|
Türkiye’den Latin Amerika’ya gönül köprüsü..

Kasım 2014’te “Diyanet İşleri Başkanlığı”nın ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenen “Latin Amerika Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi”nde Türkiye’ye yönelik ilgi olağanüstüydü. Küba’dan İmam Yahya Pedro zirvede yaptığı konuşmada Türkiye’yi daha fazla Küba’da görmek istediklerini söylemişti. İmam Yahya Pedro Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez’i de Küba’ya davet etmişti. Davet karşılıksız kalmadı ve Türkiye ilk defa Küba’ya Cumhurbaşkanı düzeyinde böyle bir ziyaret gerçekleştiriyor. Meksika, Kolombiya ve Küba’yı kapsayan bu gezide TİKA’nın Latin Amerika’daki ilk ofisi de Meksika’da açılacak. Böylece TİKA Afrika’da kazandığı deneyimleri Latin Amerika’ya aktarma imkanı bulmuş olacak.

“Latin Amerika” denildiğinde ilk olarak akla “Küba”, “Fidel Casto” ve “Che Guevera” geliyor. Che Guevera, Latin Amerika’da ABD destekli diktatörlük rejimlerine karşı verilen mücadelenin simge ismi. Fidel Castro ise 1961’den bu yana Amerikan imparatorluğunun ekonomik ve siyasi ambargosuna direnen Küba adasının efsanevi lideri. “Soğuk Savaş” 1990’ların başında bitti, “Sovyetler Birliği” ve “Varşova Paktı” dağıldı, Rusya kapitalizme açıldı. Hatta Rusya ile “NATO” arasında resmi ilişki bile kuruldu ama Küba üzerindeki ABD ambargosu hep devam etti. Sovyetler Birliği’nin son bulması, ekonomik bakımdan en fazla Küba’ya zarar verdi. ABD Başkanı Obama’nın başlattığı ‘Küba açılımı’ ise Cumhuriyetçilerin engeline takılmış durumda.

Ancak Latin Amerika’da köleliğe karşı gerçekleştirilen isyanlarda “Siyah Müslümanlar”ın en ön saflarda yer aldıklarını hatırlatmak gerekiyor. Bu Müslümanlar Afrikalıydı. Batılı tarihçiler ise Müslümanların kölelik karşıtı isyanlardaki rolünü gizlemeye, silmeye, unutturmaya çalıştılar. 1789’daki Fransız Devrimi’nin ardından Fransız sömürgesi Haiti’de kölelerin başlattığı isyan “Siyah Cumhuriyet” kurularak neticelendi. Bu isyanın öncüleri de, daha sonra Brezilya’daki köle isyanlarını organize edenler de Afrikalı Müslümanlardı.

Amerika’ya İslam zincirlere vurulu olarak gelmişti. 19. yüzyl başlarında Sahraaltı Afrikası’nda Sokoto Halifesi Osman bin Fudî’nin İngiliz sömürgecilere karşı yaptığı savaşlarda esir düşen Müslümanlar da Amerika’ya götürülerek köleleştirilmişlerdi. Bu Müslümanlar arasında dini hukuk alanında yetkinleşmiş ve yöneticilik yapmış kadrolar da vardı. Araştırmalara göre siyah köleler arasında Müslümanlar, organizasyon yeteneğine ve siyasi bilince sahip kültürlü bir grubu temsil ediyorlardı. Bu yüzden ayaklanmalara liderlik yapmışlardı.

Batı Afrika’da, özellikle Senagal, Gambiya ve Mali bölgesinden zincirlere vurularak köleleştirilen Müslümanlar hayatlarını Brezilya, Triniad ve Küba’da geçirdiler. Küba'daki kölelerin yüzde 44’ü Senegal, Gambiya, Sierra Leone, Benin ve Biafra körfezinden idi. 1830’da Brezilya’daki “köle intifadası”nda Müslümanların oynadığı rolü araştıran Prof. Paul Lovejoy’e göre Sahra Altı Afrikası’ndan Amerika kıtasına gönderilen kölelerin yüzde 52,8’i Müslüman idi. Diğer kaynaklarda ise bu oran yüzde 30 ila yüzde 40 arasında değişiyor. Siyah Müslümanların özgür kalan kuşakları binbir zahmetle peyder pey ana vatanlarına döndüler, bir kısmı ise Amerika’nın diğer bölgelerine gittiler. Küba, Haiti, Jamaika ve Dominik Cumhuriyeti başta olmak üzere Karayipler yerel kültüründe Müslümanların bıraktığı izler ise daha yeni yeni keşfediliyor.

#Küba
#Fidel Casto
#ABD
#Obama
9 yıl önce
Türkiye’den Latin Amerika’ya gönül köprüsü..
Haftanın ekonomik özeti ve beklentiler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü