|

Oturulabilir diyene hesabını soracağız

Van'daki 5.6 büyüklüğündeki depremde yıkılan otelle ilgili konuşan Başbakan Erdoğan, "Burada yasal süreci çalıştıracağız. Kim olursa olsun, ister üniversite camiasından olsun, ister AFAD'dan olsun, kim, nereden olursa olsun, kim burada oturulabilir şeyini vermişse, bunlarla ilgili de yasal süreci başlatacağız" dedi. Erdoğan, Vanlılardan da hasarlı binalara girmemelerini istedi

Aa
00:00 - 12/11/2011 Cumartesi
Güncelleme: 02:12 - 12/11/2011 Cumartesi
Yeni Şafak
Oturulabilir diyene hesabını soracağız
Oturulabilir diyene hesabını soracağız

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın yaptırdığı 111 Tesisin Toplu Açılış Töreni'ne katıldı. Erdoğan, Atatürk Spor Salonu'nda düzenlenen törende, Van'da 5.6 büyüklüğündeki son depremde 25 binanın yıkıldığını belirterek, özetle şunları söyledi:

Bu binalardan 22 tanesi çok şükür boşaltılmıştı. Sadece üçünde enkaz altında kalanlar oldu. Gerek önceki büyük depremin, gerek son depremin yaralarını sarabilmek için, devletimizin tüm imkanlarıyla, tüm kurum ve kuruluşlarımızla, başta bakan arkadaşlarımız olmak üzere tüm yetkililerle bölgedeyiz. Vanlı kardeşlerim lütfen müsterih olsunlar. Var gücümüzle, imkanlarımızı zorlayarak Vanlı kardeşimizin yanında olmanın mücadelesini veriyoruz. Daha önce de söyledim, kimseyi bu kış gününde aç ve açıkta bırakmayacağız inşallah. Yine Vanlı kardeşimden rica ediyorum. Lütfen, hasarlı binalara girmeyin, hatta bu binalara yaklaşmayın. Artçı depremler devam ediyor. Bilim adamlarımızın tespitlerine göre bir süre daha da devam edecek. Lütfen, tedbiri elden bırakmayalım, lütfen risk altına girmeyelim.

JAPON DOKTORA TEŞEKKÜR

Türkiye bir deprem bölgesi. 'Bana bir şey olmaz' anlayışıyla hareket etme lüksümüz bulunmuyor. Depremle yaşamayı ama tedbirli yaşamayı artık topyekün, milletçe, bilinçli bir şekilde hayatımıza yerleştirmemiz gerekiyor. Sadece müteahhitleri, denetim kuruluşlarını, yerel yönetimleri değil, artık tek tek kendimizi de sorgulamak durumundayız. Yaşanan onca felaketi unutup, hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Hükümet olarak en başından itibaren çok yoğun şekilde depreme karşı hazırlık yapıyoruz. Bir yandan acil müdahale konusunda önemli reformlar gerçekleştirirken, bir yandan da Türkiye genelinde hızla kentsel dönüşümü gerçekleştiriyoruz. Herkes şunu bilsin ki; bu iş tek başına Hükümetlerin çözebileceği bir iş değildir. Bu mesele, devlet-millet işbirliğiyle, karşılıklı güvenle, anlayışla çözülebilecek bir meseledir. İşte onun için 74 milyonu, muhtemel depremlere karşı teyakkuz halinde olmaya çağırıyorum. Allah'ın izniyle biz, milletçe bu meseleyi çözeriz. Can kaybını, yaralanmaları, mal kaybını en asgariye indirebiliriz. Sıfırlayabiliriz demiyorum. Biz bunu başarabiliriz ve inşallah da başaracağız. Depremde hayatını kaybeden Japonya vatandaşı dostumuzu da şükranla yad ediyor, ailesine, yakınlarına, Japonya devletine buradan baş sağlığı mesajlarımı iletiyorum.

BUNLAR PROVOKATÖR

Bu depremi speküle eden, bunun üzerinden kendisine rant sağlamaya çalışan çevreleri de buradan uyarmak istiyorum. Bunların hiçbirisinin depremle mücadelede verdikleri herhangi bir katkı söz konusu değil. Açık ve net söylüyorum. Bunlar depremzede de değil. Bunlar sadece buradaki süreci provoke etmeye çalışan provokatörler. Bunlar depremzede değil. Orada çalışmakta olan, gayret eden bakanlarımız, valimiz, valilerimiz ve oraya emeğini koyan güvenlik güçlerimiz, hepsi birde orada bir de bunlarla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bizim işimiz var.

