|
Daha çok koalisyon daha az tekrar seçim
AK Parti'de, Genel Merkez yöneticileri ile milletvekillerinin bir bölümü MHP ile koalisyona sıcak bakıyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da MHP ile koalisyon ve erken seçim fikrine yakın durduğu söyleniyordu.

Bakanlar Kurulu ve MKYK ise daha çok CHP ile koalisyondan yana.

İç Anadolu ve Karadeniz teşkilatları ise MHP ile koalisyonu istiyor.

Güneydoğu ise CHP'li koalisyonu savunuyor.

MHP liderinin önceliğinin koalisyon olduğunu düşünmüyorum.

1-MHP ile koalisyonda çözüm sürecini unutmak gerekiyor. Hem MHP ile koalisyon hem çözüm süreci bir arada yürümez. Bırakın çözüm sürecini şahinlerin güçlenmesinden endişe ediyorum.

2- 7 Haziran seçimlerinde AK Parti'den, HDP'ye yönelen Kürt oyları kalıcı olabilecek. AK Parti, MHP ile koalisyon yaparak Kürt oylarını kaybetmeyi göze alacak.

3-AK Parti ile MHP tabanı birbirine yakın olması nedeniyle, tabanda geçişler yaşanması engellenemeyecek.

Artıları ise

1-MHP ile koalisyon tabanda bir doku uyuşmazlığına neden olmayacağı için AK Parti bunu tabanına izah etmekte zorlanmayacak.

2-MHP'nin disiplinli bir parti olması ve Bahçeli'nin partide son söz sahibi olması nedeniyle fire korkusu ve krizler yaşanmayacak.

Koalisyon kuracak olan bir lider, erken seçim için tarih verir mi?

Bahçeli'nin şu sözlerine bakın:

MHP olarak kurmayı düşündüğümüzde; Cumhurbaşkanı anayasal çerçevede kalacak mı? 1071 rakımına taşınacak mı yani Çankaya'ya taşınacak mı? Anayasa'nın ilk 4 maddesinden hiçbir şart altında taviz verilmeyecek! Çözüm sürecinin uydurma talepleriyle Türkiye'nin bir yıkıma gidişinden vazgeçecekler! 17-25 Aralık yolsuzlukları da var. Yani “Bilal'i ver iktidarı al.” Kabul ettikten sonra… Bunları bize verdikten sonra Erdoğan'ın AKP'si mi kalır”

Bu sözler kavgada söylenmez. Hele hele ortak hükümet kurmayı düşünen bir lider bu sözleri sarf eder mi?

MHP lideri ortak hükümet kurmuyor adeta, AK Parti'yi dizayn etmeye kalkışıyor.

Erdoğan'sız AK Parti, MHP liderinin görevi mi?

Ne demek Erdoğan'sız AK Parti istemek.

Bahçeli'nin haddine mi düşmüş.

AK Parti, MHP'yi dizayn etmeye çalışsa, Bahçeli'siz bir MHP talep etse Devlet Bey'in tavrı ne olurdu?


Bahçeli çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Elini AK Parti'nin içine sokup, ameliyat yapmaya kalkışıyor.

Eğer AK Parti ile MHP koalisyonu kurulamazsa bunun tek sorumlusu var; Devlet Bahçeli.

MHP lideri, AK Parti ile koalisyona kapıyı kerhen açık bıraktı. İleri sürdüğü şartlarla, koalisyonu kolaylaştırmıyor, zorlaştırıyor. İşi yokuşa sürüyor.

CHP ile koalisyonu savunanlar ise toplumdaki gerginliği gidereceği, medyada bir sinerji meydana getireceği, sağ-sol gibi geniş bir tabanın üzerine oturacağı, piyasaların beklentisinin bu yönde olduğu, ayrı kutuplar olması nedeniyle tabanda bir geçişkenlik yaşanmayacağını savunuyorlardı. MHP ile koalisyonda HDP'ye giden Kürt oyları kalıcı hale gelir. CHP ile koalisyonda çözüm süreci masada kalır, böylece Kürt oylarını tamamen kaybetmemiş oluruz. CHP'nin parçalı yapısı güveni sarsan bir unsur olmasına rağmen, Kılıçdaroğlu'nun eskiye oranla partisine daha hakim olması bu endişeyi hafifletiyor.

Başbakan Davutoğlu ise tüm bunların ortasında CHP ve MHP ile ortaklığa eşit mesafede duruyor, Türkiye'yi hükümetsiz bırakmamak için mümkün olan her formülü sonuna kadar zorlamayı planlıyor ama erken seçim ihtimalini de göz ardı etmiyor. Türkiye'yi hükümetsiz bırakmamak için her şartı zorluyor.

“Siyaset imkan sanatı”

Başbakan Davutoğlu görevi üstlendikten sonra Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Demirtaş ile görüşecek. Sonra koalisyon çalışmalarını yürütmek üzere bir heyet oluşturacak. AK Parti'de şu ana kadar koalisyon görüşmeleri yapmak üzere görevlendirilmiş bir heyet yok. O nedenle Başbakan, “Benim açıklamam dışındaki haberlerim tümü yorumdan ibarettir” diye uyarma gereği duydu. Davutoğlu, “Bütün parti genel başkanları ile tam bir açık yüreklilikle konuşacağım” sözleriyle durduğu yeri çok net olarak ortaya koydu:

CHP'ye de, MHP'ye de eşit mesafede. Ama erken seçime de açık…

Millet seçimlerde bir tablo ortaya koydu. 4 partiyi meclise soktu ama 4 ayrı ve tek başına iktidar çıkarmadı. Uzlaşın mesajı verdi. Bir araya gelin ve bir hükümet kurun dedi.

Milletin sandıkta verdiği mesajın iyi anlaşılmadığı görülüyor.

Daha iktidar yokken, iktidar paylaşımı başladı.

Al sana Başbakanlık, yok istemem.

Al sana koltuk, yok istemem o koltuk çürük.

Muhalefet liderleri milletin kendilerine vermediği koltukları birbirlerine ikram ediyorlar.

Koalisyon hükümetinin, erken seçime göre daha güçlü bir ihtimal olma özelliğini koruduğunu düşünüyorum. Ama 7 Haziran gecesinden bu yana koalisyon ihtimalinin değil, erken seçimin güçlendiğini görüyorum.

Köprülerin altında daha çok sular akar.

Seçimden yeni çıkmış bir Meclisi hemen apar topar seçimlere götürmek zordur.

Bizim siyasi tarihimizde bunun bir örneği yok.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Siyasetçiler bu işi çözemezse millet çözecek tek mercidir” diye uyarma gereği duydu.

Cumhurbaşkanı, ya uzlaşır bir hükümet kurarsınız yoksa gideceğiniz yer sandıktır dedi.

Bu ihtimali en iyi gören liderlerden biri Kılıçdaroğlu oldu.

Bir yanda Ağustos ayında kongre, diğer tarafta seçim sonuçları.

CHP lideri, AK Parti'ye dönüşümlü Başbakanlık önerisi dışında kartlarını iyi kullanıyor.

Muhalefet blokunu denedi olmadı. Bahçeli'ye Başbakanlık önerdi, olumlu cevap alamadı. Böylece, şimdiye kadar AK Parti'ye karşı motive ettiği partisine, olmayacak seçenekleri gösterdi. Şimdi çıkıp muhalefet olarak birlikte hareket edelim, ortak bir hükümet kurabiliriz dedim yanaşmadılar, Bahçeli'ye Başbakanlık önerdim kabul etmedi. Türkiye'yi hükümetsiz bırakmama adına AK Parti ile bir hükümet kuruyoruz diyebilir.

Buna CHP'den çatlak sesler yükselebilir ama o kadar etkili olamazlar. İş dünyası ve medyanın alkışları arasında bir de bakmışsınız ki CHP hükümette.

Çünkü Kılıçdaroğlu'nun önünde ya seçim, ya iktidar duruyor.

Türkiye'nin önünde ne duruyor sorusuna gelince, daha çok çok koalisyon daha az tekrar seçim duruyor.
#koalisyon
#chp
#ak parti
#mhp
9 yıl önce
Daha çok koalisyon daha az tekrar seçim
Haftanın ekonomik özeti ve beklentiler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü