|
‘Bir yandaş’ın CHP izlenimleri
CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu, ”Kemal Bey adına, seçim beyannamesinin açıklanacağı toplantıya davet etmek için arıyorum” deyince acayip havaya girdim. Öyle bir ses tonuyla söyledi ki sanki Kılıçdaroğlu sadece beni davet ediyor.

Acayip havaya girmiştim. O yüzden toplantının yapıldığı mekâna girerken kendimi fazla yabancı hissetmedim. “Gazeteci bey hoş geldin” diyenlerin elini sıktım. Velhasıl kendimi hiç kasmadım. Salonun dolduğunu farkedince, ilk işim hangi kapıdan daha kolay girilir diye bir keşif yapmak oldu. İyi ki de yapmışım bazı meslektaşlarıma da “en az hasarla” salona girebilmeleri için yol gösterdim. Hani bizim CHP toplantılarında CHP'li basına yol göstermişliğimiz var diye mavra yapsam yeridir.

Hem salonun içinden hem dışından gözlemlerde bulundum. Eğer sıkılmazsanız sizi CHP toplantısına katılan, “bir yandaş”ın izlenimleriyle baş başa bırakıyorum.

İlk gözlemim milletvekili listelerinde seçilecek yerlerde olanlara ilişkindi. Yürüyüşleri bile değişmiş. Hele bir de Dursun Çiçek'i gördüm ki, partililerden ilgi görüyordu. Elinde her zamanki gibi çantası vardı ve hızlı adımlarla salona yetişmeye çalışıyordu. Silivri'deki hallerini hatırladım, bir kız çocuğunun babasını savunmak için neler yapabileceğini gösterdiği için kızı ve avukatı İrem Çiçek'i saygıyla andım.

Fazla zorlanmadan girdim salona. Kılıçdaroğlu'nun konuştuğu kürsünün solunda yer ayrılmıştı. CHP'ye geldik, sola düştük!. Ama siz asıl başıma gelene bakın. Hem CHP toplantısındayım hem de paralel medyanın bildiğiniz ne kadar temsilcisi varsa, yan yana dizmişler bizi. Orada İsmet Demirdöğen'in ustalığı devreye girdi, çaktırmadan bir düzenleme yaptı. Salonda en popüler isim Selin Sayek Böke'ydi. Fotoğraf çektirip selfie yapanlar vardı. Ama CHP'lilerde selfie kültürünün AK Partililer kadar yaygın olmadığını fark ettim.

Eski genel başkanlar Hikmet Çetin ile Altan Öymen'i Kılıçdaroğlu'nun yanına oturtmuşlardı. Tabii solunda eşi Selvi Hanım vardı. Selvi Hanım biraz gülse iyi olur. Kemal Bey'den daha ciddi duruyor.

Deniz Baykal'ı merak ettim. O orta sıralarda Antalya adaylarıyla birlikte oturuyordu. İlhan Kesici'yi gördüm. Her gittiği partide 40 yıllık ev sahibi gibi hareket eder ya yine öyleydi. Mustafa Sarıgül'süz izlenim olur mu? Sarıgül her zaman yüzüne kondurduğu, ”Sahte gülümseme” ile salonu dolaşıp partililerle tokalaşıyordu. İlgi gördüğünü söyleyemem. Yıldızı sönmüş.

Kemal Bey salona girene dek, “Milletçe alkışlıyoruz” klibi döndü. Hayatımda hiç bu kadar, ”Alkışlıyoruz” anonsu duymadım, hiç bu kadar alkış işitmedim. Birkaç yıl alkış sesi duymasam olur. “Türkiye'nin Kemal'i” anonsu eşliğinde girdi salona Kılıçdaroğlu. Sahneye “alkışlayarak” yürüdü.

CHP'nin seçim şarkısını da bu vesile ile dinledik. Gençler şarkı söylüyordu ama aralarında bir başörtülü yoktu. Seçim klibinde arka sıralarda yer alan başörtülüler, seçim şarkısında hiç yer almamıştı. Önemli bir eksiklikti. CHP'de yasakçı damar duruyor.

Klipte siyah beyaz bir bağlama görüntüsü vardı. Sanki sonradan eklenmiş gibi duruyordu. Sanki Selahattin Demirtaş'a bir gönderme gibiydi. Duyduğuma göre Kemal Bey de fena bağlama çalmıyormuş. İkisi bir programa çıkıp kozlarını sandıktan önce sahnede paylaşsalar fena mı olur.

Bunca lakırtıdan sonra gelelim CHP'nin seçim beyannamesine. Önce bir gözlemimi paylaşayım. Kılıçdaroğlu elini kolunu o kadar iyi kullandı ki, işaret diliyle çevirme yapılmasına gerek kalmadı. Zaten İşitme engellilere çevirme yapan görevli, benden daha iyi yapıyor diye düşünmüş olmalı ki konuşmanın ortasında sahneyi terketti.

AK Parti'nin seçim beyannamesi 350 sayfaydı, CHP'ninki 200 sayfa. Ama CHP'nin metni daha derli topluydu. En azından bazı bölümler unutulmamıştı. Bu da AK Parti ağlarına gönderdiğimiz golümüz olsun.

Kılıçdaroğlu 4 başlık altında sıraladı vaatlerini. Ama benim anladığım emeklileri, işsizleri, asgari ücretle çalışanları hedef alan bir beyannameydi. İlk 100 günde ve 1 yılda yapacaklarını sıralaması iyiydi. Biraz Demirel kokan hareketlerdi. Demirel ilk 100 gün ve 500 günde yapılacakları sıralardı. Zaten konuşmasının sonunda da ”Mührü 6 ok'un üstüne basın” dedi. Demirel olsa,”Möhrü kıratın böğrüne, böğrüne basın” derdi. CHP negatif bir reklam filmi, pozitif bir seçim beyannamesi ile yola çıktı.

İktidarı hedef alan bir beyanname hazırlamışlardı ama HDP'ye doğru oy kaybını engelleyecek bir şey yoktu. Bence önemli bir eksiklikti. Kürt sorununa şöyle bir değinildi, Alevilerle ilgili mesaj vermeye ise ihtiyaç hissedilmemişti. Erdoğan demedi, Davutoğlu demedi, Başkanlık sistemi demedi. Sadece parlamenter sistemin güçlendirilmesinden söz etti. Ama “güçlü devlet” vurgusu problemliydi. CHP denilince zaten güçlü devlet, hatta ceberut devlet akla gelmiyor mu? Türkiye'nin asıl sorunu güçlü devlet değil mi? Hedef, “güçlü millet” olmalıydı.

AK Parti'nin açıkladığı, “Yeni Türkiye Sözleşmesi”ne benzer bir çıkış yapmadı CHP. Kılıçdaroğlu'nun, ”Bir seçim beyannamesinin ötesinde bir vizyon belgesi” olarak sunmasını gerektirecek kadar iddialı bir belge değildi. Sokağı hedef alan ve eski Türkiye'nin, yeni bir ambalajla sunulmasından başka bir şey değildi. Demirel'in, ”Onlar ne verdilerse ben 5 fazlasını veriyorum” popülizmi hakimdi.
#AK Parti
#CHP
#Kemal Kılıçdaroğlu
#seçim 2015
9 yıl önce
default-profile-img
‘Bir yandaş’ın CHP izlenimleri
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar
Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar..