|
Kandil, Öcalan’a direniyor

PKK ile mücadele tarihinde kritik tarihlerden birine yaklaşıyoruz.

Öcalan’ın 2013 Nevruz’unda yaptığı çağrıdan sonra çözüm sürecinde son düzlüğe girildi.

Tarihi karar anlarından birini yaşıyoruz. PKK, 15 Temmuz 1984 tarihinde Şemdinli ve Eruh baskını ile silahlı mücadeleyi başlatmıştı.

Tam 31 yıl devam eden bu kanlı süreçte 8 kez tek yanlı ateşkes ilan etti. Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp getirildiği 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana ise geri çekilme, eylemsizlik kararı, silahlı mücadelenin yeniden başlatılması gibi süreçler yaşandı.

Ancak Özal hayattayken Öcalan’ın, Talabani ile birlikte açıkladığı 15 Nisan 1993 tarihinden bu yana, PKK’nın, Türkiye’de silahlı mücadeleyi bıraktığının ilan edileceği ana hiç bu kadar yakın olmamıştık.

21 Mart 2013 Nevruz’unda Öcalan’ın, ”Silahlı mücadele dönemi bitti, siyasi mücadele dönemi başladı” sözleriyle başlamıştı çözüm süreci.

PKK, eylemsizlik kararı almış, daha sonra Gezi olaylarını bahane ederek durdurdğu “Geri çekilme” işlemini ise 8 Mayıs tarihinde başlatmıştı.

İlk başta üç aşamalı olarak planlanmıştı çözüm süreci.

Ama olmadı.

Gezi kalkışması, Suriye konjonktürü, Kobani olayları, IŞİD denklemin değişmesine yol açtı.

Paris Suikasti, 6-8 Ekim olayları gibi sabotajlara rağmen çözüm masası sapasağlam ayakta kalmayı başardı. Ve bu günlere gelindi.

Bu topraklar savaşın her türlüsünü gördü. Kan daha fazla kanla yıkanmak istendi bu topraklarda. Ama ilk kez bir çözüm süreci başlatıldı. Dersim’i, 6-7 Eylül olaylarını, Sivas’ı, Maraş’ı, Çorum’u yaşamış PKK ile mücadelede 30 yıldır kan dökülen bu ülkenin tarihinde bir ilkti.

Türkiye Cumhuriyeti 1 asır boyunca varlığını inkar ettiği, onu yok etmek için şiddetin her türlüsüne başvurduğu Kürt sorununda ilk kez müzakere sürecini başlatıyordu. Bu devleti yöneten AK Parti kadrolarının sağladığı çok temel bir paradigma değişikliğiydi.

Bu tercih Türkiye’ye öncelikle şehit cenazelerinin gelmediği çatışmasızlık dönemini hediye etti. Şimdi ise PKK’nın Türkiye’de silahlı mücadeleyi bıraktığını ilan etmesi aşamasına geldi.

Elimizi uzattığımızda barışı yakalayacak bir noktadayız.

Çünkü yürütülen müzakereler sonucunda Öcalan 4 Şubat 2015 günü, PKK’nın Türkiye topraklarında silahlı mücadeleyi bıraktığının ilan edilmesi mesajını verdi. PKK lideri, Kandil’de kongreyi toplayıp, silahsızlanma kararını almalarını istedi.

Geçen süre zarfında Kandil, Öcalan’ın mesajına direndi. Çünkü bizim için çözüm olan, Kandil için başka anlamlar ifade ediyordu.

Bu süre zarfında siyasi irade çok sağlam durdu. Zaten çözüm sürecini başlatan, “Gerekirse baldıran zehri içerim” diyen Recep Tayyip Erdoğan’dı. Çözümün mimarının, milletin seçtiği ilk Cumhurbaşkanı olması demek, çözüm sürecinin de daha güçlü bir iradeye kavuşması demekti.

Ayrıca Davutoğlu hükümeti, çözümü birinci gündem maddesi yapıp, sonuç odaklı bir strateji izledi. Burada çözüm sürecinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın devlet adamı kararlılığının sonuca yaklaşmamızda çok önemli bir katkısı olduğunu belirtmek isterim.

Eğer Kandil’in direnci olmasaydı biz şu ana kadar çözüm sürecinin nihai amacı olan PKK’nın silahlı mücadeleyi bıraktığını ilan etmesine tanık olabilirdik.

Ancak böylesine büyük olaylarda gün farkının önemi yok. Önemli olan sonuca ulaşabilmek.

Çünkü bu Türkiye açısından tarihi bir dönüm noktası olacak. 30 yılını savaşa ayırmış, yüz yılını ret ve inkar politikalarının gölgesinde geçirmiş bir ülke için, barış demek, çözüm demek, Türklerle Kürtlerin tarihi beraberliklerini yeniden başlatmak demekti.

Artık o aşamaya çok yaklaştık.

Kandil’e giden HDP heyetinden gelen ilk sinyaller olumlu. Ancak, Kandil’in direncinin tam olarak aşıldığını söylemek için erken. HDP-Kandil ekseninde, ”Seçimlerden önce silahsızlanma kararı alındığı taktirde, bu seçimlerde AK Parti’ye yarar şeklinde” hesaplar da yapılmıyor değil. Barış samimiyet ister. Bu seçimde HDP’ye, öbür seçimde AK Parti’ye yarar diye bir hesabın içine girmek barışın ruhuna aykırıdır. Ayrıca eğer çözüm süreci olmasaydı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 9.8’i alabilir miydi? Daha da ötesi, karakolların basıldığı bir dönem yaşansa, Türkiye’lileşme vaadiyle Ege’den, Marmara’dan oy alabilir miydi? Kazan-kazan formülü geçerli burada. Barışı sağlayacak herkesin kazandığı bir formül bu.

Bu arada neden ısrarla, PKK’nın Türkiye’deki silahlı faaliyetlerini bitirdiği ilan edilecek diyorum. Çünkü Suriye ve Irak konjonktürü ile IŞİD faktörü nedeniyle bu aşamada Kandil’in kendini feshedip, silahlı mücadeleyi toptan bırakması beklenmiyor. Irak ve Suriye’de Kürtlere yönelik IŞİD saldırılarının olduğu bir sırada PKK’ya silah bırak demenin gerçekçi bir tarafı yok. İran’da PJAK, Suriye’de PYD Irak’ta başka bir adla mücadelelerini sürdürecekler.

Ankara bu konuda realist...

Öcalan’ın çağrısına Kandil’in olumlu yanıtı geldiği taktirde Ankara’da Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın başkanlığında HDP ve hükümet temsilcilerinin de yer alacağı ortak bir açıklama yapılacak. Türkiye açısından tarihi bir an yaşanacak. Ondan sonra ise çözümün hayata geçirilmesi için gerekli olan mekanizmalar işlemeye başlayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işaret ettiği gibi, “uygulama çok önemli.”

Gözlemci heyeti, hasta KCK’lıların durumu, Öcalan’ın yanındaki mahkumların değişimi gibi.

Korkmayın devletimiz bölünmeyecek. Tam tersine, Türkiye Cumhuriyeti daha büyük bir devlet olacak. Tarihten gelen büyük yürüyüşümüz çok önemli bir ivme kazanacak.

Başbakan Davutoğlu’nun dediği gibi, ”İnşallah Türkiye’ye güzel bir bahar havası gelecek.”

#PKK
#Öcalan
#Nevruz
9 yıl önce
Kandil, Öcalan’a direniyor
Uluslararası Adalet Divanı kararından sonra daha ne bekleniyor?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?