|

Gezi devrime veda ağıtıdır

Gezi Parkı olayları sırasında Türkiye''ye ''direniş için direniş'' kavramının ithal edildiğini söyleyen Prof. Dr. Hüsamettin Arslan, ''Gezi dediğiniz hadise ''devrim'' umudunu kaybetmiş ''sosyalistlerin'' yaktığı bir ağıttır. Bir ''devrim''e veda'' çığlığıdır; küresel kapitalizmin tescilidir; küresel kapitalizme hoşgeldin çığlığıdır'' dedi.

Ayşe Böhürler
00:00 - 28/03/2014 Cuma
Güncelleme: 22:33 - 27/03/2014 Perşembe
Yeni Şafak
Gezi devrime veda ağıtıdır
Gezi devrime veda ağıtıdır
Amin Maoluf ''Kimlik insanın zamanın içindeki incelişinde onu dünyaya bağlayan bir ayna'' der. Türkiye gergin seçim ortamlarından birisini yaşarken bu kimlik aynası bize ne gösteriyor? Muhalefeti oluşturan grupların kendi kimliklerine rağmen yaptıkları ittifaklar ilginç bir tablo ortaya çıkartırken; ''Tayyip Erdoğan nefretinde'', Hüsamettin Arslan''ın deyimiyle ''idefix''inde birleşmiş muhalefet kitlesi gerçekte hangi kimlikleri barındırıyor. Maskelerin ardındaki kimlikler neyi temsil ediyor? Bu soruları bir sosyoloji profesörünün değerlendirmesinin önemli olduğuna inanıyorum. Prof. Dr. Hüsamettin Arslan Türkiye''de kimlik meseleleri üzerinde çalışan bir sosyolog. Ordu doğumlu ancak liseyi Tunceli''de yatılı okumuş. Kürt meselesi, muhafazakârlık, imtiyazlı sınıflar, İslamcı kesim... çalışma alanına giriyor. 70 yıl demokrasisiz yönetilen bu ülkede artık devletin yeni bir resmi ideoloji geliştirmesi gerektiğine inanıyor. İktidar-Cemaat kavgasının İslamcılar''ın devlet üzerine düşünmesini sağladığını söylüyor. Bu röportajda Arslan ile muhafazakârlık-laiklik üst başlığının kazandığı yeni anlamları, Gezi olaylarını, Cemaatleri ve İslamcılığı konuştuk. CHP bu toplum için ne ifade eder? Liberal elitler neden liberalizmin anlamını unutup liboş oldular? Kavgada kim nerede duruyor? İşte cevaplar; okumaya buyrun...
Gezi olaylarının ardından 17 Aralık ile birlikte Türkiye''de siyaset başka bir viraja girdi. Cemaat gibi siyaset dışı aktörler siyaseti ağır biçimde etkilemeye başladı. Geçmişin tüm ideolojik tartışmaları güncellenmiş hali ile gündeme sokuldu. ''Laiklik elden gidiyor'' söyleminin yerini ''Devlet elden gidiyor'' aldı. Uyuyan tüm örgüt hücreleri canlandırıldı. Bu olanlara tabandan gelen hangi dinamiklerin sebep olduğunu düşünüyorsunuz? Ya da olanlarda tabanın etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

''Laiklik elden gidiyor'' kuyruklu politik bir yalandı zaten. Bunu da en iyi bu sloganı atanlar biliyorlardı. Bu sloganları atanlar devletin sahipleriydiler; her açıdan sübvanse ettikleri güçlü bir medyaları vardı. Bu sloganı atanlar devletin sahipleri ve memleketin efendileriydi. Devlet bütün kurumlarıyla ellerindeydi. Türkiye''de devlet her şeydir, her yerdedir ve soldan ya da sağdan başka her ne yapılırsa yapılsın devlete bir ''zeyl'' bir ''ek'' olmak durumundadır. Şu hale bakın: CHP devleti elinden kaçırmamak için ne yaptı ve yapamadı gördük; sağ, devletin gerçek sahibinin kendisi olduğuna ve devleti kendisinin yönetmesi gerektiğine inanıyor. Evet. Radikal sosyalistler de devlet olmak istiyorlar, radikal Kürtler de devlet olmak istiyorlar; Gülen cemaati devlet olmak istiyor; hatta LGBT dernekleri bile devlet olmak istiyor. Devlete karşı çıkanların, sokakları terörize edenlerin de yegâne hedefleri devlet. Bu sahnede bir tek halk yok.

