|
Hesap günü geldi çattı netekim
12 Eylül duruşmasında Kenan Evren'in hasta yatağından tele konferans yöntemiyle ifade vermesini izliyorduk.

20 Kasım günüydü.

Hayatımda ilk kez bir darbecinin yargılanmasını izliyordum.

Darbelerin acısıyla büyümüş Menderes'i her andığında gözleri yaşla dolmuş biri olarak, hayatım boyunca, mahkeme salonunda, “Sanık Ahmet Kenan Evren” sesini duymak istiyordum.

Duydum.

O günkü yazımın başlığına, ”Pinochet gibi yatakta” başlığını atmıştım.

“Adaletli davrandık, bir sağdan bir soldan astık” demişti Kenan Paşa.

Darbecinin adaleti buydu. Yaşını büyütüp çocukları asan bir adaletti, onun anladığı adalet.

İdam sehpasında tecelli eden adalet!

“Asmayalım da besleyelim mi” sözünün kendisine ait olduğunu kabul etti.

Avukatı araya girmese aslında başka itiraflarda da bulunacaktı.

Ama benim için en çarpıcı olanı, bir pişmanlık hissi yoktu. Nedamet hissetmiyordu. Zaten, aynı şartlar oluşsa darbe yapmaktan pişman olmayacağını söyledi.

Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş'la bu düşüncemi paylaşınca, 12 Eylül'de Mamak zindanlarını işkencehaneye çeviren Albay Raci Tetik'le ilgili gözlemini paylaşmıştı.” Pişman değil, aynı şartlar olursa aynısını yapmaktan zerrece tereddüt etmez.”

12 Eylül yargılamaları sırasında çocukları idam edilen ailelerle, işkencede öldürülenlerin yakınları ile tanışmıştım.

12 Eylül'de idam edilen Manisalı Halil Esendağ'ın annesini görmüştüm. Mürüvvet ana hayattaydı ama idam haberini aldığı günden bu yana yaşamıyordu.

Mustafa Pehlivanoğlu'nun ağabeyi, ”Annem ölürken bile Mustafam diye inledi” diye anlatmış ana yüreğini.

Hatırlarsınız idam sehpasına yürürken son mektubunda, ”Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'tan mutlu bir yuva kurması için ona yardım etmesini dilerim” diyen Mustafa Pehlivanoğlu…

Duruşma salonunda yüz yaşında bir çınar gibi duran Berfo Ana, “Oğlumu ver Kenan Evren “diye acıyla inlemiş ve ”Kenan Evren yuvan yıkılsın” diye bağırmıştı. Evren'in yuvası yıkılmadı ama o çok yuvalar yıktı. Süleyman Demirel, “11 Eylül günü akan kan 12 Eylül günü nasıl durdu?” diye sormuş ve cevabı yine kendisi vermişti: ”Kanlar Kenan Evren'i Çankaya'ya taşımak için aktı.”

12 Eylül'ün mimarlarından Bedrettin Demirel paşa, ”Şartlar olgunlaşsın diye çok bekledik ama çok kan aktı” demişti.

Darbe için şartlar olgunlaşsın, Kenan Evren Çankaya'ya çıksın, ABD Başkanı Carter, ”Bizim çocuklar başardı” desin diye resmi rakamlarla tam 5200 gencimiz sağ-sol çatışmasında can verdi. Sabah solcuların eline, öğleden sonra ülkücülerin eline geçen silahla.

Darağaçlarının gölgesinde, yoksul aile çocuklarının kanı üzerine iktidarlarını kurdular.

12 Eylül'de Kenan Evren darbesiyle devrilen Süleyman Demirel bile 28 Şubat günlerinde ikinci kez Cumhurbaşkanı seçilebilmek uğruna Kenan Evren'i kendi adına lobi yapması için Genelkurmay'a göndermişti.

Her darbede şapkasını alıp kaçtı Demirel.

Ne 12 Mart'ın hesabını sordu, ne de 12 Eylül'ün…

Bu ülke çok darbe gördü.

Bu ülke çok darbeci gördü.

Talat Aydemir ve Fethi Gürcan dışında darbecilerini asmadı besledi.

Hele hele hesap sormadı.

Ta ki Recep Tayyip Erdoğan çıkana dek…

12 Eylül referandumunda “Darbecileri yargılamak için evet verin” diyenlere inat, ”Bunlar darbecileri yargılayamazlar” diye “Hayır” kampanyası yürüttüler.

12 Eylül'ün Diyarbakır zindanlarında işkence gören Kürtlerin partisi referandum sandığına bile gitmedi. Mamak zindanlarında işkence gören, darağaçlarında can veren ülkücülerin sözcüsü MHP, “Hayır” kampanyası yürüttü.

Hepsi de oradaydı.

Demirel'i de CHP'si de…

12 Eylül'de en büyük taklayı basın atmıştı.

Taklacı basın…

Öyle ki, Kenan Evren'den İkinci Atatürk çıkarmak için ellerinden geleni yapmışlardı.

Yaşar Çallı'ya Atatürk'ün yurt gezilerine çıkarken, beyaz trende baklavalı kazağıyla verdiği fotoğrafı yağlı boya tablo olarak yaptırıp, gazetelerin birinci sayfalarında yayınlamışlardı.

Evren bile inanmıştı İkinci Atatürk olduğuna.

Yurt gezilerine çıkarken tren camından “İkinci Atatürk” fotoğrafını vermeyi ihmal etmemişti.

Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaretinde Burhan Felek elini öpmüş, TGC Başkanı Nezih Demirkent,

”Emirlerini bekliyoruz” demişti.

“12 Eylül bir darbe değildir, diyen Orgeneral Kenan Evren'e tamamıyla katılıyoruz. 12 Eylül ne bir darbedir ne de ihtilal” diye yazıyordu Nazlı Ilıcak Tercüman Gazetesi'nde.

O gün Türk basını, ”Merhaba asker” diyordu.

Sadece o gün mü?

Darbelere karşı Türk basını ne zaman dik durdu ki?

Sadece demokrasiyi kesintiye uğratmadı Kenan Evren.

Bugün başımızdaki en büyük bela olan PKK ve yıllarca acısını çektiğimiz başörtüsü zulmü onun eseriydi.

Gözü yaşlı olarak okullarının kapısından çevrilen başörtülü kızlarımızın hesabını nasıl verecek?

1981 yılıydı. Üniversiteye kayıt yaptırmak için geldiğim Ankara'da, bir direğe asılı, ”Aranıyorlar” listesini görmüştüm. Arananlar listesinde, Fetullah Gülen ismini görünce içim burkulmuştu. Bir hoca efendinin, ”Anarşistler” arasında resmini görmek beni üzmüştü.

Aynı Fetullah Gülen'in, elinde yaşını büyütüp astığı çocukların kanı olan Kenan Evren için, ”Cennete de gidebilir” diye dua etmişti.

Kenan Evren cennete öyle mi!

Darbeci Kenan Evren için dua, Recep Tayyip Erdoğan için beddua…

Her fani gibi Kenan Evren de ölümü tattı.

Hesap günü geldi çattı Netekim

Bugün Ahmet Hamdi Akseki Camii'nde imam efendi soracak.

“Nasıl bilirdiniz”

Erdal Eren'in, Mustafa Pehlivanoğlu'nun annesi adına diyorum ki,

”İyi bilmezdik.”
#kenan evren
#fethullah gülen
#Ahmet Hamdi Akseki Camii
9 yıl önce
Hesap günü geldi çattı netekim
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’