Sömürgecilik tarihiyle ilgilenen okurlar bilirler. Sömürgecilik modern Batı tarihinin bir parçasıdır. Afrika’da sömürgecilikle ırkçılık at başı gitti. Irkçılık, sömürgeleştirilen insanların bunu hak ettikleri gibi şeytanî bir duyguya yaslanır. Afrika’da ırkçılık daha çok ten rengiyle ilgiliydi. Irkçılık ‘Siyah’ Afrikalıların ‘Beyaz’ ve ‘Medeni’ Avrupalılar tarafından zincire vurulup köleleştirilmesini kolaylaştırdı. 18 ve 19. Yüzyıl köleliği ırkçılığın bir sonucuydu. Zincire vurulan Siyahlar satılık bir eşya gibi dünya pazarına sürüldüler. Colomb’un “Yeni Dünya”yı, yani Amerika’yı keşfi daha sonra Afrika tarihinin en aşağılayıcı dönemlerine damgasını vuran gelişmeleri tetikledi. Sömürgeciler Amerika’ya köle akışını sağlamak için en uygun kıta olarak Afrika’yı seçtiler. “Etiyopya” ya da bizim “Habeşistan” olarak andığımız ülke ise Afrika’nın sömürgeleştirilememiş tek bölgesiydi.
Batılı coğrafyacılar Afrika kıtasını Ortadoğu’dan kopardılar. Sömürge yönetimleri ise Afrika’yı kendi içinde dilimleyip paramparça ettiler, yerli, özgün, barışçıl yapıları yıktılar. İthal yapılar sömürge sonrasındaki iç çatışmaların kaynağı oldular. Sömürgeciler Afrikalıları ‘Ugandalılar’, ‘Kenyalılar’, ‘Ganalılar’, ‘Fildişi Kıyısı’ olarak ayırdılar. Oysa sömürgeciler kıtaya ayak basmadan önce bir Uganda, Kenya, Gana veya Fildişi Kıyısı yoktu. Afrikalılar birbirlerini daha yerel, daha küçük gruplar olarak çağırıyorlardı. Batılı sömürgeciler Afrika’da da yapay sınırlar, haritalar oluşturdular. Ortadoğu’da olduğu gibi Afrika’da da bu yapay haritalar yırtılıyor. Dikkat ettiyseniz mevcut çatışmalar daha çok bu yırtılan haritalar üzerinde sürüyor. Aradan 50 yıl geçti ama “Afrika Birliği” projesi de Afrikalıların derdine deva olmadı. Yapay haritalar üzerinde temellendirilmiş birlik fikri yerine daha tabii, daha olumlu, daha motive edici birlik fikirleri üzerinde düşünmenin zamanı gelmemiş midir?