Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın alnına teröristlerce silah dayandığı saatlerde, dışarıda da ilginç olaylar yaşanıyor.
Rehine olayını ilk duyduğu anda, Berkin’in babası ”Oğlum öldü ama başka biri ölmesin. Savcı serbest bırakılmalı. Kan kanla yıkanmaz” demişti.
Sami Elvan bununla yetinmiyor. Teröristlerle kurulan irtibatta, ”Berkin Elvan’ın babası gelsin içeri alırız” diyorlar. Bunun üzerine Sami Elvan Çağlayan Adliyesi’ne geliyor. Savcımızın rehin tutulduğu odanın hemen yanındaki odaya geçiyor. Şehit savcımızın masasındaki sabit hattan, teröristlerle görüşüyor. Ve çok kritik bir teklifte bulunuyor.
“Ben de sizin yanınıza geleyim. Hep beraber dışarı çıkalım, ”Yüreği yanmış bir babanın çırpınışları bunlar. Berkin Elvan adına eylem yaptığını söyleyenler, Berkin Elvan’ın acılı babasının bu teklifini reddediyorlar. Sami Elvan yılmıyor. Bunun üzerine ikinci bir teklifte daha bulunuyor.” Ben oraya geleyim. Beni rehin alın. Yeter ki savcıyı bırakın”
Bu konuşmadan sonra Berkin Elvan’ın babasını içeri alırlar diye bir umut doğuyor. O yönde hazırlık yapılıyor. Çünkü görüşmeler sırasında bir ara yumuşama oluyor. Doğan bu fırsat değerlendirilmek isteniyor. Arabulucu literatüründe, ”Sempatik kanal” olarak isimlendirilen güç devreye sokuluyor. Berkin Elvan’ın ailesinin avukatı Ebru Timtik ve Şükriye Erden de görüşmeleri yürütüyor. Biraz önce yumuşama belirtisinden söz etmiştim. Bu havadan yararlanmak üzere, bu kez avukatlar Ebru Timtik ve Şükriye Erden telefonun başına geçiyorlar.
Bu arada teröristler çeşitli tekliflerde bulunuyorlar. Bunların içinde sürece yararı olacağına inanılan bazı hususlar, değiştirilmek suretiyle kabul ediliyor, bir kısmı reddediliyor ama diyaloğun kesilmemesine özen gösteriliyor.
Üçüncü istekleri ise bu polisler Taksim’de kurulacak, ”Halk Mahkemesi” nde yargılanıp cezalandırılması oluyor.