|

Mehmet Tıraş: Sendikaları derin devlet kullanıyor

Devlet, üniversiteleri YÖK'le nasıl denetliyorsa, Türk-İş'le de ülkedeki işçiyi denetliyor. Siz hiç demokratik anayasa talep eden, darbecilerden hesap sorulmasını, Kürt sorununun çözümünü, yargının bağımsız kalmasını, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını isteyen sendikacı gördünüz mü?

Mehmet Gündem
00:00 - 1/01/2007 Pazartesi
Güncelleme: 23:33 - 31/12/2006 Pazar
Yeni Şafak
Mehmet Tıraş: Sendikaları derin devlet kullanıyor
Mehmet Tıraş: Sendikaları derin devlet kullanıyor

Hayalinin peşinden koşarken…

24 yıllık işçi düşünün, iş hayatının 24 senesini sendikalı olarak geçirsin ve bir gün bağlı bulunduğu sendikaya “ödediği aidatların akıbetini” sorsun.

Mehmet Tıraş böyle bir işçiydi.

24 yıl çalıştı, 24 yıl boyunca sendikaya aidat ödedi.

Bir gün o soruyu sordu…

Elbette bilgi alamadı, tehdit edildi, hakarete uğradı.

İşçinin emeği üzerinden sürülen saltanatın fotoğrafını gören İHL orta 2 terkli Tıraş, yılmadı, sendikal hareketi, bireyi, toplumu, devleti, üretim mantığını, ülkeye hakim olan zihniyeti soğrulamaya başladı.

İşten arka kalan, artırdığı bütün zamanları kitap okuyarak geçirdi.

Önce düşünen adam, sonra da düşündüklerini konuşarak paylaşan adam oldu.

En sonunda da işçi-yazar oldu.

Bu arada Türkiye Birleşik Komünist Partisi'nde ve Yeni Demokrasi Hareketi'nde siyaseti de denemişti.

Fakat yazarlık tuttu onu...

Bugüne kadar üç kitap yayınladı;

“Küreselleşen Dünyada Özgür Birey Zengin Toplum” kitabında; değişimi ve bireyin özgürlüğünü işledi.

“Korkularımız ve Tabularımız” da; tartışılamadığı için tabu haline getirilen konular üzerinde durdu.

Üçüncü kitabı “Derin Devletin Kara Kutusu”nda da; devlet yapısını, bürokrasinin gücünü ve özellikle de silahlı bürokrasinin izini sürmeye çalıştı, darbelerin analizine kafa yordu.

Mehmet Tıraş'ın hayat serüveni ve yaşayarak anlattıkları, ömrünü “gelişmekte olan ülke” hipnozuyla geçiren kalabalıkları düşününce bana “önemli” geliyor.

Hayalinin peşinden koşan ve kendisine çizilmiş beşeri sınırları sorgulayan her eylem takdire şayandır.

İdealler insanları büyütür, onları daha anlamlı hale getirir.

Kurban Bayramı'nın ikinci gününde, Mehmet Tıraş'ın, başarı öyküsü ve direncine tanık olmak keyifli olsa gerek. Sohbet başlarken, okurların ve dostların Kurban Bayramlarını tebrik eder, yeni yılın da hayırlar getirmesini dilerim.



***


İşçi emeklisi bir yazarsınız. Yazdığın üç kitap var, üçü de sistemi sorguluyor… Emekli olmuşken, ne diye böyle bir sorgulama içindesin?

Üretim biçimimdeki değişiklikler toplumsal yaşamamıza yeniden formatlamayı zorunlu kılıyor. Bilgi yeni üretim faktörü olarak ekonomide farklı davranan bir girdi artık. Küreselleşme insanoğlunu hem değiştiriyor hem de saydamlaştırıyor. AB üyeliğinden yana olanlarla karşı çıkarların kavgasının özünde de bunlar var. AB karşıtı Kızılelma koalisyonu, devletin ekonominin patronluğundan vazgeçmesini, devlet yapısının değişmesini, silahlı bürokrasinin siyasi otoriteye tâbi olmasını istemiyor.

Yani, 'treni götüren makinisttir ama trenin yolunu belirleyen makasçıdır' diyorsun.

