Ali Dürüst'ün DHA'ya verdiği demeç şöyle....
Gurur verici mutluluk verici bir olay yaşıyorum. Ama bu rekoru insan kendi başına kırmıyor. Güçlü başkanlar, güçlü yönetimler, güç teknik adamlar ve rüya gibi takımlarla bu başarılar geldi. Dolayısıyla bu ekiplerde yer aldığım için 8 şampiyonluk yaşadım mutluyum tabii ki
Bu şampiyonluğu ikinci ya da üçüncü sıraya koyabilirim. Benim için 4 sene üst üste şampiyon olduk, dördüncü şampiyonluk önemliydi. Fatih Hoca ile hadi hocam bu köşeyi de dönelim diye diye yürüdük. Üçüncü yıldız önemliydi, rakibimizin sahasında kupa kaldırmak önemliydi, bu şampiyonluk da çok önemli. Bu şampiyonluklar iz bırakan şampiyonluklardı. Bu şampiyonlukta her hafta kırılma anı yaşadık. 3 takım yarıştı her maç finaldi. Hangi maçta şampiyonluğa inandınız dediler. Beşiktaş maçından sonra Fenerbahçe puan kaybettiği vakit dedim. Çok zor günlerden geçtik. Herkes de bizi destekledi. Duygun Başkan Abdürrahim ile bana rahat bir çalışma ortamı sağladı. Ben içinde bulunduğum her yönetimde başkanlar yolumuzu açmıştır.
Biz Prandelli ile çalışmak için sonuna kadar uğraştık. Oyuncularımız da uğraştı, Prandelli de. Biz bu işin başında olan Abdurrahim ve ben hiç bir zaman hoca arayışında olmadık. Aramızda bile hoca arayışı için görüşmedik. Ne zaman Prandelli ile yol ayrımı kesinleşti. Bir algı vardı ve bu algı Anderlecht maçında kesinleşti. Biz ancak o zaman ne yaparız diye kendi aramızda konuştuk. Abdurrahim dedi ki, 'Aklımda bir isim var. Ondan önce başka hiçbir hoca ile temasımız olmadı. Ne ben, ne de Abdurrahim. Bana Hamza Hoca'nın ismini söyleyince olur dedim. İlk olarak Abdurrahim, Hamza Hoca'nın ismini ortaya attı ve o kadar irtibatımız yok ki, aradığımızda babasının vefatını öğrendik. O denli öncesinde bir temasımız yoktu. Her şey aniden spontane gelişti. Duygun Başkan'a söyledik, olur dedi. Yönetime bir değişiklik yapacağımızı söyledik ama isim vermedik. TFF ve Fatih Hoca ile temasa geçtik ve oradaki hiyerarşiyi doğru yönettik. Fatih Hoca da Hamza Hoca'dan sitayişle bahsetti bize pozitif bir enerji verdi ve imzayı attık.
Futbolcular profesyonel. Sadece Galatasaray'da değil diğer takımlarda da bu tür sıkıntılar olur. Biz bir şey söylediğimizde olacak şeyi söyleriz. 10 senelik tecrübemle beraber iyi başkanlarla çalışınca verdiğimiz sözü tutabiliyoruz. Bir mücadeleye hep beraber kalkıştık. Oyuncular da o geçiş döneminde sıkıntılara göğüs gerdiler, anlayışla karşıladılar ama Galatasaray da sonuna kadar oyuncularına verdiği sözü yerine getirir. 96- 2000 arasında da daha büyük sıkıntılar vardı, o günkü futbolcu ve teknik arkadaşlarımız da büyük sıkıntılara göğüs gerip başarılara ulaştılar.
Hoca değişikliğini yaparken tabii ki amacımız şampiyonluktan kopmamaktı, şampiyonluktu ama gerçekçi olmak lazım. Şampiyonluktan önce mücadele eden bir takım yaratmaktı. Hamza Hoca ile başlarken yüzde yüz şampiyonluk hesabı yapmadık. Ben zaten hiç öyle bir şey demem. Biz Abdurrahim ile şampiyonluğun değil ama mücadele eden, başı yukarıda olan bir takım oluşturmanın garantisini verdik. Takım da gereğini yaptı, Hamza Hoca ile beraber. İyi mücadele ettik, rakiplerimiz de iyi mücadele etti. Şans da bizim yanımızdaydı.
10 sene oldu herhalde, 92'de başlayıp aralıklarla sürdü.
Bu gurur verici bir şey. Bu beklenti sizi daha çok mesuliyete itiyor. Başkan olmanın, yönetici olmanın amacı nedir Buraya hizmet etmek. Biz kendimize bir şey beklemiyoruz. Ben o hizmeti yaptığımı düşünüyorum. Çünkü bugün için olağanüstü durumlarda geldik. Ünal Başkan'ın Adnan Başkan'dan sonra gelmesi de olağanüstüydü. Dediler ki, gelin hep beraber bu durumu düzeltin ve düzelttik. Duygun Abi de gelirken, ara seçimden kurtaracağım dedi. Beni en çok etkileyen oydu. Seçimi normal zamana alacağız dedi ve ben sırf onun için gelip katkıda bulundum.
Sağ olsun Dursun Özbek bu işe gönül verdi. Daha 3 ay öncesinden başkan adayı olacağını açıklamıştı. Bana bu teklifi yaptı ama benim yönetime girmem gibi bir durum söz konusu değildi. Şimdi Dursun Özbek'in en büyük şansı bu 8 aylık yoğun ve hareketli dönemde her şeyi görüp, yaşamış olması. Onun için inşallah dönemini en iyi şekilde bitirecek. Artık Galatasaray'ın bu tür ara dönemlere tahammülü yok.
Hayır artık çalışmayacağım. Şöyle bir yanlış algı var. Futbolla uğraşmak diye bir şey yok. Futbol şubesi 30 sene önce de kaldı. Daha 96 senesinde Faruk Süren futbol şubesini ortadan kaldırdı. Eğer biz yöneticiler yetkilerle donanmış isek şubeyi idare edebiliriz. Her zamanda başkanlar beni yetki ile donattılar. Bu dönemde de yetkimiz tamdı. Maça gitmek, otobüse binmek ile futbolu yönetemezsiniz. Bu işe hakimseniz o halde hoca ile futbolcuya etkiniz olur. Futbol çok ciddi birşey. Bu yüzden başında başkanın olması lazım ve herkesin katkıda bulunması lazım.
Ben olayı şampiyonluğa endekslemiyorum. Çünkü önemli şampiyonluklar kazandım ama önemli mağlubiyetlere de ben tanıklık ettim. Umudumu kaybetmedim ama Galatasaray'ın tek hedefi sadece şampiyonluk değil, heyecan veren, reytingi yüksek olan, Dünya'da ve Türkiye'nin tanınan 4 markasından biri olmak da önemli hedeflerdir. Şampiyonlukla süslemek güzel ama tek başına şampiyonluk da yeterli değil.
8 ayı hızlı yaşadık. Dursun Özbek için de bu 8 ay önemli bir platform oldu. Gerekli donanımı aldı, burada mesai verdi. Tecrübe ve zaman lazım ama bu 8 ayda 2 senelik tecrübe edindi.
Danışmanlığı fahri olarak her zaman yapıyoruz. İhtiyaç olursa tabii ki her zaman yaparız.
Ünal Başkan'la oluşan yönetimde, daha önce bir arada yönetimde yer almış ve birbirini tanıyan bir ekiple geldik. Ekip olarak da futbolun başına da Fatih Hoca'yı getirdik. Yapmış olduğumuz transferler de hedefi tuttu. Ünal Başkan da önümüzü açtı. Transferleri 3 seneye yaydık. Buradaki sıkıntı 2 seneki şampiyonluktan sonra o transferleri yapmaya ihtiyaç yoktu. Bu takım bile hala o günkü takımın bel kemiği ile şampiyon oluyorsa, o transferleri yapmazdık zaten. O dönem gidilen olağanüstü seçim hatalıydı ve bunu Ünal Başkan da kabul ediyor.
Onu kesin öngöremesem de süreç oydu, alışmış bir takım. 2 sene şampiyon olmuş ve üçüncü sene için kredimiz vardı. Şampiyon olmaya da mecbur değildik, daha tasarruflu bir şey yapabilirdik. Yeni ray döşeyebilirdik Fatih Hoca ile birlikte. Zaten master planımız oydu. 2008-11 arasındaki bezginliği atmıştık. Belki takımı küçültüp, daha genç ve az masraflı bir takım da yapabilirdik. Çünkü bunu yapacak kredimiz vardı. Seçim araya girdi, kredi aşağı düşünce o transferler yapıldı.
Ünal Başkan'ın tek hatası o seçimi yapması. Çünkü hiçbir mantıklı açıklaması yoktu. Konuştuk ve başkan devam et, kimden memnun değilsen çekilsin ve kalanlarla devam et dedik. Çünkü seçim süreci normal sürecinde işlemeliydi. Çünkü biz bu filmi gördük, 2001'de Faruk Başkan'ı devirip seçime gittiler sonu kötü oldu. Bunu anlattım ama seçime gitti. Doğru olmadığı da ortaya çıktı 1 yıl sonra yeniden seçime gitti.
Şimdi bakın bir başkanın hoca ile yol ayırması hakkıdır, olabilir. Orada zaman ve şekil yanlış oldu. Olabilir ben de Fatih Hoca ile 4 sene çalıştım sonra yolumuz ayrıldı. Başka bir tercih nedeni ile olsa da. Orada şekil yanlıştı aksi halde hiçbir yönetim hocası ile sonsuza kadar çalışmak zorunda değil. Doğru zamanda doğru şekilde yapmalıydı.
Evet o dönem camiayı da çok rahatsız etti. O travmayı zor atlattık. Özhan Canaydın döneminde çok uğraştık o travmayı atlatmak için. 3. yıldız getiren şampiyonluk da bizi tekrar bir araya getirdi. Sonra Adnan Polat'la yapılan mali kongre sürece iyi olmadı. Ünal Başkan ile 2 yıl başarı şampiyonluk, araya seçim girdi tekrar duraklama dönemi oldu. Sonrasında normal döneme geldik. 3 tane kıymetli başkan adayı çıktı, normal döneminde seçim yaptık ve şampiyon olduk.
Ona yorum yapmamak lazım. Çünkü Adnan Polat'ı başkan yapmış genel kurul Adnan Polat'ı ibra etmedi. Adnan Başkan'a da söyledim. Tek tek insanlara kırılabilirsin ama genel kurula kırılma gibi bir şey söz konusu olamaz. O gün de olay yanlış idare edildi. Adnan Polat da iyi bir takım kurdu, iyi bir hoca getirdi. Rijkaard'ı getirdiği zaman aradım kendisini tebrik ettim. Ama bazı şeyler uymadı, yönetiminde kopukluklar vardı. Futbolcu, teknik adam önemli ama bir detay. En önemlisi yönetimin birlikteliği takım olmasıdır. Bunu sağladığı zaman başarı geliyor. Yönetim sadece masa başında değil dışarıda da beraber olmalı.
Benim için mutluluk verici bir şey. Abdurrahim Albayrak sadece Galatasaray'ı seviyor diye değil. Albayrak sonuçta büyük bir işadamı. O sevecenliğinin yanı sıra büyük bir mesuliyeti var. Sadece futbolcu ile iyi ilişki kuruyor diye değil. Büyük bir konumu idare ediyor. Ünal Başkan döneminde büyük tecrübe kazandı. Bu sene çok daha rahat çalıştık ve gerçekten bir başkan yardımcısı hüviyetinde başarıyla yönetti. Hamza Hocayı göreve getirirken tek derdimiz teknik değil, idaride sıkıntımız vardı. Abdurrahim Albayrak'la beraber bunu da öngördük.
Belirli bölgeden ziyade Şampiyonlar Ligi'nde katkı sağlayacak oyuncular olmalı. Bir A planımız, B Planımız ve C planımız var. Yeni gelen yönetim teknik heyetle beraber çözecektir bu işi.
Hamza Hoca ile birlikte kendi sağladı. Öncesinde kadroyla giremiyordu. Satmak için değil, oynaması için kiralık düşünüldü ama o geldi ve burada oynadı. Şampiyonluğa katkı yaptı.
Onu Abdurrahim'e sormak gerek. Bence her başkan Abdurrahim Albayrak ile çalışmak ister, ben başkan olsam isterdim.
Zaten bir gerginlik yok. Benim her dönem rakiplerle ve federasyon başkanı ile yöneticilerle ilişkim iyi oldu zaten, öyle de olması lazım. Bizim işimiz bu sahada (Eliyle Türk Telekom Arena'nın zeminini gösteriyor) zaten gerektiği şekilde de yaparız bu mücadeleyi.
Ağır bir yük ve sorumluluk altındaydı. Kolay değil, zor bir yarıştı. 3 takım kıyasıya yarıştı bence 3 takımda şampiyonluğu hak edecek performans gösterdi. Biz birazcık daha fazla hak ettik kendi içimize dönüp, kenetlenmeyi sağladık. Dış etkilerden takımı koruduk. Zaman zaman Fenerbahçe ve Beşiktaş bizden iyi de oynadı. Her takım şanssızlıklar da yaşadı.
Bunlara cevap vermek istemiyorum. Yöneticiler gerginliği tırmandırmadan mücadeleyi saha içine çekmeliyiz. Bu sene mücadele sadece saha içinde oldu.