|
Erdoğan-Davutoğlu ilişkisine ayna tutmak

Adnan Menderes, ezanı Arapça aslına döndüren kararı aldığında Cumhurbaşkanı Bayar’la aralarında bir sürtüşme yaşanmıştı.

Menderes Ankara’yı terk edip Mersin’e gitmiş, her zaman yaptığı gibi millete sığınıp kendisini sessiz yığınların kucağına atmıştı.

Bayar kararı onayladığını bildirip, Başbakanını Ankara’ya çağırmıştı.

Bayar’la Menderes arasında zaman zaman sorunlar yaşansa da birlik ve beraberliklerini muhafaza ettiler.

Fıtratları da hassasiyetleri de farklıydı. Bayar, Atatürk’ün son Başbakanıydı. DP içinde devletçi bir çizgiyi temsil ediyordu. Menderes ise milletti. Her zaman her konuda aynı düşünmediler. Kimi zaman Menderes’in duruşu, kimi zaman Bayar’ın kararı isabetliydi. 27 Mayıs darbesinin çekirdeğini oluşturan 9 Subay olayında Bayar’ın, ”Yumağın ucunu tuttuk, sakın bırakmayın. Ordu içindeki ihtilal cuntasını ortaya çıkaralım” tavrı yerindeydi. Menderes’in, ”Bu Mehmetçik mi bize darbe yapacak” şeklindeki naif tavrı isabetli değildi. Ama aynı zamanda Ali Fuat Başgil’in önerisi karşısında Menderes’in yaklaşımı daha yerindeydi. Bayar ile Menderes güç birliği yaparak birçok badireyi aşmayı başardılar. DP iktidarının ilk yıllarında yaklaşan darbeyi sezmişler Genelkurmay Başkanı ve komutanları bir çırpıda emekliye sevk etmişlerdi. Bayar ile Menderes, 10 yıllık DP iktidarı boyunca birlik ve beraberliklerini korudular, vazoyu çatlatmadılar. Onlar birlik ve beraberliklerini muhafaza ettiği sürece millet de onların peşinden gitti.

Aynı şeyi Demirel başaramadı. DP’lilerle AP’lileri bir arada tutamadı. Demokratik Partililerin kopmasına engel olamadı, olmak için çaba sarfetmedi.

27 Mayıs’a rağmen 1965 ve 69 seçimlerinde ezici bir çoğunlukla tek başına iktidar olan AP, o bölünmeden sonra bir daha tek başına iktidar yüzü görmedi. Elbette ki bunda 12 Mart müdahalesinin de tetikleyici rolü oldu.

Turgut Özal 1989 yerel seçimlerinde oyları yüzde 21.75’e düşmesine rağmen ustalık sergileyerek Çankaya Köşkü’ne çıktı. 12 Eylül’ün ardından asker Cumhurbaşkanı geleneğini yıktı, ilk sivil Cumhurbaşkanı oldu. Bu kadar önemli bir geçişi ustaca gerçekleştiren Özal, kendisinden sonraki ANAP’ı dizayn etme konusunda ise aynı başarıyı gösteremedi. Değişimci Özal’ın yerine ANAP’ın başına statükocu Mesut Yılmaz geldi. Özal-Yılmaz kavgası partinin bölünmesine yol açtı. Özal’ın ekibi ANAP’tan ayrılıp Yeni Parti’yi kurdu. Özal ani bir şekilde hayatını kaybetmese istifa edip partisinin başına geçecek ve ANAP’a karşı mücadele edecekti.

Ancak Özal-Yılmaz kavgası ANAP’a yarar sağlamadı. Millet kendi iç bütünlüğünü koruyamayan, iktidar kavgalarının yaşandığı partiye prim vermedi. Özal’ın değişimci partisi, bir süre sonra siyaset mezarlığında yerini aldı.

Benzer bir süreç DYP’de yaşandı. Demirel Çiller kavgası Türkiye’ye zarar verdi. Öyle ki Demirel, şiddetli bir şekilde tartıştığı Çiller’e Çankaya Köşkü’nde, ”Kadın olmasaydınız sizi şu camdan aşağı atardım” dedi. Çiller’in, Münif İslamoğlu’nun omuzuna başını dayayıp ağladığı söylendi.

