|

İsmail Küçükkaya: Plaza mahkumu olmayacağım

Akşam gazetesinin yeni yayın yönetmeni İsmail Küçükkaya; “Herhangi bir kişi, kurum, mezhep, kulüp, iş dünyası bağlantısına yakınlık-bağımlılığım yok. Güç odaklarının değil fırsat eşitliğinin sonucuyum. Ankara'yı iyi bilirim, bütün kesimlerle kalıcı ilişkiler kurdum. Bu ara biraz konuşmak zorunda kaldım ama kendimi değil gazeteyi konuşturmak istiyorum” diyor.

Mehmet Gündem
00:00 - 1/12/2008 Pazartesi
Güncelleme: 01:55 - 1/12/2008 Pazartesi
Yeni Şafak
İsmail Küçükkaya: Plaza mahkumu  olmayacağım
İsmail Küçükkaya: Plaza mahkumu olmayacağım
Ulusal görünümlü yerel gazetecilik dönemi biter mi?

Bütün gazetelerin iddiası Türkiye'nin tümüne hitap etmektir fakat gazeteler büyük ölçüde marjinaldir bizde. Her gazetenin etkin olduğu belli bir bölge ve dar sosyal çevreler var ki bu tablo bize Türkiye'nin sosyolojik haritasını vermiyor.

Gazetelerin marjinal kalmasında, süreklilik arz eden “güven krizinin” etkisi büyüktür.

Türkiye fikri ve kültürel olarak ne kadar zengin ise gazetelerimiz bu gerçekliğe inat bütün olarak birbirine benzediği gibi, her gazete kendi içinde de tek tiptir, zenginliğimiz olan farlılıklar alabildiğine azdır. Bizde aykırılığa prim verilir. Aykırılığın ise ürettiği bir düşünce ve değer yoktur. Hayatı dar bir alandan gözleyen, referansını sınırlı bir muhitten alan, kendine ve topluma birkaç kavram üzerinden bakan, değişim ve gelişim kavramlarına kapalı, önyargıları bol, eski bilgilerini hâlâ taze zanneden, yeniden okumayı, düşünmeyi, sorgulamayı çoktan unutmuş, refleksi ve duygusal davranan yönetici ve yazarlarımızdır bu akıbeti hazırlayanlar.

Her yönetici ve yazar topluma kendi ilişkilerini, kendi gerçeğini, kendi mizacını, kendi saplantılarını, kendi değerlerini dayatıyor, yani toplumda kendini klonlayarak çoğaltmaya çalışıyor.

Toplumla gerçek teması olmayan bir gazetecinin ortaya koyduğu ürün nasıl topluma ulaşabilir ki. Toplumla, toplumsal değerlerle çatışarak büyük ve etkin gazetecilik olmadı, olamaz. Bizde “ulusal görünümlü yerel gazetecilik” yapılıyor. Muhalefet particiliği gibi gazetecilik. Mazeret merkezli muhalefet mantığının oluşturduğu sıkışmışlık gazeteler için de geçerli.

Kendimizi sorgulamaya başladığımızda ve bunu ideolojik saplantılardan arınıp akılla, bilgiyle ve gerçeklerle yüzleşerek yapabildiğimizde önce güven krizi sona erer, ardından gazeteler marjinal olmaktan kurtulur ve geniş kitlelere ulaşır. Krizler bazen değişim fırsatlarını da beraberinde getiriyorlar. Gazetelerin eski tarz ve eski ilişkilerle varlık sürdürmeleri mümkün değildi.

Neyse ki son dönemlerde Türk medyasında yeni arayışlar ve çeşitlenme var. İçinden geçtiğimiz kriz ve değişim sürecinde gazetelerin yeni bir vizyonla yönetilmesi şart. Bana bunları düşündüren bir gelişme oldu, Akşam gazetesinde yayın yönetmeni değişti, İsmail Küçükkaya 36 yaşında yayının başına geçti. Biz gazeteciler, hepimiz bu mesleğin sorunlarını iyi biliriz de, fakat sürece direnmeyiz, çünkü değişimi başlatmaya, ya imkanımız, ya irademiz ya da vaktimiz yoktur. İsmail Küçükkaya şimdi hepimiz için bir sınavdadır. Çünkü onun mazereti yok, imkanı da var, iradesi de var, vakti de var…





Akşam zor bir dönenden geçerken yayın yönetmeni oldun. Üstelik bir de kriz dalgası var. Başarısız olmaktan korkmuyor musun?

Gazetecilik yapacağım. İyi gazetecilik yaparsan korkacak bir şey yok.

Nasıl yapacaksın?

Ankara gazeteciliğinin güzel ve etik yönlerini sergilemeye çalışacağım. Halktan kopuk gazete yapmayacağım. Haberi öne çıkacak. Akşam, kendi yıldızlarını oluşturacak, Anadolu'nun sesini duyuracak. Hedef ilkin 250 bine çıkmak.

