|

"Sinemacılarımız tarihle barışık değil"

Yeni Şafak Gazetesi sinema yazarı ve Film Arası Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Suat Köçer, Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Konferans Salonu’nda öğrencilerle sinema üzerine bir söyleyişi gerçekleştirdi.

Yeni Şafak
18:40 - 22/11/2014 суббота
Güncelleme: 16:43 - 22/11/2014 суббота
Yeni Şafak

Sinemada hikâye ve senaryo konu etrafında kısa bir konuşma yapan Köçer, öğrencilerden gelen soruları yanıtladı.


Tarih filmlerine dair bir soruyu cevaplandıran Suat Köçer, Türk sinema tarihinde kayda değer tarihi veya epik filmlerin olmamasının trajik bir vakıa olduğunu belirtti. Köçer, şunları söyledi: ‘Sadece Osmanlı’yı varsaysak 800 yıllık bir tarihe sahibiz. Tabirimi mazur görün ama nice savaş, trajedi, kahramanlık ve acılarla dolu devasa bir tarihi geçmişe rağmen adam gibi bir tarih filmimiz yok. Kemal Tahir’e “Türk sinemacılar neden tarih filmi çekemiyorlar?” diye sorulduğunda, sinemacılarımız tarihten ne anlar” cevabını vermiş. Ne yazık ki haklı bir tespit. Bu işin sadece parayla yapılabileceği görüşü asla doğru bir görüş değil. Sadece topu taca atmaktır bu. Çünkü tarih ciddi bir iştir. Tarihi okumak da bir kültürdür. Ayrı bir düşünsel birikim ve emek gerektirir. Tarih filmi yapmak demek kronolojiyi görsel tekrar yapak demek değildir. Bir kahraman, dönem veya olay üzerinden tarihi yorumlamak, ortaya bir tavır, iddia koymak demektir. Ne yazık ki sinemamız bunu yapmaktan çok uzak.


‘KORKU’ ÜMİT VERİYOR

Türk sinemasında türler ve özellikle de korku alanında büyük boşluklar olduğunu ifade eden Suat Köçer, bir soru üzerine şunları söyledi: “Korku türüne dair son yıllarda pek çok filmin çekildiğine şahit oluyoruz. Bu konuyu Film Arası Dergisi’nin Aralık sayısı için geniş biçimde dosya yaptık. Okurların beğeneceğini umuyorum. Korku sinemasında kıpırtıların olması çok iyi bir gelişme. Ama bu tarz filmlerin bazı saplantıları var. Bir kere korku deyince akla niye hep cinler geliyor? Bu kötü bir şey. İkincisi birbirinin tekrarı filmler hepsi. Bence yönetmenlerin büyük kısmı Hasan Karacadağ’dan ilham aldı ve hatta bir kısmı onu taklit ediyor da diyebilirim. Bu yönüyle Hasan Karacadağ’ın çabasını takdirle karşılıyorum.


PARA VAR, KULLANMASINI BİLEN YOK

Türkiye’de çok fazla kaynak ve sponsor olduğunu önemle belirten Köçer, parayı kullanabilecek yetenekli yapımcı ve yönetmenlerin olmadığını söyledi. Köçer, “Sinema alanında ‘para yok’ diye bir şeyi ben kabul etmiyorum. Bence Türk sinemasının parası ve para kaynakları var ama tutarlı, makul projeler yok. Dünyanın hiçbir ülkesinde para içinde yüzen yönetmen, yapımcı tablosu göremezsiniz. Evet, bazı ülkelerde şartların daha iyi olduğu doğrudur ama bu şartlar sektörle paralel oluşturulmuş ortamlardır. Sürekli batacak işler, tutarsız projeler üreten bir ortama kimse finans kaynağı çıkaramaz.  Bizim ülkemizde sinema bakir bir alan. İkna edici, tutarlı, ticari ve kitlesel boyutu iyi hesaplanmış işlerin şansının yüksek olduğunu düşünüyorum. İyi işler zor da olsa yapılır ve çoğu hak ettiği ölçüde ilgi de görür. Festival ve yarışmalar bu anlamda önemli imkânlar sunuyor.” 


ENDÜRSTRİ ŞART

“Peki, güllük gülistanlık mıdır sektör? Elbette ki hayır. Ben sinemacıların bahanesi açısından söyledim bunları. 100 yıllık geçmişine rağmen hala endüstriyel anlamda bir kıvama gelememiş Türk sineması. Endüstriyel dediğimiz şey bir ekonomik disiplindir. Yapısını gözle göremediğimiz ama varlığını bütünüyle hissettiğimiz bir para disiplinidir. Yani para kaynakları, bu parayı kullanma yolları, bu paranın kullanma biçimleri vs. bunların hepsi bir endüstrinin içini doldurur. Ayrıca bu endüstri içinde oluşan bir takım sendika, dernek, yasal ortam ve imkanlar var. Bütün bunları bir araya getirdiğinizde endüstriyel bir şeyi tartışmış oluyorsunuz. Türk Sineması’nda bu oluşmuş bir şey değil. Yapımcı bir anda zengin olup, bir anda dibe vurabiliyor. İki filmle zirveye çıkıyor. Üçüncü filmde tamamen bitiyor. Dördüncü filmi yapacak parası yok. Çünkü endüstriyel bir ortam yok. Düzen yok. Bir sinemasal endüstri olmadıkça risk ortamı olmaktan kurtulamazsınız.”


SİNEMAMIZ TOPLUMUNA MESAFELİ

Bir başka soru üzerine sanatın toplumdan kopuk bir şey olamayacağını vurgulayan Köçer, şunları söyledi: “100 yıllık bir sinema tarihinden bahsediyoruz ancak bu tarihimiz tek tip insanlarla dolu. Sadece etnisite bakımından bile vahim bir tablo söz konusu. Son 15-20 yılı saymazsak, milyonlarca Kürt nüfusun olduğu bir ülke sinemasında Kürt diye bir şey bulamazsınız. Örneğin neden sinemamızda Alevilerin sorunlarını görmeyiz? Yine 100 yıllık zaman içinde (yine son yılları saymazsak) başörtülü karakter, kahraman bulunan filmler yok. Toplumsal pek çok meseleyi ya görmezden gelen veya uç, çarpık biçimde yorumlayan filmlerle dolu 100 yıl. Kendi toplumuyla aidiyet sorunu yaşayan bir sinema. Yeşilçam melodramlarıyla bir toplumcu sinema tanımının yapılması asla doğru değil. Zengin kız-fakir oğlan efsaneleri ile bir topluma ayna tutulmuş olamaz.”

#Sinema
#Suat Köçer
#Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Konferans Salonu
9 лет назад