|

Eğitimde ara rejim bitti

2010 yılında yapılan 18. Milli Eğitim Şûrâsı'nda kesintisiz eğitim yerine kademeli eğitim modelini öneren Eğitim Bir Sen'in Başkanı Ahmet Gündoğdu; “28 Şubat'ın karanlık günlerinde hayata geçirilen kesintisiz eğitimin eli kalem tutanlar tarafından değil, eli silah tutanlar tarafından dizayn edildiğini” söyledi. Gündoğdu, “Yeni model ile eğitimde ara rejim bitti. Yeni model tek tip insan yerine, kendini gerçekleştirecek bireyler yetiştirecek” dedi.

Murat Aksoy
00:00 - 2/04/2012 Pazartesi
Güncelleme: 03:46 - 2/04/2012 Pazartesi
Yeni Şafak
Eğitimde  ara rejim bitti
Eğitimde ara rejim bitti
Türkiye bir tarafta Meclis'te bir tarafta meydanlarda 4+4+4 şeklinde formüle edilen kademeli eğitim sistemini tartıştı. Kutuplaşmanın yoğunluğu yasayı hakkıyla tartışma imkanını ortadan kaldırdı.
Bu hafta Söyleşi-Yorum'da 18. Millî Eğitim Şûrâsı'nda verdiği kademeli eğitim önergesiyle eğitim sistemindeki değişikliğin mimarı olan ve Türkiye'nin eğitim alanında örgütlü en büyük sendikası Eğitim-Bir-Sen'in Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ile konuştuk. Gündoğdu, “Yasaya İmam Hatiplerin orta kısmı açılacak diye itiraz etmek, Türkiye gerçeklerine uzaklığın göstergesidir” dedi.



İlk ve ortaöğretimde mevcut sistemdeki sorun mu vardı 4+4+4 ortaya çıktı?

Yeni modele gelmeden önce, mevcut durumu tespit etmek ve mevcut sistemin mimarını belirlemekte fayda var. Mevcutta kesintisiz sekiz yıllık zorunlu eğitim ve üstüne de isteğe bağlı dört yıllık lise söz konusu. Bunun mimarı ise, 28 Şubat sürecinin puslu havasında kendisine zemin bulan vesayetçi mahfiller. Daha net bir ifadeyle, mevcut sistem eli kalem tutanlar tarafından değil, eli silah tutanlar tarafından dizayn edildi. Yeni model milletimizin talep ve beklentilerine dayanıyor. Kademeli eğitimi ilk kez, 18. Milli Eğitim Şurası'nda biz 1(isteğe bağlı)+4+4+4(isteğe bağlı) olarak önerdik ve Şura'da kabul edildi.

EZBERCİ DEĞİL SORGULAYACI

Yeni model vesayete nasıl son verecek?

Demokrasi, özgürlüklere ve özgürce tercihlerde bulunma hakkına dayalı bir sistem. Özgürlüklerin farkında olan ve tercih etme yeteneğini geliştirebilen toplumlar, demokratik sistemin vazgeçilmezi olan demokrasi kültürünü bu sayede oluşturabildiler. Bu noktada, eğitim sistemi ve eğitim sistemi içeriğinde tercih etme imkanları ayrı bir öneme sahip. Eski model tek tip vatandaş yetiştirmek için oldukça uygun bir sistem. Bunun yerine, eğitim sisteminin kademelendirilmesi ve ortaokuldan başlayarak çocuklara (ebeveynlerinin de desteğiyle) tercih hakkı verilmesi, demokrasi ve sivilleşme açısından son derece önem arz ediyor.

Bireye kendini gerçekleştirme şansı mı vermesi mi önemli?

Evet. Kendini gerçekleştirme ve geliştirmeyle ilgili kararlarını erken yaşlardan itibaren verebilen ve tercihlerini değiştirebilen bir çocukluk dönemi geçiren bireyler, tam ve eksiksiz bir demokratik sistemin ve sivilleşmeyi başarmış bir siyasal düzenin kurulması ve devamı için ikamesi olmayan ihtiyaçtır. Bu bakımdan, kademeli eğitim sistemi, demokrasinin ve sivilleşmenin hem tesisine hem de sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasına temel dayanak olacaktır.

Neden herkes İmam Hatip'i konuştu?

Bu yasa ile İmam Hatip Liselerinin ortaokul kısmının açılabileceğine ilişkin tespit, doğru bir tespit. Zira bu durum, doğrudan kanunun içeriğinde de zaten ifade ediliyor. Yanlış olan, bundan rahatsız olmak ve bunu kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte hayata geçirilecek sisteme karşı çıkma noktasında temel dayanak olarak kullanmak.

Model ne getiriyor?

4+4+4 şeklinde formüle edilen model, yükseköğretim öncesi eğitim döneminin üç ana kademeden oluşmasını öngörüyor. Bunları, ilkokul, ortaokul ve lise olarak tanımlayabiliriz. Bugün uygulanan sistemden temel farklılığı, sekiz yıllık ilköğretim evresini dört yıllık ilkokul ve dört yıllık ortaokul olmak üzere ikiye ayırmasıdır. İlkokul dönemi, bütün çocuklar için ortak programın uygulanacağı bir eğitim süreci olarak tasarlanıyor. Ortaokul sürecinde ise, farklı programlar ve farklı ders içerikleriyle, çocukların kendilerini gerçekleştirmesine ve ilgi, istek ve kabiliyetleri doğrultusunda tercihlerde bulunabilecekleri bir eğitim süreci söz konusu olacak.

ZORUNLU EĞİTİM 12 YIL

Mesleki edindirme de amaç mı?

Ortaokul süreci aynı zamanda, liseye hazırlık ve lise programlarına yönelik ön bilgilerin aktarıldığı bir eğitim evresi olarak kullanılacak. Liseleri ise daha az sayıda okul türünün fakat daha fazla sayıda öğretim programının yer alacağı hem mesleğe hem de yükseköğretime hazırlık dönemi olarak görmek gerekiyor. Bu sistemin temel karakteristiği bize göre, öğretim kademeleri ve öğretim programları arasında geçiş esnekliği sağlamasıdır. Bu sisteme “kesintisiz eğitime son veriliyor” sloganı üzerinden karşı çıkanları anlamakta zorluk çekiyoruz

Neden?

Mevcut sistemde, birey eğitim sistemi içerisinde sekiz yıl bulunmak zorunda iken Mecliste kabul edilen kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte uygulanmaya başlayacak sistemde bireyler yani çocuklarımız ve gençlerimiz, oniki yıl süreyle ara vermeden eğitim sisteminin içerisinde bulunacaklar. Biz, lise döneminin zorunlu değil isteğe bağlı olmasını önermiştik. Ancak, kanunlaşan tasarı, tartışma gerektirmeyecek kadar açık hükümlerle zorunlu eğitim sürecini sekiz yıldan oniki yıla çıkarıyor.

OKUL ÖNCESİ İSTEĞE BAĞLI

Bu sistemde okul öncesi anaokulu eğitimi ne olacak, zorunlu mu, serbest mi olacak?

Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilerek kanunlaşan tasarıda, okul öncesi eğitim evresiyle ilgili bir zorunluluk hükmü yer almıyor. Bundan çıkan sonuç, okul öncesi eğitimin, isteğe bağlı bir eğitim evresi olarak varlığını devam ettireceğidir. Doğru olan da budur. Kentleşmeyle birlikte çocukların aile ortamında geçirdikleri veya aileyle birlikte geçirdikleri süre zaten minimum düzeye inmiş durumda. Birde okul öncesi eğitimi zorunlu kılarak bu süreyi daha da azaltmak, aile içi eğitim ve etkileşimle çocuğun alması gerekenlere engel olmaktan başka bir anlam taşımayacaktır. Kaldı ki, bugün zorunlu olmadığı halde özellikle son yıllarda yapılan çalışmalarla okul öncesi eğitimde okullaşma oranı % 67'ye ulaşmıştır. Biz, konuya okul öncesi eğitimin teşvik edici uygulamalarla, ailelerde çocuklarına okul öncesi eğitim aldırma algısı uyandırmanın daha doğru bir yaklaşım olacağına inanıyoruz.


Bu değişikliğin yasalaşma süreci neden bu kadar kutuplaşmaya yol açtı?

Bu model vesateyçi siyasetin demokratikleşmesi açısından çok önemli. Bu değişikliğe karşı çıkanların derdi, eğitim modeli, eğitim süresi vs değil, vesayet sisteminin devamı. İkna odalarını kuranlar, kuranları destekleyenler bu yasaya karşı çıkıyor. Ha Kenan Paşa ha Nur Serter, fark etmiyor. Karşı koyanların hiç bir gerekçesi yok. Türkiye normalleşiyor, demokratikleşiyor ve sivilleşiyor. Bunun doğal sonucu olarak da, diğer bütün alanlarda olduğu gibi eğitim sistemi de vesayetçilerin elinden kurtuluyor ve vesayetçi kalıntılardan temizleniyor. Rahatsızlığın temel nedeni budur. Resmi ideolojiye müntesip yetiştiren, müesses nizama direnmeyen birey tipolojisine odaklanmış eğitim sistemine son verilmesinden rahatsız oluyorlar. Yoksa, bilimsel ve özellikle de pedagojik temelli bir gerekçe ortaya konabilmiş değildir.

Yok mu sahiden mesela KESK'in ya da CHP'nin?

Tartışılacak gerekçeleri yok. Onlar, düzenlemeye karşı çıkış gerekçelerini konuşarak ifade etmek yerine doğrudan eylem yapmayı tercih ettiler. Neye karşı çıktıklarını biliyoruz ama niye karşı çıktıklarını bilmiyoruz. Çünkü, niye karşı çıktıklarını söylemediler ya da söyleyemediler. Eylemlerinin ön plana çıkması, eylemleri üzerinden topluma verdikleri mesajdan değil eylemlerine yönelik polis müdahalesinden kaynaklanıyor. Bu noktada, hükümetin kimi yetkililerinin süreci kötü yönetmesi gibi bir hata söz konusudur.

Nasıl yani?

Şunu açık ifade edelim, CHP ve KESK dahil kanunlaşan düzenlemeye muhalefet edenler, "hayır"larını önceden hazırlamışlardı. Ama ortaya çıkan manzarada KESK'in neden hayır dediği öğrenilemedi. Onların niye hayır dediğini ifade etmeye niyetleri yokken, eyleme yapılan müdahalelerle sanki konuşmalarına fırsat verilmedi gibi bir algının oluşmasına neden olundu. Çünkü konuşmalarına fırsat verilmedi. Eylemin hazırlık aşamasında ve eylemin fiili sürecinde yapılan kimi zaman da orantısız şekilde gerçekleştirilen müdahalelerle, düzenlemeyle yapılan doğru işin gölgede kalmasına neden olundu. Seyahat hakkı ve gösteri yapma hakkına yönelik engellemeler nedeniyle, KESK hayırlarından çok uğradığı şiddet konuşuldu. Hükümet buna fırsat vermemeliydi. Eyleme izin vermeliydi, onlar hayır gerekçelerini sunabilmeliydiler ve böylece toplumda KESK'in konuya hatalı ve ideolojik baktığını görebilmeliydi. Eylemlere karşı gösterilen tutumla, KESK'e “mağdur sıfatı” hediye edilmiş oldu.

İtirazları neydi KESK'in?

İlk itirazı, 4 sınıftan sonra çocuklar örgün eğitimin dışına çıkıyorlar. Yasa böyle mi diyor? Hayır. Zorunlu eğitim 12 yıla çıkıyor. İkincisi, çocuk gelinler teşvik ediliyor. Yasa böyle mi? Hayır. Zorunlu eğitim 12 yıla çıktığı için çocuklar 18 yaşına kadar okuyacaklar yani çocuk gelinler mümkün değil. Üçüncüsü, çocuk işçiler ve bu sayede emek sömürüsü teşvik ediliyor diyor. Hayır, yasada çocuklar 18 yaşına kadar okuldalar. Mesleki eğitim süreci ve çoraklık eğitimi de son dört yıllık kademede yani lise sürecinde söz konusudur. Bu nedenle, çocuk işçiler veya çocuk emeğinin sömürülmesi gibi bir risk söz konusu değil..

Haklı eleştirisi yok mu KESK'in?

Var, İmam Hatip Liseleri 'nin orta kısmı yani İmam Hatip ortaokulu açılacak diyorlar. Evet açılacak. Çünkü bu millet bunu istiyor. Keşke KESK'in eylem yapmasına izin verilseydi ve millet, düzenlemeye hayır diyenlerin gerçek yüzlerini görebilseydi ve gülünç olan gerekçelerini dinleyebilseydi.

Keşke...

Keşke bu kanunu, içeriği ile tartışabilseydik. Kötü bir süreç yönetimi oldu. Ara rejim döneminin ürünü kesintisiz eğitime ve bu tercihin askerler tarafından dayatılmasına karşı çıkmayanların, milletin talep ve beklentileri doğrultusunda hayata geçirilmek istenen kademeli eğitim sistemine karşı çıkmaları sürpriz değil. Kesintisiz eğitime ideolojik amaçlarla destek olanların, kademeli eğitim sistemine de ideolojik kaygılarla karşı çıkıyor olmasına şaşırmamak gerek. İdeolojilerine mahkum olanların, pedagojik verileri görmesini görse de kullanmasını zaten beklemiyoruz. Bu paket, referanduma sunulan anayasa değişikliğinden sonra hükümetin en büyük ve önemli icraatıdır.


Türkiye bu modele alt yapı olarak hazır mı?

