan sonra bu reformları sürdürerek, bütün kurumlar üzerindeki sivil ve demokratik denetimi güçlendireceklerini, bu kurumların kendi alanlarında en etkin hale gelmesi için ne gerekiyorsa bu desteği vermeye devam edeceklerini kaydetti.

"Jandarma özel bir kıyafet giyecek"

Bu anlamda bu son planlanan değişikliğin gerçek bir reform niteliği taşıdığını ifade eden Davutoğlu, "Ayrıca bunun dış alana yansıması, görünür olması için de bundan sonra jandarmalarımız İçişleri Bakanlığımızın tayini ile özel bir kıyafet giyecekler, özel bir kıyafetle alanda çalışacaklar. Bu anlamda, hem idari işlerlik bakımından hem de toplumsal görünürlük bakımından demokratik, sivil hayatın daha yakın unsurlara halinde çalışmaya devam edecekler" dedi. Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Aslında biz yapısal tedbirleri öne çıkardık. Devlet ne yapılması gerektiği konusunda önce kendisine bakıyor, bu hususları ele alıyor, sonra da insan hakları bağlamında atılması gereken adımları önceleyerek tedbir planlaması yapıyor. Dördüncü adım. Son derece önemli ve bu olaylardan sonra bazı iç güvenlik reformu tedbirleri almamız gündeme geldiğinde istismar edilen bir konuyu da açık ve net biçimde bu reform paketi içinde cevap vereceğiz. O da kolluğun önleyici ve adli istihbarat faaliyetlerinin denetimi. Yani herhangi bir istihbari faaliyet yapılıyorsa, bunun da uyum içinde karşısında dengeleyici mahiyette denetimi yapılacak. Çeşitli konularda güvenlik birimlerinin yaptığı istihbarat, kanunlarda da olan teknik takip ve dinleme gibi yetkilerin önce bu birimlerde, İçişleri Bakanlığı'nda ve Başbakanlık Teftiş Kurulu ve Başbakanlık'ta denetimi yapılacak. Ayrıca TBMM'de oluşturulan 17 kişilik bir komisyona da rapor sunacak. Yani dinleme ile ilgili rahatsızlıkların hepimizi nasıl meşgul ettiğini son aylarda biliyoruz. Bu rahatsızlıkları gidermek için her türlü tedbiri alacağız. Ama eğer herhangi bir suçun önlenmesi için, tek bir konuya münhasır önleyici bir istihbarat dinlemesi yapılmışsa ya da mahkeme kararı ile adli bir istihbarat yapılmışsa, bu yapılan dinlemelerin hepsi TBMM'de bütün partilerin katıldığı bir komisyonda değerlendirilecek, raporlandırılacak denetim altına alınacak. Kimse bu konuda şu şüpheye düşmesin: 'Hükümetimiz dinlemelere karşı en etkin tedbiri aldı, acaba geriye dönüş mü var?' Hayır, verdiğimiz hiç bir özgürlükten geriye dönüş yaşatmayız, ama şunun da bilinmesi gerekir; son derece dinamik bir değişim çağında yaşıyoruz. Yeni gelen teknolojik bir araç imkanlarımızı genişlettiği kadar, özgürlükleri kısıtlayıcı sonuçlar da doğurabiliyor. Bu konuda da son derece dikkatli, gerektiğinde kanunlarımızı, yönetmeliklerimizi, genelgelerimizi insan haklarına uygun bir şekilde revize ederek, halkımızın özgürlüğünü ve güvenli bir biçimde yaşamasını teminat altına alacağız.

Şiddet olayları, toplantı ve gösteri yapma hakkının korunması ile ilgili alınacak tedbirler. Toplantı ve gösteri yapma hakkı demokratik bir haktır, engellenemez. Eğer biri engelleyecek olursa, önce ben bu engellerin önüne gider, engellediği yerde toplantı ve gösteri yaparım. Ama aynı zamanda her hak ve özgürlük gibi, toplantı ve gösteri yapma hakkı da hukuk devleti ve kamu düzeni kurulları içinde gerçekleşir. Bir hakkın verilmesi, o hakkın başkalarının haklarını gasp edecek şekilde kullanılması sonucunu doğurmaz. Bu haklar herkes tarafından kullanılabilecek ama 'şu alan benim alanımdır, bu alanda sadece ben gösteri yaparım, başkası yapamaz. Ben bu alanda gösteri adı altında her türlü şiddeti yaparım, kimse bana ses çıkaramaz' denirse, ses çıkarılır. Bir vatandaş 'devlet nerede?' diye sorarsa, biz buradan haykıracağız, devlet de burada millet de burada."

10 yıl önce