|
Bir fiskelik canı var demişlerdi

Siyasetin Yüce Divan saatiydi.

Bu tür kritik günlerde Meclis’te bambaşka bir hava esiyor.

Kulisler canlanıyor, milletvekilleri gruplar halinde bir araya gelip değerlendirmeler yapıyor.

Dün de öyle bir gündü.

Gözler 4 eski bakanın üzerindeydi.

Zafer Çağlayan annesinin vefatı nedeniyle Muş’taydı. Meclis’te, Erdoğan Bayraktar ile Muammer Güler’i gördüm.

Meclis’te kah kulislere inerek iktidar ve muhalefet milletvekillerinin nabzını tutmaya çalıştım kah Genel Kurul salonundan görüşmeleri izledim.

Beklenenin aksine gergin bir hava yoktu.

AK Parti milletvekillerini beklediğimden daha rahat buldum.

Komisyon kararı onları rahatlatmıştı.

17 Aralık’ın darbe girişimi olduğu konusunda kuşkuları yoktu.

Ayrıca daha operasyon yapılmadan önce hazırlanan 504 sayfalık fezlekede, polisler amirleri olan İçişleri Bakanı hakkında, ”çete lideri” diye fezleke düzenlemişlerdi. Daha operasyon yapılmadan, bir polisin, 4 bakan hakkında “örgüt lideri” diye fezleke düzenlemesinin yolsuzlukla mücadele ile ne alakası var? Anayasa’nın 100.maddesine göre soruşturma başladığında bakanlarla ilgili dosyanın ayrılması gerekiyordu. Ama paralelin polisleri bakanları çete lideri ilan etmiş yargılamış cezalarını kesmişler.

O fezleke, resmi üst yazısı olmadan paralelin kurduğu kumpasın bir belgesi olan “tutanak” tutularak savcılığa sevk edilmişti.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı hakkında, “Dönemin Başbakanı” ve “örgüt lideri Recep Tayyip Erdoğan” ifadelerini kullanacak kadar gözü dönmüş bir ekip tarafından yürütüldü 17-25 Aralık operasyonları.

“Kabineyi buraya toplayacağız” diye yazışmalar yapan bir cuntanın, ”Güvendiğiniz Recep Tayyip Erdoğan 30 Mart’ı göremeyecek” diyen savcıların, ”Erdoğan’ın bileğine kelepçe takacağım” diye Vatan emniyetin koridorlarında sesi yankılanan paralel polislerinin işi bu.

Ayrıca karı-koca, evlat baba, kardeşler arasındaki konuşmalar delil olarak dosyalara konulamaz. Bu dosyaların tamamı bu konuşmalarla dolu.

Meclis’teki görüşmelerde en az üzerinde durulan nokta, 4 bakanla ilgili dosyaların içerikleriydi. Muhalefet, iddialar ve deliler üzerinde durmak yerine AK Parti milletvekillerinin vicdanlarına seslenmeyi tercih etti.

Oysa grup toplantılarında muhalefet liderleri çok daha hararetliydiler.

Meslek hayatıma başladığımda Özal Başbakan, Turgut Sunalp ile Necdet Calp ise muhalefet liderleriydi. O kürsülerde Demirel’i, Ecevit’i, Erbakan’ı izledim. Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz’ın mücadelesine, Deniz Baykal hitabetine tanıklık ettim. Ama hiçbir liderin rakibi hakkında,” Ananı.. Ana... Ana... ” dediğini işitmedim. Ta ki Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar. Zonguldak mitinginde rakibi Erdoğan’a, ”ana..” diye saldırmıştı. Dün de siyasette fazilet timsali bir insana, Ahmet Davutoğlu’na, ”Çukur” diye seslenebildi. “Üslubu beyan ayniyle insandır” derler. Kılıçdaroğlu’nun seviyesi işte bu.

Turgut Özal, ANAP Grubu'nda SHP lideri Erdal İnönü’yü eleştirirken, ”Bunlar küçük Turgut’la mücadele edemezler” demişti. Arka sıralardan kıkırtılar gelince sözünün yanlış anlaşıldığını fark etmiş, küçük yaşta bilgisayarla oynayan torununu kast ettiğini söyleme gereği duymuştu. Özal, Erdal İnönü’ye, “boyu uzun aklı kısa” dediği için günlerce eleştirilmişti.

Demirel, Körfez tezkeresi öncesinde DYP grubunda, ”Çankaya, hıyanet ve dalalet içindedir” deyince Özal’a tazminat ödemek zorunda kalmıştı. “Bu cezaya çarptırıldığıma sevindim. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı makamının hıyanet ve dalalet içinde olmadığı tescil edilmiştir” şeklinde bir değerlendirme yapmıştı.

Çukur nere, bu üslup nere...

Şimdiye kadar ki muhalefet liderlerinin üslubu Kılıçdaroğlu’nun yanında yüksek bir seviyede kaldı.

Kılıçdaroğlu’nun üslubu bildiğiniz, ”Çukur.”

Bu ülke tam 137 gün sonra sandık başına gidecek.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ilk seçimi olması açısından 7 Haziran 2015 seçimleri ayrı bir anlam taşıyor.

Peki Kılıçdaroğlu ve Bahçeli açısından bu seçim önemli değil mi?

CHP nerede? Çukurda...

MHP ise yoğun bakımda.

MHP lideri, Salı günü grup konuşması, Pazar günü yazılı açıklama yapmanın ötesinde siyasi bir hayat belirtisi taşımıyor.

HDP diğerlerine göre daha aktif...

Ben muhalefeti Demirel ve Erbakan’dan gördüm.

Bir orkestra gibi yönetirlerdi gruplarını.

O yüzden küçük bir grup olarak girdikleri Meclis’te verdikleri mücadele ile iktidara tırmandılar.

Hadi Erbakan rahmetli oldu. Demirel hayattayken Kılıçdaroğlu ile Bahçeli 15’er günlük staja gitseler yararlı olur.

Sabah grup toplantısında izlediğim muhalefet liderleri kürsüye sığmıyorlardı. Bir ara Kemal Bey’in kürsüden sarkıp düşeceğinden endişe ettim.

Yüce Divan görüşmelerinde ise muhalefetten aynı performansı göremedik.

Dağ fare doğurdu.

Rüşvet ve yolsuzluk iddiasından ziyade AK Parti milletvekilleri, rüşvet ve yolsuzluk ambalajına sarılı, darbe girişimi konusunda ikna olunca, 4 bakan Yüce Divan'a gönderilmedi.

Kriptolu telefonların dinlenilmesi, Başbakan’ın ofisine böcek yerleştirilmesi, Dışişleri Bakanlığı’ndaki görüşmenin dinlenilip yayınlanması ve MİT TIR'larına yönelik operasyonları alt alta sıralayınca, adı paralel olan, ihaleyi dışarıdan alan bir cuntanın darbe yapmak için her şeyi hazırladıkları görülüyor.

Tek hesap etmedikleri Erdoğan olmuş.

Ya da Erdoğan’ı hafife almışlar.

Dershane tartışmasının yeni başladığı, Taraf Gazetesi’nin 2004 yılı MGK kararını yayınladığı günlerde Paralelin bir yöneticisi, eliyle işaretini yaptıktan sonra, ”Bir fiskelik canları var” demişti.

#Yüce Divan
#Meclis
#Muş
#Zafer Çağlayan
9 yıl önce
Bir fiskelik canı var demişlerdi
CHP’nin gazına gelmek…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir