|

Barış diline Kesik

Ermeni tehcirinin 100. yıldönümünün arifesinde vizyona giren Fatih Akın’ın son filmi Kesik, kişisel bir dram üzerinden Ermeni meselesine yorum getirmeye çalışıyor. Konuyu son derece yüzeysel ve özensiz bir dille ele alan film nefret söylemiyle dikkat çekiyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 5/12/2014 Cuma
Güncelleme: 20:55 - 4/12/2014 Perşembe
Yeni Şafak
Türkiye’nin uluslararası arenada sıklıkla başını ağrıtan Ermeni Meselesi, 2015 yılında kritik bir eşikten geçecek. Zira 2015 Ermeni tehcirinin 100. yıldönümü. Gerek Türkiye ve gerekse Ermenistan’ın meseleyi kendi perspektifleriyle yeniden dünya kamuoyunda dile getirecekleri bu özel yıldönümü arifesinde,  Almanya’da yaşayan Türk asıllı yönetmen Fatih Akın’ın yönettiği Kesik (The Cut), bugün vizyona giriyor. Demirci bir Ermeni olan Nazarat Manukyan’ın 1915’te yaşadığı trajik olayları konu eden Kesik’in vizyona girdiği tarih oldukça anlamlı. Bu rastlantıyı anlamlı kılan neden ise filmin Ermeni meselesine yaklaşımı. 

ACILARA YOLCULUK 

Film genel itibarıyla iki ana bölümden oluşuyor. 1915’in Mardin’inde geçen Kesik’in ilk bölümü kahramanımız Nazarat Manukyan’ın Osmanlı topraklarındaki macerası, ikinci bölüm ise ailesini aramak için yollara düşüşünü ele alıyor. Hikâye ise Mardin’de demircilik yaparak geçinen Nazarat Manukyan’ın evinin Osmanlı askerlerince basılmasıyla başlıyor. Tüm erkekleri askere götürmek için apar topar evinden alınan Manukyan, önce yeterince aşağılanır, ağır işlerde çalıştırılıp ardından da dehşet dolu bir yolculuğa çıkartılır. Başrollerini Tahar Rahim, Simon Abkarian, Makram J. Khoury ve Hindi Zahra’nın paylaştığı filmin senaryosu ise Fatih Akın ve Mardik Martin’e ait. 

GECEYARISI EKPRESİ'NDEN BETER

Yahudi, Hristiyan ve İngilizlerin son derece insani tarzda tasvir edildiği filmde yegane kötüler Osmanlı Türkleri. Filmde sürekli aşağılanan Ermenilerin Osmanlı askerleri tarafından boğazlanarak öldürülüşleri, Ermeni kadınların açık biçimde tecavüze uğramaları ve çocuklara uygulanan şiddet, filmin tarihi bir olayı ele alınışından ziyade nefret dilini körüklediğinin açık emareleri olarak çıkıyor karşımıza. Kesik, bu yönüyle Türkiye’yi uzun yıllar dünya kamuoyunda barbarlıkla yaftalayan Alan Parker’ın Gece- yarısı Ekspresi’ne adeta rahmet okutacak cinsten bir film. 

KABA, YAFTALAYICI, ÖZENTİSİZ BİR ÜSLUP

Meselesini tarihi, sosyolojik ve siyasi gerçeklerden oldukça uzak, son derece yüzeysel ve özentisiz bir dille ele alan yönetmenin tavrı sinema yapmaktan çok bir projeyi hayata geçirmenin çabasını andırıyor. Tarafların her geçen gün karşılıklı olumlu adımlarla müspet bir iletişim dili geliştirdikleri Ermeni meselesini ‘Katil Türkler-Mazlum Ermeniler’ boyutuna çekmeye çalışan film, bilgisizlik ürünü mü yoksa siyasi beklentiler doğrultusunda kotarılmış bir ısmarlama proje mi? Yönetmenin yabancı basına verdiği demeçlere bakılırsa, olayın her iki ihtimalden de beslendiği bir gerçek. 

Sinema dili yetersiz

Filmin teknik bazı özelliklerine gelince… Müziği başarılı ancak çok kere abartılı kullanılarak bir yerden sonra seyirciyi yorar hale geliyor. Süre bakımından gereğinden fazla uzun süren hikaye, özellikle ikinci bölümün ortalarından itibaren iyiden iyiye dağılıyor. Olay örgüsü yüzeysel ve koşar adım ilerlerken, gerçeklik duygusu sıklıkla zaafa uğratılıyor. Filmin sanat yönetmenliği gayet başarılı. Tarihi doku ve dönem koşullarının görsel açıdan iyi yansıtıldığını belirtmekte yarar var. Oyunculuklar ise genel olarak iyi ama başrol yetersiz kalıyor. 


Bir gecede düşman olmak 

Klasik bir epik film alışkanlığı olan haritayla başlayan Kesik, daha ilk dakikalarda seyircisine tavrını göstermeye başlıyor. Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşı’nda Almanya, Avusturya ve Macaristan ile ittifakına değinen film, yenilginin ardından azınlıkların bir gecede düşman edildiği tespitiyle ayrışmanın ilk cümlesini kuruyor. Filmin ilk sahneleriyle birlikte dozu gittikçe artan ‘Osmanlı/Türk Zulmü’,  Manukyan’ın askerde yaşadıklarıyla deyim yerindeyse tavan yapıyor.  


Adeta nefret filmi

Çölde açlık ve sefalete bulanan Ermeniler, Osmanlı ordusu tarafından bir bilinmezliğe doğru götürülürken, duygulu sahnelerle yaşadıkları trajedi yansıtılan Ermeni erkekler, burada türlü şiddetlere maruz kalıyor. Osmanlı askerleri, onur ve haysiyetlerini ezdikleri Ermenilere insanlık dışı muamele yaptıktan sonra, ıssız bir yere götürüp boğazlarını keserek öldürdükleri Ermenilerin mallarına üşüşüp aralarında pay ediyor. Geride kalan ailelere kamerasını çeviren Fatih Akın, Mardin köylerinin hemen yanı başında kurulan kampta Ermenilerin toplu ölümlerini gösteriyor. Açlık, susuzluk ve hastalıklara terkedilen kadın, yaşlı ve çocuklar çığlık ve inlemelerle acı içinde birer birer can verirken, Osmanlı halkı da bu vahşeti adeta eğlenerek seyrediyor. 

#Ermeni
#Fatih Akın
#Kesik
9 yıl önce