|

Patrik Mesrob'dan şehitler için dua

Ermeni Patriği Mesrob II ile geldiğimiz Çanakkale'de şehitlikleri tek tek dolaşıyoruz. Şehitlerin ruhları için dua eden Patrik, “İyi ki gelmişiz. Cihan Harbi'nin yaşandığı yerlere ayak bastık. Yerin altındakileri düşünerek yürüdüm. Burada farklı şeyler hissediyor insan. Havada asılı bir şeyler var. Atmosfer çok farklı” diyor

00:00 - 1/09/2006 Cuma
Güncelleme: 23:09 - 31/08/2006 Perşembe
Yeni Şafak
Patrik Mesrob'dan şehitler için dua
Patrik Mesrob'dan şehitler için dua

Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II ile Kumkapı'daki patriklik makamında sohbet ediyoruz. Söz vatanları için canlarını veren yüzbinlerin yattığı Çanakkale'ye geldi... Tarihin akışını değiştiren bu büyük destanı yazan kahramanlar içinde Türk saflarında çarpışıp can veren Ermeni, Rum, Süryani, Musevi askerler de vardı... Mesrob II'ye "Şehitliğe gittiniz mi?" soruma "Hayır, ama neden olmasın?" yanıtını aldım... Şehitliğe iki günlük gezisi yapmaya karar verdik...

Gezi günü gelip çattı. Sabah saatlerinde Patrikliğin makam aracında Çanakkale yolundayız...

Patriği uzun yıllardır tanırım, duygularını ustaca kontrol eder, fakat heyecanına bu kadar yakından tanık olmamıştım. Yol boyu devam eden sohbetimiz bir "hayat kesiti" olarak gerçekleşti. Patrik, lise eğitimi için gittiği Almanya'da Ayten Alpman'ın "Bir başkadır benim memleketim" şarkısını dinleyerek gurbetteyken ağladığı günlerden bir perde açtı.

İHANET ETMEDİM

Sonraki kesit 1982'den. ASALA gündemdedir. Er Mesrob, Burdur'da 58. Topçu Tugayı'nda dört aylık kısa dönem askerlik görevini yapmaktadır. Komutanlardan biri çağırır. Huzura çıkar tekmil verir; Komutan; "Sana bir soru soracağım ama iyi düşün, dikkatli cevap ver; Türkiye aleyhine planlanan bir şeyler duyarsan bize haber verir misin" der. Genç rahip içinden dua eder; "Allahım bana yalan söyletme." Kalbinden geçeni söyler: "Komutanım, benim kimliğimi oluşturan üç değer var; Dinen Hıristiyanım, kökenim Ermeni, vatanım Türkiye. Ben bu üçüne de ihanet etmem... Din ve etnik köken ayırt edici iki öğedir. Vatan, vatandaşlık ise ortak paydadır." Komutan "Sen söylendiği kadar varmışsın" diyerek teşekkür eder. Bir başka komutan da gayrimüslim birkaç askeri yanına çağırır; "Biri sizin, dininize, kökeninize laf edecek olursa haberim olsun" der. Mesrob II; "İşte asker ocağı böyle, ayırım yok" diyor.

Kilise korosu günlerine, arkadaşlarıyla okulu kırdığında öğretmenlerinden "Sen de mi?" diye azar işittiği anlara da gitti Patrik, Çanakkale yolunda.

Eskiden bol bol diskoya gider, dans yarışmalarına katılırmış. Selimpaşa'da diskjokeylik bile yapmış. Sinemaya giden, spor giyinen bir maceraperestmiş. Rahip olduktan sonra o günler geride kalmış. O artık her yerde rahip.

KAZA SONRASI...

"Nasıl başladı rahiplik serüveniniz" soruma ise, zorlanarak cevap veriyor, "Beni ağlatacaksın, anlatırım ama gözyaşlarıma engel olamam sonra" diyor... "Amerika'da üniversitede uluslararası ekonomi okuyordum. İstanbul'da en sevdiğim can arkadaşım Memphis'e yanıma geldi. Ertesi gün, benim kullandığım arabayla bir alışveriş merkezine gidiyorduk. Kaza geçirdik ve arkadaşım öldü... Yaşadığım bu büyük acıdan sonra rahip olmaya karar verdim ve ilgi alanım sosyoloji, felsefe ve teolojiye döndü...."

UCUZ KAHRAMANLIK

Son Eurovizyon'da Türkiye'den Ermenistan'a 10 puan verilmesini oldukça sert eleştiren bir köşe yazısını hatırlatıyoum:

"Bak yedi sülalemize 'çocuk kasabı' diyen Ermenistan'a 10 puan vererek, 'dünya kerizlik tarihi'ne geçtik... Çünkü Almanya'daki Türkler nasıl canhıraş şekilde oy yağdırıyorsa Türkiye'ye, Türkiye'deki Ermeni vatandaşlarımız da öyle oy yağdırdı Ermenistan'a. Rencide etmek istemem hiçbirini... Aralarında çok arkadaşım var. Ama ellerine geçen ilk fırsatta 'diaspora' gibi davrandılar."

O an Patrik umursamazlıkla can sıkıcılık arasında gidip geliyor. Tepkisi ise şöyle:

"Ermeni şarkıcıya oy vermek Türkiye'de siyasi bir oluşum olarak algılanıyorsa, Almanya'dan Türkiye'ye oy gelmesi de siyasi bir oluşumdur ve bu mantığa göre Alman devleti oradaki Türkleri cezalandırmalıdır... Bunlar ucuz kahramanlıklar. Üstelik şarkı Ermenice değil, İngilizce söylendi. Abartıyorlar. Birilerinin en güçlü sermayesi aşırı milliyetçiliktir. Her milliyetçilik düşman arar karşısında.

Bazı yerlerde ve bazı zamanlarda Ermeni düşmanlığı hâlâ rant getiriyor. Diasporadaki Ermenilerin Türk düşmanı olduğunu savurmak da doğru değil. İçlerinde siyaset yapan ve sesi çok çıkan bir azınlık var. Onlar bütün diasporanın temsilcisi değiller. Türkiye'yi sevenler sevmeyenlerden kat kat fazladır. Biz Türkiye Ermenileri hiçbir zaman diaspora siyasetinin ülkemizdeki uzantısı olmadık. Bütün çabamız ülkemizde huzur içinde yaşamaktır. Burada birkaç kişi de olsa aşırı milliyetçi söyleme sahip Ermeni var, onlar da makul çoğunluk olan biz Türkiye Ermenilerini temsil edemezler. İnsanların olduğu gibi milletlerin de nefsi var, onlar da ıslaha muhtaçlar."

Bir süre suskunluk hakim aracın içine. Patrik camdan dışarıyı seyrediyor, zaman zaman dalıp gidiyor.

Patrik, 1970'li yıllarda Eceabat'ta babasının yedi dönümlük arazisini satarak kendisini Amerika'da okuttuğunu anımsıyor sohbet arasında.

Zaman zaman şarkı da mırıldanıyor yolculukta. Bazen marşlar da karışıyor araya. "Dağ başını duman almış..." marşını çok seviyor Patrik, "Onda emanet hissi ve sahiplenme olduğu

halde aşır milliyetçilik hiç yok, tertemiz bir vatan sevgisi var" diyor...

Yolculuğun ilk molası: Tekirdağ'da. Öğle yemeği yenilecek. Buradan itibaren Mesrob II gezi boyunca yemek tercihini balıktan yana kullanıyor... Lüfer ve uskumru sofrada yerini alıyor...

ÇANAKKALE'YE ŞİİRLE GİRDİK

Çanakkale'ye ulaştığımızda bizi Gelibolu yamaçlarında o meşhur kitabe karşılıyor:

"Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın

Bu toprak bir devrin battığı yerdir."

Bu şiirin devamını Patrik elindeki kitaptan okuyor. Bitirince de, "Müthiş bir şiir. Mehmet Akif'in şiirleri kadar his ve heyecan yüklü" diyor. Ben de Bülent Ecevit'in Çanakkale şiiriyle karşılık veriyorum;

"...Çanakkale toprağının


Üstü cennet altı mezar

Kavga bitmiş mezarlarda

Kaynaş olmuş yiten canlar."

Nihayet ulaştığımız Kilitbahir iskelesinden, arabalı vapurla Boğaz'ı geçerek Çanakkale'nin merkezinde otele yerleşiyoruz... Biraz nefeslenip, Truva'yı gezdikten sonra şehrin eski mahallelerinden birinde bulunan Surp Kevork Ermeni Kilisesi ziyareti var sırada...

Uzun bir günün ardından kendimizi otele atıyoruz. Ertesi gün, sabah erkenden şehitliğe gitmek üzere otelden ayrılıyoruz. Boğaz'ı vapurla geçip Gelibolu yarımadasının en uç noktası olan Hisarlık Burnu'ndaki Çanakkale Şehitleri Anıtı'na doğru yol alıyoruz. Gezinin heyecanı artıyor. 8 ay 14 gün süren savaşlarda yarım milyon can gitti. Yaralıların sayısı tam olarak hiçbir zaman bilinemedi. Çok sayıda kayıp askerden haber alınamadı. Burada insan mazide, cephenin tam ortasında buluyor kendini.

TÜM ŞEHİTLİKLERE ZİYARET

Anayurtlarından çok uzaklara, hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadıkları bir milletle savaşmak için gelip bu topraklara gömülenler için, savaştan 19 yıl sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün onlara seslenişini hatırlatıyor Patrik:

"Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın topraklarındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetlerle yanyana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."

Patrik o sözlerin ardından da şu yorumu yapıyor: "Bu büyük sözler, burada yatan herkesin ruhunu huzura davet ederken, geride kalanları da rahatlatan bir gönül açmadır, kucaklamadır".

Gezide, Şehitler Abidesi, Anzak Koyu, Mehmetçiğe Saygı Anıtı, 57. Alay Şehitliği, Conk Bayırı, Atatürk Zafer Anıtı, Kabatepe Müzesi de ziyaret edildi..

AZINLIKLAR DA ŞEHİT OLDU

Patrik 57. Alay Şehitliği'nin girişinde "İçimizde ve kumanda ettiğimiz askerlerde Balkan hacaletinin ikinci bir safhasını görmektense burada ölmeyi tercih etmeyenlerin bulunacağını katiyen kabul etmem" yazılı Atatürk'ün askerine seslenişini de okuyunca "Tam bir asker sözü" diyor.

57. Alay Şehitliği'nde dolaşırken, yaş ortalaması 20'yi ancak bulan o delikanlıların isim ve künyelerini tek tek okurken duygulanıyor Patrik.

Ziyaret ettiğimiz yerlerde tüm şehitlerin ruhlarının huzuru için dua eden Patrik, Hz. İsa'nın "İnsanın dostları için canını vermesinden daha üstün sevgi yoktur" dediğini belirterek; şöyle anlatıyor duygularını: "Azınlıklar arasında bulunan gayrimüslim cemaatlerin üyeleri de bu vatan için şehit olmuşlardır. Bu nedenle, Türk ve Kürtleri ülkemizin 'asli unsurları', Ermeni, Rum, Süryani ve Yahudileriyse 'ikinci sınıf vatandaş' olarak nitelendirmek çok yanlıştır. Bu insanlar, en değerli varlıklarını, yani hayatlarını bu vatan için feda etmişlerdir." Hz İsa'dan bir söz daha ekliyor konuşmasına: "Hazineniz neredeyse yüreğiniz de orada olacaktır."

Patriğin, "İyi ki gelmişiz. Cihan Harbi'nin yaşandığı yerlere ayak bastık. Yerin altındakileri düşünerek yürüdüm. Burada farklı şeyler hissediyor insan. Havada asılı bir şeyler var. Atmosfer çok farklı..." sözlerinin ardından dönüş yolu gözüküyor bize.

Patrik geçiyor direksiyona, cüppesi, takkesi ve asası ise arka koltukta...



18 yıl önce