|

Çözümden önce son çıkıştayız

Dün Greentree'de başlayan beşinci üçlü zirve öncesi konuşan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, 'Bizim çözüm irademize rağmen Rumlar, Annan Planı'ndan bu yana çözümsüzlük tavrını sürdürüyorlar. Greentree Zirvesi çözümden önceki son duraktır' dedi.

Murat Aksoy
00:00 - 23/01/2012 Pazartesi
Güncelleme: 22:32 - 22/01/2012 Pazar
Yeni Şafak
Çözümden önce son çıkıştayız
Çözümden önce son çıkıştayız

Dün New York Greentree'de önemli bir üçlü zirve başladı. BM Genel Sekreteri Ban Ki Mon, Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Dimitris Hristofyas beşinci kez üçlü zirvede bir araya geldiler.
Kıbrıs'ta şu anda iki bölgeli, iki toplumlu bir ülke var. 2004 yılından itibaren iki bölgeli, iki toplumlu ve iki kurucu devleti hedef alan federasyon için arayışı hızlanmış olsa da bugüne kadar sonuç alınmadı. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs, Rumların 1 Temmuz 2012'de AB Dönem Başkanı olacak olmasını, bu tarihi, Kıbrıs'ta çözüm için son tarih olarak görüyor. Ban Ki Mon'un 'end game' dediği ve dün başlayan üçlü zirve de bir sonuç çıkacak mı? Türkler ile Rumlar arasındaki müzakereler nerede tıkandı? Greentree'de Türk tarafının pozisyonu ne olacak? Çözümsüzlüğün nedeni ne? Bunları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile konuştuk. Eroğlu '1 Temmuz bizim için kritik bir tarih. Biz çözüm istiyoruz. Eğer uluslararası toplum da çözüm istiyorsa 1 Temmuz'dan önce sonuç alabiliriz' dedi.




Mehmet Ali Talat'tan sonra Hristofyas ile görüşmelere devam ettiniz. Bu arada görüşmelerde mesafe alabildiniz mi?

Mayıs 2010'da görüşmelere başladık. Bu arada BM Genel Sekreteri'yle yaptığımız görüşmede benim 3'lü zirve önerim oldu. Olumlu karşılandı ve bu hafta sonu bu üçlü zirvelerin beşincisini Greentree'de yapacağız. 18-20 ayda 5 kere üçlü zirve gerçekleştirmiş olacağız. Bu önemli.

Üçlü zirvenin farkı var mı ikili müzakere-lerden?

Üçlü zirveye BM Genel Sekreteri ve heyeti, ben ve özel temsilcim ile Hristosfyas ve özel temsilcisi aynı masaya oturuyoruz. BM, böylece müzakereleri doğrudan izleme imkanı buluyor. Kimin, hangi pozisyonu savunduğunu görüyor. Üçlü zirve bizim açımızdan daha yararlı. Ancak Rum tarafı için aynı şeyi söyleyemem.

Gerçekleşen dört üçlü zirvenin sonucu ne oldu?

Biz görüşmelere Sayın Mehmet Ali Talat'ın kaldığı yerden devam ettik. Bunu çok az kişi bekliyordu sanırım. Görüşmelerde altı başlık var. Bunlar; yönetimde yetki paylaşımı, mülkiyet, toprak paylaşımı, garantörlük, AB ile ilişkiler, ekonomi, güvenlik. Bunların bir kısmı halledildi, bir kısmında ilerleme sağlanmadı.

Halledilenlerden başlayalım...

İç güvenlik ve ekonomi başlığını bağladık sayılır. Bu iki alanda bir sorun yok.

MÜLKİYET SORUNU ÇÖZÜLMEDEN UZLAŞMA ZOR

Sırayla gidelim, hangi başlıkta ne aşamadayız ve Greentree de pozisyonumuz ne olacak? Önce toprak ve mülkiyet konusunda pozisyonumuz ne?