4+4+4 şeklindeki kademeli eğitim sisteminin sorunsuz bir şekilde hayata geçirilmesini sağlayacak bir alt yapının var olduğunu iddia etmek doğru olmaz. Ancak, kapsamlı ve kısa vadeye yönelik hedefli bir çalışmayla alt yapının oluşturulmasını mümkün görüyoruz. Kaldı ki; bu amaçla Kanunda, 12 yıllık zorunlu eğitim uygulamasının 2012-2013 öğretim yılında başlaması öngörülmekle birlikte Bakanlar Kurulu'na uygulamayı bir yıl erteleme yetkisi veriliyor.

Bu modelin Türkiye'ye maliyeti ne olacak?

Eğitim sistemine yönelik değişiklikler ve eğitime dönük harcamalara maliyet olarak bakmamak gerekiyor. Çünkü, biz eğitim sisteminde milletimizin talep ve beklentileri doğrultusunda yapılan bu değişiklikler, maliyet olarak değil yatırım olarak bakmak daha doğru olacaktır. Biz yapılan düzenlemeyi, lider ülke olma idealine sahip bir ülkenin çocuklarına, gençlerine ve geleceğine kısaca beşeri sermayesini geliştirmeye dönük çok önemli ve zarar etme ihtimalinin sıfır olduğu bir yatırım olarak görüyoruz.

Kaç öğretmen, dersliğe ve okula ihtiyaç var?

Bugün itibariyle, eğitim sisteminin fırsat ve imkan eşitliği noktasında iddia sahibi olabilmesi için 120 bine yakın öğretmen ihtiyacı var. Eğitim sisteminin kademeli hale getirecek yeni sistem, en az 200 bin yeni öğretmenin istihdam edilmesini, on binlerce yeni derslik, ilkokul, ortaokul başta olmak üzere toplamda binlerce yeni okul yapılmasını gerektiriyor.

ÖĞRETMENLERE SAHİP ÇIKMALIYIZ

Bu sistemin sağlıklı işleyebilmesi için öğretmenlerin konumu ne olmalıdır?

Türkiye'nin en önemli sorunu eğitim, eğitimin en önemli aktörü ise hiç şüphesiz öğretmenlerdir. Eğitim sistemine yönelik kapsamlı bir değişim sürecinin sadece fiziksel noktada alt yapıya değil zihinsel bakımdan da desteğe ihtiyacı var. Zihinsel açıdan desteğin öncüsü hiç şüphesiz öğretmenlerdir. Böylesi önemli bir görevi yüklenen öğretmenlerimizin de bu süreçte hem desteğe hem de motivasyona ihtiyacı vardır. Bunun için; 1) Eğitim sisteminin sınav odaklı ve öğretmeni değersizleştiren yapısı değişmelidir. 2) Öğretmenin rehber kimliğinin önü açılmalıdır. 3) Öğretmenin sosyal saygınlık ve statü noktasındaki geri planda oluşuna son verilmeli, bu çerçevede öğretmenlerin çalışma şartları, mali ve sosyal hakları geliştirilmelidir. 4) 666 sayılı KHK ile ek ödeme noktasındaki mağduriyeti giderilmeli ve göreve yeni başlayan öğretmenin maaşı en az 2000 TL olmalıdır. 5) Ek ders ücreti artırılmalı, kalkınmada öncelikli bölge tazminatı, büyükşehir tazminatı gibi ödemelerle pozitif ayrımcılık yapılmalıdır. 6) Öğretmenleri kamuoyunda haksız şekilde sorgulanmasına neden olan, öğretmenlerin çalışmadığı, çok tatil yaptığı gibi gerçekle ilgisi olmayan beyanlardan vazgeçilmeli ve öğretmenlere değerli oldukları hissi öncelikle Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilmelidir.

Mevcut okullar nasıl uyum sağlayacak bu modele?

Mevcut okulların uyum sağlaması noktasında kanun tasarısında gerekli esneklik sağlanmış gözüküyor. Örneğin ortaokullar bağımsız olarak kurulabileceği gibi gerekli fiziksel alt yapı sağlanıncaya kadar ilkokullar ya da liselerle birlikte kurulabilecek. Oryantasyon sürecinde büyük sıkıntıların yaşanmayacağına inanıyoruz.


Tasarıda ortaokulların ilkokullarla ya da liselerle birlikte açılmasına yönelik hüküm çerçevesinde, farklı programlar uygulayan ortaokulların açılması mümkün olabileceğinden yabancı dille eğitim yapılan liselerle ilişkilendirilebilecek ortaokulların açılmasının önünde en azından yasal düzeyde bir engel yoktur. Ancak, bu konu Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yönetmelik türü düzenlemelerle daha da netleştirilecektir.



12 yıl önce
default-profile-img