Politikacı gibi konuşuyorsun…

Hayır öyle değil. Medyada varolan ikili yapının kutuplaşması topluma da yansıdı, kurumlara da. Bu başlıbaşına bir sorun, çünkü halk medyaya güvenmiyor ve mesafe giderek açılıyor.

Anadolu'nun sesini duyurmak söylemi, taşralılık çağrıştırmıyor mu?

Hayır, ben İstanbul gerçeğini reddederek söylemiyorum bunu, İstanbul'da elbette daha etkin olacağız, ama Anadolu gerçeğini de görmek gerek.

Medyada çeşitlenme var aslında.

Evet, merkez medyanın eski hakimiyeti yok artık. Hem Türkiye, hem de medyanın yapısı Kasım 2002'den beri çok değişti.

İKTİDARA OBJEKTİF BAKILMALI

Merkez medyanın AKP'ye karşı tavrı bu değişime karşı da bir direnç mi?

AK Parti'nin arka planında Anadolu burjuvazisi yatıyor. Dolayısıyla bu partiye de objektif yaklaşılması, eleştiri yapılması ama doğru yaptıklarının da takdir edilmesi gerekiyor.

Serdar Turgut'tan nasıl bir gazete devraldın, enkaz devraldım mı diyorsun?

Serdar Turgut iyi bir gazetecidir, ondan çok şey öğrendim, umutlu bir gazete bıraktı ama gazete ve yazarlarımız biraz magazin ağırlıklıydı, bunu biraz dengeleyeceğiz.

Kriz ortamı elini zayıflatmıyor mu?

Kuşkusuz işimizi zorlaştırıyor ama yine de başarılı olacağımıza inanıyorum. Çünkü, patron “ben medyada varım” diyor. Çukurova Grubu medyadan çekilmeyecek, aksine medyada büyümek istiyor.

Turgut Akşam'a ne getirdi, ne götürdü?

Bunu açıktan sorgulamak bana etik gelmiyor. Her dönemin rasyonalitesi farklıdır. Şunu söyleyebilirim, o tam zamanında bıraktı yöneticiliği, yazarlığı sıkıntıya girebilirdi. Serdar Turgut Türkiye'de iki büyük mizah yazarından birisidir ve Akşam'ın yeni döneminde daha çok okunacak…

İLİŞKİLERİM KALICIDIR

Bu koltuğa niye seni tercih ettiler?

Mesleğin bütün kademelerinde deneyim edinerek bugüne geldim. Ankara'yı iyi bilirim, bütün kesimlerle kalıcı ilişkiler kurdum. Gazetecilik hem haberdir hem de ilişkidir.

Yani, güç odaklarının değil fırsat eşitliğinin sonucuyum diyorsun.

Doğru, benim herhangi bir kişi, kurum, mezhep, kulüp, iş dünyası bağlantısına en ufak bir yakınlığım, organik-inorganik bağım yok…

İlişkilerin mi seni bu noktaya taşıdı?

Meslek dışı değil mesleki ilişkiler etkili olabilir. Ben Başbakan tarafından da, Genelkurmay tarafından da, yüksek yargı organları nezdinde de sevilir, sayılır, başarılı bulunurum.

Sonra…

Toplumların kriz ve değişim anları var ve bu süreçlerin iyi yönetilmesi gerekir. Bu süreçler birtakım tercihlerin yapılmasını zorunlu kılar. Turgut'un yönetmenliği döneminde gazete kendine özgü kimlik ve kişilik arayışındaydı, bu gazetenin yayın politikasına da yansıyordu ama ülkenin genel durumu dikkate alındığında başka bir yayın politikası zorunlu hale gelmişti.

BEŞ YILDIR BU KOLTUĞA HAZIRLANMIŞIM

Yani patron yavaş yavaş seni yayın yönetmenliğine hazırlamış.

Bunu ben de hissettim. Son beş yıldır böyle bir süreç yaşadım, yayın yönetmenliğine hazırlandım. Patron bu ilişkiyi daha çok Serdar Çaloğlu üzerinden yürütür: Serdar Bey beni yıllardır çeşitli parametreler üzerinden bilgilendiriyordu...

Kavgacı mısın?

Mücadeleciyim, her zaman buna hazırım. Ama bu iş centilmence yapılır, gerektiği zaman yapılır, gerektiği şiddette yapılır.

Muhalif misin?

Dengeli bir muhalifim…

Nedir en büyük keyfin?

Çalışmak, İlber Ortaylı, Hilmi Yavuz ve Nur Vergin ile sohbet etmek ve Arjantin Felsefe Grubu'na katılmak…

MAGAZİN BU KADAR BASKIN OLMAYACAK

Yöneticinin kişiliği gazeteye yansır, senin kişiliğin Akşam'a nasıl yansıyacak…

Çok çalışırım, hayatımın yüzde 95'i iştir. İstanbul'da ev tutmadım, altı ay otelde kalacağım, dikkatimi dağıtacak bir ev telaşına girmek istemiyorum. Gazete biraz toparlanmalı, magazin de olmalı, magazini severim ama gece alemini anlatan düzeyde değil, haber boyutu olan magazin istiyorum. Hayatın tüm renklerine açığım ama toplumun 3,5 milyonu işsizken, yoksulluk önemli bir sorunken yazarlarımız biraz da “ağır” konulara girmeliler.

Yayın yönetmenlerini biz kişilikleriyle, hobileriyle, zaaflarıyla konuşuyoruz daha çok. Senin neyini konuşacağız?

Kendimi değil gazeteyi konuşturmak istiyorum. Benim için başarı Akşam'ın konuşulması.

ERTUĞRUL ÖZKÖK VE SERDAR TURGUT'U KASTETMEDİM

Göreve başlarken kaleme aldığın ilk yazıda kendinden bahsettin, 'pahalı şarabın lezzetini ilk yudumda alıp kalitesi hakkında yorum yapamasam da haberi kokusundan tanırım' dedin.

Ertuğrul Özkök ve Serdar Turgut'a gönderme yaptığım söylendi, fakat ikisini de kastetmedim, sadece haberden anlarım, başarılı bir gazete yöneticisinin nasıl davranması gerektiğini bilirim diyorum. Asıl sorun şu, çok yetenekli bazı genç gazeteciler o tür durumlara öykünmeye başladılar, halbuki, fakir bir aileden geliyorlar, kültür olarak ait olmadıkları bir yere aitmiş gibi yaşamaya çalışıyorlar. Bu onları kendi gerçeklerinden kopartıyor. Para harcama hevesi var ama onun için gerekli kültür yok.

Bu durumda sahte hayattan sahte gazeteci çıkıyor.

Aynen öyle. O öykünen arkadaşlara şarabın tadını öğrenmeye çalıştığınız kadar toplumun zenginliklerini de öğrenin diyorum. Tek bir dünyaya hapsetmesinler kendilerini.


Kendinden söz ederken, “Anadolu'dan geliyorum, dar gelirli bir ailenin dört çocuğundan biriyim” dedin. Bunlar sende kompleks oluşturuyor mu?

Asla, ben kendimle barışık bir insanım. Hiç rol yapmam. Devlet okulunda okudum, İngilizce'yi yıllarca özel ders alarak öğrendim, kendi imkanlarımla Amerika'ya pratik yapmaya gittim. Belki beni Papermoon'da sık sık göremeyecekler ama ben burada en iyi bildiğim işi, gazetecilik yapacağım. Türkiye İstanbul'dan ibaret değil. Bu geniş ve dinamik coğrafyayı, insanlarını tanıyorum. Memleketimin kültür kodlarıyla benliğimi donattım ve kimliğimi böylesi bir kültür zemini üzerine inşa ettim.

Bu iyi mi kötü mü karar veremedim…

Anadolu'nun zenginliğini bilmek iyidir… Gazeteyi kendim için “gizil bir araç” olarak görmem. Kendini plazaya hapsetmiş gazetecilerden olmayacağım.



Akşam'da ne yaparsan çok mutlu olursun?

Türkiye'nin temel açmazlarından birisi her alanda yaşanan seviye, üslup, kalite kaybıdır. Ben Akşam'ı yönetirken bunları engelleyici bir gazetecilik yapabilirsen çok sevineceğim…

Nedir senin gazetecilikteki kırmızı çizgilerin?

Türkiye'nin bütün toplumsal kesimlerine yönelik yayın yapan, her kuruma yakın ama her kuruma da mesafeli, yaptıklarının iyi taraflarını destekleyen, yanlışlarını da belli bir üslup ile eleştiren bir gazete olacak. Kendimi “üslup mühendisi” olarak görürüm, her şeyi yaparım ama üslubuma dikkat ederim. Sevdiğim kurumlarla ilgili bile çok ağır haberlere imza attım ama bunu üsluplu yaptım ve kimse orada art niyet aramadı. Akşam'da herkesle ilgili olumlu ve olumsuz haber yapılabilir ama kimseye hakaret edilmez, yalan yazılmaz, kurumları eleştiririz ama yıpratılmasına karşıyızdır. Kişileri eleştiririz ama hiçbir meseleyi de kişiselleştirmeyiz.


İnsanları kılık kıyafete göre ayırmak saçma


36 yaşında yayın yönetmeni olman kıskançlıklar var mı?

Birilerinde vardır ama beklemediğim çevrelerden büyük destek gördüm. (Tam bu sırada konuşmayı Adalet Bakanı M. Ali Şahin'in tebrik telefonu böldü)

Turgut başörtülü gazeteci çalıştırabilirim demişti, sen ne diyorsun?

İnsanları kılık kıyafetleriyle ayırmayı saçma bulurum. Meslekte yeterli olan herkesle çalışabiliriz.

Akşam'da çok gelen giden oldu, dalgalanmalar yaşandı. Ergenekoncu yapılanmanın adresi olarak gösterildiği dönemler oldu…

Dalgalanmalar olduğu doğru, Ergenekon iddiası haksız. Bu grup maalesef kendini tam anlatamadı. Değişim ve kriz süreçleri iyi yönetilemedi hiçbir grupta.




15 yıl önce