''Laiklik elden gidiyor'' kuyruklu politik bir yalandı zaten. Bunu da en iyi bu sloganı atanlar biliyorlardı. Bu sloganları atanlar devletin sahipleriydiler; her açıdan sübvanse ettikleri güçlü bir medyaları vardı. Bu sloganı atanlar devletin sahipleri ve memleketin efendileriydi. Devlet bütün kurumlarıyla ellerindeydi. Türkiye''de devlet her şeydir, her yerdedir ve soldan ya da sağdan başka her ne yapılırsa yapılsın devlete bir ''zeyl'' bir ''ek'' olmak durumundadır. Şu hale bakın: CHP devleti elinden kaçırmamak için ne yaptı ve yapamadı gördük; sağ, devletin gerçek sahibinin kendisi olduğuna ve devleti kendisinin yönetmesi gerektiğine inanıyor. Evet. Radikal sosyalistler de devlet olmak istiyorlar, radikal Kürtler de devlet olmak istiyorlar; Gülen cemaati devlet olmak istiyor; hatta LGBT dernekleri bile devlet olmak istiyor. Devlete karşı çıkanların, sokakları terörize edenlerin de yegâne hedefleri devlet. Bu sahnede bir tek halk yok.
Gezi dediğiniz hadise 1989 Berlin Duvarı''nın yıkılışından ve Çin''de ''kapitalistik sosyalizmin'' sahneye çıkışından sonra ''devrim'' umudunu kaybetmiş ''sosyalistlerin'' yaktığı bir ağıttır. Bir ''devrim''e veda'' çığlığıdır; küresel kapitalizmin tescilidir; küresel kapitalizme hoşgeldin çığlığıdır.
Gezi olaylarını planlayan kıdemli sosyalist ağabeyler devrim yapamayacaklarını çok iyi biliyorlardı; batılı sosyalist ağabeylerinden yeni bir kavram ithal ettiler: ''Direniş, sürekli direniş; hatta direniş için direniş.'' Şeytan kendisine uygun bir iletişim aracını seçmek zorunda kalsaydı dijital teknolojiyi, interneti tercih ederdi. Geziciler de bu teknolojiyi kullandılar. Onlar küresel dijital teknolojiyi kullandılar ve örgütlendiler, Taksim''e çıktılar. Her mesaj küresel dijital medya patronlarının cebine atılmış bir sikke, bir cent, bir dolardı. Yaşasın küresel şirketler! Yaşasın You Tube, yaşasın Google, yaşasın Mac!
Direniş için direniş negatif nihilizmdir; Gezi Parkı''nın ''masum'' politik holiganlarını, şeytanların cirit attığı bir dünyada tam da ''masum'' kalabilmeleri dolayısıyla suçlayabiliriz. Madem ''masum''dun politik sokak çatışmalarında ne işin var! Polis ve radikal sol örgütler kaba şiddete başvurdu, sözüm ona masumlar sembolik şiddete başvurdular: ''Üçüncü köprünün adını Emine Erdoğan koyalım, üzerinden........''; ''Zulüm aslında 1453''te başladı'' vb. Kaba şiddet bedenimizi kanatır; sembolik şiddet kalbimizi, içimizi kanatır; sembolik şiddet muhataplarının içine bir burgu sokmak ve onu biteviye çevirmektir. Cellâtlar kurbanları için gözyaşı dökmezler, dökemezler. Türkiye''deki politik gündem değişmelerinin aktörleri belli; sizin deyiminizle ''tabandan gelen dinamikler.'' Her zamanki gibi ordu; muhafazakâr tabanıyla Ak Parti; Gülen Hareketi; otantik tarikatler (Nakşiler, Kadiriler ve diğerleri); Ali''siz Aleviler/putperest Aleviler; putperest Kürtler. Ve elbette onların talepleri.
1838''den beri Türkiye''nin tarihinde muhafazakârlar ilk kez iktidar ve muktedir oluyorlar; ilk kez devletin kendilerinin olduğunu düşünmeye başladılar; Alevilerin çocukları okudular, kentlere geldiler, Ali''siz Aleviler oldular, Gezi olaylarının omurgası oldular. Elveda Hz. Hüseyin; yaşasın direniş! Elveda Kerbela! Elveda Kâbe olarak insanoğlu! MHP''liler ve Ülkücüler artık piercing takıyorlar! Piercing takıyor ve CHP safında yer alıyorlar. Cumhuriyet tarihi boyunca CHP kanalıyla zengin olmuş kapitalistler ve patronu oldukları medya ve bu medyada çalışan gazeteciler ve diğer entelektüeller. ''Bana patronunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.'' Dinden nefret kimliklerinin vazgeçilemez bir parçası. Gezi Parkı''nda ve her yerdeler; liberal elitler liberalizmin erdemlerini unuttular ve ''liboş'' oldular; Gezi''nin sembolik cellâtlarına ve masonlara dudak ısırtacak bir örgütlenme tarzına sahip Gülen Hareketi''ni destekliyorlar. Gülen hareketi örgüt yapısıyla masoniktir; mason değildir; masoniktir.
Görünüştekinin aksine aslında THKP-C militanı CHP''lidir; piercing''li ülkücü CHPlidir; Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan, Ufuk Uras, Mümtaz''er Türköne CHP''lidir. Türkiye''de CHP''li sosyalistler, CHP''li Kürtçüler, CHP''li TÜSİAD''lı kapitalistler, CHP''li MHP''liler, çoğaltabilirsiniz, vardır. Gerisi boştur. Bu tarihsel pratiğimizin kaçınılmaz sonucu olan bir sosyal fenomendir. Türkiye''nin Kürtçülerini Kürtçü yapan şey CHP''lilikleridir; BDP Kürt CHP''dir. DİSK CHP''lidir; İnsan Hakları Derneği CHP''lidir. Bu tarihsel sosyal olgudan kaçılamaz.
Muhafazakârlar iktidar oldular; şimdi çocukları geliyor; varoşlardan, periferiden, çeperden geliyorlar. Geliyorlar! Rahatsızlık veren temel fenomen bu; üniversitelere, devlet kurumlarına geliyorlar; Türkiye''nin ekonomik statülerine geliyorlar. Türkiye''de, Marx''ın ünlü metaforunu kullanmak gerekirse, muhafazakâr bir hayalet kol geziyor. CHP''lilik kategorisine yerleştirdiğim bütün gruplar, bütün elitler akşam AK Parti''yle yatıyorlar, sabah AK Parti ile uyanıyorlar; Tayyip Erdoğan artık onlar için bir idefiks, bir tabu, regatif bir totem ve bir fetiş! Bu fetiş CHP''liliğin alametifarikasına dönüştü. Memleket için tehlikeli olan şey, CHP''liliğin mevcudiyeti değil, zihin melekelerini dumura uğratan Tayyip Erdoğan hayaletidir. Artık düşünemiyorlar, sadece direniyorlar. Direniş için direniş.
Toplumun bazı kesimleri muhafazakârların hem iktidar hem de muktedir olmasını hazmedemiyorlar. Her şeye rağmen acaba neden hala Türkiye halkının ezici çoğunluğu AK Parti''yi destekliyor? Neden? Yüzeyde ideolojik izlenimi bıraksa bile, bu bir iktidar ve statü mücadelesi! Egemen güçler ve onların borazanlığını üstlenmiş elitler, ayaklarının altındaki toprağın kaydığını düşünüyorlar. Bunu tescil eden slogan ''Devlet elden gidiyor.'' Daha net ifadesiyle devlet ''elimizden'' gidiyor. AK Parti''ye muhalefet eden politik gruplara bakın; adları farklı bile olsa, derinlerde hepsi CHP''li. Bu kaçamayacağımız bir hakikat ve olgu. Neden? Çünkü CHP''lilik bir politik tavır alışın adı değil sadece; CHP''lilik bir dindir; seküler bir dindir; bu seküler dine ''ideokrasi'' de diyebilirsiniz; tipik CHP''liye ''Nuh'' dedirtebilirsiniz, ama ''peygamber'' dedirtemezsiniz. Bu tavır da dogma zirvesindedir. CHP''lilik seküler bir dindir; çünkü dinin radikal reddi din olmak durumundadır ve bu tavır dindar CHP''lilere bile sirayet etmiştir; CHP''lilik bir arke, bir genetik koddur ve bu anlamda solculuktan, milliyetçilikten, liberallikten daha derinlerde bir fenomendir; CHP''li olmadan solcu, milliyetçi vb. olamazsınız.
1826''dan beri halkı en iyi anlayan hükümet AK Parti Hükümetidir. İkincisi, sorunumuzun iletişim sorunu olduğunu sanmıyorum. Tam tersine. Aşırı iletişimden muzdaribiz. Aşırı iletişim ''iletişimsizlik'' olabilir. Tarihsel açıdan bakıldığında, bence 1826 Takvim-i Vekayi''den beri Türkiye''nin tarihinde halkı en iyi anlayan hükümet AK Parti hükümetidir. Temsil kapasitesi bunu kaçınılmaz kılıyor.