AK Parti Konya milletvekili Av. Gülay Samancı ile Hac dönüşü Konya'da evinde görüştük. Hurma ve zemzem ikramının ardından Gülay Hanım'ın mihmandarlığında Hz. Mevlana'nın türbesini ziyaret ettik. Gülay Samancı, 'Başını neden örttü, Neden daha önce değil de şimdi,' sorularını tüm samimiyetiyle cevapladı. 28 Şubat döneminde öğrenciyken başını açmak durumunda kalan Samancı duygularını 'Sokağa başörtülü olarak ilk çıktığımda Allah'ım şükürler olsun dedim' diyerek ifade ediyor. İşte o söyleşi:
Malumunuz bu sene hacca gittim. O toprakları gördükten sonra niyetim daha da kesinlik kazandı. Ve başımı örttüm.
Benim hep gönlümde olan bir istekti başımı örtmek. Hacca gidince peygamberlerin ayak izlerinin olduğu topraklara vardığımda, Allah-u Teala'nın 'Benim dünyadaki evim' dediği Kabe'yi görünce geri döndüğümde başörtüsünü bırakmak, başımı örtmemek benim için zul olacaktı. Böylece başımı örtme kararını aldım.
Türkiye'deki ortama baktığımız zaman Allah'a şükürler olsun son 11 yıl içinde demokratikleşme bağlamında çok önemli adımlar atıldı. Bu adımlar sayesinde insanların hak ve özgürlükleri büyük bir güvence altında. Bu da beni daha cesaretlendiren bir durum oldu. Ayrıca 28 Şubat döneminde mağdur olanlardan birisi de bendim.
28 Şubat dönemi yaşanırken ben üniversite üçüncü sınıftaydım. Ve üniversitede okuyan bir başörtülü öğrenci olarak iki seçeneğiniz vardı. Ya okulu bırakacaktınız ya da bir şekilde yolunuza devam edecektiniz. Ve mecburen o aşamada açmak durumunda kaldım. Mesleğe başladıktan sonra da aynı şekilde çok ciddi bir biçimde kıskaca alındık. Adliyelere başörtülü biçimde girmemizin imkanı yoktu. Ama şimdi Allah'a şükürler olsun sadece mütedeyyin kesimin değil tüm inanç gruplarından insanların inançları ve yaşam tarzları artık garanti altında.
Ben de geçmişte o acıları yaşadığım için çok duygulanıyorum. Ama Allah bana tekrar başımı örtmeyi nasip ettiği için çok şükrediyorum. Başımı kapattım ancak başı açık-kapalı herkesle gönüldaş olmak isteriz.
Bizim için hiç ayrım söz konusu değil. Herkesin düşüncesine saygılıyız onlardan da bizim düşüncelerimize ve kararlarımıza saygılı olmalarını bekliyorum. Geçmişte Merve Kavakçı'nın meclise giremediğini hepimiz biliyoruz ve bir tabu inşallah böylece ortadan kalkmış olacak.
Hiçbir çekincem olmadı. Türkiye artık ileri demokrasi günlerini yaşıyor. Elbette bireysel tepkiler gelebilir, ana muhalefetten farklı şekilde düşünenler olabilir. Bu tepkilerini de çeşitli şekillerde ortaya koyabilirler. Ama bu sadece ve sadece kendilerini bağlar. Beni hiç ilgilendirmez, ben yoluma devam ederim.
Ben bir hukukçuyum ve bu konuda meclis iç tüzüğü çok nettir. İç tüzüğe bakıldığında kadınların kıyafeti ile ilgili 'tayyör' şartı vardır ve biz onu zaten giyiyoruz. Bizi engelleyecek bir mevzuat bulunmuyor.
Asla dönmem.
Tabi tabi, hacda görüştük. Üçümüzde aynı şekilde başımızı kapatmayı düşünüyorduk. Elbette bu ortak bir karar değil, herkesin kendi bireysel tercihi ama birbirimize yakın olduğumuz için konuşmalarımız oldu hacda.
