İlk tanışmamız 2002 yılında oldu. Ben ona gidip Ermeni toplumunun kendi içindeki kurumlarında paneller yapmak istediğimi söyledim. Beraberce bu panelleri organize ettik. Bana "Aferin bak bizim gençler güzel işler yapıyorlar" demişti. Ölümünden 1 ay önce ise benim Agos'ta yazmamı istemişti ama kısmet olmadı. Bugün yazmak kadar konuşmak isteyen Ermeni de zaten zor bulursunuz.
Çünkü 90 yıllık resmi ideolojinin baskısı var. Bu ideoloji bizi sadece fiziki olarak yok etmedi, halkın hafızasından da sildi. Belleklerde yokuz. Şeytanlaştırılmış bir Ermeni kimliğimiz var ve bu kimlikle mücadele etmek kolay değil! Üzerimize ölü toprağı serpilmişti ki Hrant abi ile her şey değişti.
2001 yılında MGK raporunun bir bölümünde misyonerlik ve azınlıklar 'iç tehdit' olarak nitelendirilmişti. Hrant Dink'in Sabiha Gökçen'in Ermeni olduğu haberini yapmasıyla bu rapor kesişti ve Dink'in linç süreci o zaman ayyuka çıktı. Sonra Genelkurmay Ermeni olmayı bir hakaret addederek 'manevi şahsiyetlerimize hakaret etmenin bir anlamı yoktur' şeklinde bir açıklama yaptı. Ve bu açıklaması darbeciler tarafından bir eylem planı olarak devam etti.
Dink'in en fazla ciddiye aldığı tehdit 'oğlunu öldüreceğiz ve Sakarya yolunda bir yere atacağız' demeleri olmuştu. Çünkü faili meçhullerin çok yoğun olduğu dönemlerde belli bir kadroyu içeren bir tehdit bu.
Faili meçhul cinayetleri gerçekleştiren Veli Küçük'ün başı çektiği, bir sürü insanın öldürüldüğü bir dönemden bahsediyoruz. Hrant Dink'e 'ölüm üçgeni' denilen yerle ilgili "Biz senin de peşindeyiz" diye bir mesaj verilmişti. Dink'in yazısında bahsettiği derin güç de sanırım buydu. Ergenekonculardı.
Ergenekon'un Kafes Eylem Planı'nda sansasyonel suikastlar bölümü vardır. Burada Hrant Dink'in adı geçer. Bu eylemle Ergenekoncular "Türkiye'de öylesine bir İslami yükseliş var ki, hükümet kendisinden olmayanlara, Hıristiyanlara yaşam hakkı tanımaz hale geldi" imajı vermeyi hedeflemişti.
Santoro Cinayeti, Antalya-İzmir'de papazların dövülmesi, azınlıkların kurumlarına, gazetelerine gönderilen tehdit mektupları bunlardan birkaçı. Bu mektuplar da Türkiye'den gitmemizi salık veren mektuplardı. Zaten Kafes Planı'na, 'Hrant Dink Operasyonu' da deniliyordu. Dink cinayetinde örgüt var ama kolları nereye kadar uzanıyor, bunu tespit etmek lazım! Ergenekon terör örgütünde Dink'i öldürenlerin gelip teslim olmasını beklemiyorum ama bunu ortaya çıkaracak mekanizmaların doğru bir şekilde çalışmasını istiyorum. Kemal Kerinçsiz'i Veli Küçük'ü, Sevgi Erenerol'u bu konuda sorguya çekse ya savcılarımız! Eldeki 15-16 çocuktan başka kimseye neden Dink cinayeti sorulmuyor?
Amaç darbe planının gerçekleşmesiydi. Gittiği zaman gittiği yerde öldürülmesi bu işin uzmanı olan örgütler tarafından mutlaka tekrar hesaba çekilirdi ama herkesin söylediği şey şu ki gitse çok daha iyi olurdu. Yaşama şansı artardı. Bizim Dink'in ölümünün yaklaştığı konusunda uyanamadığımız önemli bir nokta daha var. Hükümete karşı gerçekleştirilen Danıştay saldırısı da bildiğiniz gibi bu eylemlerden bir tanesiydi. Dink cinayetinden önceydi. Alparslan Arslan'ın ifadelerini daha iyi okuyabilirdik. Cinayetin çok yaklaştığı ve Dink cinayeti için tetikçilerin arandığı bilgisine ulaşabilirdik. Bu gözden kaçan önemli bir olay. Ben Dink'e gelen tehditlerdeki sembol ismin Veli Küçük olduğunu düşünüyorum.
Dink'in duruşmalarına gelen, Talat Paşa Komisyonu ile Ermeni düşmanlığını körükleyen ekibin başıydı. Ve o dönemlerde en fazla göz önünde olan ve korkulması gereken kişiler de bunlardı. Devleti burada göreve çağırıyorum. Devlet isterse yapar. Bu isimlerle lütfen konuşun!
Genç kuşak bugün daha iyisini yapana kadar Hrant'ın söylediklerini tekrar edecek. Çünkü Hrant algımızı değiştirdi, toplumla temasımızı arttırdı, onlara dokunabilme yöntemimizi geliştirdi. Şimdi onun izinden giden Ermeniler çok sayıda olmasa bile var. Hrant tek kişiydi şimdi onun sayesinde bu sayı belki 15 oldu.
Yargıtay'ın bozacağı mahkeme kararı genişletilme ihtimalinin kalmadığı, 3-5 tane gencin üzerinden usulen bozulacak bir karardan ibaret olacaktır. Yargıtay en büyük umudumuz değil! O yüzden Yargıtay'daki beklentimiz bize yeni hedef olarak gösterilmesin. Hrant Dink davasındaki esas gelişme hükümet yetkililerinin aksiyon alması ile ancak söz konusu olabilir.