Sonuç ne oldu? Demirel’in ekibi DYP’den tasfiye edildi. Onlar gidip şemsiye partisi DTP’yi kurdular. Darbelerin mağduru olan demokrat geleneği götürüp 28 Şubat’ın payandası yaptılar.

Misyonlarını kaybettiler.

DYP ne oldu? Siyaset mezarlığında bir tabela...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu ülkeye çok büyük hizmetleri oldu. Askeri vesayeti geriletip, Ergenekon ve Cemaat vesayetine son vermesi Türk demokrasisine yaptığı en büyük hizmetlerden biri oldu.

Çözüm sürecinden, okullara konulan Kur’an-ı Kerim dersinden, ekonomik sıçramadan söz etmeyeceğim. Ama bu ülkeye ve AK Parti’ye çok büyük bir hizmet daha yaptı Tayyip Bey.

AK Parti’deki genel başkan değişimini ve Cumhurbaşkanlığı sürecini büyük bir basiretle yönetti. Erdoğan’ın liderliği sayesinde Türkiye bir siyasi istikrarsızlık yaşamadı, AK Parti bu çetin imtihandan bütünlüğünü koruyarak ve güçlenerek çıktı.

Eğer geçiş süreci bu denli maharetli bir şekilde yönetilmeseydi bugün başka şeyleri tartışıyor olurduk.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun seçimi konusunda ne denli isabetli davrandığını bugün daha iyi anlıyoruz.

Celal Bayar, Menderes’e, “Hükümeti kim kursun” dediğinde Menderes, ”Köprülü hoca” cevabını vermişti. Ama Bayar, Menderes’in kitlelerle kurduğu bağı fark etmişti. Sessiz milyonlarla Menderes arasında tılsımlı bir bağı sezmişti. “Başbakan sensin” dedi. Bayar’ın ne denli isabetli karar verdiği, bir zaferden diğerine koşan 10 yıllık DP iktidarı döneminde görüldü.

AK Parti 12 yıllık iktidarı döneminde birlik ve bütünlüğünü koruduğu ve bir iç çekişme tuzağına düşmediği için millete umut verdi. Bunda en büyük pay, Erdoğan’ın...

AK Parti’nin koruması gereken en önemli vasfı bu olmalı. Birlik ve bütünlüğünü korumak. AK Parti’nin başına gelebilecek en büyük musibet ise Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki bir sürtüşme görüntüsü olur. Şu ana kadar hem Cumhurbaşkanı, hem Başbakan bunu korumayı çok iyi başardılar. AK Parti’nin sigortası ve Türkiye’nin geleceğinde var olmanın en önemli şartı bu. Bunu başaramayanların nerede olduğunu görüyoruz. Birtakım küçük hesaplar uğruna bu birlik ve beraberliğe zarar vermeye kalkışanlar tarih ve millet huzurunda bunun hesabını veremezler. Kısır hesaplar uğruna Erdoğan-Davutoğlu ilişkisine zarar vermeye kalkışanların önünde iki önemli ibret levhası duruyor. ANAP’ın ve DYP’nin akıbetine baktıkları taktirde ne dediğimi iyi anlayacaklar.

Davutoğlu’nun başarısı, Erdoğan’ın liderliği bu hareketi gelecekte de var olmaya devam ettirecek. İçinden iki Cumhurbaşkanı üç Başbakan çıkaran AK Parti, iktidarda olduğu sürece, onlar da var olmaya devam edecek. Ayna grubunun Başbakan için bestelediği şarkıdaki, ”Umut yaydı sağa sola, reisle girdi kola” nakaratını dinlerken, ben de geçmişe bir ayna tutayım istedim. Sanatçıların aynası ile bizim ayna biraz farklı oluyor.

#Adnan Menderes
#Ankara
#Bayar
9 yıl önce
Erdoğan-Davutoğlu ilişkisine ayna tutmak
Boş zamanlarında okuyanlara kitap tavsiyesi
Van minüt Bülent abi!...
Teferruatta boğulup esası ıskalamamak
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor