|

Fırat''ın doğusundaki Ergenekon PKK''dır

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi''nden Prof. Dr. Mazhar Bağlı, BDP''nin Ergenekon davasına ilgisizliğinin şaşırtıcı ve düşündürücü olduğunu söyledi. Prof. Bağlı; ''Fırat''ın Doğusu''ndaki Ergenekon, örgütün bizzat kendisidir. Bundan dolayı da BDP bu dava ile arasına hep bir mesafe koymuştur.'' dedi.

Murat Aksoy
00:00 - 12/08/2013 Pazartesi
Güncelleme: 22:21 - 11/08/2013 Pazar
Yeni Şafak
Fırat''ın doğusundaki Ergenekon PKK''dır
Fırat''ın doğusundaki Ergenekon PKK''dır
Geçen hafta sonuçlanan Ergenekon Davası''nda en çok ceza alan isimler arasında Veli Küçük ve Arif Doğan var. Bu isimlerin ortak özelliği ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi''ndeki faaliyetleri ile Kürt işadamlarının ortadan kaldırılması ile anılmaları. Ergenekon Davası''nda eksikliklerden bahsedilirken ''Fırat''ın Doğu''su'' da bunun arasında yer alıyor. Gerçekten davada Fırat''ın Doğusu''na gidilmedi mi, gidilmediyse neden? BDP Ergenekon Davası''nı destekledi mi?

Bu soruları, Suriye''deki gelişmeleri ve süreci Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı''ya sorduk.

Çözüm süreci ve Suriye''ye gelmeden önce Ergenekon davasını konuşalım. Kararlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kürt meselesinin bu hale gelmiş olmasına neden olan en önemli faktörlerden birisi insanların kamu işleyişine ve hukukuna olan inançlarının yok edilmiş olması gelmektedir. Kim bu güveni yok etti? Kim faili meçhul cinayetler işledi? Kim köyleri boşalttı? Kim insanlara dışkı yedirdi? Kim gece yarısı masum insanları ''beyaz Toros''a'' bindirip kaybetti? Kim sorgudaki insanları asit kuyularına atarak yok etti? Kim cezaevlerinde sistematik işkenceler yaptı? 28 Şubat sürecini unuttuk mu? Haddini bilmez bir asker bozuntusunun Başbakan''a ettiği küfürleri unuttuk mu? İnsanların inancına hakaretin bir meziyet olduğu, askeri bürokrasinin toplum mühendisliğinde sınır tanımaz pervasızlığını unuttuk mu? Eğer Kürt sorunu bugüne kadar çözülmemişse bunda faili meçhullerin ve Ergenekon''un özel yeri vardır.

FIRAT''IN DOĞUSU YARGILANMADI
Tüm bunlar yargılandı mı?

Danıştay saldırısından sonra ölenlerin cenaze törenine giden hükümet yetkililerine yönelik linç girişimi daha gözümüzün önünde canlı değil mi? Bütün bunlardan sorumlu olan bir yapılanmanın ceza almış olması ancak vicdanlarımızı birazcık rahatlatabilir, yüreğimize su serpebilir. Ben bir hukukçu değilim, cezaların adil olup olmadığını bilmiyorum, ama bildiğim bir şey varsa o da şudur, eğer en başta oyunun kurallarını hep birlikte koyup ona göre davranmazsak asla bir düzen olmaz. Bundan sonra her kes bilecek ki cuntacılık bir suçtur ve cezalandırılır. Nokta.

BDP DAVAYA DESTEK VERMEDİ
Ergenekon''un Fırat''ın Doğusu''na gitmedi eleştirisine katılıyor musunuz?

Fırat''ın Batısı''nın tamamı çözüldü mü? Hayır sanmıyorum. Bitirilmek istenmediğinden dolayı değil, bitirmek isteyen iradenin yanlışlaştırılmasından dolayı bitirilemedi. Ama çok büyük bir mesafe alındı. En azından bana göre şu an eli kolu bağlıdır. Doğu''ya da Batı''ya da uzanabilmesine giden yol var olan diğer siyasi aktörlerin desteğinden geçiyor. Peki Doğu''da BDP, Batı''da CHP-MHP bu sürece destek verdi mi?

