|
Baraj kararı oy birliğiyle alındı

Yüzde 10 seçim barajıyla ilgili çok şiddetli bir tartışma yürüttük ama Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kapsamında verdiği “ret” kararı o denli tartışılmadı.

Oysa Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya’ya yaptığı açıklamada, hak ihlali kararının verilmesi durumunda, ”Anında uygulanır” demişti.

6 ay sonra seçimlere gidecek olan Türkiye açısından yeni bir tartışma konusuydu. Oysa Anayasa Mahkemesi daha önce bu yönde yapılan başvuruları, ”Yetkisizlik” nedeniyle iptal etmişti. Meclis’in bu yönde bir oran belirleme yetkisinin olduğu, bireysel başvuru kapsamında Meclis’in yasama yetkisine müdahale edilemeyeceği kararı verilmişti. AHİM’de bu yönde yapılan bir başvuruyu aynı gerekçeyle reddetmişti.

Yüzde 10 barajını güçlü bir şekilde tartışmaya açan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, Bülent Ecevit-Mümtaz Soysal başvurusu ile Demirel’in Cumhurbaşkanı olduğu dönemde yaptığı müracaat üzerine, yüzde 10 barajını savunan hatta istikrar açısından bunu dahi yeterli bulmadığını, milletvekili sayısına göre yüzde 25’den 33’e kadar çıkan bölge barajını da savunduğunu karşı oy yazılarından yaptığı alıntılarla paylaştık.

Haşim Kılıç, ihsas-ı Rey eleştirilerini yerinde bulmuş olmalı ki, yeni bir polemiğe kapı aralamamak için Anayasa Mahkemesi’ndeki görüşmelere katılmamıştı.

Anayasa Mahkemesi’nde ret kararının oy çokluğu ile 2’ye karşı 14 oyla alındığı haberlerde yer aldı. Doğru değil. Anayasa mahkemesi ”Yetkisizlik” nedeniyle “oy birliği” ile reddetti. Böylece geçmiş kararlarıyla ters düşmediler. 14’e 2 ne anlama geliyor? Onu da araştırdım. Fark ret gerekçesinden kaynaklanıyor. Oy birliği ile reddediliyor ama 2 üye kişi yönünden, 14 üye ise konu yönünden yetkisizlik kararı veriyor. Gerekçeli karar yayınlandığında ret kararının hukuki dayanaklarını daha iyi öğrenmiş olacağız. Ama 2 üye başvuranların doğrudan mağduriyeti yani ehliyeti yok, parti olarak bireysel başvuru yapılamaz gerekçesiyle reddediyor. Diğer 14 üye ise bu bireysel başvuru incelemesine girmez diye oy kullanıyor. Ancak Yüzde 10 barajıyla ilgili oturumda anayasa hukuku ve ifade özgürlüğü konusunda değerli eserlere imza atmış olan Anayasa mahkemesi üyesi Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın mütalaalarının etkili olduğunun altını çizmek isterim. Bir dönem AİHM’de de görev yapan, Avrupa hukukunun yanı sıra Amerikan Mahkemelerinin kararları üzerinde de incelemeleri bulunan Zühtü Arslan’ın hukuki mütalaası diğer üyelerce de paylaşılmış olmalı ki karar oy birliğiyle alındı.

Haşim Kılıç’ın tetiklediği yüzde 10 barajıyla ilgili tartışmanın yargı cephesindeki ateşi söndü ama AK Parti ile HDP arasında kıran kırana bir tartışma yaşanıyor. İş tartışma boyutunu da aşıp, hakaret düzeyine ulaştı.

AK Parti ile HDP arasındaki tartışmaları izlerken neredeyse küçük dilimi yutacak oluyorum. İki parti aralarında çözüm sürecini yürüten iradeyi temsil etmiyorlar, sanki savaşan iki cepheyi temsil ediyorlar.

Çözüm sürecini yürütüyorlar diye tek parti gibi hareket etmelerini beklemiyorum ama kullanılan bu “savaş dili” çözüm sürecine de zarar veriyor. Negatif bir hava oluşturuyor. Çözüm dilinin oluşturulamaması bugün çözüm sürecinin en kırılgan yanlarından birini oluşturuyor.

