|

Heyet değişebilir

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İmralı notlarının sızmasının BDP''ye olan güveni sarstığını belirterek, adaya giden heyetin değişebileceği sinyalini verdi. Atalay, ''Biz, bu süreci bizim kadar ciddiye alan bir siyaset kurumu ve onların temsilcileri ile yürütmek istiyoruz'' dedi.

Murat Aksoy
00:00 - 8/03/2013 Cuma
Güncelleme: 22:33 - 7/03/2013 Perşembe
Yeni Şafak
Heyet değişebilir
Heyet değişebilir
BDP'den İmralı'ya giden ikinci heyetin ardından medyaya sızan 'İmralı notları' bir yol kazası olarak geride kaldı. Sızmanın sadece AK Parti'de değil, İmralı'da da, Kandil'de de BDP'de rahatsızlık yarattığı açık. Çünkü içinde olduğumuz süreci herkes çok hassas olarak niteliyor.

Sürecin içinde olan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile sızma ve çözüm sürecini konuştuk. Atalay, toplumun her kesiminden çözme destek olduğunu ifade ederek; sevindirici olan, CHP ve MHP tabanının da çözüme inanması ve destek vermesi olduğunu söyledi.

Çözüm sürecini konuşurken en önemli konu sızan İmralı notları. Ne düşünüyorsunuz?

Bu notlara gelmeden önce bir iki noktayı ifade etmeme izin verin. Biz AK Parti ve hükümet olarak Türkiye'nin konuşulmayan sorunları, birikmiş kronik sorunlarını çözmek için siyaset yapıyoruz. 10 yıllık iktidar dönemimiz bunun örneğidir. Bu niyetimiz, bu çabamız toplumda karşılığını buldu ve her seçimde daha yüksek bir oyu alarak hükümet etmeye devam ediyoruz.Bugün çözüm süreci olarak konuştuğumuz süreç de bu politikamızın bir parçası.

ÇÖZÜMÜN ESASI DEMOKRATİKLEŞME
Demokratikleşmenin mi?

Evet. Çözüm süreci olarak konuştuğumuz süreç hem Türkiye'nin daha büyük demokratikleşme sürecin bir parçası hem de bizim terörü sona erdirme stratejimizin bir parçası. Biz Kürt sorununun çözülmesine 2009'da Demokratik Açılım'la başlamadık. Biz bu sorunun çözülmesini 14 Ağustos 2001'de AK Parti'yi kurarken hedefledik. Parti programımıza yazdık. 2001'de yola çıkarken hedeflediğimiz noktaya varmaya çalışıyor. Demokratik Türkiye'ye.

Son sürece gelirsek…

Bizim çözüm konusundaki güçlü siyasi irademizin devamıdır. 30 Eylül'deki büyük kongremiz öncesinden Başbakan Erdoğan'ın açıklamaları, kongrede dağıtılan 2023 vizyon kitapçığında bu sürecin ipuçları vardı. Çözüm süreci hedeflendiği yolda yani demokratikleşme sürerken, silah bırakılması ve terörün Türkiye gündeminden çıkması. Bu konuda siyasi irademiz tam. İmralı da bu kararlılığımızın farkında ve o da olumlu adımlar arıyor. BDP'nin ilk heyetinin de ikinci heyetinin de İmralı'yı ziyaret etmesi bu sürecin bir parçası. Biz bu sürece BDP'yi önemsediğimiz için katılmasını doğru bulduk. BDP bu süreçle birlikte siyaseten daha meşru ve daha güçlü bir aktör haline gelmiştir. Ama bunu BDP'nin iyi kullandığını söyleyemeyeceğim. Ne yazık ki sorumlu davranamadılar.

Notların sızması konusunda mı?

Hem notların sızması hem de İmralı'ya gidenlerden birinin TV kanallarına çıkarak her şeyi açıklaması. Açıkça ifade edeyim bizde güven kaybına yol açtı. Bakın biz Silvan'da sonra Oslo görüşmelerinin medyaya sızmasını yaşadık. Ardında da 7 Şubat'ta MİT Müsteşarı'na uzanan bir soruşturmayı. Bu notlardan sonra birileri kendine pekala vazife çıkarabilir. BDP bu hassasiyetin farkında değil.

Sızdırmanın hedefi?

Hedef bu süreci sabote etmek. Bu notlar ne partimizi ne de devleti bağlıyor. Yayınlanan notlan BDP heyetinin tuttuğu, derleyip topladığı notlar. Eksik, kırpılmış notlar. Okuduğumuzda hepimiz rahatsız olduk. BDP'ye güvenimiz sarsıldı.

Ne demek bu?

Hem kurumsal olarak hem de kişiler olarak bu süreci taşıyamadıkları. İlk ziyarette benzer bir şey yaşadık. Ve isim krizi oldu. Heyet değişti.

HEYET DEĞİŞEBİLİR
Heyet değişebilir mi?

Benzer bir şey şimdi de olabilir. Biz, bu süreci bizim kadar ciddiye alan, çözüme inanan ve çözümün parçası olmak isteyen bir siyaset kurumu ve onların temsilciler ile süreci yürütmek istiyoruz. Bu süreç hepimiz için samimiyet ve güven testi.

Belgelerin sızması şeffaflığı sağladı deniyor...

Hayır. Çünkü bağlayıcı değil. Eksik ve çarpıtılmış belgeler. Bu belgeler sadece hükümeti ve süreci eleştirmek için fırsat kollayan muhalefet koz verdi. Neyse ki bunların toplumda karşılığı yok. Toplumda bu sürece büyük bir destek var.

TOPLUM ÇÖZ DİYOR
Bazı araştırmalar tersini söylüyor ama…

O araştırmalarda sorulan sorular sürece desteği ölçmüyor. Ben araştırma konularında deneyimliyim ve partimiz de bu konuda artık uzmanlaştı. Neredeyse her hafta araştırma yapıyoruz. Şu anda tüm Türkiye'de destek, bölge farkı olmaksızın beklentimizin üstünde. Bunun nedeni de Başbakan Erdoğan'a, hükümetimize ve partimize olan güvendir. Çünkü 10 senelik iktidarımızda bu toplumu aldatmadık. Toplum bu çözüm sürecinde de bize güveniyor. Desteğin nedeni de bu. Bir şey daha var…

Nedir?

Toplum artık çözüm istiyor. Terör sona ersin istiyor. Biz de çözüm şartlarının olgunlaştığını düşünüyoruz açıkçası. 2003-2004 ile kıyasladığımızda temel hak ve özgürlükler konusunda çok mesafe aldığımızı görüyoruz. Ben ilk hükümet olduğumuzda TRT'de haftanın 3 günü 45 dakika Kürtçe yayın için yönetmeliği 4-5 ayda değiştirebildim. Oysa bugün TRT6 24 saat yayın yapıyor. Anne hapishanedeki oğlu ile Kürtçe konuşabiliyor. Anne-baba çocuğuna isim koyamamış. Kürtçe kaset bulundurmak suçtu. Nereden nereye. Yani demokratikleşme konusunda epey yol aldık. Eksikliklerimiz var ama artık terörün de sona erme zamanı geldi. Terör Türkiye'nin ayak bağı. Bu ayak bağını çözemezsek, son on yılda elde ettiğimiz kazanımlar bir işe yaramaz.

Türkiye karşıtları PKK'yı kullanabilir
PKK sürece nasıl bakıyor?

PKK ne yazık ki homojen değil. Ana gövde olumlu. Bu medyaya da yansıdı. Ama PKK içinde farklı ülkelerle bağlantısı olan gruplar da yok değil. Bu açıkçası PKK içinde bir sınav.

Çözüm sürecin en büyü riski nedir?