Mülkiyet konusu önceki müzakere sürecinde sonuçlanmamış bir konu idi. Görüşmeye başladığımda bu konuyu görüşmeyi kabul ettim ve 45 sayfalık öneri sundum. Bizim pozisyonumuz takas, ihale, tazminat önerilerinden oluşuyor. Rumlar mülklerde ilk hakkın mal sahibine ait olduğunu savunuyor. Biz de kabul etmedik. Son zamanlarda Hristofyas, 'ben topraktan ne alacağımı bilemezsem mülkiyet görüşülemez' demeye başladı. Toprak konusunda da istediği 100 bin kişiyi yerleştirecek kadar toprak vermemiz. 1974'te 165 bin göçmen olduğunu belirterek; 100 bini için toprak vereceksiniz, kalan 65 bin kişiyi de Kuzey Kıbrıs'a alacaksınız diyor. Sanki hepsi hayattaymış gibi. Rumlar mallarıyla dönmek isterse bunu engelleyemeyeceğiz, dönmek istemezse tazminat vereceğiz, olmaz öyle şey. Bu konuda tıkanıldı.

Sorunlu bir alanda sanırım yönetimde güç paylaşımı ve seçim. Nedir bu başlıkta durum?

Rumlar çapraz oy konusunu masaya koydular. Talat zamanında, bizimkiler bunu baştan kabul etmediler. Daha sonra bu Türkiye'nin önerisi ile içinde 5-6 maddenin unsuru olarak kabul edildi. Rumlar bu paketten sadece çapraz oyu kabul edilebilir bulmuşlar. Hristofyas çapraz oy ile dönüşümlü başkanlığı ilişkilendirmeye çalışıyor. Gerçekte Rum kesiminde ana muhalefet DİSİ de çapraz oya karşı bir tutum sergiliyor. Hristofyas'ın üzerinde daha önce kabul ettiği dönüşümlü başkanlık önerisini ortadan kaldırması için baskı var. Rum tarafı şu anda bunları mazeret ederek uzlaşmazlığını sürdürüyor.

GARANTÖRLÜK KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR

Diğer konu AB ile ilişkiler...

AB konusunda epey ilerleme sarf ettik ama AB'nin birinci hukuk olması konusunda bir anlaşmaya varamadık. AB'nin bizim için birincil hukuk olması son derece önemliydi. Çünkü anlaşmadan sonra gerek bizim gerekse uluslararası mahkemelerde dava edilmiş yönetim pozisyonunda kalmak istemedik. Biz, adil ve kalıcı bir anlaşmadan yanayız. Daha sonra uluslar arası mahkemeler eliyle ortadan kaldırılacak bir anlaşma kalıcı olamaz.

Garantiler ve garantörler konusu ne durumda?

Bu dört zirveden uluslararası garantiler konusu hiç konuşulmadı. Türkiye'nin garantörlüğü bizim kırmızı çizgimizdir. Rumlara göre olmaması kırmızı çizgileridir. Bunu garantörlerle birlikte konuşacağız uluslararası konferansta.

En zor alanlar bunlar mı?

Evet.

100 YIL MÜZAKERE OLMAZ

Greentree'de uluslararası konferans kararı çıkacak mı?

Son zirvede anlaşma olmazsa uluslar arası konferans olmayabilir. O zaman Genel Sekreter kendi durumunu değerlendireceğini bu müzakerelerin iyi niyetle devam etmesi halinde çözüme ulaşıp ulaşılamayacağı konusunda karar vereceğini söylemişti. Rumların 1 Temmuz 2012'de AB Dönem Başkanı olacağı tarih olası çözüm için son tarihtir. Rumlar buna karşı çıkıp, 'Biz müzakerelerin sonu ucu açık olarak devam etmesini istiyoruz' diyorlar. Tarihte 100 Yıl Savaşları olmuş ama 100 yıl müzakereleri olsun istemiyoruz. Ama benim bir müzakereci olarak görevim müzakereleri olumlu sonuca ulaştırmak bir anlaşmayla bunu tamamlamaktır. Greentree Zirvesi çözümden önce son duraktır. Biz çözüm irademizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Eğer bu mümkün değilse o zaman oturup anavatan Türkiye ile meclisimizle halkımızla bir değerlendirme yapacağız.

Bir B planınız var mı?

Biz Türk tarafı olarak gerek Sayın Talat döneminde gerekse benim başkanlığımdaki dönemde elimizden geleni yaptık. Çözüm için tüm imkanları kullandık. Ama ne yazık ki Rum tarafı şu anda hem AB üyesi olmasının hem de uluslararası tanınmanın verdiği güçle müzakereleri kerhen yürüttü. Müzakereler ilanihaye sürmeyeceğine göre bir B planının olması gerekiyor. Rum tarafı AB üyesi bir devlet. Biz ise dünyanın tanımadığı bir nevi tecrit edilmiş ülke pozisyonundayız: Çok şükür anavatan Türkiye var. Türkiye olmasa Rumların Enosis planlarıyla zaten dünyada olmayacaktık.

Buradan Türk kardeşlerimize bize karşı gösterdikleri ilgiden ötürü teşekkür ediyor, iyi seneler diliyorum


Greentree'de sizlerle birlikte eşleriniz de olacak. Bildiğim kadarıyla sizin eşinizin de, Hristofyas'ın eşinin de ağabeyi çatışmalarda kayıp. Bu bir duygu ortaklığı dolayısıyla çözümü kolaylaştıran bir etmen olabilir mi?

Sayın Ban-ki Mon böyle olmasını istedi. Evet benim eşimin ağabeyi de, Hristofyas'ın eşinin ağabeyi de 1960'larda hayatlarını kaybetmişler. Eminim ki, eşlerin bu görüşmelerde olması ortamı yumuşatmak ve çözüm için duygusal bir ortam oluşturmak açısından olumlu bir katkı yapabilir. Böyle bakıldığı zaman iki aile arasında kader birliği var ve bu kader birliği çözüm için umut da olabilir.

Yani olumlu olabilir...

Evet. Sayın Ban ki Mon'un dediği gibi, bizim yapamadığımızı hanımlar başarabilir belki de...


Müzakereler sürerken Akdeniz'de petrol krizi çıktı ortaya. Nasıl yorumladınız siz bu girişimi?

Ben bu girişimin müzakerelerin geleceği açısından riskli olduğunu, ertelenmesinin daha iyi olacağını aramaya başlamadan önce Hiristofyas'a ilettim. Eğer ertelemezse bizim de bazı adımlar atacağımızı söyledim. O bunu tehdit olarak algıladı. 'Eğer beni tehdit edeceksen müzakere masasında oturmam' dedi. 'Bu tehdit değildir' dedim ama kabul etmedi. Rum tarafının petrol aramasın karşılık biz de Türkiye ile kıta sahanlığı anlaşmasını imzaladık. Rumların bu girişiminin altında başka uluslararası gelişmeler var.

Nedir onlar?

Özellikle İsrail faktörünü gözönüne almakta fayda var. İsrail'in Türkiye ile olan sıkıntıları... Arap Baharı'nın yalnızlaştırdığı İsrail Akdeniz'de başka arayışlara girdi ve Rum yönetimi ile temasa geçti. Aynı şekilde Rumlar da Türkiye'nin arasının gerildiği Suriye ve İsrail ile temaslara geçti. Özellikle Rum tarafında yaşanan krizler Hristofyas'ı yeni arayışlara itti. Bu petrol arama girşimi bu gelişmelerin sonucu. Yani Türkiye karşıtı bir uluslararası girişim.

Petrol bulunması nasıl etkiler süreci?