Verdi mi?

Hayır. Fırat''ın Doğusu''nu en çok BDP çevreleri dile getiriyorlar. Özellikle de kraldan çok kralcı olanlar. Peki bu süreç başladığında BDP resmi olarak ne açıklama yapmıştı hatırlıyor musunuz? Mıntıka temizliği, iktidar kendi karşıtlarını boğuyor demişlerdi. Bakın size bir şey söyleyeyim, Ergenekon''un Fırat''ın Doğusu''ndaki davalarından birisi Diyarbakır''da devam etmektedir. Cemil Temizöz Davası.

DEVLET ARTIK HALKIN DEVLETİ OLMUŞTUR
BDP bu davaya ilgi gösteriyor mu?

Birçok faili meçhulden sorumlu olduğu iddia edilmektedir. İstedikleri zaman Diyarbakır''ı savaş alanına çevirebilenlerin bu konuda bir açıklama yaptıklarına şahit oldunuz mu? Örgütün ''taş altı'' ettiği onbeş-yirmi bin kişinin katledilmesinden bahseden oldu mu? İtibar suikastlerini dile getirebilen var mı? Fırat''ın Doğusu''ndaki Ergenekon, örgütün bizzat kendisidir. Bundan dolayı da BDP bu dava ile arasına hep bir mesafe koymuştur. Dahası sivil iradenin ülkeye egemen olması da aslında işlerine gelmez. Her şeyden önce şiddete gerekçe gösterdikleri nedenlerden birisi ortadan kalkmış olacaktır.

Dava sonucu ortaya çıkan nedir?

Benim bu davadan anladığım şudur; Türkiye''de sivil siyasetin egemen olmasına giden yolda çok önemli bir adım atılmıştır. Toplumsal talepler ile kamu işleyişinin paralel bir çizgiye gelebilmesinin önü açılmıştır. Devlet, hayat standartlarımızın yükseltilmesini sağlayan bir yönetim mekanizması olma yoluna girmiştir. Kısaca devlet, ''resmi'' bir ideolojinin ajanı olmaktan kurtulmuştur.

KÜRTLERİN ÇOĞUNLUĞU SÜRECİ DESTEKLİYOR
Son 7 ayda ölüm yok, şiddet yok. Bölgede tepkiler ve değişimler nasıl?

Bakın terör ve şiddet tabii ki tüm Türkiye''yi etkilemekte ama esas bölgeyi boğmaktadır. Pekçok açıdan bölge bu sorundan etkilendi. İkili bir sıkıştırma ile karşı karşıyadır. Bir yandan devlet eli ile yürütülen hukuksuzluklar bir yandan da örgütün kurduğu baskı ve şiddet ortamı.

İnsanlar bu durumdun, bu kabusun bir an önce bitmesini istiyorlar. Gerçek anlamda bu sene bölgeye bahar geldi. İnsanlar bunu doya doya yaşadılar. Karabasanlar gibi şiddetin, terörün ve hukuksuzluğun tekrar üzerlerine çökmesinden endişeliler. Onun için duyarlı davranılmasını istiyorlar ve bekliyorlar.

Çözüm için tek ahatarımız var demokratikleşme
Gelelim çözüm sürecine, süreç sıkıntı da mı?

Çözüm sürecinin çok sıkıntısız devam edeceği, ya da ''istenirse bir günde biter'' ya da ''tek bir söz ile ya da adım ile her şey güllük gülistanlık olur'' propagandası örgüt ve bileşenlerinin, bu konuda yetkili ve meşru tek aktörün kendileri olmasını istedikleri için yürüttükleri bir operasyondur. Oysa hepimiz de biliyoruz ki bu coğrafyanın sosyolojisini, geleneksel dokusunu ve yapısını esas zehirleyen faktör şiddettir, terördür. Bunca zamandır zehirlenen bu dokuyu temizlemek sanıldığı kadar çok kolay ve erken olmayacaktır. Bakın bugün örgütün yürüttüğü terör faaliyetlerinden dolayı bölgede Kürtlerle akraba ve komşu olan kavimlerin hiç birisi artık onlara karşı dostça bir tutum içinde değildirler.

