|
İstanbul’un fethi yaklaşırken...
Geçen Pazarki yazımda “Hasan Kafi el-Aksarayî”nin “Usûlü'l Hikem fi Nizâmi'l-Âlem” risalesinden söz etmiştim. Bazı okurlar daha fazla bilgi istiyorlar. Risalenin Prof. Kenan Ziya Taş tarafından yayınlandığını hemen belirteyim. Kadılık ve müderrislik yapan Hasan Kafî, Bosna'nın “Akhisar” köyünde doğdu. Akhisar'ın Boşnakça ismi,“Prusac”. Bosna'da İslamın yayılmasında büyük payı olan “Ayvaz Dede” yi anma şenlikleri Prusac'ta yapılıyor.


Sultan III. Mehmet'in “Eğri Seferi”ne iştirak ettikten sonra inzivaya çekilen Hasan Kafî kendi ifadesiyle, Prusac'ta yalnız ve bir köşede dürülmüş haldeyken “Nizam-ı Alem” hakkında risale yazmayı aklına koyuyor. Devlet nizamında gördüğü bozulma emareleri üzerine düşünüyor, kafa yoruyor. Kafî meramını “Sözün kendisi de kısa olan sağlam bir kitap olsun. Akıl sahiplerinin sözlerinden, onların marifet ve hikmetlerinden oluşsun. İnsanlığın düzeninin dayanaklarını sağlamlaştırmada faydalı, fakat kısa olsun” diye özetliyor.

İçinde bulunduğumuz durumu bazen tam olarak göremiyoruz. Üst üste elde edilen parlak zaferler göz kamaştırıyor ve bazı hususları gözden kaçırdığımız oluyor. Hasan Kafî'nin hikayesi tam da böyle bir durumu anlatıyor bize. “Muhteşem Süleyman” Batı'da zafer üstüne zafer kazanırken Anadolu'daki bozulmalar üzerinde fazlaca durulmadı. Muhteşem Süleyman'ın vefatından 4-5 yıl kadar sonra, 1570'lerin başlarında, bu bozulmayı görerek rahatsızlık duyanlardan biri Hasan Kâfî'ydi. 24 yıl sonra eserinin girişinde şöyle diyordu:

“Hicretin 1004. Yılında alemde bir karışıklık ve bozgunluk gözledim. İnsanoğlunun düzeninde de bir bozgunluk gözledim. Özellikle İslam yurdunda ve memleketlerinde olan bozuklukları ve kötülükleri Allah düzeltsin ve İslam ülkelerini kurtuluşa eriştirsin. Ta kıyamet gününe değin. Bir gece farz ve sünnet olan ibadetleri yerine getirdikten sonra; yerleri ve gökleri yaratan Rabbime kalbimi döndürdüm. Ortaya çıkan bu bozukluk ve kötülüklerin hikmetine, sebebine ve sırrına vakıf olabilmek için, bütün kalbimle ona yöneldim. Rabbim lütfedip ilham etti, feyziyle kalbime bir miktar indirip koydu, bana, olanları anlamayı kolaylaştırdı. Allah Tealâ bir kavimde olan nimetleri bozmaz ve değiştirmez, ta ki o kavim kendi iyi hallerini ve işlerini yaramaz işlere ve kötü hallere döndürmeyinceye kadar. Eğer bir kavim adalet ve doğruluk üzere iş işlerse Hak Teala onların düzenlerini ve huzurlarını değiştirip bozmaz. İnsanoğlunun durumu üzerine düşünürken, değişmelerinin sebeplerini Allah'ın lütuf ve yardımı ile etraflıca düşündüm. 1572 tarihinden beri insanlar arasında meydana gelen karışıklığın bazı sebepleri bana açıldı ve keşfettim. En doğrusunu Allah bilir.

Bu değişmenin ilk sebebi adalette ihmal ve gevşekliktir. Yine, güzel siyaset ile idare edilmediğidir. Bu ihmalin sebebi de iş ve makamları ehil olanlara vermemektir. İkinci sebep ise görüş ve tedbir sahiplerine danışmayı terk ve ihmal etmektir. Bu durumu hoş görmek ve ihmal etmenin sebebi de devlet büyüklerinin kibirlenmesidir.”

Risalenin 1596'da Sultan III. Mehmet'e takdim edilmesinden 2 yıl sonra Anadolu bir isyan silsilesiyle darbelendi. “Büyük Kaçgun” olarak anılan bu silsile, 17. Yüzyılın ortalarına kadar devam etti. Devletin nizamı alt üst oldu ve bir daha da tam anlamıyla dikiş tutmadı.

Osman Gazi'nin Şeyh Edebalı'ya tabir ettirdiği güzel rüya gerçekleşti ve İstanbul'un kapıları bize açıldı. “Osmanlı Rüyası” 300 yıl sonra avuçlarımızın arasından kayıverdi. “Yeni bir rüya”nın ise zaferlerden ve yenilgilerden ders çıkararak kurulacağı muhakkaktır.
#osman gazi
#şeyh edebali
#bosna
#Prusac
#hicret
9 yıl önce
İstanbul’un fethi yaklaşırken...
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti