Yargıda Birlik Platformu, bir ihtiyaçtan doğdu. Platformu kurarken amacımız yargıda tüm kesimleri kapsayan bir birlikteliği oluşturmaktı. Son dört yılda HSYK'nın tasarruflarını incelediğimizde sadece belli bir cemaate mensup hakim ve savcıların bir yerlere geldiğini, bu yapı içinde olmayan tüm hakim ve savcıların ise net bir şekilde dışlandığını tespit ettik. Bunun tespitini yapmak zor değil. Özel Yetkili Mahkemelere, komisyon başkanlıklarına, başsavcılıklara yapılan atamalar ortada. Tüm yargı camiası bu yapılanlardan, ayrımcılıktan son derece rahatsız olduğu için bu platform spontane olarak ortaya çıkmıştır.
Bizim platformumuzda her dünya görüşüne mensup meslektaşımız bulunmaktadır. Mütedeyyin, sosyal demokrat, Alevi arkadaşlarımız bulunuyor. Toplumu yansıtan tüm kesimlerden mensuplarımız var. Şunu da belirtmek gerekir; çalışmalarımız kesinlikle hükümetin kendi eliyle bırakıp, terk ettiği yargıya karşı gücünü geri alma operasyonu değildir.
2010 senesinde yapılan Anayasa değişikliği sonrasında ilk defa kürsü hâkim ve savcıları da kendi içlerinden oylarıyla HSYK'ya temsilci seçme hakkı elde ettiler. Buna istinaden 2010 yılında HSYK seçimi yapıldı. Aslında anayasayı değiştiren iradenin amacı; çoğulcu, hiç kimsenin değil, sadece milletin HSYK'sını oluşturmaktı.
2010 öncesi HSYK yapısında Adalet Bakanlığı'nın çok büyük bir etkisi vardı. Tayinler terfiler, atamalar, kararnameler bunların hepsi Adalet Bakanı'nın elinden geçiyordu. Mevcut iktidar o dönemde HSYK'yı yeni mevzuat ile epeyce bağımsız hale getirdi.
Kendisinden, yürütmeden, yani hükümetten. Düzenlemeyle birlikte bakanın ve müsteşarın eskisi kadar etkisi bulunmuyor. Hükümetin niyeti, HSYK değişikliği ile yargıyı bağımsız hale getirmekti. Ancak kendine karşı yargı bağımsız hale gelmiş olsa da, adına 'paralel yapı' denilen bir yapılanmanın veya cemaatin hegemonyasına girdi.
Ben bu durumu çok erken fark ettim. 2005'te Ankara'ya geldiğimde bu yapıyı fark etmiştim. Nitekim bu örgütlenmenin yanlış ve tehlikeli olduğu hususunu da yüksek sesle her platformda dile getiriyordum.
2010 HSYK seçimlerinden birkaç ay sonra Yargıtay'a 160 üye seçildi. Bugünkü, HSYK'nın bittiği gün, o seçimin yapıldığı gündür. O seçimlerde Anayasa değişikliğinin amaçlarından hiç birisinin gerçekleşmediğini gördük. HSYK daha ilk icraatında çoğulculuğu göstermedi. Bu üyelerin 130-140 tanesi cemaatin mensuplarından seçilmiştir. Yargıtay seçiminde paralel yapı kendilerinden olmayan herkesi dışlayan bir yapı oluşturdu. Bu yapı, solcuları, Alevileri ve kendilerinden olmayan dindar kesimi dışladı.
Üniversite yıllarından itibaren bu yapıyı bilirim. Ancak o yıllarda bu yapının devleti ele geçirmek, devletin meşru iktidarına kumpas kurup darbe teşebbüsünde bulunmak nevinde çok kötü niyetlerinin olduğunu bilmiyorduk.
Yargıtay'ı dizayn edip kritik yerleri ele geçirdiler. Aynı şekilde sayısal olarak Danıştay'da da çoğunluğu elde ettiler. Özel Yetkili Mahkemelere, çok kritik yerlerdeki başsavcılıklara, başsavcı vekilliklerine ve komisyon başkanlıklarına, önemli mahkemelere kendilerinden olan hakim ve savcıları atadılar. Paralel Yapı'nın çok güçlü bir haber ağı var. Her adliyede, mahkemede elemanları var ve en ücra adliyedeki bir konuşma bile HSYK'ya gidiyor. Bununla da kalmıyor o kişiye telefon açılıp yaptığı konuşmanın hesabı soruluyor. Korku imparatorluğunu böyle oluşturuyorlar. Ellerindeki en büyük Demokles kılıcı ise teftişler.
Genelde üstü çizilecek hakim ve savcılar hakkında önce isimsiz imzasız şikayetler gelir. Doğru veya yalan, gelen bu ihbarların ardından hemen müfettişler soruşturmaya geçerler. Bu soruşturmalar neticesinde de cezalar veriliyor. Bir disiplin cezası almış hakim savcının meslekte geleceği kalmamış demektir. Hakim ve savcıların geleceği bu soruşturmalarla şekillenir. Kimse bu konuda yapılanların etkisinin gücünden ötürü Paralel Yapı'ya sesini çıkaramadı. Ama ben ve arkadaşlarım yıllardır bu konuları dile getiriyoruz.
Tabii şikayetler oldu. HSYK üyesi olduğum halde benim hakkımda da şikayetler oldu. Daha fenasını söyleyebilirim; bana fiziki takip yaptılar. 2012 senesinin Haziran ayında beni takip eden kişiyi kendim yakaladım. Beni takip ettiğini de inkar edemedi.
Bu seçim çok ciddi bir mesele ve sadece samimiyetle çalışmak gerekiyor. Biz de bu doğrultuda çalışıyoruz. HSYK seçimleri en az cumhurbaşkanlığı seçimleri kadar önemli bir seçimdir. Biz kaybedersek, millet kaybedecek, bunun bilincindeyiz.
Biz platform olarak dört beş aydır tüm Türkiye'de çalışma yürütüyoruz. Binlerce hâkim ve savcıyla yüz yüze görüştük. Bu çalışmanın neticesine göre en başta özlük haklarının iyileştirilmesi geliyor. Öte yandan son dört yılda HSYK'nın malum yapısına mensup müfettişlerine yaptırdığı soruşturmalar sonrası verilen haksız cezalara dönük af getirilmesi ana gündemimiz. Genç meslektaşlarımızın askerlik sıkıntısı, idari hâkim ve savcılarımızdan hukuk fakültesi mezunu olmayanlardan meslekte on yılını tamamlamış olanlara hukuk fakültesine kayıt olma hakkı gibi konular öncelikli olarak çalışacağımız alanlar. Bu taleplerimizi başbakanla yaptığımız görüşmede de kendilerine ilettik ve olumlu tepki aldık.
12.500 hakim ve savcının gerçek temsilcisi biziz. Farklı dünya görüşüne mensup meslektaşlarımızı temsil ediyoruz. Çalışmalarımız esnasında platformumuza ve adaylarımıza çok büyük bir teveccüh gösterildi.
Mevcut iktidarın yaptığı en büyük hizmetlerden birisi, askeri vesayeti bitirmektir. 28 Şubat döneminde askeri vesayet vardı. Asker eliyle seçilmiş iktidarlara ayar verilirdi. Vesayet makamları o mercilerdi. Hükümetin ve milli iradenin gücüyle o vesayetler kaldırıldı. 2010'dan sonra milli iradenin üzerinde başka bir vesayet oluştu. O vesayetin oluştuğu yer yargı kurumları oldu. Bu vesayeti dizayn eden mekanizma en son oluşturulan HSYK'dır.
Artık vesayet, yargı erkinin eline geçmiştir. 17 Aralık'ta da gördük ki, mevcut siyasal iktidara ve milli iradeye karşı anti demokratik yollarla operasyon yapma merkezi artık yargı olmuştur. Yargının bugünkü yapısı itibariyle milli iradeye operasyon yapma gücü vardır. Bunu hep birlikte yaşadık. 2 savcı, üç polis, bir de hakimle seçilmiş iktidara karşı darbe girişiminde bulundular. Meşru iktidarlara karşı yargı kurumları vesayet olarak tehdit oluşturabilmektedir. Bunun için de HSYK seçimleri çok büyük bir öneme sahiptir.
Daha soruşturma bitmeden 'dönemin Başbakanı' ifadesi kullanılarak bir fezleke yazılmış. Bu çok açık bir şekilde darbe girişimidir. Önceden bir soruşturma mekanizmasını kullanarak siyasal iktidarı devirmeyi planlamışlar ve Başbakan'ın devrileceğine kesin gözüyle bakılıp buna uygun fezleke yazmışlar. Her şeyin önceden hazırlanan bir darbe girişimi olduğu yazılı belgelerle apaçık ortadadır. Bu yargı eliyle bir darbe girişimidir.
Bazı meslektaşlarımız hala bu yapıyı çok güçlü zannedip 'ya onlar kazanırsa' diye düşünebiliyor. Bize yönelimleri olduğu halde toplantılarımıza katılamayıp bunu bize özel yollarla ileten çok sayıda arkadaşımız oldu.
Paralel Yapı, dört yıldır yargı teşkilatı üzerine müthiş bir korku imparatorluğu kurdu. Yargıyı dizayn ederek bu korkuyu oluşturuyorlar.