|

ADD üyeleri bile çözümü destekliyor

Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Beril Dedeoğlu; Erdoğan'ın ABD ziyaretinin Türkiye'nin Ortadoğu'daki rolünü daha da arttırdığını söyledi. Dedeoğlu; 'Türkiye tek başına oyun kuramaz ama tek başına oyun bozar. Bu Türkiye'nin caydırıcı gücüdür. Bölgede artık Türkiye'siz denge olmaz' dedi.

Murat Aksoy
00:00 - 20/05/2013 Pazartesi
Güncelleme: 23:21 - 19/05/2013 Pazar
Yeni Şafak
ADD üyeleri bile çözümü destekliyor
ADD üyeleri bile çözümü destekliyor
ABD'de devlet başkanı protokolü ile ağırlanan Başbakan Erdoğan, Obama ile tarihi bir görüşme yaptı. Türkiye'nin bu görüşmede gündem maddesi Suriye olsa da, gerek görüşme sonrası açıklamalar gerekse ziyaret süresince yapılan açıklamalar; ziyaretin bölgesel ortaklık anlayışı içinde geniş bir coğrafyayı kapsadığını gösteriyor. Bu ziyareti, ziyaret sonuçlarını ve yakın dönemde olabilecekleri Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve aynı zamanda Akil İnsanlar heyeti İç Anadolu Bölgesi Üyesi Prof. Dr. Beril Dedeoğlu ile konuştuk.
Başbakan Erdoğan ABD'ye çantası dolu bir gündemle gitti. Türkiye'de en çok merak edilen konu kuşkusuz Suriye idi. Görüşme sonrası yapılan açıklamayı nasıl buldunuz?

Evet yoğun bir gündem vardı. Suriye özel önem taşısa da, toplantı sonrası yapılan açıklama bence görüşmenin Suriye ile sınırlı olmadığını ve daha geniş bir coğrafya üzerine fikir alışverişinde bulunulduğunu gösteriyor. Bir kere uzun bir açıklama olması ve konuşulan pek çok şey üzerinde de mutabakat sağlandığını düşünüyorum.

Ne gibi?

Başbakan Erdoğan Hazar Havzası'ndan Avrupa'ya, Suriye'den Kıbrıs'a pek çok konuyu konuştuklarını ima etti. Bu geniş bir coğrafyanın bölgesel bir vizyon içinde ele alındığını gösteriyor.

YENİ DÖNEM BAŞLADI
Nedir bu bölgesel vizyonun parametresi?

Görüşmede anılan bölgelerde üçlü bir işbirliği döneminin açılması. Yani ABD ve Türkiye ile birlikte Rusya'nın da ortak olduğu yeni bir işbirliği sürecinin başladığını düşünüyorum. Bu üç ülkenin hangi bölgede nasıl işbirliği yapılabileceğinin konuşulduğunu düşünüyorum. Yani Rusya ile işbirliği sadece Suriye konusunda değil başka alanlarda da olacak bundan sonra. Yani gündem sadece Suriye değildi.

Türkiye bu geziden güçlenerek mi çıktı ?

Şunu ifade edeyim. Türkiye tüm bu bölgelerde tek başına oyun kuramaz ama tek başına oyun bozar. Bu Türkiye'nin caydırıcı gücüdür. Daha önemlisi Türkiye bu bölgelerde tek başına oyun kurma meraklısı değil. Böyle lanse ediyor ama böyle bir derdi yok. Türkiye şu anda küresel denklemin en önemli iki gücü olan ABD ve Rusya'yı birbirine bağlayan, ikisini buluşturup uzlaştırabilecek yeteneği olan bir ülke. Türkiye'nin hem ekonomik yeteneği hem coğrafi yeteneği hem de toplumsal yeteneği bu imkanı veriyor. Görüşmenin en somut sonucu Ortadoğu'da, Orta Asya'da ve Balkanlar'da bundan sonra Türkiye-ABD-Rusya işbirliğinin daha sıkı olacağı. Bu görüşmeden Türkiye hem güçlenerek hem güçlü çıkmıştır. Türkiye artık hem aktör hem de anahtardır. Bunun ilk meyvesini Suriye'de alabiliriz.

ESED'SİZ SURİYE ORTAK HEDEF
Peki Suriye konusunda somut uzlaşma var mı?

Esed'siz bir çözüm konusunda uzlaşma sağlanmış görünüyor. Ve bu sadece Türkiye ve ABD'nin değil Rusya'nın da evet dediği bir proje. Sanırım asıl konu Suriye'de Nusayri azınlığı yeni dönemde sürece nasıl dahil edileceği. Cenevrede yapılacak uluslar arası konferansta sadece muhaliflerin değil ülkedeki tüm etnik ve dini kimliklerin temsil edildiği bir rejimin kurulması arayışı ortaya konacak ve buna uygun yani içinde ülkedeki tüm grupların olduğu bir geçiş hükümeti hedefleniyor. Bunun sağlanması muhalifler arasındaki radikal grupların  tasfiye edilmesi anlamına geliyor. Şu anda üç ülke de bu radikal grupların istihbarat örgütleri tarafından kullanıldığını düşünüyor. Türkiye, ABD ve Rusya'nın uzlaşması bu örgütlerin bu ülkeler dışında kullanıldıklarını gösteriyor.   

Hangi ülkeler bunlar?

Herkesin aklına önce İran gelse de ben Suudi Arabistan ve Batı menşeyli ülkelerin bu konuda daha aktif olduklarını düşünüyorum. Erdoğan–Obama görüşmesinde bu örgütlerin ve faaliyetlerinin sonlandırılması kararı alınmış görünüyor.

ASKERİ SEÇENEĞİN MALİYETİ DAHA AĞIR
Kolay mı bu?

Eğer Rusya, ABD ve Türkiye ağırlığını koyarsa kolay olur. Son husus olarak da Suriye konusunda askeri bir müdahalenin devre dışı olduğu. Ve her türlü provakasyona da soğukkanlı yaklaşılacağı.

100 bine yakın ölü var, milyona yakın mülteci. Neden askeri müdahale seçeneği yok?

ABD'nin gündeminde böyle bir seçenek yok. Bunun nedeni ABD'nin Afganistan, Irak'ta yaşadıkları ve ülkenin içinde olduğu durum. Obama yönetimi sorunları askeri yöntemlerle değil, siyasi uzlaşma, işbirliği çerçevesinde çözmeyi arzu ediyor. Bakın sıkışan kapitalizm bunu iki türlü aşar. İlki yeni işbirliği biçimleriyle ikincisi de yeni çatışma biçimleri ortaya koyarak. Yeni çatışma biçimleri artık daha riskli ve sonucu kestirilemediği için tercih edilmiyor. Çünkü artık çok fazla devlet dışı oyuncu var. Artık her türlü savaş yeni bir Ortaçağ riskidir. Bunu kimse almak istemiyor. Bunun yerine şimdi devletleri güçlendiren, kontrol dışı oyuncuların gücünü azaltan bir süreç işliyor. Bu kadar insani kaybın olması elbette insanlık adına kötü bir sınav ama bundan sonra bu sürecin hızlanacağını düşünüyorum.

Nasıl?

Bu bölgesel işbirliği çerçevesinde olacaktır. Rusya, Suriye'nin yeni döneminde bazı ayrıcalıklar elde edecek. Bunun karşılığında ABD'de Orta Asya'da mesela Özbekistan da bazı ayrıcalıklar elde edecektir. Bu denklemde Türkiye'nin kazancı ise sınırları güvenlik altına alınması ve bölgede daha etkili olmasıdır. 'Türkiye Suriye'de çok öne çıktı', 'esas aktör olmak istiyor' gibi eleştiriler çok içerden ve çok etnosantirik eleştirilerdir. Bence Türkiye bölgede önemli arabulucu ve güçlü bir ülkedir. Bölgede Türkiye'si denge olmaz.

BÖLÜNMENİN RİSKİNİ KİMSE ALAMAZ
Esed'i nasıl bir son bekliyor?

Esed'in gidebileceği çok ülke kaldı mı emin değilim. Yani ülkeyi terk edebileceğini sanmıyorum. Ama daha önemlisi ben son dönemde yaşananların Esed'in eseri olduğunu düşünmüyorum. Bence Esed artık çevresindeki generallerin esiridir. Bu aşamada sorumluluk bu katliam kararlarını veren generallerde. Bu generaller hayatta olduğu sürece vuruşarak çekilecekelerdir. Yok eğer bu generaller daha önce tasfiye olurlarsa belki Esed ve ailesi bir başka ülkede yaşama şansı elde edebilir.

Bölünme riski var mı?

Ben ne Irak'ta ne de Suriye'de bölünme senaryosunun kimse tarafından istendiğini sanmıyorum. ABD'de çıkan sonuç bölünmenin çok tehlikeli senaryo olduğudur.

