Russel Crowe’un gerçek bir hayat hikâyesinden esinlenilerek Andrew Knight’le birlikte kaleme aldığı filmin senaryosu, vicdana odaklı objektif bir bakış açısına sahip. Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin işgal kuvvetlerine karşı verdiği haklı mücadelenin altını diyalog ve göndermelerle kalın biçimde çizen Son Umut, savaşın insan üzerindeki yıkıcı etkisini yine insani duygularla vermeye çalışıyor. Russell Crowe, o döneme getirdiği objektif ve duyarlı bakışıyla, The Cut filmiyle Ermeni olaylarını propagandist bir üslupla ele alan Türk yönetmen Fatih Akın’a adeta tarih dersi veriyor.
Filmin oyunculukları genel itibarla vasat. Yönetmen koltuğundaki Russell Crowe isminin ağırlığını hakkıyla verirken, Ayşe rolündeki Olga Kurylenko, oyunculuğu kadar dublajlı sesiyle de filmin en zayıf halkası olmaktan kurtulamıyor. Türk oyuncular Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’ın performansı merak ediliyordu. Binbaşı Hasan rolündeki Yılmaz Erdoğan, doğal oyunculuğuyla dikkat çekerken, Cem Yılmaz adeta kendisine göre çizilmiş karakteri sahne tadında canlandırarak nispeten zayıf kalmış. İstanbul ise tarihi mekânları ve mistik atmosferiyle filmin gerçek başrolü sıfatını fazlasıyla hak ediyor.