|

Portakal değil sinema yara aldı

Reyan Tuvi''nin belgeseli etrafında yaşanan tartışmalar, bazı çevrelerin sansür iddiasıyla 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali''ni akamete uğratma kampanyasına dönüştürüldü. Tartışma ilişkilere zarar verirken, başta festival ve sinema yazarlığı kurumu olmak üzere, sinema sektörü de derin yaralar aldı.

Suat Köçer
00:00 - 10/10/2014 Cuma
Güncelleme: 22:45 - 9/10/2014 Perşembe
Yeni Şafak
Portakal değil sinema yara aldı
Portakal değil sinema yara aldı

Bu yıl 51.''si düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali, sansür etrafında yaşanan bir dizi tartışma nedeniyle olaylı başladı. Festivalin Ulusal Belgesel kategorisinde yarışan Reyan Tuvi''nin ''Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek'' adlı belgeseli, jüri tarafından altyazısından çıkartılmak istenen küfürlü bir ifade nedeniyle polemik konusu oldu. İstifalar, çekilmeler, karşılıklı itham ve suçlamalarla çok boyutlu bir tartışmaya dönüşen mesele, Türkiye''deki festival sistemi ve sinema yazarlığı kurumunun içinde bulunduğu içler acısı durumu da gözler önüne serdi.

BAŞINDAN BERİ İSTEMEDİLER

Her ne kadar sansür kavramı etrafında tartışılmak istense de aslında meselenin özü sansürle değil sinema çevrelerinin siyasi tercihleriyle ilgili. Henüz festivalle ilgili bir gelişme yaşanmamışken, bazı sinema çevreleri Antalya Büyükşehir Belediyesi''nin seçimlerle birlikte el değişmesinin festivale siyasi yansımaları olacağı tezini dillendirmeye başlamıştı bile. Başkanlığın festivale büyük ayrıcalıkların sağlanacağına yönelik teminatıyla umduklarını bulamayan bu çevreler, mesleki açıdan çoğunlukla isabetli isimlerin yönetime getirilmesiyle bir kez daha hayal kırıklığı yaşadı. Ancak festival sürecinin başlamasıyla birlikte gerek kimi çevrelerin bazı beklentileri ve gerekse festival yönetiminin zaafları, olası krizlere psikolojik zemin hazırladı.

İLK SOMUT KRİZ; DAVET

Belgesel filmin hemen öncesinde baş gösteren davet tartışmaları, festival yönetimiyle sinema yazarlarını karşı karşıya getirdi. Festival tarafından davet edilmeyen bazı sinema yazarları, PR alanında yaşanan zaaf ve eksiklikleri de fırsata dönüştürerek yoğun bir kampanya başlattı. Kimi yazarlar yönetimle irtibata geçip kendisini davet ettirirken, diğer bazı yazarlar olumsuz yanıt ve geri dönüş yapılmaması üzerine tavırlarını iyice sertleştirerek sosyal medyada yoğun bir antipropaganda başlattı.

SANSÜR ÜZERİNDEN PROPAGANDA

Festivalin Ulusal Belgesel Yarışması''nda gösterilecek olan Reyan Tuvi''nin ''Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek'' adlı belgeselinde, yer alan ağır küfürlerin, TCK''nın 125. ve 299. maddelerine aykırı ifade ve içerik ihtiva ettiği gerekçesiyle çıkarılması isteği, yönetmen tarafından makul karşılanırken, ön jürinin popülist tavrı nedeniyle kamuoyunda filmin sansürlendiği imajı yaratıldı. Gezi sürecine dair daha muhalif film ve belgesellerin yer almasına rağmen, Cumhurbaşkanı'na yönelik ağır küfrün çıkarılması talebi, festival karşıtı yazar ve medya organlarının ortak hareket etmesiyle sansür zeminine çekildi.

KAYBEDEN SİNEMA OLDU

SİYAD üyelerinin çoğunlukta olduğu istifalara karşın festivalin yara almaması adına kalmayı tercih eden yönetmen ve jüriler, Türkiye''nin en köklü film festivalinin akamete uğramasının önünü almış oldu. 51. yaşına giren ve uluslararası boyut kazanmaya çalışan bir festival, yönetimin akla ziyan zaaflarıyla festival kültürümüzün bulunduğu noktayı gösterirken, siyasi hesaplar ve kişisel çıkarlarla büyük bir organizasyonu örselemeye çalışan hatırı sayılır bir kitlenin varoluşu da ayrı bir ibret vesikası.

FİLMLER MAKASLANIRKEN SUSTULAR

Bugüne kadar sayısız kez baskı, yasak, sansür, ötekileştirme ve haksızlıklara maruz bırakılan sinemacılar adına en küçük bir tepki vermeyen kimi yazar ve kurumlar, kurullarda dönemin siyasi erki ve askeri üyelerce makaslanan filmler, yargılanan yönetmenler ve batırılan film şirketlerini gündeme dahi getirmedi. Antalya Altın Portakal Film Festivali''nde yaşanan bu süreç, başta sinema sektöründe varlık gösteren sinemacılar olmak üzere, herkesin şapkasını önüne alıp düşünmesi gerektiğini gösterirken, bu tür süreçlerde en büyük zararı sinema sektörünün gördüğü gerçeğini de bir kez daha hatırlatmış oldu.

BARAN SEYHAN (Yapımcı): Süreçten ders çıkarılsın

Bu yaşananların kazananı olduğunu hiç bir şekilde düşünmüyorum. Kaybedeni ise kesinlikle çok. Başta bu belgeselleri izlemek için sabırsızlıkla bekleyen sinemanın olmazsa olmazı seyircilerdir kaybeden. Ben her şeye rağmen bu yaşanan anlamsız çekişmeden ders çıkartılacağını ve aklıselimin galip geleceğini düşünüyorum. Herkes şapkasını önüne alıp iyice bu sorunun cevabını kendince vermeye çalışmalı. Ne oldu sonuç itibariyle?

Tartışmayı bilgi eksikliği besledi

Türkiye''nin en köklü film festivali, yönetimin bilgilendirme ve PR alanında yaptığı bir dizi hata yüzünden henüz yolun başındayken polemiklere konu oldu. Sinema çevreleri festivalle ilgili doğru ve yeterli bilgiye ulaşamadı, yaşanan aksaklıklara festival yönetimince zamanında müdahale edilmedi ve tartışmalar konusunda kamuoyuna açık, net bilgilendirmeler yapılmadı. Üstenci tavır ve bazı sinema yazarlarına yönelik kırıcı, hoyrat üslup krize adeta davetiye çıkardı.

10 yıl önce