CHP ve ADD üyeleri çözümü destekliyor
Kürt sorununun çözülmesi bu küresel değişimde nereye oturuyor?

Önemli bir yere oturuyor. Çünkü kendi evini temizleyemeyen, kendi sorununu çözmeyen bir ülkenin bölgesel bir aktör olma, bunu sürdürebilme şansı yok. Türkiye'nin önünü kesmek isteyen güçler geçmişte olduğu gibi şimdi de PKK'yı pekala kullanabilirlerdi. Bu açıdan çözüm süreci Türkiye'nin hem demokratikleşmesi hem de bölgesel güç olmasının bir ilk adımıdır.

Siz akil insanlardan birisiniz ve İç Anadolu gibi zor bölgedesiniz. Nedir gözlemeleriniz?

İki gözlemim var. İlki daha önce AK Parti'ye oy veren kesimler bunun hükümet politikası olduğu bilinciye süreci destekliyor. Bu da bölgenin çoğunluğuna denk geliyor. Ama onların da şüpheleri var. Sürece şüpheli bakan ve karşı olanlar büyük ölçüde MHP tabanı ve çevresi olduğunu söyleyebiliriz.

DİZİDE AKİLLERE SUİKASTİN İŞLENMESİ SORUNLU
Destekleyenlerin şüpheleri nedir?

Sürecin nasıl çalıştığını bilmemeleri. Silahların nereye bırakılacağından, PKK'lıların nerden çıkacağına kadar pek çok şeyi merak ediyorlar. Tabi Öcalan'la ne görüşüldüğünü ve onun kazanımlarının olup olmayacağını da. Af meselesi de gündeme geliyor. Benim en çok hissettiğim konu Sevr Sendromu'nun toplumun her kesiminin ruhlarına işlemiş olduğu. Herkeste bir bölüme, bir dış güçler korkusu var.

CHP'lilerin tepkisi nasıl bölgede?

Ankara temasları sırasında CHP İl Başkanlığı ile görüşmek istedik ama bize randevu vermediler. Ama ilginçtir, bölgede CHP'ye oy veren, Atatürkçü Düşünce Derneği'nden olduğunu söyleyen kadınlar süreci desteklediklerini bize ifade ediyorlar. Onlar da sorun çözülsün istiyorlar ama bir korkuları var.

Nedir?

Sorun çözülürse AK Parti'nin daha da güçleneceği.

Sürece ilişkin risk var mıdır?

Dünyadaki deneyimler, bu tür süreçlerde görev alan akil insanların işlerinin zor olduğu yönündedir. Çünkü süreçler en çok akil insanlar üzerinden akamete uğratılmıştır. Geçtiğimiz haftalarda Kırıkkale'de oteldeyiz. Mazlumder'den bir hanım geldi ve bana bir şey anlattı. Samanyolu'nda Şevkat Tepe isminde dizi varmış. Son bölümünde akil insanlar konusu işlenmiş. İran gizli servisi akil insanlara suikast düzenliyormuş. Bu 'yol gösteren' bir yayın. Biz bu dizide geçen konuyu Başbakan'la yaptığımız toplantıda kendisine ve İçişleri Bakanlığı yetkililerine ifade ettik. İlgililer not aldı.

Avrupa'nın yolu bizden geçecek
Son dönemde gerek Ortadoğu'da gerek küresel denklemede Avrupa yok. Avrupa kaybeden mi?

Avrupa'nın yaşadığı ekonomik krizi, onların siyaset oluşturmasının önünde bir engel olduğu bir gerçek. Aynı kriz bazı AB üyelerini daha saldırgan bir politika izlemelerine yol açtı. Yani bazı ülkeler kendi başına farklı bölgelerde, piyasa, çevre, etki alanı yaratmaya girişti.

Hangi ülkeler bunlar?

Almanya, Fransa ve İngiltere. Bu ülkeler bazen ortak bazen birbirleri ile çelişecek politikaları oldu. Örneğin Fransa Akdeniz ve Afrika'dan vazgeçmeyeceğini deklare etti. Benzer biçimde Almanya, Hazar çevresinde etkili olmaya çalışıyor. İngiltere ise Irak ve Suriye'de etkili olmak istiyor. Ancak her üç ülkenin hatası şu: etkili olmak istedikleri yerlerde Türkiye'yi partner değil rakip görüyorlar. Bu tıkanmış bir siyaset ve başarılı olma şansı yok.

Neden?