Petrol bulunması elbette Rumları ekonomik olarak rahatlatacak. Bu uzlaşmamak için Rumların elinin daha fazla güçlenmesi demek. Fakat diğer taraftan, o petrolü Avrupa'ya ulaştırmak için bize ve Türkiye'ye ihtiyaçları var. Yani petrolün yaratacağı zenginlik ancak anlaşma ile mümkün olabilir.




Rauf Denktaş vefat etti. Yıllarca birlikte çalıştınız. Ne söylersiniz Denktaş'la ilgili?

Allahtan rahmet dilerim, Türk milletinin başı sağolsun. Denktaş Kıbrıs Türk toplumunun çıkardığı ve uluslararası toplumda kendisine yer edinmiş karizmatik bir liderdir. Kendisiyle 18 yıllık başbakanlığım sırasında beraber çok çalıştık. Nisan 2010 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde beni desteklemişti.


Çözüm için son tarih 1 Temmuz 2011 midir?

Biz Mart 2010 için son tarih dedik. Eğer Mart olmazsa 2011'in son ayı bu işi bitirmeliyiz dedik. Yine uzattılar. Rum tarafı Temmuz'da AB dönem başkanı olacak. Bizim Türkiye'nin tanımadığı bir ülke ile görüşmemizin bir anlamı yok. Bu yüzden Temmuz'a kadar bir çözüm olacak ya da B planı devreye girecek. Burada Genel Sekreter'in tavrı belirleyici olacaktır.

Nasıl belirleyici olacak?

Eğer çözüm olmazsa bir rapor yazacak. O raporda ne yazacağı önemli olacak. Ben orta yolcu bir rapor hazırlayacağını düşünüyorum. Ben BM'nin Temmuz'a kadar çözümü zorlayacağını düşünüyorum.

AB VE FRANSA ÇÖZÜMSÜZLÜKTEN SORUMLU

Uluslararası toplum çözüme yeterince katkı sağladı mı?

Maalesef hayır. En büyük sıkıntımız da bu. Özellikle AB, AB içindeki Fransa gibi güçlü ülkeler hem Rum tarafını tek başına üye yaparak hem de Annan Planı'ndan sonra kaldırma sözü verdikleri ambargoları kaldırmayarak, sorunun çözümsüzlüğüne katkı sunmuş oldular.

Çözümsüzlüğün esas sorumlusu kimdir, Rumlar mı?

Eğer Kıbrıs sorununa BM karışmasaydı, sorun çoktan çözülmüştü. BM'nin 4 Mart 1964'te aldığı 186 sayılı karar yani Kıbrıs'a barış gücü gelmesi ile sorun daha çetrefil hale geldi. BM güçleri geçici olarak geldi hâlâ adadalar. İkinci sorumlu AB. AB, tek bacaklı Kıbrıs'ı üye yaptı. Rumların uzlaşmazlığını körükledi. Rumlar BM'nin kapsamlı çözüm planını reddettiler. Annan Planı'nı istemediler. Hâlbuki plan, Rumlar lehine unsurlar içeriyordu.

RUMLAR ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜ SEÇTİ

Yani sorunu yaratanlar, çözümü için bir şey yapmadılar?

Evet. Daha önce söylediğim gibi iyi ki Türkiye var. Elbette Türkiye'nin gücünün yükselmesini dengelemek isteyen bazı aktörler, Kıbrıs'ta çözümsüzlüğü besleyen bir tavır sergiliyorlar.

Peki bu süreçte Türkiye, Kıbrıs Türk yönetiminin hiç mi hatası olmadı?

Gambari süreci dikkat çekicidir. Türk tarafı, 2004 Annan Planı'na 'evet' demiş olmasına, Rumlar da 'hayır' diyen taraf olmalarına rağmen ne yazık ki durum Rumların istedikleri yönde gelişmiştir. Sayın Talat'ın müzakereleri yeniden başlatırken izlediği bu tutum akademik çevrelerce de sorgulanmıştır.




12 yıl önce