KAMU İŞLEYİŞİ DE DEMOKRATİKLEŞMEK ZORUNDA
Ne demek bu?

Araplarla araları iyi değil, Türklerle iyi değil, Farslarla araları iyi değil hatta Ermenilerle de tarihsel tecrübelerden dolayı da iyi değil. Buradan varmak istediğim konu şu, önümüzde doğası son derece tahrip edilmiş bir sosyolojik doku ile tutsak edilmiş bir zihinsel mekanizma var. Bunu doğal mecrasına akıtmak, iç dinamikleri ile dönüşmesine imkan tanımak kolay değildir. Zor ve sıkıntılı olacaktır.

Demokrasi paketinden söz ediliyor. Neler olacak o pakette çözüm konusunda?

Bakın size AK Parti ile ilgili ilginç bir stratejiden bahsedeyim, herhangi bir sorunla karşılaşıldığında o sorunu aşmak için demokratikleşme adımları atar. Bu neredeyse bugüne kadar hiç değişmedi. Şu an iki temel sorun alanı ile ilgili çalışmalar yürütülmektedir. Birisi malum Kürt meselesi ile bağlantılı olan terörün sorunun çözümü diğeri de kamu işleyişinin demokratikleşmesi ve adil olması. Bu iki konunun da doğrudan ilgili olduğu alan ise hukuktur.

CEMEVİNİ DE ANADİLİ DE ÇÖZMEK İSTİYORUZ
Yani anayasa mı?

Anayasa yapılabilirse zaten pek çok sorunun çözümü için bir yol açılmış olacak ama olmadığı zaman da eli kolu bağlı oturup beklenmeyecek. Ruhban okulunun açılmasından, cemevleri ile ilgili düzenlemelere, kamu hizmetinin her vatandaşa eşit ve aynı zamanda anadilinde sunulmasına kadar pek çok alanda düzenlemeler içeren bir çalışma yürütülmektedir. Ki bu düzenlemelerin pek çoğu kamuoyunca da paylaşıldı ama esas dikkat çekmek istediğim konu şudur, yapılacak olan düzenlemeler ile devletin vatandaşlarına herhangi bir etnisite, inanç ya da ideoloji üzerinden bakmasına son verilecektir. Ki zaten Kürt meselesi de esas olarak bir resmi ideoloji ve devlet ilişkisi açmazının yansımasıdır.

PKK daima egemenlik alanı peşinde oldu
Suriye''de gelişmler süreci etkiler mi?

Her şeyden önce şu gerçeği görmek gerekiyor, PKK uzun süreden beri bölgede şiddet üzerinden var olan bir örgüttür. Doğal olarak bölgede pekçok aktörle şu ya da bu şekilde bir ilişki içinde olmuştur ve olacaktır. Keza bence bu ilişkide olduğu sadece bölgesel aktörler de değildir. Pekçok başka uluslararası aktörle de ilişkisi olduğu biliniyor. Ve eğer siz bu sorunu çözecekseniz doğal olarak tüm bu aktörleri dikkate almak, hatta gerekirse görüşmeler yaparak yapabilirsiniz.

Tüm taraflarla...

Kürt meselesi ile şu ya da bu şekilde ilişkili olan bir terör sorununun bölgesel bir sorun olduğu gerçeğini dikkate almayan bir yaklaşım hem sorunu analiz etmekten uzak olur hem de çözmekten.

Peki PYD Suriye''de özerk bir bölge peşinde mi?

PKK ve uzantılarının tamamının şu ya da bu şekilde mutlaka bir ''egemenlik alanı'' oluşturmak istedikleri çok açıktır. Ancak bu konuda bence en önemli açmaz, ne bölgesel güçlerin buna karşı koymasıdır ne de uluslar arası dengelerdir. Ne enerji koridorlarının güvenliğidir ne de örgüte güvenilmemesidir. Suriye''de bir alan istedikleri muhakkak ama bu istekleri bu yapı ile mümkün değildir.

Uluslararası Kürt Konferansı çözüm sürecini etkiler mi?

Malum bu konferans çok uzun süreden beri üzerinde çalışılan ve asıl amacı da Kürtlerin yaşadıkları ülkelerde ki mücadelelerinin demokratik ve sivil siyaset ile yapılması için bir milat belirlemektir. Ki her seferinde örgüt işin içine çomak sokuyor, silahı bırakmayacağını deklere edip bu konferansın yapılmasını bloke ediyordu. Sanıyorum artık şiddetin, terörün ve silahın olmadığı bir coğrafya isteği herkesin arzusu haline gelmiştir.

Yeni Türkiye''den rahatsızlar
BDP ve bölgedeki Kürtler bu sürece katkı veriyor mu?

Benim temel tezim şudur; BDP-PKK çizgisi hem kamu otoritesinin gücü hem de toplumsal baskı olmadan asla çözüme yanaşmaz, razı olmaz. Bunun dışında her ne yapılırsa yapılsın rızaları tahsil edilmeyecektir. Hükümetin bu ikisini birlikte yürütme politikası sonuç verdi. Zaten bundan dolayıdır ki örgüt en çok bu iradeyi ortaya koyan sayın başbakana yönelik kindarlık kusmaktadır her yerde.

Cemil Bayık 1 Eylül tarihini verdi. Ne anlama geliyor bu?

Açıkçası ben örgütte liderin, yani Abdullah Öcalan dışındakilerin açıklamalarının dikkate alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu tip örgütsel yapılanmalarda sadece ''bir'' numara vardır ve diğerleri numarasız, yani etkisizdirler. Bunun için bu tür beyanatlar üzerinden bir fikir yürütmeyi sağlıklı bulmam. Kısaca bir yanda siyasi aktörlerin çözüm için yürüttükleri bir çaba öte yandan sorunu derinleştirmek için yürütülen özel operasyonların egemen olduğu ve çarpıştığı bir ülke değildir artık Türkiye. Siyasi irade de devlet aklı da devletin kurumları da toplum da aynı yöne bakmakta ve yürümektedir. Bu dinamiklerin hepsi de sorunun çözümünü istiyorlar. Yeni Türkiye bu. Ama zor bir dönemdeyiz. Bunu Gezi olaylarında gördük.

Nasıl yani?

Gerek çözüm süreci, gerek ülkenin enerji ve alt yapı alanlarında gerçekleştirdiği hamleler muhtemelen birilerinin rahatını bozmaktadır.

Kimlerin?

Birincisi bence Türkiye''yi Suriye konusunda uluslararası alanda var olan sürecin içinden çıkarmak istiyorlar. Bence de bugüne kadar Türkiye ile belli bir yapı içinde, yani çatışma durumu içinde ilişki kuranların bu yeni forma ayak uydurmak yerine Türkiye''yi eski haline getirmek istemektedirler. Bir diğeri de bu olaylar üzerinden sivil siyasetin ve iktidarın terbiye edilmeye çalışılması var ki bu konu çok da yabancısı olduğumuz durum değildir.

Yani hedef Türkiye''yi bir kaos ortamına sürükleyerek zayıflatmak mı?

Şunu bilmemiz gerekir ki Türkiye ile belli bir yapı üzerinden diplomatik ve siyasi bir ilişki kurmuş olan tüm aktörler ülkenin yeni statüsüne uyum sağlamak yerine Türkiye''nin durumunu çatışma dönemi gibi olmasını isteyeceklerini tahmin etmek zor değildir.


11 yıl önce