Çünkü bu bölgelerde artık Türkiye bu üç ülkeden daha etkili. ABD ve Rusya bu üç ülkeye şunu söylüyor: Eğer siz bu bölgelerde etkili olmak istiyorsanız, bunu tek başınıza yapamazsınız. Bunun yolu bizlerle ve Türkiye ile işbirliğidir. Nitekim Türkiye, buralara bu üç ülkeyi sokmamaktadır. Türkiye bu açıdan o ülkeler için 'oyun bozucudur'. Türkiye şunu diyor: Siz beni AB üyeliğine almazsanız, ben de sizi bu bölgelere sokmam.

REYHANLI MESAJDI
Başbakan Erdoğan'ın ABD ziyareti öncesi gerçekleşen Reyhanlı saldırısını nasıl okumak gerek?

Reyhanlı'da yaşanan olay zamanlaması açısından Türkiye'ye bir mesaj olduğu açık. Benim açımdan eylemi yapanların çok önemi yok. Bu saldırı, Türkiye'nin önünü kesmeyi hedeflemiştir. Yani ABD, Türkiye, Rusya üçgeninin bölgesel aktör olmasını engellemek isteyen ya da bu denklemin içinde olmak isteyen güçler bu olayın arkasındaki güçlerdir. İkincisi de bu saldırı, Türkiye'yi bataklığa çekmeye çalışan bir operasyondur.

Hangi güç ya da güçlerdir?

İran olduğu kanaatinde değilim. Suudi Arabistan'ın parmağı olabileceğini düşünenlerdenim. Ama tek başına değil, mutlaka Avrupalı bir müttefiki vardır. Bu ilişkiler ortaya çıksa bile deşifre edilmez.

Benzer saldırılar olabilir mi?

Eğer istihbarat bilgileri öğrenilirse işin arkasında olan ülkelere baskı yapılabilir ve bu tür eylemlerin önüne geçilebilir. Bu tür eylemler Türkiye'yi yolundan saptırmak için denenebilir.

Suriye gibi Irak'ın da bölünmesi istenmiyor
İran'ın Suriye konusundaki tavrı bundan sonra nasıl olur?

Eğer Rusya desteğini çekerse İran'ın Esed'i uzun süre desteklemesi kolay olmaz. Çünkü İran'da seçim var ve Ahmedinejat'ın sürdürdüğü bu politika tepki görüyor. Seçimlerden sonra Ahmedinejat politikası olmayacak. Ben yeni Cumhurbaşkanı'nın Humeyni geleneğine daha bağlı birisi olacağını düşünüyorum.

İran Irak'ta Maliki'yi destekliyor. Irak bölünebilir mi?

Türkiye'nin bölgesel Kürt yönetimi ile ilişkilerini geliştirmesi İran'ın Maliki ile kurduğu işbirliğini dengeledi. Bu aşamada herkesin talebi Barzani ile Maliki arasında ilişkileri yeninden sağlamlaştırmak. Çünkü kimse Irak'ın bölünmesine hazır değil. Geçtiğimiz haftalarda Barzani ve Maliki arasında güven ve bağlılık anlaşması imzalandı bu önemli bir adım oldu. Şimdi yapılması gereken bu anlaşmaya Sünnilerin de dahil edilmesi.

İsrail'in durumu nedir?

Öyle görünüyor. Geç gelen özür iki ülke arasındaki ilişkiye yeni bir başlangıç vermiş görünüyor. İki ülkenin yakınlaşması birkaç açıdan olumlu. Birincisi, ABD-Türkiye ilişkilerinin konsolidasyonu açısından önemli. Diğeri enerji yollarının sürdürülebilirliği noktasında. Üçüncüsü de Filistin sorununun çözümü.

Mümkün mü bu?

Obama'nın hedefi sorunu bir Filistin devleti kurarak çözmek. İsrail'in derdi de Filistin devleti kurulmasın değil, istediği gibi bir Filistin devletinin kurulması. İstediği Filistin, Batı Şeria tipi yani Abbas'ın çizgisinde bir ülke. Ama Filistin sadece Batı Şeria değil. Gazze'de var. Burada Türkiye'ye düşen rol Filistin'in iki bölgesini birleştirip uzlaştırmak. İkinci adım İsrail ile Filistin arasında bir arabuluculuk. Üçüncüsü de Yeni Suriye ile İsrail arasında barış görüşmelerinde arabuluculuk. Bütün bunlar bize neyi gösteriyor? Bu toplantı Türkiye'nin Ortadoğu'daki rol ve öneminin artmasını.


11 yıl önce