KÜRESEL KAPİTALİZME HOŞGELDİN ÇIĞLIĞI
Gezi olaylarını da öyle mi görüyorsunuz?

Gezi dediğiniz hadise 1989 Berlin Duvarı''nın yıkılışından ve Çin''de ''kapitalistik sosyalizmin'' sahneye çıkışından sonra ''devrim'' umudunu kaybetmiş ''sosyalistlerin'' yaktığı bir ağıttır. Bir ''devrim''e veda'' çığlığıdır; küresel kapitalizmin tescilidir; küresel kapitalizme hoşgeldin çığlığıdır.

Bu ağabeyler için geçerli olabilir ancak ''diren'' sloganı atan gençlerdi.

Gezi olaylarını planlayan kıdemli sosyalist ağabeyler devrim yapamayacaklarını çok iyi biliyorlardı; batılı sosyalist ağabeylerinden yeni bir kavram ithal ettiler: ''Direniş, sürekli direniş; hatta direniş için direniş.'' Şeytan kendisine uygun bir iletişim aracını seçmek zorunda kalsaydı dijital teknolojiyi, interneti tercih ederdi. Geziciler de bu teknolojiyi kullandılar. Onlar küresel dijital teknolojiyi kullandılar ve örgütlendiler, Taksim''e çıktılar. Her mesaj küresel dijital medya patronlarının cebine atılmış bir sikke, bir cent, bir dolardı. Yaşasın küresel şirketler! Yaşasın You Tube, yaşasın Google, yaşasın Mac!

Bu siyasi bagajın etkisinde olmayan kişiler de oradaydı.

Direniş için direniş negatif nihilizmdir; Gezi Parkı''nın ''masum'' politik holiganlarını, şeytanların cirit attığı bir dünyada tam da ''masum'' kalabilmeleri dolayısıyla suçlayabiliriz. Madem ''masum''dun politik sokak çatışmalarında ne işin var! Polis ve radikal sol örgütler kaba şiddete başvurdu, sözüm ona masumlar sembolik şiddete başvurdular: ''Üçüncü köprünün adını Emine Erdoğan koyalım, üzerinden........''; ''Zulüm aslında 1453''te başladı'' vb. Kaba şiddet bedenimizi kanatır; sembolik şiddet kalbimizi, içimizi kanatır; sembolik şiddet muhataplarının içine bir burgu sokmak ve onu biteviye çevirmektir. Cellâtlar kurbanları için gözyaşı dökmezler, dökemezler. Türkiye''deki politik gündem değişmelerinin aktörleri belli; sizin deyiminizle ''tabandan gelen dinamikler.'' Her zamanki gibi ordu; muhafazakâr tabanıyla Ak Parti; Gülen Hareketi; otantik tarikatler (Nakşiler, Kadiriler ve diğerleri); Ali''siz Aleviler/putperest Aleviler; putperest Kürtler. Ve elbette onların talepleri.

''Tabandan gelen dinamikler'' niye direniyorlar?

1838''den beri Türkiye''nin tarihinde muhafazakârlar ilk kez iktidar ve muktedir oluyorlar; ilk kez devletin kendilerinin olduğunu düşünmeye başladılar; Alevilerin çocukları okudular, kentlere geldiler, Ali''siz Aleviler oldular, Gezi olaylarının omurgası oldular. Elveda Hz. Hüseyin; yaşasın direniş! Elveda Kerbela! Elveda Kâbe olarak insanoğlu! MHP''liler ve Ülkücüler artık piercing takıyorlar! Piercing takıyor ve CHP safında yer alıyorlar. Cumhuriyet tarihi boyunca CHP kanalıyla zengin olmuş kapitalistler ve patronu oldukları medya ve bu medyada çalışan gazeteciler ve diğer entelektüeller. ''Bana patronunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.'' Dinden nefret kimliklerinin vazgeçilemez bir parçası. Gezi Parkı''nda ve her yerdeler; liberal elitler liberalizmin erdemlerini unuttular ve ''liboş'' oldular; Gezi''nin sembolik cellâtlarına ve masonlara dudak ısırtacak bir örgütlenme tarzına sahip Gülen Hareketi''ni destekliyorlar. Gülen hareketi örgüt yapısıyla masoniktir; mason değildir; masoniktir.