Erdoğan düşmanlığı yüzünden HDP sözcüleri ile MHP temsilcileri aynı platformda buluşabiliyor. HDP’liler çözüm sürecinin arkasındaki en büyük irade olan Erdoğan’a, Kürtlere hayatı cehenneme çevirenlerden daha fazla saldırıyorlar. Kürdün ben Kürdüm demesinin bile DGM’lik olduğu bir Türkiye’den bu günlere geldik. Bu kolay olmadı. Demokrasi ve özgürlüklere inanan herkesin gelinen noktada katkısı var. Ama daha aldığımız yol çok az ve gideceğimiz mesafe çok uzun.

Yasaklar ülkesinden büyük bir yürüyüş başlatmamız gerekiyor ama bunun için en önemli güç, kamuoyu baskısı olacak. Çözüm sürecinin tarafları dahi böyle parçalı bir irade ile hareket ederse gerisini siz hesap edin.

Öte yandan seçime parti olarak mı yoksa bağımsız adaylarla mı gireceği HDP’nin bileceği bir iş. HDP’yi böyle bir karardan dolayı suçlamak doğru bir yaklaşım değil. İmralı’da yaptıkları sunumun da bu yönde olduğu anlaşılıyor. Bir HDP yöneticisi, ”Kandil kesin kararlı. Her şey Öcalan’a kalmış durumda” demişti. Şimdiye kadar parti olarak seçimlere girilmesine tereddütlü bakan Öcalan’ın değerlendirmelerinin de o yöne doğru kaydığı anlaşılıyor.

Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de görüldü ki, şiddetin dilini terk edip, Türkiye Partisi olmaya yöneldikleri taktirde seçmenin kendilerine karşı önyargılı olmadığı ortaya çıktı.

Bu noktada HDP’nin bir karar alması gerekiyor. Yüzde 10 barajını bilerek ve aşacağınıza inanarak seçimlere giriyorsunuz. Aşarsanız Kürt siyasi hareketinde bir ilki başaracaksınız. Seçimlere bu ülkede yüzde 10 barajı olduğu gerçeğini bilerek giriyorsunuz. Ancak barajı aşamadığınız taktirde dönüp, yaygın kalkışma eylemleri başlatırız, yerel Meclisimizi ilan eder, özerklik ilan ederiz, bunun için gerektiğinde de şiddeti bir baskı unsuru olarak kullanırız derseniz orada durun.

Hem Türkiyelilik diyeceksiniz hem bölgesel parlamentomuzu ilan eder, özerk yönetimimizi kurarız diyeceksiniz. O zaman siz bir elinizle Türkiyelilik adı altında oy toplarken diğer elinizle bu tezin tam aksini gerçekleştirmek için planlar yapıyorsunuz demektir.

Siz bir yandan çözüm sürecini yürütürken diğer yandan çözümün dibine dinamit koyan bir yolu seçeceksiniz. Burada bir samimiyet sorgulamasına girmek istemiyorum. Ancak bu noktada bir karar vermeleri gerekiyor. Ya Türkiye’yi ya kaosu tercih edecekler. Biz de ya sizin Türkiyelilik açılımınıza inanacağız, demokratik bir Türkiye için hep beraber mücadele vereceğiz. Ya da bize Türkiyelilik derken, ama bölgesel planlarınızı devreye sokmak için bir kaos peşinde olduğunuza kanaat getireceğiz.

CHP ve MHP’nin tel tel döküldüğü bir ortamda eğer HDP, Kandil’i değil, sandığı dinlerse, ana muhalefet partisi olmalarının önü açık.

HDP’nin önündeki en önemli engel HDP’nin kendisi...

#Haşim Kılıç
#Muharrem Sarıkaya
#AHİM
9 yıl önce
Baraj kararı oy birliğiyle alındı
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
Muhafazakâr ve demokrat kimliğin yeniden inşası…
Kara dinlilerle milletin savaşı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?