Türkiye'de siyasetçinin yolunu belirleyen seçmen değil, derin devlettir. AK Parti'nin dışa açılma ve AB politikası karşısında, “Devlet başka hükümet başka” diye açıklama yapmıyor mu askerler? Bu tutum trenin yolunu kimin belirlediğini ortaya koyuyor. Bizde askerlerin kabul etmediği bir sorunu siyasiler çözemiyor. Makinisti devre dışı bırakan makasçının arkasında AB karşıtı Kızılelma koalisyonunu oluşturan ulusalcı güçler duruyor.

Hükümetten bağımsız bir görüntü mü çiziyor ordu?

Ordu toplumu iyi analiz eden örgütlü bir kurum. Kimin ne ürettiğini, nasıl bir sosyal yaşamı olduğunu, eğitim düzeyini, ırkı ve mezhebi dahil çok yönlü kimlik taraması yapıyorlar. Siyasi geleneğimizde darbeye, hırsızlığa ve teröre karşı ortak duruşumuz yok. Darbecilerden hesap sorulmadığı sürece her zaman darbe tehlikesi olacaktır. Genelkurmay'a bağlı “Özel Harp Dairesi” parlamentonun denetimine açılsa darbelerin nasıl yapıldığını, sokağın nasıl gerildiğini görürüz, ama parlamento devleti denetleyemiyor.

İşçi gözünden bakınca bürokrasi nasıl gözüküyor?

Weber diyor ki; “Bürokrasi doğal olarak bilgisi zayıf, dolayısıyla da güçsüz bir parlamentoyu tercih eder.” Evrensel değerlerin yaşam biçimi haline gelmediği toplumların en büyük partisi bürokrasidir. Kendini ülkenin sahibi olarak görenler dünyadaki değişmeleri hazmedemiyorlar. 28 Şubat kararları “Susurluk'un üstünü kapatma kararları” olarak uygulandı. Şemdinli de Susurluk'un uzantısıdır. Hesap sorması gereken kurumlar, demokrasiden yana tavır alıp hesap sormuyorlar.

Kimler?

MGK, Anayasa Mahkemesi, YÖK… Anaya Mahkemesi, 12 Eylül'den sonra gitti darbecileri kutladı, darbecilerin kapattığı DİSK'in binasını işgal ederek yerleşti. YÖK, 12 Eylül'den sonra üniversiteleri garnizon kültürü ile yönetmeye başladı. Cumhurbaşkanı'nın yetkileri de darbe anayasasıyla düzenlendi, yetkileri var ama sorumluluğu yok. Şimdi Cumhurbaşkanı Sezer, darbe çığırtkanlığı yapanlarla, darbeleri destekleyen derneklere de maddi destekte bulunuyor. Atatürk Düşünce Derneği'ne 80 bin YTL bağış yaptı örtülü ödenekten. Cumhurbaşkanı sıfatını kötüye kullanıyor. Bazı soruların cevabı aranmıyor; neden tek parti döneminde darbe olmadı? OYAK neden tartışılmıyor?

Demek ki, rejimin sağlam temellere oturtulması için OYAK'a ihtiyaç mı…

Devlet paranın ve toprağın sahibi olmasaydı OYAK Türkiye'nin üçüncü holdingi olamazdı. OYAK 1961'de kuruldu, sermayesi 250 milyon liraydı, 12 Mart'ta 1 milyara çıktı, 12 Eylül'den sonra Türkiye'nin üçüncü holdingi oldu. Görüldüğü gibi darbeler OYAK için hasat dönemi gibi. Ordu bir silahlı güç olmanın yanında aynı zamanda büyük bir işveren konumuna geldi, toplumda daha fazla belirleyici oldular. DİSK, TÖS, TÖBDER VE TİP gibi davalardan yargılananların çocuklarını askeri okullara almıyorlar. DİSK yöneticilerini darbeciler 12 Eylül'de idamla yargıladılar ama DİSK, 28 Şubatçıların yanında yer aldı, TÜRK-İŞ ile ittifak etti. Darbelerden darbe yiyenler, darbecilerle bir arada nasıl oluyorlar?

Sen bunu nasıl izah ediyorsun?

Mesela sendikalar genelde AB'ye karşıdırlar. Çünkü bizdeki sendikacı, bir işçinin 25 yılda aldığı parayı, üç yılda hizmet ikramiyesi adı altında alıyorsa, bu sistemin değişmesini ister mi? Bu tür sendikacılığın biteceğini bildiklerinden AB'yi istemiyorlar.

