|
Erdoğan’dan neden korkuyorlar
Erdoğan, çözüm sürecinin startını verdiği 2005 yılı Diyarbakır buluşmasında PKK, tam bir terör havası estirmiş, Belediye Başkanı Osman Baydemir'in Başbakan'ı karşılamaya gitmesine izin vermemişti.

Erdoğan ise o gün Diyarbakır'daki tarihi konuşmasında, ”İlla her soruna bir ad koymak da gerekmez. Çünkü sorunlar hepimizindir. Ama illa ‹Ad koyalım› diyorsanız Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorudur” demişti.

Demirel'in, ”Kürt realitesine tanıyoruz” sözünden, Mesut Yılmaz'ın, “AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer” tanımlamasından ileri bir adım atarak, çözüm iradesini ortaya koymuş, 'Kürt sorunu ne olacak?' 'diyenlere “Diyorum ki bu ülkenin Başbakanı olarak o sorun herkesten önce benim sorunumdur” diye konuşmuştu. Yetinmemişti. Kürt sorunun çözümü adına “Baldıran zehrini içmeye hazırım” demişti.

Cumhurbaşkanı hafta sonu Batman ve Diyarbakır'da dün ise Siirt ve Mardin'deydi. Erdoğan, bölgeye çözüm sürecinin mimarı olarak gitti. PKK, birimlerine Erdoğan'ı karşılamaya gitmemeleri yönünde talimat verdi. Batı'da barış güvercini Doğu'da bildiğiniz

PKK…

Ulusalcı olup bu seçimlerde HDP'ye oy vermeyi planlayanlar bu durumda ne yapacak diye merak ediyorum. Önce Türkiye Cumhuriyeti mi diyecekler, yoksa Tayyip Erdoğan düşmanlığı onlara yetecek mi?

Kürtler Erdoğan'ı çok seviyor. Onlar ise Erdoğan'dan nefret ediyorlar. Çünkü onlar çözümden korkuyorlar. Cumhurbaşkanı'nın da altını çizdiği gibi, ”Çözüm süreci onlar sayesinde değil, onlara rağmen gelişti.”

Erdoğan'ın, son zamanlarda ön plana çıkardığı, “Kürt sorunu yoktur, Kürtlerin sorunu vardır” şeklindeki yaklaşımını da bir gerekçe olarak sunuyorlar. Erdoğan'ın bu yaklaşımı tartışmaya açık. Yeni Anayasa yapılmadan, PKK'nın silahlı unsurları bu ülkeyi terk edip, silahları ebediyen toprağa gömmeden Kürt sorunu yoktur diyemeyiz. Ancak Erdoğan'ın, Kürt demenin suç olduğu bir Türkiye'den, bugünlere gelindiğini kast ettiği açık. Bu ülkede Kürt sorununun çözümü adına biri konuşacaksa o da Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bugünkü kazanımlarımızı ona borçluyuz. Diyarbakır konuşmasında da, ”Bu süreci de hep beraber inşallah noktalayacağız” dedi. Seçim öncesi MHP'deki yükseliş ve PKK'nın baskısı nedeniyle taktiksel bir durum olduğuna inanıyorum. Ayrıca dünyada tek başıma kalsam dahi çözüm sürecini savunmaya devam edeceğim. Çünkü çözüm sürecini Selahattin Eyyubi'nin torunları ile Fatih'in torunlarının tarihi ittifakı olarak görüyorum.

Şimdiye kadar Erdoğan'dan başka Cumhurbaşkanları da bölgeye gitti.

Kürtlere Diyarbakır zindanını yaşatan ve Anayasa'da Kürtleri yok sayan Kenan Evren bölgeye gitti. PKK hiçbir zaman Kenan Evren'i protesto etmedi.

90'lı yılların mimarı Cumhurbaşkanı Demirel bölgeye gitti. PKK hiçbir zaman Demirel geliyor diye kepenkleri kapatmadı.

