|

Hüsamettin Cindoruk: 27 Mayıs askerin şaşkınlığıydı

Yassıada sanıklarının avukatı, TBMM eski Başkanı, siyasetin kara kutularından Hüsamettin Cindoruk 27 Mayıs İhtilali'nin bir şaşkınlık eseri olduğunu belirterek DP iktidarı ve Adnan Menderes'i demokrasi deneyiminin ilk kurbanları olarak tanımlıyor

Mehmet Gündem
00:00 - 12/02/2007 Pazartesi
Güncelleme: 01:15 - 12/02/2007 Pazartesi
Yeni Şafak
Hüsamettin Cindoruk: 27 Mayıs askerin şaşkınlığıyd
Hüsamettin Cindoruk: 27 Mayıs askerin şaşkınlığıyd
İhtilalin sesleri

Hiçbir darbe meşru değildir. Her darbe silahlı eylemdir, demokrasiye isyandır. Üçü klasik, biri postmodern darbe yaptığınızda, üstelik ilk darbe tecrübenizde Başbakanı'nı astığınız ülkede “askerin devleti” algısını pekiştirirsiniz. Öyle ki, bu suçluluk hali sizin yakanızı bırakmaz, yüzünüzden hiç eksik olmaz.

Ne kadar güçlü olsanız da sorgulanırsınız, hayatınızın her anında idamlıkları gözünüzün önünde sallanır bulursunuz. Onları bir kere sallandırdınız, sizi de vicdanınız yaşadığınız sürece günde birkaç kere sallandırmaya devam edecek…

27 Mayıs darbesi, iktidarın düşürülmesi, Başbakan ve arkadaşlarının hukuksuzca yargılanıp, aşağılanmaları ve ansızın boyunlarına canice ipin geçirilmesi kolay kolay unutulacak bir insanlık ayıbı değil.

Bu insanlık suçu hep yaşayacak.

Siz, silahlarınızla, kurduğunuz darağaçlarınızla topluma korku salarken, bu ülkede demokrasi ağacının büyümesine, toplumun gelişmesine, ülkenin küresel bir aktör olmasına da engel oldunuz.

Çözümü ihtilalde görenlerin hali vatanperverlik değil, cinnet hali olsa gerek. Biliyor musunuz darbelerinizle siz, devlete inancı zayıflattınız. Demokrasiyi özümsemiş askerlerin gözlerine bakarken bile, Menderes'in “Kimse ordunun ihtilal yapacağına beni inandıramaz” sözlerini kolay kolay telaffuz edemez oldu bu ülkenin insanları. Eli silahlı asker, bir daha ülke yönetimine el koyup ihtilal yapar mı?

Önce tank sesi duyulur, andından ana caddeden 'görkemli' geçişleri olur mu?

Devlet hukukun dışına çıkar mı?

İstihbarat örgütleri seçimle gelen sivil idareye gerçek bilgi aktarırlar mı? Gazete kupürleri istihbarat için yeterli midir?

Başbakan'ı ve iki bakanı asılmış ülkenin aklı çok karışık. Kime ne kadar güveneceğine karar vermek de öyle.

Yassıada sanıklarının avukatı, TBMM eski Başkanı, siyasetin kara kutularından Hüsamettin Cindoruk'la sohbetin bende çağrıştırdığı durum bu.



Menderes'i ihtilal sürecine götüren gerek hükümetten, gerekse hükümet dışı güçlerden kaynaklanan zemin neydi?

Türkiye 1924 Anayasası'yla tek parti dönemini yaşayabilmiş. 105 maddelik bu anayasa kendi içinde bir devrim anayasasıdır, anayasada hem kurum hem de kural olarak eksiklik olduğu için çok partili hayata geçen Türkiye'yi taşıyamamıştır. Hem anayasa hem de iç tüzük egemen partinin egemenliğini sürdürmeyi düşünmüş.

Çok partili hayata geçildiği halde anayasa ve iç tüzükler egemenliğin CHP'de kalması yönünde mi işledi?

Cumhuriyetin ilk yıllarında cumhurbaşkanı hem Atatürk, hem İnönü parti genel başkanı. Valiler CHP'nin il başkanı. Devletin bütçesi ile CHP'nin bütçesi iç içe geçmiş. Halkevleri devlet tarafından inşa ediliyor. Üniversite zayıf, Türkiye'de üç üniversite var. Bırakın sivil toplum örgütlerini, kamuoyu oluşturan devlet örgütleri de zayıf. Bu ortamda geçilmiş çok partili hayata. Bir tek enstrüman var, seçim kanunu. Bizim demokrasimiz 50-60 arasında sadece sandığa dayanıyor. Çoğunluğun yeterli olduğu düşüncesi… 46-50 arası CHP de, 50-60 arası DP de onu kullandı. Madem çoğunluğum, istediğimiz gibi idare ederiz.

Devlete rağmen “millet iradesinin her şey olduğunu zannetme” yanılgısı mı?

Çoğunluğun siyasi muhalefeti ezebileceği düşüncesi var.

MEDERES VE DP'NİN EN BÜYÜK HATASI


Yassıada sürecine giderken Menderes'i hangi noktalarda hatalı buluyorsunuz?

55 senesine kadar DP'de hata bulmuyorum. DP, demokratik süreçte samimiydi, CHP biraz daha muhteristi…

55'ten sonra ne oldu?

DP en büyük hatasını yaptı, büyük kongresini toplamaktan vazgeçti. Bölünmekten korktu ama Yassıada'da Menderes bunun hata olduğunu söyledi. Bir hata da, halkın gösterdiği yoğun ilgi, halk kahramanı gibi karşılanması onda aşırı özgüven oluşturdu. Ben buna “siyasi şımarıklık” derim.

Menderes de kişisel olarak siyasi şımarıklığı yaşadı mı?

Yaşadı. 55'ten sonraki tutumunda bu var. Bu sadece onun kusuru değil, çevresindeki arkadaşlarımızın da hatası. 55'ten sonra Menderes partiyi güçlendirecek yerde hükümeti güçlendirdi.

Bugünün iktidarında Menderes dönemiyle benzerlikler görüyor musunuz?

Sadece bugün değil, siyaset yaptığım dönemlerde bunu gördüm; demokrat olmak kolaydır, demokrat kalmak zordur. Bizim sistemimiz demokrat kalmayı zorlaştırıyor.

60 İhtilali'nde halka ne vaat edildi?

Saklı kalan beyannameler vardı. Diyordu ki,“Üç ay içinde tarafsız bir seçim yapacağız ve seçimi kazanana iktidarı teslim edeceğiz.” Fakat kalmak için uğraş verdiler, Milli Birlik Komitesi'ni oluşturdular ve bir ihtilal hukuku yaptılar. Hep söylerim; 27 Mayıs bir darbedir ama ihtilal özentisi vardır. 27 Mayıs'a evet, 28 Mayıs'a hayır… Menderes'i bir tokatla bir odaya soktular. Büyük baskı vardı, koca devlet adamları korku içindeydiler. Etrafta eli silahlı olmanın dışında eli sopalı genç teğmenler vardı. Onların ikisi orgeneralliğe kadar yükseldiler. Yani tam bir terör vardı o günlerde.

Kimdi o iki orgeneral?

İsimlerini söylemeyeyim. Daha sonra komutanlarımız oldular.

Yassıada da avukatlık mesleği icra edilebildi mi?

İhtilalden beş ay sonra davalar başladı. Beş ay sanıklar avukatlarıyla, aileleriyle görüştürülmedi. İhtilale halk desteği sağlamak için Rektör Sıdık Sami Onar gibi insanlar, “şehitlerimiz var” diyordu, Bayar'ın İş Bankası'nda 103 milyon lirası olduğunu söylediler. İkisi de yalan çıktı. Ne şehit vardı, ne de bankada 103 milyon lira, bankada 103 lirası vardı. Avukatlar susturuldu, tutuklandı. Ben iki aydan fazla hapis yattım. Davaya gittiğimde başsavcı, “sen hâlâ akıllanmadın mı” dedi. Sözlü hukukun hiçbir unsuru gerçekleşmedi.


27 Mayıs asker açısından vatanperverlik mi, iktidar hırsı mı?

Bence bir şaşkınlıktır. Alışık olmadığımız şeyler oldu, sokak hareketleri, üniversite olayları, CHP'nin tahriki… İnönü gibi tecrübeli bir devlet adamı; “İhtilal şartları bir araya geldiğinde ihtilal olur, sizi ben bile kurtaramam” diyebilmiştir.

Askerin siyasete müdahalesi 27 Mayıs'ta durmuyor…

Ama 27 Mayıs'ın eli kanlılığı, acımasızlığı 12 Mart ve 12 Eylül'de sürmedi.

İyileşme var diyorsunuz…

Buna iyileşme denmez, çünkü darbenin iyisi olmaz…

Menderes askeri hafife mi aldı?

Menderes'in, “Kimse ordunun ihtilal yapacağına beni inandıramaz” diye tarihi bir sözü var. Demokrat bir adam, ama demokrasinin araçlarını çok iyi bilmiyor. Hem DP iktidarı hem de Menderes ve arkadaşları ilk demokrasi deneyimimizin kurbanı oldu. 27 Mayıs orduyu da zayıflattı. İhtilal sonrası 5 bin subay, 235 general emekli edildi. İhtilal evlatlarını yedi.

Bugün askerin refleksini nasıl görüyorsunuz?

Askerin refleksi artık kumanda heyetinin refleksi haline geldi. Ordunun üst kademeleri bu konuyu disiplin altına almış gözüküyor. Orduyu karşınıza almak için özel bir gayret göstermezseniz Türkiye'de ihtilal olmaz.

Menderes'in “Ben orduyu yedek subaylarla da idare ederim” dediği doğru mu?

Mahkemede başsavcı; “Sen böyle bir şey söylemişsin” dediğinde Menderes, “İlk defa duyuyorum. Söylemedim, nerede, kime söylemişim” cevabını verdi. Başsavcı, “onu bilmem öyle bir rivayet var” dedi. Menderes, “Efendim ben devleti idare ettim, yedek subaylık yaptım, kendi gücümü biliyorum. Bu ordu yedek subaylarla nasıl idare edilir. Bunu kim uydurmuş?” Savcı sağına soluna baktı, kimseden ses gelmeyince konuyu kapattı.

Siyasetçinin başarısı orduyu kışlada tutma maharetiyle mi ölçülür?

Demokrasisi yerleşmemiş ülkelerde böyle bir maharet mümkün değil. Nitekim daha sonra 12 Mart'ta, 12 Eylül'de 28 Şubat'ta askeri kışlada tutamadık.

DERİN DEVLETİN RÜZGARI VAR

Bu işlerde derin devletin parmağı olmasın…

Derin devleti tarif eden de yok, tasvip eden, ama varlığından söz eden çok. Uzun yıllar parti başkanlığı, Meclis başkanlığı yaptım, hükümetler kurdum, derin devletin fotoğrafını bulamadım. Arşivde böyle bir fotoğraf yok ama derin devlet diye bir rüzgâr var. O rüzgar geldiği zaman, ben ihtilalleri hatırlarım.

Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamı derin devletin işi mi?

Hayır. Derin devlet olsa daha muntazam olurdu. Darbeyi yapanlar travmayı atlattıktan sonra, iktidarı hukuk profesörlerine ve büyük ölçüde de CHP'ye verdiler. CHP taraftarları ihtilal yapmış gibi sokaklara döküldü. İnönü'nün bir tamimi var; “Çok fazla nümayiş yapmayın, biz bu ihtilalin ne içindeyiz ne dışında.” Tarihi ve çok talihsiz bir söz. Darbeyi desteklediler, Menderes'in yakasına yapışma lafı da Baykal'ın üstünde kaldı.

ÇOMAĞI DERİN DEVLET SİZE SOKARSA

Derin devlete çomak sokulabilir mi?

Derin devlete çomak sokmak önemli değil, derin devlet çomağı size sokarsa o çok zordur. Eğer derin devlete çomağı soktuysanız önce tarif edeceksiniz... Liderlerin az konuşması ve yaptıklarını anlatması daha çok puan kazandırır.

Devlet hukuk dışına çıkar mı?

Devletin ajanları hukuk dışına çıkar. Hepsini zaptetmek mümkün değil, 2 milyon bürokratımız var, içinde jandarması, polisi istihbarat örgütleri vs var, onların yaptıkları her tasarrufu devletin önleyici olarak denetlemesi mümkün değil… Derin devlet tabirini çok benimsemiyorum, dünyanın her yerinde devletin organları ve iktidarı kullanma biçiminde yürüttüğü siyaset farklıdır. İç ve dış ilişkilerde ülke tehlikeli bir sürece girdiğinde, devletin bütün birimleri potansiyellik duygusu içine girerler.

Siz buna derin devlet değil de, sorunu çözme tarzı mı diyorsunuz?

Devlet organlarının yetki ve görevlerini kullanmakta araç seçme hakkı var. Anayasal bütünlük kurulursa denetim sağlanır ve mesele çözülür.

ŞİMDİKİ CHP LOKUM GİBİ

27 Mayıs öncesi merkezde iki parti vardı, DP ve CHP. Bugün de merkezde iki parti var, AK Parti ve CHP. O gün ile bugün arasında benzerlikler var mı?

O zamanki CHP akide şekeri gibi sert, şimdiki lokum gibi. Baykal arada bir sertleşir gibi yapıyor, ama çok yumuşak. Belki de Baykal sert muhalefetin getirdiği sonuçları bildiğinden muhalefetini sertleştirmiyor, sorunları demokrasi ile aşmaya çalışıyor. Ak Parti ile DP arasında da bir benzerlik yok. DP'yi 46-55 ve 55-60 diye ikiye ayırarak değerlendirmek lazım. Birini alkışlayalım, birini yargılayalım.



Bugün devlette kurumlar arasında ihtilaflar söz konusu. En barizi cumhurbaşkanlığı ile başbakanlık arasında. Atatürk ile İnönü arasında var, Bayar ve Menderes arasında yok. 12 Eylül'den sonra çekişmeler arttı…

24 Anayasası'na yönelttiğim iti-razlar bugün de geçerli. 24 Anayasası gibi bu anayasa da çok partili hayatı taşıyamadı. Yenilenmesi gerekiyor.

AB sürecinde paket paket yenileniyor…

Onların hepsi kurallara ilişkin. Bugün Anayasa Mahkemesi kararlarıyla senato görevini yapıyor, kanunları denetleyeceği yerde parlamentoyu denetliyor. Danıştay ve idare mahkemeleri de ana muhalefet partisi görevini görüyor. Anayasal kurumlar hükümeti duraklatma kurumları haline geldi. Bu yapıda yargı ile yasama ve icra arasında dengeler bozuluyor ve ihtilaflar buradan çıkıyor. Türkiye bir senato kurmalı. Anayasa Mahkemesi insan hakları denetimini de yapmalı. İdare mahkemeleri müthiş bir hukuk ortaya koymuşlar, adli yargı onların yanında hafiflemiş durumda. Seçim hukuku da ayrı bir problem. Daha 15-20 devlet kurumunda bu tadilleri yapmak lazım. Cumhurbaşkanının parlamentoyu fesih hakkı yok. 27 Mayıs öncesi Cumhurbaşkanı'nın fesih yet-kisi olsaydı darbe olmazdı. Siyasi hayat içerisinde hakemi olmayan demokratik tek devlet Türkiye'dir.

Cumhurbaşkanlığı aşırı siyasi bir makama mı dönüştü?

Esasında siyasal bir yanı var. Şimdiki cumhurbaşkanı hukukçu olduğu için yetki alanını genişletti. O da se-natonun bazı görevlerini üstlenmiş vaziyette. Kullandığı araç Anayasa Mahkemesi.

Şimdi Türkiye Çankaya'yı doğru bir zeminde mi tartışıyor?

Çok büyüterek tartışıyor. Bu anayasaya göre cumhurbaşkanlığını bu kadar tartışmaya değmez… Yeni cumhurbaşkanının seçiminde siyaset çok erken ağırlık koydu, Sayın Erdoğan eleştirilerinde haklı.

Çankaya etrafında hükümete karşı blok oluşturma çabası güdülüyor…

Oluşturamazlar… Bir konuya dikkat çekmek isterim; 60'da Türkiye'nin 3 üniversitesi vardı, şimdi yüz üniversitesi var. Yüz üniversiteli bir ülkeyi idare etmek çok zor. Öyle bir çalkantı dönemi başlar ki ülkede, tutamazsınız. DP tutamadı, AP tutamadı. Sosyal hadiseleri hep siyasal açıdan görmeyeceksiniz. Bir de dış etkenler var. Bu gün Türkiye dış etkenlere çok açık. Üç önemli süreç duruyor önümüzde; Kürdistan, ulus devletin parçalanması, iç ihtilaflar…




17 yıl önce