Muhafazakar bir hayalet kol geziyor
Bu tespitlerinize itiraz eden çok olacaktır. Başta milliyetçiler ya da tam tersi radikal solcular…

Görünüştekinin aksine aslında THKP-C militanı CHP''lidir; piercing''li ülkücü CHPlidir; Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan, Ufuk Uras, Mümtaz''er Türköne CHP''lidir. Türkiye''de CHP''li sosyalistler, CHP''li Kürtçüler, CHP''li TÜSİAD''lı kapitalistler, CHP''li MHP''liler, çoğaltabilirsiniz, vardır. Gerisi boştur. Bu tarihsel pratiğimizin kaçınılmaz sonucu olan bir sosyal fenomendir. Türkiye''nin Kürtçülerini Kürtçü yapan şey CHP''lilikleridir; BDP Kürt CHP''dir. DİSK CHP''lidir; İnsan Hakları Derneği CHP''lidir. Bu tarihsel sosyal olgudan kaçılamaz.

ERDOĞAN ONLAR İÇİN BİR FETİŞ

Muhafazakârlar iktidar oldular; şimdi çocukları geliyor; varoşlardan, periferiden, çeperden geliyorlar. Geliyorlar! Rahatsızlık veren temel fenomen bu; üniversitelere, devlet kurumlarına geliyorlar; Türkiye''nin ekonomik statülerine geliyorlar. Türkiye''de, Marx''ın ünlü metaforunu kullanmak gerekirse, muhafazakâr bir hayalet kol geziyor. CHP''lilik kategorisine yerleştirdiğim bütün gruplar, bütün elitler akşam AK Parti''yle yatıyorlar, sabah AK Parti ile uyanıyorlar; Tayyip Erdoğan artık onlar için bir idefiks, bir tabu, regatif bir totem ve bir fetiş! Bu fetiş CHP''liliğin alametifarikasına dönüştü. Memleket için tehlikeli olan şey, CHP''liliğin mevcudiyeti değil, zihin melekelerini dumura uğratan Tayyip Erdoğan hayaletidir. Artık düşünemiyorlar, sadece direniyorlar. Direniş için direniş.

CHP''li olmadan solcu-milliyetçi olamazsınız
Halkın içinden çıkmış bir iktidar ile halkın arasındaki sorunlar nerede başlıyor? Muhalefet nasıl bir kimlik görüntüsü veriyor?

Toplumun bazı kesimleri muhafazakârların hem iktidar hem de muktedir olmasını hazmedemiyorlar. Her şeye rağmen acaba neden hala Türkiye halkının ezici çoğunluğu AK Parti''yi destekliyor? Neden? Yüzeyde ideolojik izlenimi bıraksa bile, bu bir iktidar ve statü mücadelesi! Egemen güçler ve onların borazanlığını üstlenmiş elitler, ayaklarının altındaki toprağın kaydığını düşünüyorlar. Bunu tescil eden slogan ''Devlet elden gidiyor.'' Daha net ifadesiyle devlet ''elimizden'' gidiyor. AK Parti''ye muhalefet eden politik gruplara bakın; adları farklı bile olsa, derinlerde hepsi CHP''li. Bu kaçamayacağımız bir hakikat ve olgu. Neden? Çünkü CHP''lilik bir politik tavır alışın adı değil sadece; CHP''lilik bir dindir; seküler bir dindir; bu seküler dine ''ideokrasi'' de diyebilirsiniz; tipik CHP''liye ''Nuh'' dedirtebilirsiniz, ama ''peygamber'' dedirtemezsiniz. Bu tavır da dogma zirvesindedir. CHP''lilik seküler bir dindir; çünkü dinin radikal reddi din olmak durumundadır ve bu tavır dindar CHP''lilere bile sirayet etmiştir; CHP''lilik bir arke, bir genetik koddur ve bu anlamda solculuktan, milliyetçilikten, liberallikten daha derinlerde bir fenomendir; CHP''li olmadan solcu, milliyetçi vb. olamazsınız.

AK Parti halkı en iyi anlayan hükümet
Halk ve devlet ya da hükümet arasında iletişim sorunları var mı? Toplumu ya da gençleri anlamayan bir hükümet görüyor musunuz?

1826''dan beri halkı en iyi anlayan hükümet AK Parti Hükümetidir. İkincisi, sorunumuzun iletişim sorunu olduğunu sanmıyorum. Tam tersine. Aşırı iletişimden muzdaribiz. Aşırı iletişim ''iletişimsizlik'' olabilir. Tarihsel açıdan bakıldığında, bence 1826 Takvim-i Vekayi''den beri Türkiye''nin tarihinde halkı en iyi anlayan hükümet AK Parti hükümetidir. Temsil kapasitesi bunu kaçınılmaz kılıyor.

YARIN: MUHAFAZAKÂRLIK CHP''NİN CUMHURİYETİ''NE TEPKİDİR
10 yıl önce