Elbette! Çözüm her iki tarafın da ihtiyacı. Ortak açıklama metni hazırlanması üzerinde iki aydır sürdürülen çalışmalarda da ilerlemeler sağlandı. Her barış sürecinde iniş çıkışlar yaşanır. Kıbrıs bunun istisnası değil. Bazen iyi bazen ise iyi olmayan gelişmelere şahit olabiliriz ama genel gidiş daima kapsamlı çözüme doğru olacaktır.
Yok diyemeyiz. Önemli olan siyasi irade. Hedeflenen Kasım ayının ilk haftasında liderler seviyesinde müzakerelerin yeniden başlamasıydı. Maalesef bunu düne kadar sağlayamadık.
Evet.
Başarılı olacağına dair şans görüyorum. Şu anda müzakerelerin altı ana başlığının ikisinde (AB ve ekonomi) tamamına yakınında uzlaştılar. Üçüncüsü ki bence çözümün omurgasıdı yani güç paylaşımı ve yönetim başlığında çok önemli yakınlaşmalar vardır.
Dördüncü başlık mülkiyet, beşincisi toprak ve sonuncu başlık güvenlik ve garantiler. Mülkiyet konusunda kurduğumuz Mal Tazmin Komisyonu verimli çalışıyor ve çözüme katkı sunuyor. Toprak konusunda Türk tarafı Annan Planı''na evet diyerek bir kapsamlı çözüm için toprak tavizi vermeye razı olacağını gösterdi. Elbette Rumlar çözümü reddettikten sonra geçen 10 yıllık sürede yapılan yatırımlar düzenleme yüzdeliğini aşağıya çekmiştir. Kapsamlı çözüm geciktikçe bu oranın da giderek azalması kaçınılmaz bir durum olacaktır. Güvenlik ve garantörler konusu sadece Kıbrıs''taki her iki tarafı değil garantör ülkeleri de doğrudan ilgilendiren bir konudur. Diğer konular halledildikten sonra gelinecek nihai aşamada çok taraflı bir konferans ile bu konu ele alınacak ve Annan Planı''nda da öngörüldüğü gibi tüm tarafların katkısı ile 1960 garanti sistemi yeni oluşacak federal yapıya uyarlanacaktır. Bu aylarca müzakereyi gerektirecek bir konu değildir.
Ne yazık ki, hedeflenen siyasi irade kendisi tarafından ortaya konamadı. Ülkenin içinde olduğu ekonomik durum, Anastasiadis''in iradesini de sınırladı. Tabii hükümet ortağının ve çözüme karşı olan güçlerin rolünü de unutmamak lazım. Beklentimiz tabii ki daha hızlı yol almaktı. Olmadı.
AB''nin böyle bir iradeyi gösterebilmesi için ilk önce Türkiye''nin üyelik müzakere sürecinin önünü açması gerekiyor. Ne yazık ki bu irade Almanya ve Fransa''da oluşmadı. Burada AB açısından pragmatik bir durum var. AB Rumlara sahip çıkarak aslında Türkiye''nin üyelik sürecinin yolunu tıkamayı bilinçli biçimde tercih ediyor. Yani Almanya ve Fransa gibi ülkeler Türkiye''yi AB''den uzak tutmak için Rumları kullanıyor. O yüzden müzakerlerin sonuçsuz kalması onların işine geliyor. Almanya ve Fransa Türkiye''ye karşı politikalarını Rumlar üzerinden sürdürüyor.
Rumlar da onları kullanıyor. Bu yüzden biz Kıbrıslı Rumlara şunu söylüyoruz; Sizin çıkarınız AB''de Türkiye''nin AB sürecini durdurmak isteyenlerin çıkarlarına hizmet etmek değil. Çıkarınız bizle birlikte hareket etmek ve adayı birleştirmek, ekonomik refahı tüm topluma yaymak. Umarım bu konuda başarılı oluruz.
Birleşmiş Milletler şu an nihai bir çaba içinde olduklarını söylüyor. Dolayısı ile bunu tüm tarafların ciddiye alması gerekir. Bu süreç federal bir yapının oluşması ile sonuçlanmaz ise o zaman başta BM olmak üzere ilgili tüm taraflar yeniden bir durum değerlendirmesi yapma ihtiyacı hissedeceklerdir.
Mart 2014 hedefini Türk Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu ile birlikte Ankara''ya yaptığım ilk resmi ziyaretimde ortaya koyduk. Bu iki ay önce idi. Ama bu aşamada bir sonuç alamadık. Bu zaman müzakerelerle değil ortak artık açıklama metninin hazırlanması ile tüketildi. Bu açıdan Mart 2014 takvimi iki ay sarktı. Ama telafi edilmez değil. Buradaki varsayımımız şu; geçmiş müzakere deneyimleri o kadar derin ve alınmış o kadar yol var ki, yoğunlaştırılmış bir gündem ile Mart 2014''de ya da Nisan-Mayıs 2014''de bir refarandum olabilir. Müzakere edilen üç önemli konuda muatabakat yakın. Diğer üç konuda belli bir alt yapı var. Burada mesele siyasi irade ortaya konulmasında. Biz bu iradeyi ortaya koyuyoruz. Sıra Rum kesiminde. Ki önümüzdeki yıldan sonra bir daha müzakere masası kurulmayabilir.
Rum tarafı 2004''te Annan Planı''na neden hayır dedi. İki bölgeli, iki toplumlu devleti istemedikleri için mi yoksa başka bir sebep mi vardı? Rumlar Annan Planı''nın içeriğine değil, AB üyeliğini adada çözüm olmadan elde ettikleri, bunu aleyhimize kullanabileceklerini hesap etmeleri ve kaybedecekleri birşey olmadığı için hayır dediler. Burada AB''nin büyük sorumluluğu vardır. Rumları sorun çözülmeden üye aldığı için.
Aradan 10 yıl geçti. AB üyesi olan Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafı iflas etti. AB''nin dışında kalan Türkiye, hem ekonomik olarak hem de siyasi olarak gelişti ve bölgenin süper gücü oldu. KKTC ekonomisi de beklentilerin aksine yıkılmadı, mütevazı olsa da gelişti. Rum tarafının 10 yıl önce avantaj kabul ettiği AB üyeliği şimdi onları kurtaramıyor. Rumlar AB''den bekledikleri maddi desteği bulamadılar. Rumların kurtuluşu müzakereleri hızlandırmak ve birlikte büyümekten geçiyor. Aksi takdirde ekonomilerinin düzelmesi 20 yıl alır.
Askeri harcamalardan kurtulacaklar. Kapsamlı çözüm ile bir miktar toprak düzenlemesi olacak, ayrıca kuzeyde kalan eski mülkleri için takas, tazminat ve/veya iade yoluyla gelir elde edecekler. Bunların ötesinde Türkiye ile ticaret imkanına kavuşacaklar. Türkiye''nin deniz ve hava sahasını kullanma imkanına kavuşacaklar ve Türkiye''nin yatırım gücünden faydalanacaklar.
Evet!. Doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa''ya ulaştırmak çok daha ekonomik Rumlar için. Bütün bunların rasyonel olarak Rumların müzakereleri hızlandırmasına yol açması gerek. Ama onlar duygusal davranıp milliyetçi söyleme devam ederlerse kaybetmeye devam ederler. Biz 2004''te olduğu gibi bu kez de çözüm irademizi sonuna kadar devam ettireceğiz. Eğer çözümü engeller tavır içinde olmaya devam ederlerse Rum tarafının bu durumunun dünya tarafından da görülmesini sağlayacağız. Umarız o noktaya gidilmeden kapsamlı çözüm olur.