Ne biz böyle bir şeyi kabul ederiz, ne de partimiz böyle bir şey yapar. Biz kimseye inat olsun diye ya da siyasi kaygılarla başımızı örtmeyiz örtmedik de. Biz bu kararı sadece Allah'ın emri olduğu için aldık. Bu konuda yapılan yorumlar bizim için bir şey ifade etmiyor ve bunlar detay.
Öyle huzurluydum ki ifade edemem. İçimde inanılmaz bir güven ve huzur vardı. İlk dediğim şey de 'Yarabbim sana şükürler olsun' demek oldu.
Benim başörtülerim vardı. O yüzden yeni bir alışveriş yapmadım şimdilik. Ama şu anda taktığım başörtüsü bana hediye olarak geldi.
İl teşkilatımızdan geldi.
Gelen tepkiler hep olumlu şekilde oldu. Temayül toplantısına katıldığımda beni başörtülü gördüğü için duygulananlar oldu.
Çok memnun oldular. Eşim her zaman destekçim olmuştur.
Daha önce de namaz kılarken gördüğü için yadırgamadı ve bir tepkisi olmadı. Ayrıca hac vazifesini yaparken oğlumu da götürmüştüm zannediyorum orada iyice benimsemiştir.
Birkaç tane milletvekili arkadaşımdan destek geldi.
Evet, bayan vekillerden geldi. Mesela Meral Akşener'le hacda karşılaştığımızda böyle bir diyaloğumuz geçti. Mecliste artık bu ortamın olduğunu ve bu kararıma sevineceğini ifade etmişti.
Onun desteğini aldık. İç tüzükle ilgili açıklama yapması bize en büyük destek oldu. Ayrıca almış olduğumuz kararda hep destek oldu. Ki zaten bizim yaptığımız olağanüstü bir şey değil. Yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede bu kararımız son derece normal. Meclis'e bir başörtülü vekilin girmesi haber bile olmamalı. Bu benim kişisel tercihimdir ve ben bu tercihi hayatıma yansıttım.
Demokratikleşme Paketi açıklandıktan sonra meclis muhabirleri başörtülü vekil meselesini sorduklarında 'bunun önünde iç tüzük bakımından engel yok' cevabını alınca beni aradılar. Böyle bir karar alıp-almayacağımı sordular. Ben de cevaben 'Hayır 1 Ekim'de başımı kapatmayacağım' dedim.
Şimdiye dek açıklık-kapalılık hiç gündemimde olmayan bir durumdu. Ancak 'hayır' cevabını vererek çok büyük bir vicdan azabı çekmeye başladım. Geceleri uyuyamaz oldum. Ve sonra Gülay Samancı'nın hacca giderken 'birlikte gidelim' demesi üzerine son anda bir gün içinde işlemlerimi bitirerek hacca gittim.
Hacca giderken sadece hacca gitme niyetindeydim. Oraya gidip örtünmek niyetim yoktu. Ancak oraya gidince o kadar mutlu oldum ki o saatten sonra kuş gibiydim. Yeni doğmuş bir bebeğin hali gibiydim. Başımı da orada örttüm ve bir daha da asla açmayacağım.
Biz o babanın evlatlarıyız, onun terbiyesinde yetiştik. Babam bize 'Namaz kılın, oruç tutun' derdi ama başımızı örtmemizi söylemedi. Çok istemesine rağmen bunu demedi. Biliyordum ki o bunu bize söylemese bile en büyük isteği buydu. O şimdi beni görüyor ve çok mutlu, bunu hissediyorum.
13 gün boyunca orada şuan ki giyim tarzımla dolaştım. Bu ibadetleri daha kolay biçimde yapmaya vesile oluyor. Bu kararı aldığımda kendimi çok özgür hissettim. Manen çok büyük bir yanı var ve bunun yanı sıra siyaseten de çok önemli bir karar ve dönüm noktası. Allah indinde çok büyük ecri olan bir eylem.
Çok mutlu ve huzurluyum.