YASAL SÜRECİ BAŞLATACAĞIZ

Orada böyle bir durum söz konusu olmuş ve bütün bu evlerin yapımında, inşasında gelinen noktada herkes ne yazık ki hesabını, kitabını çok farklı yapmalı ve menfaat odaklı, çıkar odaklı adımları bir kenara koyarak artık inşasında bulunduğumuz her türlü binada da bütün depreme dayanıklılık, zemin etüdüne varıncaya kadar her şeyi hep birlikte çok iyi götürmemiz lazım. Bizler burada yasal süreci de çalıştıracağız. Kim olursa, ister üniversite camiasından olsun, ister AFAD'dan olsun, kim, nereden olursa olsun, kim burada oturulabilir şeyini vermişse, bunlarla ilgili de yasal süreci başlatacağız. Zira her şeyi bilen insanlar değiliz. Bu bilen insanları buralarda istihdam ediyoruz. Onların verdiği raporlara da uymak durumundayız. Uyulmadığı zaman da 'niçin uymadınız' diye siyasetçi bununla karşı karşıya kalır. Dolayısıyla bunların nedeni, niçini üzerinde de ilgili mercilerin tabii ki duracağını umuyorum.


Benim adıma kan dökme

Bu milletin fertleri arasına nifak sokmaya çalışanlara asla fırsat tanımayacağız. Terör örgütü son aylarda, adeta intihar edercesine saldırılar düzenlemeye başladı. Sadece güvenlik güçlerini değil, artık sivil halkı, hatta anne karnındaki doğmamış bebeği bile hedef yapmaya başladılar. Terör örgütü dağdaki mensuplarını öldürmeye gönderdiği kadar, ölmeye de gönderiyor, yani intihara gönderiyor. 14 yaşında, 15 yaşında çocukları kandırıp dağa çıkarıyor, ellerine silah veriyor, birer robota dönüştürüp, kanlı eylemlerine alet ediyor. İşte geçenlerde evladının ölümü sebebiyle evinde Türk bayrağıyla taziye kabul eden babayı düşünün. 'Ben evladımı okula göndermiştim ama evladım kandırıldı, kaçırıldı.' Nasıl isyan ettiğini gördünüz değil mi? Gençlerin kanıyla beslenenler, o terörist gençlerin cesetleri üzerinden bile rant sağlama alçaklığının içine giriyor. Benim Kürt kökenli vatandaşlarımın yüreklerindeki isyan artık daha da büyüyor. Kürt kökenli kardeşlerim 'yeter artık' diyor, 'benim adıma öldürme, benim adıma kan dökme' diyor, 'sen beni temsil edemezsin' diyor.


Maskeleri düşüyor

Terör örgütünün de uzantılarının da kuklalarının da maskesi artık tek tek düşüyor. Güya bir takım haklar için mücadele verdiğini iddia eden terör örgütünün, nasıl bir kanlı tezgah olduğu artık açıkça ortaya çıkıyor. Bizim 9 yıldır sürdürdüğümüz politikaların haklılığı bugün artık çok daha net biçimde görülüyor. Demokrasinin, terörün nasıl panzehiri olduğu, bugün daha iyi anlaşılıyor. Terörle, teröristle masum vatandaşı ayırmanın, güvenlik-özgürlük dengesini kurmanın nasıl olumlu sonuçlar çıkardığı bugün daha belirgin hale geliyor. İşte onun için vazgeçmeyeceğiz. İşte onun için taviz vermeyeceğiz. İnadına demokrasi demeye devam edeceğiz. Ben diyorum ki; bütün nifak çabalarına rağmen birliğimizi muhafaza edelim. Bütün fitnelere rağmen kucaklaşmaya devam edelim. Bütün tahriklere, provokasyonlara rağmen kardeşliğimizi daha da yüceltelim. Bu milletin sağduyusu, bu milletin uhuvveti, Allah'ın izniyle bu terörü de bu kanlı tezgahları da ortadan kaldıracaktır. Her ne yaparlarsa yapsınlar hem dayanışmayı, hem kardeşliği pekiştirecek, hem de işte bu yatırımlara devam edeceğiz.'

Öte yandan, Başbakan Erdoğan, geçen nisan ayında beyin kanaması geçiren ve tedavisi evinde süren eski bakanlardan Cevat Ayhan'ı ziyaret ederek, geçmiş olsun dileklerini iletti.


Köksüz millet ayakta kalmaz

Bağlum'da düzenlenen AK Parti 10. Yıl Hatıra Ormanı ve Fidan Dikim Töreni'ne katılan Erdoğan, 'Köksüz bir ağacın da köksüz bir milletin de ayakta kalabilmesi, yaşayabilmesi mümkün değildir. İşte biz de bu anlayışla hareket ediyor, geçmişten aldığımız ilhamla, geleceği şekillendirmenin mücadelesini veriyoruz' dedi. Erdoğan, kendisi ve eşi Emine Erdoğan'ın adına birer fidan dikti ve fidanların cansuyunu verdi.




12 yıl önce