Çözüm süreci, Büyük Türkiye inşasıdır. Bu hedefin en büyük riski dışarıdan ve içerden gelebilecek provokasyondur. Ve bu büyük Türkiye hedefimizi kendine tehlike görenler böyle şeylere girişebilirler. Bu süreç PKK'nın dış güçlerin denetiminden çıkarılmasıdır aynı zamanda. O yüzden kolay değil. Bu aşamada PKK içindeki farklı görüşleri kullanmak isteyenler olabilir. Biz her türlü tedbiri alıyoruz. Ama ifade ettim uzun bir yolun henüz başındayız.

4. Yargı Paketi ne zaman hayata geçecek?

İmzalar tamam. Bu paket AB sürecinde önemli bir paket. Süreci ilgilendiren 4 temel değişiklik var. TMK'nın 6 ve 7. Maddeleri ile bunlara bağlı olan TCK'nın 215 ve 220. maddelerindeki değişiklik. Düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlamısına şiddet ve cebire bağlıyoruz. Bunlara uluslararası standartları getiriyoruz. Bu paket ayrıca AİHM'de mahkum olduğumuz davaları da azaltmayı amaçlıyor. Bu değişiklik gerçekleştiğinde hem yürüyen davalarda (KCK) hem de bundan sonraki benzer davalarda eskiden olduğu gibi kolay tutuklama ve uzun tutukluluk süresi olmayacak.

AK Parti tabanında bu sürece eleştirel bakanlar yok mu?

Biz bu konuda sadece Türkiye'yi değil tabanımızla da sürekli temas halindeyiz. Gerek Başbakan gerekse bu sürecin içinde olan bizler tabanının nabzını tutuyoruz. Başbakan Erdoğan'ın önce Doğu ve Güneydoğu, sonra Karadeniz ve son olarak İç Anadolu milletvekilleri ile yaptığı toplantının temeli bu. Bu toplantılara il başkanları vs. de katılıyor. Burada tabadan gelen her türlü katkı değerlendirme ve eleştiri alınıyor. Onun dışında illere yapılan ziyaretlerde de ana gündem bu.

CHP'ye çağrımız hala geçerlidir
Peki AK Parti tabanına yapılan bu bilgilendirme neden muhalefetten esirgeniyor? Muhalefetin de itirazları var.

Bu konu çok önemli. Muhalefet sürekli bu konuyu gündeme getirerek konuyu suistimal ediyor. Bu nokta,bu tür sorunlarla karşılaşan ama sorunu çözen ülkelerden farkımızı ortaya koyuyor. Şöyle ki, İngiltere'de, İspanya'da bu tür çözüm süreçleri iktidar ve muhalefet işbirliği yapmış ve sorunlar iç siyasetin malzemesi yapılmamıştır.Bu Türkiye'de olmayan bir şeydir.

Son sürece özgü mü?

Değil, bu görev bana verildiğinde yani 2009'daki açılım sürecinde; benim ilk işim bu sürece muhalefet partilerini de katmak oldu. Bunun için MHP ve CHP'den randevu istedim. MHP yazılı cevap vererek, randevu vermedi. CHP ise (o zaman Deniz Baykal Genel Başkan'dı) randevu talebime cevap bile vermedi. Yani ben yola eksik çıktım. MHP ve CHP randevu vermedi ama DTP (BDP'den önceki parti) randevu verdi ve Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Emine Ayna ile görüştük. Yani 2009'daki süreç eksik başladı. Sonra Meclis'te üç açık, bir kapalı oturum yaptık. Muhalefet hiç birinde bu sürece olumlu bir katkı sunmadı. Şu anda MHP ve CHP parti olarak destek vermese de; yaptığımız araştırmalarda tabanlarının da süreci desteklediğini görüyoruz. Bu sevindirici.

CHP destek veriyor mu?

Emin değilim. Türkiye de, biz de bu muhalefeti hak etmiyoruz. CHP, Haziran'da bir girişim başlattı ve bizden randevu istedi, verdik. Kılıçdaroğlu ve 3 arkadaşı geldi. 4 parti uzlaşıp Meclis'te çözelim dediler. Başbakanımız 'Tamam siz diğer partilerle görüşün. Biz destekliyoruz. Eğer diğer iki parti katkı vermezse, yola birlikte devam edelim' dedi. Toplantıya katılan CHP Grup Başkanvekili bizden süre istedi. Aradan 9 ay geçti biz hala aynı noktadayız. MHP, CHP'nin tekliflerine olumsuz yanıt verdi. BDP ile ne yaptılar bilmiyoruz. Yani başlattıkları girişimi sahiplenmediler.

Başkanlık çözümün şartı değil
Çözüm süreci ile yeni anayasa arasında bağ var mı?

Anayasa Türkiye'nin demokratikleşmesinin en önemli adımı. Kürt sorununun ve terörün bitirilmesine bazı düzenlemeler önemli katkı sunacağı için yeni anayasa önemli. Biz terörü bitirme konusunda olduğu gibi yeni anayasada kararlıyız. Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışıyor. Mart sonuna kadar umarız bir metin ortaya çıkar ve süreç daha hızlı ilerler.

Başkanlık sistemi bu uzlaşmaya engel olur mu?

Anayasa Uzlaşma Komisyonu her konuda anlaşsın. Eğer uzlaşılamayan konu başkanlık ise bizim o konuda ısrarımız olmaz. Bizim önceliğimiz yeni anayasanın yapılması.

Mart sonunda metin çıkmazsa…

Temennimiz çıkması. Çıkmazsa üç partili olmazsa iki partili bir uzlaşma arayışı gündeme gelir. Hedefimiz 330 oyu alıp, anayasayı referanduma götürmek.

Götürmek istediğiniz anayasa paketi başkanlık sistemine göre mi olacak?

Biz yeni anayasanın başkanlık sistemine göre yazılmasını arzu ediyoruz. Ama bu hangi parti ile uzlaşacağımıza bağlı. Yani olmazsa olmazımız değil. Ama şu propaganda kötü. Bu sorunun çözülmesi için BDP ile başkanlık konusunda uzlaştığımız vs. Bunlar aslı olmayan şeyler. Bu konuda eleştirilmemiz haksızlık. Çözüm süreci ile başkanlık sisteminin bir bağlantısı yok. Biz bu sorunu çözmek için 10 yıldır çaba harcıyoruz.

Çözüm süreci siyaset üstü
Aynı çağrıyı tekrarlıyor musunuz?

Evet. Başbakanımız 30 Eylül'deki kongrede hatta en son grup toplantısında birlikte çalışalım dedi. Ben de tekrarlıyorum. Bu durumda biz mi süreci toplumdan saklıyoruz? Yoksa muhalefet mi bizi süreç üzerinden eleştiriyor. Bir kere daha söyleyelim; biz CHP ile bu yolda birlikte yürümeye hazırız. Çünkü biz çözüm sürecini partiler üstü, siyaset üstü görüyoruz.

CHP öyle görmüyor mu?

Sanmıyorum. Sayın Kılıçdaroğlu her fırsatta Başbakan'a 'yalancı' diyor, 'güvenmiyoruz' diyor. Şu ortamda, bu süreçte bunlar kullanılacak cümleler mi? Eğer CHP ve Kılıçdaroğlu gerçekten bu konuda bilgi sahibi olmak istese böyle davranmaz. CHP, bu süreci siyasi malzeme yapıyor.

Bu sorun AK Parti'nin sorunu değil. Bu sorun, Türkiye'nin sorunu. Bu sorun çözüldüğünde kazanan iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye olacak. Terör meselesi ve PKK Türkiye'nin uluslararası alanda yumuşak karnı. Türkiye'nin bölgesel ve keresel alanda yükselmesini istemeyenler bunun üzerinde bizi vuruyorlar, PKK'yı taşeron olarak kullanıyor.


11 yıl önce