Kürtlerden nefret eden ve hem Anayasa Mahkemesi Başkanı olduğu dönemde hem Cumhurbaşkanlığı sırasında Kürtlerin kurduğu partilerin kapatılmasına neden olan Ahmet Necdet Sezer bölgeye gitti.

PKK onların hiçbirini protesto etmedi. Yerel birimlerine karşılamaya gitmeyeceksiniz talimatını vermedi.

Ama ne zaman ki Kürtlerin göğüslerini gere gere ben Kürdüm dedikleri ortamı hazırlayan Erdoğan bölgeye gitti, PKK bundan rahatsız oldu. Hatta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Diyarbakır'a gitmesinden dolayı rahatsız olmadılar, yaşayan en büyük Kürt liderlerden Mesut Barzani'nin Diyarbakır'a gelmesinden rahatsız oldular. Çözüm sürecinin mimarı Erdoğan'ın Diyarbakır'da Şivan Perver'le, Mesut Barzani ile birlikte olmasından huzursuz oldular.

Çünkü onlar Kürt sorunun çözülmesi ihtimalinden dahi korkuyorlar. Erdoğan, Kürt sorununU çözecek diye ödleri patlıyor. Biliyorlar ki Kürtler dindardır. Asil ruhlu insanlardır.

Kürtler Kabe'ye laf söyletmezler. Ama bugün Kürtleri temsil ettiğini söyleyen Selahattin Demirtaş, İslam'ın kutsal mabedi Kabe'yi Taksim'le eşit hale getirmiştir. Bütün dinler için kutsal olan Kudüs ile Taksim'i eşdeğer tutmuştur.

Bu zihniyet ancak, “Kabe Arap'ın olsun bize Çankaya yeter” diyen Halk Partisi zihniyetini temsil edebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Siirt konuşmasında bu zihniyeti, Kabe Arap'ın olsun bize Taksim yeter” diye deşifre etti.

Bunlar ancak, ”Türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler ”diyen Mahmut Esat Bozkurt zihniyetini temsil edebilir.

“Nerede bir Kürt görürseniz, yüzüne tükürün” diyen Cemal Gürsel zihniyetini temsil eder.

“Kürt diye bir şey yoktur. Bu, Güneydoğu'daki insanlarımızın, karda yürürken ayaklarından çıkan kart kurt diye seslerden oluşmuş bir kavramdır” diyen Kenan Evren zihniyetini temsil eder.

Onlar Türk Kemalistleriydi, bunlar da Kürt Kemalistleri.

Kutlu Doğum haftaları münasebetiyle Peygamberimiz en güzel bizim ülkemizde anılır. Hatimler indirilir, Mevlit-i şerifler okunur. Peygamberimizi anma toplantılarına en büyük kitlesel katılım ise Diyarbakır'da olur. Yüzbinler Peygamber aşkıyla Diyarbakır meydanını doldurur.

Selahattin Demirtaş ise Nişantaşı'ndaki Beyaz Türklere yaranma uğruna Kürtçe Kur'an-ı Kerimi basan Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kaldırmayı vaat ediyor.

Cenab-ı Hakka karşı saygısız bir dille, ”Allah Kürtçe bilmiyor mu?” diye sorabiliyor. Bu kafanın Türkçe ezan okutan zihniyetten ne farklı var? Tek parti devrinde, Arapça Kur'an-ı Kerim yasaklanmış ve İslam'a yönelik bu saldırı haşa, ”Tanrı Türkçe bilmiyor mu?” diye savunulmuştu.

Kürtler çok zulümler gördü. Ancak Kürtler adına Kabe'ye hakaret edilmesi gibi bir zulmü yaşamamışlardı. Selahattin Demirtaş vasıtasıyla bunu da gördüler.
#Selahattin Demirtaş
#beyaz türkler
#seçimler
9 yıl önce
Erdoğan’dan neden korkuyorlar
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak