|
Süleymanşah Gazi ve Osmanlılar

“Osman Gazi”nin dedesi “Süleymanşah Gazi”nin Suriye’nin Rakka şehri yakınlarındaki türbesinin Türkiye sınırına bitişik güvenli bir mevkiye nakledilmesi siyaseten alınmış geçici bir tedbir. Mecburiyetten kaynaklanan bu nakil, türbeye bir saldırının vuku bulması halinde meydana gelebilecek gelişmelerin önünü almaya matuf. Türkiye’yi Suriye’deki iç savaşın içine çekmek için gerçekleştirilebilecek bir saldırı bu nakil ile savuşturulmuş bulunuyor. Türbenin nakli elbette çok üzücü ama aynı zamanda bir gereklilik. Türbeye yapılabilecek bir saldırı, bir çatışma yahut yeni bir rehine olayı Türkiye’nin Suriye’de ‘arzu etmediği bir biçimde’ müdahil olmasıyla sonuçlanabilirdi.

Süleymanşah Gazi’nin Osmanlı hanedanının soy kütüğüne sonradan eklendiğine dair tartışmalar yapılıyor. İlk Osmanlı kroniklerinde Süleymanşah Gazi, Ertuğrul Gazi’nin babası olarak gösteriliyor. Elimizde bu bilgiyi reddetmemizi gerektirecek tarihi bir vesika olmadığına göre, Osmanlı hakanları da böyle kabul ettiğine göre, bu meseleyi daha fazla tartışma konusu haline getirmenin faydası yok. Tartışmalarda Süleymanşah Gazi’nin adının ilk defa “Aşıkpaşaoğlu Tarihi”nde zikredildiği ifade ediliyor. Aşıkpaşaoğlu ise hanedana ilişkin bilgileri, Orhan Gazi’nin imamının oğlu Yahşi Fakih’in (elimizde bulunmayan) bir kitabına dayandırıyor. 1392’de doğan Aşıkpaşaoğlu kitabını 1476’da yazmaya başladı ve 1480’de bitirdi. Süleymanşah Gazi ile ilgili rivayet, en erken 1450’lerde yazıldığı söylenen “Oruç Beğ Tarihi”nde de yer alıyor. Şükrullah’ın “Behcetü’t-Tevarih” isimli kitabında da Süleymanşah Gazi’nin ismi Osman Gazi’nin babası olarak zikrediliyor. Şükrullah’ın ise kitabını 1456’da yazmaya başlayıp 1459’da tamamladığı biliniyor.

Süleymanşah Gazi ile ilgili rivayetlerin Osmanlı Hanedanı tarihlerine 15. Yüzyıl'dan itibaren yazılmaya başlandığı bir hakikat. Ama zaten elimizde “Şükrullah”, “Aşıkpaşaoğlu” ve “Oruç Beğ” tarihlerinden evvel yazılmış başkaca tarihler yok. Oruç Beğ de, Aşıkpaşaoğlu da Caber Kalesi eteklerindeki Süleymanşah Gazi’nin mezarından “Türk mezarı” olarak anıldığından bahsediyorlar. O tarihlerde Osmanlı Devleti’nin hudutları Suriye’ye ulaşmış değildi. Suriye Yavuz Sultan Selim döneminde fethedildi. Öyle anlaşılıyor ki Süleymanşah ile ilgili menkıbeye ilk Osmanlı devirlerinde bir aşinalık sözkonusu. Belki de, “Kayı” aşireti içinde çokça konuşulan ama yazılı tarihlere daha geç dönemlerde geçmiş bir bilgidir. İmparatorluk döneminde Osmanlı hanedanının tarihine ilişkin kitapların yazılmasına duyulan ihtiyaç, rivayetin şifahi olmaktan çıkıp yazıya geçirilmesini sağlamış olmalı.

Alman tarihçi Johann Wilhelm Zinkeisen ilk cildini 1840’da neşrettiği ‘’Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’’nde “en güvenilir tanıklar” olarak nitelediği kaynaklara dayanarak Süleymanşah Gazi ile ilgili bildiğimiz rivayetlere yer veriyor. Zinkeisen, Fırat sularında hayatını kaybeden Süleymanşah Gazi için, “Anısına bugün bile ‘’Türk Mezarı’ olarak adlandırılan bir yere onun için bir türbe yapıldı’’ demektedir. Zinkeisen, Süleymanşah Gazi ile oğlu Ertuğrul Gazi için şunları da söylüyor:

‘’Ertuğrul ve Süleyman Şah’ın mezarları zaferlerin ve fetihlerin yolunda yapılan ilerlemelerin temel taşları olarak kalmıştır ve bir daha Ertuğrul Bey’in Sakarya Nehri kıyılarındaki mezarıyla babası Süleyman Şah’ın Fırat boylarındaki mezarı arasındaki mesafeye benzer bir mesafe, şanslarının kalıcı birer anıtı olarak Osmanlı’nın iki sultanının mezarlarını bir daha asla ayırmamıştır.’’

#Osman Gazi
#Süleymanşah Gazi
#Suriye
9 yıl önce
Süleymanşah Gazi ve Osmanlılar
İsrail"in tespit edilmiş savaş suçu neden UCM"de soruşturulamıyor?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir