|
Batı’nın Doğu karşısında ahlâken iflası..
“El Cezire-Arapça” kanalının kıdemli sunucularından Ahmed Mansur Cumartesi günü Berlin'deki bir havaalanında gözaltına alınmıştı. Gerekçe, Mansur'un Mısır'da gıyabında 15 yıl hapse mahkûm edilmiş olmasıydı. Askeri cuntanın güdümündeki mahkemenin düzmece iddialarla verdiği cezayı Almanya hukukî saymış olmalı ki yılların gazetecisi olan Mansur'u tutuklamakta tereddüt göstermedi. Darbeci general Sisi'yi ayaklarının altına kırmızı halılar sererek karşılayan 'resmî Almanya'nın darbe mağduru bir gazeteciyi tutuklaması manidardı. Gerçi dün ikindiye doğru Mansur mahkeme kararıyla serbest bırakıldı ama vaka Almanya karnesine çoktan yazıldı.

General el-Sisi ise Almanya ziyaretini zora sokmamak için tutsak cumhurbaşkanı
Muhammed Mursi'ye
verilen idam cezasının açıklanmasını bile erteletmişti. General Almanya'dan eli kolu dolu, gayet mutlu, mutmain ve taltif edilmiş olarak Mısır'a döndü. Ardından Mursi bir idam cezası daha aldı. Acaba bütün bunlar General Sisi'nin Batılı şirketlere rüşvet kabilinden dağıttığı ihalelerle ilgili olabilir mi? Batı, başka durumlarda, müslüman ülkelerdeki idam cezalarına karşı dünyayı ayağa kaldırırken, idamperest Sisi'yi alay-ı vâlâ ile karşılıyor. Adama bir “
Nobel barış ödülü
” vermedikleri kaldı. Dünyada sadece kara para aklanmıyor, darbeciler de iyi bir fiyat karşılığında aklanıp paklanıyorlar. Afrika'da pek çok diktatör, ülkelerinin maden, petrol ve diğer kaynaklarını Batılı şirketlere peşkeş çekerek katil iktidarlarını garantiye almamışlar mıydı?

Binlerce insanı katleden, on binlerce sivili hapislere dolduran, seçilmiş bir cumhurbaşkanını tutsak eden cuntacılarla “al külah, ver takke” yapmayı içlerine gayet güzel sindirebiliyorlar. Dünyaya lafla nizamat veren, ama iş menfaate gelince prensiplerini hatur hutur yemekte bir beis görmeyen Batı'nın ikiyüzlülüğü artık kimseyi şaşırtmıyor. Bugün böyle de, sanki dün başka türlü müydü?

İttihat ve Terakki
”nin fikir babalarından, II. Meşrutiyet Meclisinin ilk başkanı Ahmet Rıza Bey 1922'de Paris'te Fransızca olarak “
Batı'nın Doğu politikasının ahlâken iflası
” başlıklı kitabını neşretti. Batı'yı Batılı kaynaklara dayanarak kritik ediyor ve güçlü eleştiriler getiriyordu. Ona göre “Haçlı seferleri” dönemindeki Avrupalılar tüm barbarlıklarına rağmen bugün Avrupa'yı idare eden adamlara kıyasla daha ahlaklıydılar. Haçlılar “
Hilal”e karşı “Haç
”ın zafer kazanması için savaşıyorlar, hiç olmazsa düşmanlıklarını açıkça sergiliyorlardı. Bugünkü Avrupa ise güya dost postunda oturan bencil ve bir o kadar sinsi düşmandı. Pirincin içindeki siyah taşlardan değil, pirinçten ayırt etmesi zor olan beyaz taşlardan korkmak gerekiyordu.

Ahmet Rıza'nın kitabı 1920'lerde Fransız sömürgesi altındaki Cezayir'de devrimci Müslümanların başucu kitapları arasındaydı. Cezayirli büyük fikir ve mücadele adamı merhum
Malik Bin Nebi
hatıralarında bu kitabın kendi kuşağı üzerinde çok güçlü bir etki yaptığını bilhassa belirtir. Malik Bin Nebi'nin ve daha binlerce Kuzey Afrikalı gencin fikri dönüşümlerini borçlu oldukları nadir eserlerden biriydi kitap. Tunus'un meşhur gazeteci ve fikir adamlarından Sâdık ez-Zemerlî ve Mehmed Burgiba kitabı 1922'de Arapça'ya çevirdiler. Bizler ise Türkçe'ye 1982 yılında çevirildiği için bu kitabı Araplardan 60 yıl sonra okuma imkanı bulabildik. Herneyse.. Ahmet Rıza Bey'in kitabının üzerinden 90 yıldan fazla zaman geçti ama Batı cephesinde değişen pek birşey yok.
#Nobel barış ödülü
#Ahmet Rıza Bey
#İttihat ve Terakki
9 yıl önce
Batı’nın Doğu karşısında ahlâken iflası..
Kara dinlilerle milletin savaşı
Kimler memuriyet kadrosuna sınavsız olarak atanabilir?
Vizesiz Avrupa yolu
Gazze’de bayram sabahı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…