Sen 24 yıl çalıştın. KİT'lerdeki durumu nasıl gördün?

KİT'ler siyasal yerlerdir. KİT'lerin siyasilerin arpalığı olduğu doğrudur. KİT'lerde çalışan işçilerin sendikası yoktur, KİT'lerde devletin sendikası var. Devlete rağmen sendikacılık yapamazsınız. Devletin ideolojisinin yanında yer alırsanız ihya olursunuz.

Kaç yıl sendikalı oldun?

İşe girdiğimden beri, 24 yıl, altı ay. Ben Türkiye'de KİT' de çalışıp da özelleştirmeyi savunan ilk işçiyim. Hak aramaya başlayınca bana “sınıfına ihanet eden işçi” dediler.

Ne kadar para ödedin sendikaya?

Ayda ortalama 20 dolardan toplam 4 bin 920 dolar. Aidatlar maaştan, Çek-of sistemiyle sendikanın hesabına geçiyor. Türkiye'de işçi, ayda bir gün sendikasına çalışıyor. Bu sistim kaldıkça sendikalar yaşar. 12 Eylül'den sonra Kenan Evren, 'Bu işçiyi sömürüyor' deyip çek-of'u kaldırmak istedi. Zamanın Türk-İş Başkanı, 'Sokağa dökülürüz' deyince Evren, '1982 Anayasası'na destek verirseniz kaldırmam' dedi ve Türk-İş bu darbe anayasasını destekledi.

Sendikal yapı nerede nasıl kırılmalar yaşıyor?

KİT'lerde derin devletin istediği sendika yetki alıyor ve o sendikalar da darbelere destek veriyor, askeri kurumlara, Mehmetçik Vakfı gibi yerlere para bağışında bulunuyorlar. Türk-İş 12 Eylül hükümetine Genel Sekreteri Sadık Şide'yi bakan olarak verdi, Şide, darbeci generallere DİSK'in para ve mal varlığına el konulmasını, sakatlar için kullanılmasını önerdi...

Sendikalar “sivil kurum” gibi gözüküp gerektiğinde “darbeci kurum”a mı dönüşüyorlar?

Sendikalar saydam değil, hiçbir sendikanın ve konfederasyonun web sitesinde para ile ilgili bilgiye rastlayamazsınız. İşçi sendikalarının genel kurulunda mali bütçenin tartışıldığını göremezsiniz. Muhalefet de bu konuyu gündeme getirmez. Türkiye'de muhalefeti rejim karşıtı gören, işçiyi değil, devleti temsil eden bir sendikacılık sürüyor. Temsil ettiği sınıfı sömüren bir kurum ve anlayış sendikal hareket hakim.

Sendika senin ne işine yaradı?

Örgütlülükle tanışıyorsunuz. Toplu hareketin içinde bulunuyorsunuz. Bu hayatınıza dayanışma ve paylaşma fikrini katıyor. KİT'ler de çalışanların yüzde 80-90'ının eğitim düzeyi ilkokuldur. Ben İHL ikiden terkim…




Sendikaya verdiğin paranın hesabını hiç sordun mu?

Çok sordum ama aidatların sendikalarda nereye gittiğini öğrenemedim. Sendikalı bir işçi, bağlı olduğu sendikanın harcamalarını denetleyemez. Paraların nereye harcandığını öğrenemez. İşçi, sendikacıların maaşlarını da bilmez. Sendikalarda trilyonlar dönüyor. Trilyonların döndüğü sendikalarda, işçiler aidatlarının akıbetini öğrenemez. Bu kadar parayı ve mal varlığını elinde bulunduran sendikacıyı yönetimden indiremezsiniz. Her sektörün çetesi var da, sendikacılığın çetesi olmaz mı? Emekliliğini sendikacılık yaparak dolduran onlarca sendikacı var. Bu sendikacıların işçilikle hiç bir alakası yok. Sendika saltanata dönüşmüş.

Hak ararken ne tür durumlarla karşılaştın?

Benim paramla evine ekmek götüren sendikacı “sen çizmeyi aştın' diyor, beni tehdit edip 'devlet düşmanı' ilan ediyor. Suçum da ödediğim aidatın nasıl değerlendirildiğini, sendikacıların maaşı ve hizmet ikramiyesi adı altında aldıkları ikramiyeyi gündeme getirmek. Petrol-İş Mali Sekreteri Adnan Özcan, 'Biz genel kurul kararı gereği işçilere böyle bir bilgi veremeyiz' dedi. Bu konuyu işyerime taşıdım, ama herkes korkmuş, çünkü tehdit ediyorlar. Bu da bir çetedir. Sendikacıların çoğu derin devletin sendikacısı.

Sendikalar ile siyasiler arasında nasıl bir ilişki var?

Özellikle KİT'lerdeki sendikacılar, siyasi partilerle uyum sağlarlar. KİT'lerde en iyi sözleşmeler seçim dönemlerinde yapılır. KİT'lerde verimlilik diye bir şey yoktur. İşçiler özel sektörde gösterdiği performansı kamuda göstermez. KİT'lerde rejimle ve siyasi iktidarla uyumlu olduğun sürece işin garantidir. Bu sendikacılık sistemi siyasetçinin de, devletin de işine geliyor. Özal bir dönem sendikacılarla çatıştığında, sendikalarda biriken paraları kastederek, “Bana fonları konuşturtmayın” deyince sendikacılar sustular.

Sendikalar ile asker arasındaki ilişki nedir?

Sendikalar, 12 Eylül'e, 28 Şubat'a destek verdiler. 12 Eylül'den sonra kurulan askeri vakıflara para yardımı yapıyorlar. Sivil toplum örgütlerinin nerede görülmüş darbeleri desteklediği?

Sendikalarda yönetim neden uzun sürelidir?

200 trilyon nakit parası olan sendikalar var. Tes-İş, Türk Metal-İş gibi... Büyük parayı elinde tutan seçim kaybeder mi? Sendikalar, işyeri temsilcilerini toplantı adıyla sık sık tatil yörelerinde, beş yıldızlı otellerde ağırlar. Delegeleri de zaman zaman toplantılara götürürler. Türk-İş, Hak-İş, DİSK… hepsi böyle.

Sendikalar biriken paraları nasıl değerlendiriyorlar?

Sosyal tesisler yapılıyor, faize yatırılıyor. Böylece toplumun her kesimiyle büyük pazarlık gücüne sahip oluyorlar. Türk-İş eski Başkanı Bayram Meral, "Ben 3 Kasım'da CHP'den milletvekili seçildiğimde, Yol-İş'in 150 trilyon nakit parası vardı. Teamüldür, genel başkanlar ayrılırken ona bir hediye alınır. Ben hediyeyi kabul etmeyince, sendika yönetimi buna karşılık işsiz olan oğlumu 5 milyar maaşla sendikada işe aldı" demişti.


Sendikacılar nasıl zengin oluyorlar?

Ben 2003 yılında emekli olduğumda 24,5 yılın karşılığı olarak aldığım emekli ikramiyesi 40 milyar, Petrol-İş'te bir profesyonel sendikacının 3 yılda aldığı hizmet ikramiyesi 55 milyar. Lüks içinde yaşıyorlar. İşçiden farklı yerde oturuyorlar. Yazlıkları, kışlıkları var. Kaliteli arabaya biniyorlar. Mesela Petrol-İş'te bir sendikacı maaş artı, altı ikramiye alır. Arabası, benzini, telefonu bedavadır. Ayrıca çok yüksek yolluk, harcırah alırlar. Türk-İş, Hak-İş ve DİSK'e bakın, 20, 30, 40 yıllık profesyonel sendikacılar göreceksiniz.

Bizde sendikalar ne kadar denetleniyor…

Devletin bu paraları denetleme yetkisi var ama devlet konunun üstüne gitmiyor. Siz hiç bugüne kadar yolsuzluktan yargılanan bir sendika başkanı biliyor musunuz? Oysa bir yerde denetim yoksa, orada yozlaşma doğaldır. Devlet, üniversiteleri YÖK'le nasıl denetliyorsa, Türk-İş'le de ülkedeki işçiyi denetliyor. Siz hiç demokratik anayasa talep eden, darbecilerden hesap sorulmasını, Kürt sorunun çözümünü, yargının bağımsız olmasını, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını, Kıbrıs'ta çözümü isteyen bir sendikacı gördünüz mü?






17 yıl önce